Son günlerde çeşitli platformlarda MHP'ye sızma operasyonları konuşuluyor. MHP'ye "Truva atı" taktiği ile sızmayı deneyenler başarısız oldukları için yeni taktiklere başvurdukları bilinmektedir.

En son taktik derin devletin adamları diye ortada dolaşan bir grubun Ümit Özdağ isimli Üniversite profesörü etrafında MHP'de kendilerine bir yer açma çabasında oldukları ile ilgilidir.

MHP'li çevrelerle uzaktan yakından bir ilişkisi olmayan, kendisini etrafta derin bir takım ilişkiler içerisinde gösteren, söz konusu profesörün foyası kısa zamanda ortaya çıktı. MHP'den yapılan açıklamada Ümit Özdağ'ın Milliyetçi Hareketle uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığı gibi, birtakım karanlık ilişkilerinin bulunduğuna dair yeni sorular ortaya atıldı. MHP'den yapılan açıklamada sorulan sorular şu noktalarda toplanmaktaydı;

- Merkezi ABD'de bulunan RAND Corporation strateji kurumu ile olan ilişkisi,

- ABD'deki Musevi kuruluşu JINSA ile kurduğu yakınlığı,

- İsrail'de bulunan strateji kurumu BESA Center ile olan kuşkulu bağlantısı,

- 1998 yılında ABD'de Washington Kürt Enstitüsünde katıldığı PKK toplantısına kimin davet ettiğini ve kimlerle görüştüğü,

- 27 Nisan 2000 tarihinde RAND Corporation kontrolünde yapılan Kürdistan Paneline neden katıldığını ve kimlerle birlikte olduğu,

- Diyanet Vakfı Stratejik Araştırmalar Merkezi (DİYAM) ile ilişkilerinden aldığı paraların hangi hizmetler karşılığında kendisine ödendiği, etrafında dine karşı laikçi bir tutumuyla bilinen Özdağ'ın hangi uzmanlık bilgileri ile Diyanet İşlerine karıştığı,

- Kurucusu olduğu Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) ile ABD'den JINSA ve İsrail'den BESA Center arasındaki özel ilişkinin kapsam derinlik ve amacı,

- 1999 yılından 2004 yılına kadar içinde bulunduğu ASAM'ın finans ve bilgi kaynaklarının kimler olduğu,

- Bu kuruluşun üyesi iken yayınladığı "Türk-İsrail Stratejik Ortaklığı" kitabı ile İsrail'e duyduğu özel ilginin nedenini ve kaynağını açıklaması beklenmektedir.

Yukarıda Ümit Özdağ'a yönelik soruların hiçbirine Özdağ tarafından mantıklı bir bir cevap verilmemiş bu sorular görmezlikten gelinmiştir.

MHP'yi karıştırmak isteyenlerin, kullandıkları adamın karanlık ilişkiler içerisinde olması MHP üzerinden Türkiye ile hesaplaşmak isteyen çevreleri şimdilik güç durumda bırakmış görünüyor.

Kimin Devleti?

Türkiye'de kirli ilişkiler içinde bulunanların önemli bir kısmının kendisini meşrulaştırmak için derin devlet imajı vermeye çalıştığı kamuoyunun Susurluk'tan bu yana bildiği bir gerçektir.

Ümit Özdağ'ın milliyetçilikle ilişkisi olmamasına rağmen, böyle göstermeye çalışan bu unsurların kontrolündeki gazete ve dergiler giderek şu taktiği izlemektedirler. "MHP'ye sızamıyorsak, O'nu meşru siyaset çizgisinden uzaklaştıramıyorsak, hiç olmazsa rahat bırakmayalım. Kamuoyunda milliyetçiliği üzerinde tartışmalar bulunan bir hareket haline getirelim." Bu taktik kısa vadede medyadan yankı bulabilecek bir taktiktir. Hatta kendi düzenledikleri konvoy ve toplantılara, yine kendi uzmanlık becerilerini göstererek yönelttikleri saldırılarla bir müddet bu imajı güçlendirebilirler. Fakat Milliyetçi çevrelerde konuşulan şey artık bu oyuna bir daha gelinmeyeceği, bu tuzağa Türk Milliyetçilerinin düşmeyeceği yönündedir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Milliyetçi Hareket'i operasyon partisi yaptırmayacağım" tarzındaki millî ve demokratik duruşu, bu oyunun içerisinde olanların Türk derin devletinden değil, başka derin devletlerin neresinden güç aldıkları sorusunu gündeme getirmektedir.

Ümit Özdağ Kimdir?

27 Mayıs'ın 14'ler grubuna mensup Muzaffer Özdağ'ın oğlu olan Özdağ'ın, milliyetçilikle ilişkisi sadece ve sadece babasının 14'ler diye anılan Türkeş'inde içinde yer aldığı bir gruba mensup olmasıdır. Daha sonra Alparslan Türkeş'le kısa süre birlikte siyaset yapan Muzaffer Özdağ,  Alparslan Türkeş'in, demokrasi dışında hiçbir yolun siyasette meşru olmayacağı yönündeki ilkeli tavrını ifade eden, "en kötü demokrasi en iyi cunta rejiminden daha iyi ve daha ahlâklıdır" şeklindeki ünlü ifadesinden sonra, Türkeş'le yollarını ayırmış en son 12 Eylül Askeri Rejiminde Kenan Evren'e danışmanlık yapmıştır.

Ülkücüler Mamak'ta, C5'lerde işkence görürken Özdağ ailesi 12 Eylül rejiminin yanında yer almıştı.

Ümit Özdağ üniversitede hazırladığı doktora tezinde 27 Mayıs üzerinden askeri rejimleri savunarak milliyetçilikten ve demokrasiden çok uzakta "faşizan" bir anlayışın temsilcisi olduğunu göstermiştir.

Ümit Özdağ'ın, yakın çevresinde "Muzaffer Özdağ'ın intikamını alacağım" söylemiyle Alparslan Türkeş'in arkasından bile ağza alınmayacak sözler ettiği bilinmektedir.

Bu tablo karşısında bir ülkücü dostumuzla konuşurken bize yönelttiği soruyu çok anlamlı buluyoruz. "Büyük Türk medyası; Türk milliyetçiliğinin demokrasi içerisinde gelişimini savunan, "MHP'yi bir operasyon partisi yapmayacağım" diye savunan bir anlayışın karşısında bu "cuntacı" "Susurlukçu" müttefiği bir anlayışın,  karanlık operatörlerin girişimine nasıl sıcak bakmaktadır?"

Milliyetçiler tercihlerini açıkça yapmışlardır. Meşruiyet ve demokrasi içinde Türk milletinin yeniden dirilişini hedef alan bir mücadele benimsenmiştir. Bu mücadeleyi baltalamak isteyen unsurların her türlü yola başvuracağını bu anlamda normal kabul etmek gerekir.

Fakat unutulmaması gereken nokta şudur; bu karanlık ilişkilerin içerisinden gelenler Türk devletinin içinde bir yere değil, başka ülkelerin derin ilişkilerine bağımlıdırlar.

Ama hangi derin devlet?