Geçen gün, değerli bir okuyucumdan bu yazıyı yazmama sebep olan bir mail aldım. Eleştirilerine karşı cevaplarımı kendisine mail olarak yazmakla birlikte, buradan da bazı konuları dile getirmek istedim.

class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt; TEXT-ALIGN: justify">

İsmini açıklamayacağım değerli bir okuyucum bana attığı mailde aynen şu cümlelere yer vermiş:

“Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Ukalaca yazınızla asıl kendi seviyesizliğinizi gösteriyorsunuz. Sizin gibi zihniyetler hazmedemese de o T.C başbakanıdır. Hatta cumhurbaşkanı bile olabilecek niteliktedir. Size tavsiyem olayları objektif ve doğru gözlemleyip yazmanız. Yoksa çukur olmaktan öteye gidemezsiniz…”

Olumlu, yazdığım yazılardan dolayı teşekkürlerini bildiren maillerin yanında, bu şekilde maillerde geliyor. Elbette okuyucularımın benimle aynı görüşte olması gibi bir talebim yok. Ancak yazılarımı iyi takip eden okuyucularım bilirler ki, yazılarımda hakaret, küfür vs.. kesinlikle kullanmam ve genelde yazdıklarım gerçekleşen olayların en doğru şekilde, gün yüzüne çıkarılması ve tahlil edilmesinden ibarettir. Somut olayları koymadan hamasi sözlerle birilerini karalamak niyetim hiç olmadı. Bu yüzden, yazılarımın hiçbirinde seviyesizlik olduğunu kabul etmiyorum.

Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığını hazmedemediğimden bahseden okuyucuma belirtmek isterim ki, Türk Milleti’nin aldığı her karara saygı duyarım. Ancak, o karara saygı duymam kararın doğru olduğu anlamına gelmez. Kendi dünya görüşüm, olaylara bakış açım ve değerlendirmelerim ışığında doğru ve yanlışı ayırt edebilecek kabiliyete sahip olduğuma inanıyorum.

Ayrıca, Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığını hazmetmemiş olsam kendisine bu kadar eleştirel yazılar yazmam. Çünkü, hazmetmiyorsam, kabullenmiyorum demektir. Ama ben daha öncede dediğim gibi kendisi Türk Milleti’nin oyları ile bir dönemlik de olsa Başbakan seçilmiştir ve o dönem bitene kadar Başbakan’dır. Ve yazılarımda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başbakanı olan Tayyip Erdoğan’dan, Türk Milletine hizmet etmesini talep ettim. İsteyerek veya istemeyerek attığı adımların Türk Milletine ve Devletine zarar verdiğini, bu tutum ve davranışlardan bir an önce vazgeçmesi gerektiğini yazdım.

Ama maalesef Başbakan Erdoğan, bahsettiğimiz tutum ve davranışlardan hiç vazgeçmemiş üstüne üstlük çok daha ağır şekilde devam ettirmiştir. Bütün bunları gören bir Türk vatandaşı olarak Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığını hazmetsem de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başbakanı’nın Türk Milletine ve Devletine zarar vermesini hazmedemiyorum. Bu ülkeye hizmet etmek için bazı görevlere getirilen insanların basit hesaplar yüzünden, milletimizi ve devletimizi sırtından vurmasını hazmedemiyorum.

İsterseniz çok genel anlamda yazılarımızda bahsetiklerimize bakalım…

Mesela türban demişiz: iktidar oldukları güne kadar “türban namusumuzdur” diyen AKP’ye tek başına ve anayasayı değiştirecek güçle iktidar olduktan sonra neden namuslarını unuttuklarını sormuşuz.

Mesela Apo demişiz: Tayyip Erdoğan’ın bu konuda çamur attığı 57. hükümet döneminde, AKP’nin Apo asılmasın yönünde oy kullandığını meclis tutanaklarına bakarak söylemişiz ve Tayyip Erdoğan’dan dürüst olmasını, çamur siyaset yapmamasını beklemişiz ve demişiz ki, sen ki iktidarındaki sayısal çoğunlukla tek başına Apo’yu asabilecek kuvvettesin. Başkalarına çamur atmak yerine, haydi Apo denen köpeği sallandır darağacında da, görelim delikanlı Kasımpaşalılığını Tayyip Erdoğan demişiz.

Mesela yolsuzluk demişiz: Cem Uzan’a olan şahsi kinleri sebebiyle hakkında işlem yapmaları dışında hiçbir ciddi yolsuzlukla mücadelelerini görmemişiz, hatta üstüne üstlük Kemal Unakıtan hakkında yolsuzluk yaptığına dair verilen gensoru önergelerinin AKP tarafından reddedildiğini, devletin çok değerli ve kâr eden kurumlarının bir hiç pahasına yabancılara satıldığını, Başbakan Erdoğan’ın “hiç tanımam” dediği Ofer’le birkaç kez görüştüğünü ve her şey ortaya çıkınca “görüştüm, tanıyorum ne olacak?” diyerek kendi yalanını kabullendiğini görmüşüz.

