Son günlerde "açılım" furyası ile birlikte, tıpkı moda konusunda Cemil İpekçi'nin ekol olduğu gibi siyasette de ekol olma yolunda fikren ‘açılan, saçılan' kişileri görmekteyiz.

Hatırlanacağı üzere AKP'li olduğunu her ortamda açıklayan Cemil İpekçi "muhafazakâr eşcinselim" diyerek kendi alanında (bize göre garip de olsa) ekol yaratmıştı.

Siyasette de Cemil İpekçi versiyonları türedi. Geldiği yeri çabuk unutan, gideceği yeri de rüzgârın belirlediği bu tür siyasiler son dönemde kabak çiçeği gibi açılıverdiler. Siyasetten tek anladıkları sahiplerinin sesi olmak, boğazlarında bağlı olan kayışın gevşekliğine göre açıklamalar yapmak olan bu kişilerin siyaset sahnesinde olması elbette Türk siyaseti için utanç verici bir durum.

Moda konusunda ekol olan "muhafazakâr modacı(!)" Cemil İpekçi gibi siyasette ekol olma sevdasında olan ağzı salyalı siyasiler, sahiplerinin meşreplerine uygun bir şekilde, MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin milli duruşu karşısında, kudurgan bir hal almaktadırlar..

Ancak Bahçeli gibi devlet adamları, bu tür beş para etmez şahısları muhatap alarak onlara değer katmazlar.

Devlet adamı nasıl olur "Muhafazakâr siyasetçi" gibilere hatırlatmak için 2007 seçimleri öncesinde parti liderlerini ziyaret eden ABD Büyükelçisi Ross Wilson'nun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşmede Bahçeli'nin elçiye verdiği ve tüm siyasetçiler tarafından örnek alınması gereken bir dış politika dersini tekrar hatırlamak isteriz.

Devlet Bahçeli'nin, Ross Wilson ile konuşması

"ABD Büyükelçisi:

- Size dış politika konusunda bir şey sormak istiyorum.

Devlet Bahçeli:

- İstediğiniz her şeyi sorabilirsiniz.

ABD Büyükelçisi:

- Batılı bazı siyasi analistler Türk Hükümeti'nin uygulamakta olduğu dış politika hakkında bazı eleştirilerde bulunuyorlar... Bu eleştirilere siz nasıl bakıyorsunuz?

Devlet Bahçeli:

- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile iç politika konusunda görüş ayrılıklarımız var ve bunu söylüyoruz... Eleştirilerde bulunuyoruz... Ama hükümetimizin dış politika uygulamalarını ve bu konuda taşıdığım görüşleri yabancı bir ülkenin büyükelçisinin yanında konuşmayı doğru bulmuyorum... Devlet adamlığı anlayışım, bu konuları sizinle paylaşmama engeldir... Kusura bakmayınız."

Bırakın bu "muhafazakâr siyasetçileri", ihanet sürecinin ve çukurunun sahibi bile Sayın Devlet Bahçeli'nin muhatabı olamaz, Sayın Bahçeli'nin devlet adamlığı ekseninde ürettiği politikaları, bunların ne siyasi donanımı, ne de kabiliyeti akıl bile edemez.

Yukarıdaki örnek devlet adamlığının, yabancı siyasetçilere el ense çekme, öpme ve öptürmeyi siyaset olarak algılayan zihniyetle uyuşma imkânı yoktur. Ayakla başın farkından bile derin farklılıklar mevcuttur.

Moda konusunda ekol olan "muhafazakar modacı" Cemil İpekçi gibi siyasette ekol olma sevdasında olan bu bazı ağzı salyalı "muhafazakar siyasiler" ekol olmayı devlet adamlarına saldırma olarak algılamaktadır. Ancak bu siyaset tazeleri, kabak çiçeği açınca ve kabak olgunlaşınca akıbetinin ne olacağını ya bilmemekteler yada bu konuda çok arzulular...

Bu arada aklımıza gelmişken, Cemil İpekçi'nin ‘siyasetçi versiyonu' tiplerin çok hoşuna gideceğini düşündüğüm bir fıkrayı da anlatmak isterim:

Hayvanlar kralı ormanda geziyormuş ve karşısına tilki çıkmış ve demiş ki:

- " maymun söyle böyle konuşuyor senin hakkında demiş"

- ya diyerek yoluna devam etmiş aslan biraz ilerledikten sonra fil çıkmış karsısına oda aynı şekilde aslana anlatmış

- "maymun kardeş senin hakkında iyi şeyler söylemiyor" demiş aslana aslan kızarak maymunun yanına gitmek için yola çıkmış kısa sürede varmış maymunun karsına çıkınca maymun sasırmış aslan kral sormuş:

- "sen beni dövmüşsün parçalamışsın o şekilde herkese anlatıyormuşsun. Ee neye güvenerek anlattın" bunları derken maymun hemen atlamış:

- Yok kralım idare et sen beni. Ben burda oturmuşum muzumu yiyorum rakımı içiyorum ibne ibne konuşuyorum

demiş.

Bu türlerin devlet adamlarına karşı kullandığı üslupta fıkradaki maymun gibidir...

Bozkurtların olduğu yerde de, çakalların hükmü uzun sürmeyecektir..