Ülkemizde, çok partili siyasi sistemle birlikte kavga, cepheleşme ve hizip adeta toplumsal bünyeyi sarıp sarmaladı. Bireysel davranışların rasyonel temelde yükselmediği bir sosyal yapıda, demokrasinin nimetlerini cömertçe dağıtabilmesinin neredeyse imkansız olacağı hiç düşünülmedi... İfadelerimden, çok partili siyasal hayatla ilgili rahatsızlıklarım olduğu fikri çıkarılmamalı...

Ne var ki yıllardan beri şiddetlenen parti mensubiyeti, taraftarlık duygularını muazzam keskinleştirdi. Bu da ister istemez ikiliği, ayrılığı ve hatta düşmanlığı toplum bünyesine enjekte etti.

Bir noktadan sonra politik kutuplaşma şahsi ihtilafları körükledi. Bunun en talihsiz örneklerine ise geçmişte Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi arasında yaşanan kavgalarda görmek mümkün...

O yıllarda maalesef DP'li, CHP'linin kahvehanesine gitmedi; CHP'li, DP'liye kız vermedi. Aynı milletin evlatları, aynı bayrağın sevdalıları siyasal farklılıktan dolayı birbirlerine sırt çevirdiler... Esnaf bölündü, mahalleler ayrıldı, okullar tasnif edildi! Esasında cepheleşmenin ileri aşamasına böyle geçildi...

Bilmem hiç düşündünüz mü; 12 Eylül öncesinin cinnet ortamına işte bu siyasal kamplaşma eşliğinde gelindi...

Bu ülkenin insanları, İkinci Dünya Savaşı yıllarında bile Almancı ya da Amerikancı olarak kendi arasında ikilik yarattı ve bunu yaşadı. Hemen her fırsatta saflar halinde bölünen ve karşılıklı atışmaya başlayan bir toplum yapısının esasen sosyal-psikolojik yönden analize muhtaç olduğu kuşkusuz...

Siyaset adamları ise, toplumu gerginlik temelinden kışkırtarak zinde ve ayakta kalmaya çalıştılar. Kavramların içini boşalttılar. Siyasal mücadeleyi şahsi ihtilafa dönüştürdüler. Bu ortamda üreyen iftiralar, kurulan tuzaklar siyaseti gerçek anlamından kopardı...

Ve siyaset, gerilim ekseninde yönünü kaybetti; çözüm ve çare üretmekten son derece uzaklaştı...

Hukuk ve demokrasi kavramları, dün olduğu bugün de halis siyasal düşünceyi engellemek, tehlikeli siyasal girişimleri meşrulaştırmak ve karşıtını diskalifiye ya da demoralize etmek amacıyla kullanıldı...

Siyasette; söz ile uygulama arasındaki çelişkiler kapanmayacak biçimde açıldı! Her yalanın, aldatmanın ve kötülüğün başına sıfat olarak ‘siyaseten' ibaresi iliştirildi.

Özellikle bugün, meydanlarda edep ve haya edebiyatı yapanlar, manevi değerlerin ahlaksızca istismarına başvuranlar, hem demokrasiye hem de toplumsal ahlaka üst düzeyde zarar verdiler. Ve vermeye de devam ediyorlar...

Bugün MHP'ye yönelik saldırıların gerisinde ve altında da bu anormal zihin örgüsü yatıyor...

Bununla birlikte, hiçbir zaman bugünkü iktidar partisi AKP kadar siyasi mücadeleyi şirazesinden çıkaran bir parti olmadı. İttifak içine girdiği yüzleri maskeli, niyetleri sorunlu, amaçları çirkin odaklar da siyasi kaosun yanan ateşini ciddi anlamda körüklediler...

Anlaşılıyor ki, özel hayatın boğazına geçirilen kementlerle yerlerde sürünmesinde hükümetçe bir beis yok. Hatta ortam dinlemesine zemin hazırlayan ya da yatak odalarına düzenek yerleştirmekle meşgul olanların lanetlenmesine de gerek yok!

Taktir edersiniz ki, Türkiye'nin içine düştüğü bu manzara tam anlamıyla utanç ve esef vericidir...

Bugün mahremiyetin ve özel hayatın siyasetini yapacak kadar küçülenler, acaba yarın aynı iğrençliğin bumerang gibi kendilerine dönmesi halinde ne yapacaklar? Gerçekten de çok merak ediyorum...

MHP'nin önüne siyah arabasını çekip partiye kimin girip kimin çıktığını gözlediğini açıkça itiraf edecek kadar şuurunu kaybeden silindir hesapçısı Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi şimdiden bunu düşünüyor mu acaba?

Söz konusu şahıs ‘bu film bitti, Bahçeli defteri kapandı' derken, hangi çevrelerin düşünce ve kanaatlerini servis ettiğini, kimlerin karanlık hesaplarını formüle etmeye çalıştığını elbette günü geldiğinde izah etmek mecburiyetinde kalacaktır... Bundan asla kuşku duymuyorum... (Yeni Şafak, 23 Mayıs 2011)

Milliyetçi Hareket Partisi'nin zor durumundan istifade ederek siyaset üretmeye çalışanlara Türk milleti mutlaka 12 Haziran'da bir cevap verecektir.

Bir defa şundan eminim: Türk milleti fırsat düşkünü, siyasi ganimet meraklısı ve tıpkı kervan yağmacısı gibi hareket eden güruhtan kesinlikle hesap soracaktır...

Edep ve hayadan bahsederken aslında edepsizliğin, seviyesizliğin ve utanmazlığın gizli sığınağını inşa edenler, millet vicdanında şüphesiz mahkum olacaklardır.

İnanıyorum ki, Türklük MHP'yi sahiplenecek ve elinde yükseltecektir. Millet Haburcuların, polise taş atan pis ellerin temsil edildiği bir Meclis çatısı altında Türk milliyetçilerini bir başına terk etmeyecektir. Bütün gelişmeler de bu yöndedir...

Görüyorum ki, kaset siyaseti ters tepmiş, senaryolar boşa çıkmış ve Türk milleti ayağa kalkarak MHP'yi kucaklamıştır. Devlet Bahçeli'nin; ‘millete gidiyorum' mesajı Türk milletinin sinesinde karşılık bulmuş ve milyonlar yanında hizaya girmişlerdir...

Son günlerdeki gelişmelerden açıkça ortaya çıkıyor ki; inadına MHP, ısrarla MHP, yine MHP nidaları Anadolu'da artarak yankılanmaya başlamıştır.

Farkında mısınız bilmem, ama AKP tek başına iktidar olma şansını kaybetmiş ve MHP iktidar peronuna hareket etmek üzere girmiştir.

Unutmayalım ki hakikat, ilmin ve insanın namuskar bir dostu olduğu için, er geç muzaffer olacaktır. Buna mukabil, entrika, fitne, ihanet ve tahrif ancak geçici bir zaman için muteber kalacaktır. Ama sonunda doğruluk, güzellik ve iyilik mutlaka kazanacaktır...