Halide Edip Adıvar'ın Ateşten Gömlek isimli muhteşem romanı, Sakarya Savaşından sonra yazılarak kurtuluş mücadelesinin en buhranlı günlerini anlatmıştır. Ateşten gömlek isimli roman, Türk milletinin haklı ve meşru mücadelesinin romanıdır. Aynı zamanda da bir aşkı konu eder.

lign="justify"> Romanın anlatıcısı Peyami, İstanbul'da yaşayan zengin bir ailenin üyesidir. Annesinin davetleri, Şişli sosyetesinde ünlüdür. Annesinin İmparatorluk taraftarı olmasına rağmen, Peyami başlangıçta pek bir görüşü olmayan hariciye memuru portresi çizmektedir. Nitekim Romanın ilk cümlesi şöyledir:

‘Hikâyemin başladığı ana kadar silik, cansız bir hariciye memuru idim.'

Ayrıca Peyami romanın başında Cebeci'de bir hastanede ayakları dizlerinden kesilmiş ve kafatasındaki kurşunun alınmasını beklerken; geçmişini, dahası nasıl o duruma geldiğini, serüveninde kimlerin etkili olduğunu, gördüklerini, kurtuluş mücadelesini, Ayşe'yi ve İhsan'ı hatırlar.

Ayşe güçlü ve milliyetçi bir kişiliğe sahiptir. Vatan düşmandan temizlenmedikten sonra kimseyle evlenmeyecektir. Yıllar önce Peyami'nin annesinin, Peyami'yle Ayşe'yi evlendirme çabası, Peyami'nin isteksizliği nedeniyle akamete uğrar. Hatta Peyami bir gezi bahane ederek Avrupa'ya gider (kaçar). Yıllar sonra yaptığından pişman olacaktır, ama iş işten çoktan geçecek, Ayşe gönlünü başka bir milliyetçi kahraman Binbaşı İhsan'a kaptıracaktır.

Peyami, bütün bu gelişmelerden sonra her şeyini bırakarak Anadolu'da ki milli mücadeleye katılmaya karar verir. Aynı zamanda Peyami, İhsan'ı kıskanmakta, İhsanının Ayşe ile olan ilişkisine hayranlık duymaktadır. Romanın sonunda İhsan ve Ayşe'nin Vatan için şehit düştükleri ortaya çıkar. Peyami ise girdiği ameliyattan sağ çıkamaz.

Hepimizin hayatında zorluklar, imkânsızlıklar, umutsuz durumlar vardır. Zorlukları aşma irade ve çabası varsa, mutlaka sonuç istenildiği gibi gerçekleşecektir. Milletlerin de hayatında zor ve umutsuz dönemler vardır. Böylesi dönemlerde büyük bir millet olmanın avantajları talihsizliğin yenilmesinde en önemli faktördür.

Türk milleti ateşten gömleği tarihin birçok döneminde giymiş, yine birçok defa da ateşle imtihan edilmiştir. Nitekim hiçbir güç ve kuvvet Türk milletinin tarihi yolculuğuna engel olamamış; her dönem İhsanlar, Ayşeler, Peyamiler başka isim ve oluşumlar halinde ortaya çıkmıştır.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde milli birliğimize, toplumsal dirliğimize, gelecek idealimize yönelik içte ve dışta saldırıların arttığına her bir Türk ferdi şahit olmaktadır. Saldırıların mahiyeti eskiden sinsi ve kapalıyken, bugün hayâsız bir biçimde açık bir şekilde yapılmaktadır. Artık öyle bir noktaya gelinmiştir ki; sözde bir vekil TBMM kürsüsünden utanmadan ve ar damarı çatlamış bir biçimde kinini kusmakta; terör örgütünün bir gerçek olduğunu dile getirebilmektedir. Avrupa başkentlerinde ihanet gezisi yapanlar ise Türk milletine ve devletine yönelik hain emellerini her fırsatta açığa çıkarmaktadırlar.

Türk milletini oluşturan fertler arasına güvensizlik, sevgisizlik hızla egemen olmaktadır. Bir milleti oluşturan fertler arasına inançsızlık, itimatsızlık girdiği takdirde, millet olma bilinci büyük bir sarsıntı geçirir. Vatanımızın doğusundan, batısına; kuzeyinden güneyine bütün Türk vatandaşları birbirine inanmaları ve güvenmeleri gerekmektedir. Ancak uzunca bir süredir bu güvenin doğu-batı ekseninde tartışmaya açıldığı görülmektedir. Bu güven eksikliğinin en temel sebebi bölücü teröristlerin saldırı ve propagandaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Binlerce yılda oluşan kardeşlik hukukumuz kendini bilmezler tarafından sulandırılmaya çalışılmaktadır. Ortaya çıkan bu durum Türk milletinin yeniden bir ateşle imtihanı demek olacaktır.

Gerçekten birey ve toplum bağlamında karşılıklı güven çok önemlidir. Nihayetinde güven insanları bir arada tutan hayati ve ihmal edilemeyecek bir inanıştır. Kurt B. Kopf güven hakkında; "güven bir karaca kadar çekingendir. İnsan onu bir kere ürküttü mü, tekrar yakalayabilmesi uzun zaman alır" diyerek güven olgusunun önemine işaret etmektir. Mc Donald ise güvenilmenin sevilmekten daha önemli olduğuna işaret etmektedir.

Denilebilir ki güven, bir milletin mensuplarının ortaklaşa paylaştığı normlara dayalı, düzenli, dürüst ve işbirliğinin kurumsallaştığı bir yapıda ortaya çıkar.

Türk milletini oluşturan fertler arasında ki güven bunalımı, karşılıklı iyi niyet ve çabayla giderilmesi gerekirken, inat ve sonu olamayan kaprislerle kronik bir hale gelmektedir. Bu durum birlikte yaşama iradesine ziyadesiyle zarar vermektedir. Bir arada yaşamayı kurumsallaştırmak, yeniden tarif etmek için yeni bir anayasaya da ihtiyaç yoktur. Çünkü birlikte ve bir arada yaşamak öncelikle zihinlerde verilmiş bir kararla mümkün olacaktır. Bu bağlamda Türk milleti binlerce yıldır; birçok zorluğun içinden geçerek, ateşten gömlekleri giymesine ve ateşle imtihan edilmesine rağmen, içinde barındırdığı farklı koku ve renkteki tüm unsurların muhteşem terkibiyle hayat bulmuştur. Bu terkip Türk medeniyetinin iftiharıdır. Geleceğe yönelik umut, heyecan ve şevkidir.

Türk milletinin fertleri, geçmişteki en imkânsız zamanlarda gösterdiği karşılıklı iyi niyet ve güveni; birlikte yaşama iradesini tekrar ve mutlaka göstermelidir. Türk medeniyetinin varlığı, devamlılığı buna bağlıdır. Ateşten gömlek romanın bir daha yazılması istenmiyorsa herkes azami dikkat ve özeni Türk milliyetçileri kadar göstermelidir. Artık tek yürek olmanın zamanı gelmiştir. Ateşle çevrili bu coğrafyada yaşamanın da başka bir çaresi de yoktur.