Terör demişiz: AKP döneminde “Eve Dönüş Yasası” adı altında teröristlerin affedildiğini, bu teröristlerin hepsinin terör kamplarına geri dönüp Mehmetçiğe kurşun sıktıklarını söylemişiz, vatan haini Leyla Zana ve arkadaşlarının affedilip Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından bakanlık makamında misafir edilerek, devlet adına özür dilendiğini ve bunun büyük bir hata olduğunu söylemişiz. Ama AKP, bununla da kalmamış aynı vatan hainlerinin DTP diye bir parti kurmalarına müsaade etmiş ve kötülerin iyisine destek veriyoruz bahanesi ile bu vatan hainlerine de destek vermiştir. Başbakan Erdoğan’ın terör sorununu “Kürt sorunu” şeklinde nitelemesiyle cesaret bulan ve bugünlere gelen terör olaylarının hangisine bakarsanız bakın hepsinin altından DTP ve “Eve Dönüş Yasası” ile affedilen teröristler çıkmaktadır. Peki, şimdi ben terörün sorumlusu AKP derken yanlış mı söylemiş oluyorum?

Yoksulluk demişiz: Ciddi ekonomik istatistiklerden yola çıkarak milletimizin eskisinden daha beter olduğunu, zaten görünen köyün kılavuz istemediğini yazmışız.

Soydaşlarımız demişiz: Irak’ta Türkmenlere yapılan katliama sessiz kalan AKP’nin katliamı yapan Barzani ve Talabani’nin peşmergelerine destek verdiğini AKP’nin Irak konusunda yürüttüğü politikayı inceleyerek söylemişiz. Bırakın leş kargası peşmergeleri de, soydaşlarımıza sahip çıkın, onların katledilmesine izin vermeyin demişiz. Kötü mü etmişiz?

Tayyip Erdoğan millete hakaret ediyor demişiz: Almışız yazımızın içine Tayyip Erdoğan ve diğer AKP’lilerin ettikleri küfürleri, hakaretleri bazı kelimeleri sansürleyerek koymuşuz ve milletimize göstermişiz. Ne yapsaydık, Tük milleti yüzünüze tükürüyorlar şapur şupur, siz elhamdülillah şükür deyin mi deseydik? Ya da, Başbakandır millete her türlü hakareti yapma hakkına sahiptir, Başbakanım güzel oluyor, milletine anasına biraz daha laf at mı deseydik?

Kıbrıs demişiz, AB demişiz: AKP’nin ver-kurtulcu politikaları sayesinde Güney Kıbrıs’ın, “Kıbrıs” adıyla AB üyesi olduğunu yani Kıbrıs’ın tek temsilcisi, Kıbrıs’taki tek devlet olarak kabul edildiğini yazmışız. Çözüm laflarının ardında Kıbrıs’taki sorunların Rumlar’ın istediği şekilde çözülmesinden başka bir şey olmadığını, bunun vatan topraklarını peşkeş çekmek olduğun yazmışız. Yalan mı söylemişiz?

Tayyip Erdoğan kıvırıyor demişiz: Birçok konuyu ortaya atıp, daha sonra ters tepkiler alınca “biz öyle demek istememiştik yanlış anlaşıldı” diyen ve bunu bir siyasi taktik ve alışkanlık haline getiren AKP ve Tayyip Erdoğan’ın konuştuklarının arkasında olduğunu mu söyleseydik.

Ve sonuç olarak doğru olduğuna inandığımız, belgelerle, olaylarla kesinliğinden şüphe duyulmayacak şeyleri yazmışız. Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim.

Çünkü, sitemizin ilkelerimiz bölümünde de yazdığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğüne inanmış ve bu uğurda türlü çileye talip olan, “mevzu bahis olan vatansa gerisi teferruattır” düsturu ile hareket eden bir haber sitesinin EtikHaber’in onurlu ve cesur yazarlarından bir tanesiyim.

Çünkü biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik.

Sonuç olarak, inandıklarımı yazmama engel olan, çıkarları uğruna ülke menfaatlerini ve doğruları hiçe sayarak iktidarlara yamanmaya çalışan, satılmış medyanın, satılmış bir kalemi olmayacağım için sizlerden özür dilemeyeceğim.

Çünkü sizin olmamı istediğiniz yukarda saydığım gibi bir atıl kalem olmaktansa, dik, cesur, doğru ve onurlu bir sitenin çukuru olmayı tercih ederim.

            Kalemimiz dün olduğu gibi, yarınlarda da Vatan aşkıyla Türk Milleti için yazmaya devam edecektir.

            Saygılar...