Farkındayım, uzun zaman oldu... En son olarak 5 Ocak tarihinde bir makale yazmış ve devam edeceğimi söylemiştim. Geçen süre içinde, burada yazmamın çok doğru olmayacağı bazı nedenlerden dolayı bir önceki makalemin devamını getiremedim. Okuyucularımın beni anlayışla karşılayacaklarını ümit ediyorum...

İçte ve dışta çok ciddi olaylar cereyan ediyor. Malum, 12 Haziran'da Milletvekilliği Genel Seçimi yapılacak. Hepimiz için karar ve kader anı önümüzde duruyor.  Ülkemizin kirden, pastan ve üzerindeki ağırlıklarından kurtulması için tarihi bir fırsat ufukta. Rehavete kapılarak, atalet göstererek ve ihmal ederek Türkiye'nin mahkûm olduğu sorunları çözme imkânımız artık bulunmuyor...

Ruhlarımızın derininde var olan ormanda yeni bir inancın ve başlangıcın pınarına yol vermek için harekete geçmek gerekiyor. Pervasızca, ahlaksızca ve fütursuzca Türkiye'yi tanzim etmeye çalışan ve bölünmüş bir ülkenin kadastro faaliyetini yürütenlere karşı ayağa kalkmak için muazzam bir şans kollarını açmış bizi bekliyor...

Sürekli ve ortak bir yaşamı kurmak, kuvvetlendirmek ve korumak için sorumluluk almamız icap ediyor...

Şüphesiz gerçek statükocu bakışın zapti gücünü, zihni hâkimiyetini ve fikri katlığını aşmak için 12 Haziran bir milat olacak. İleri demokrasi zırvasının şımarmasını engelleyecek çare burada yatıyor. Şifa diye sunulan ilacın, hastalığın bizatihi kendisi olduğunu bu şekilde deşifre edebiliriz...

Böylelikle karanlıktan aydınlığı taşlayanların arsızlığını ve yüzsüzlüğünü milli heyecanla yok edebileceğimizden asla kuşku duymuyorum.

Biliyorsunuz, Milliyetçi Hareket Partisi'nin bileğini bükemeyenler, Türklüğü alt edemeyenler ve milliyetçilere geri adım attıramayanlar ahlaksız yollara tevessül ediyorlar. Ülkücülerin arasına kılık değiştirerek sızanlar, maske takarak kendilerini korumaya alanlar sanal alem üzerinden özel hayatları ifşa ederek sonuç almaya çalışıyorlar. Şimdi hedefte Milliyetçi Hareket Partisi var...

Türkiye'yi etnik temelde ayrıştırmayı arzulayanlar, yeni anayasayla federasyonun alt yapısını kurmayı düşünenler, en büyük milli direnç kalesi olan MHP'yi teslim almak istiyorlar. Bu oyun aslına bakılırsa yüzlerce yıldır sahneliyor... Üzülerek söylemeliyim ki Türklük hiç bitmeyen bir saldırı altında tutuluyor...

MHP'yi, PKK açılımında ikna edemeyenlerin tezgâhları alabildiğine artmış durumda. Gizli kulaklar, röntgenci gözler, kumpasçı niyetler el birliği yaparak zehir saçıyorlar. Siyaseti yatak odalarından elde ettikleri gayri meşru görüntülerle dizayn etmeye çalışan utanmazlar, öfke kazanında nefretlerini pişiriyorlar... Menzillerinde de Türk milliyetçileri yer alıyor.

Kasetler üzerinden siyasi çıkar elde etmeye çalışanlar da aynı kazanın etrafında pay bekleyen sırtlanlardan başkası değil. Siyasi yamyamlar ağızlarından salyalar akıtırcasına MHP'nin zor durumundan faydalanmaya gayret ediyorlar. Ama kulun bir hesabı varsa, Yüce Allah'ın da bir hesabı olacağını nedense unutuyorlar...

Bu kaset siyaseti yeni bir şey değil. Dünyanın her tarafında gizli emeller faaliyet içerisinde. Türkiye'de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal böyle bir hadisenin sonunda görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Aklıma bazı ülkelerdeki örnekler de geliyor. Mesela yakın zaman içinde Malezya'da muhalif lider Enver İbrahim'in bir kadınla gizli görüntüleri internete düşmüştü. Sırbistan'da milletvekili Duşan Moriç'in sekreteriyle gizli görüntüleri yayınlanmıştı.

Şimdi de sıra MHP'de...

Komplolarla, şantajlarla MHP dönüştürülmek ve hükmü şahsiyeti üzerinde tahrifat yapılmak isteniyor.

Elbette, 27 Nisan tarihinden bu tarafa kamuoyuna mal olan ve MHP'li bazı yöneticilere ait gizli video görüntülerinin savunulacak hiçbir tarafı bulunmuyor. Buna asla niyet de etmem. Türk-İslam ülküsünün hiçbir tarafından malum gizli görüntülere cevaz verilmiyor... Zaten video görüntülerinin muhatapları hakkında siyasi karar MHP lideri tarafından soğukkanlılıkla verildi ve görevlerinden de ayrılmak durumunda kaldılar...

Ayrıca malum görüntülerin sorunlu ya da ahlaken birçok mahsurlu tarafları bulunsa da insanların özel hayatlarını yansıttığını düşünüyorum. Bana göre siyasette önce ahlaka, sonrada düşünce ve fikirlere bakmak ve kişileri bu şekilde değerlendirmek gerekiyor.

Peki, ahlakı yalnızca kadın erkek ilişkilerinde mi arayacağız? Yolsuzluk yapmak, bebek katiliyle gizli pazarlıklar yürütmek ahlaksızlık değil mi? Yandaşların kayırılması, Türk milletinin etnik tasnife tabi tutulması ahlaken çok mu doğru? Başkalarının hakkına riayet etmemeyi, cepheleşmeleri teşvik ederek gerginlik üzerinden prim elde etmeyi ahlakla bağdaştırmak ne kadar mümkün?

Ahlak geniş anlamı olan fenomen bir kavram. Ve biz ahlakı çok dar alanlara sıkıştırmanın yüzyıllardır acı faturasını ödüyoruz. Bunu daha sonra detaylı bir şekilde analiz edeceğim...

Diyeceğim, MHP lanetlenmesi gereken oyunlarla köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Aşağıdan yukarıya yapı çökertilmek isteniyor. Kim ne derse desin demokrasi buhrana itiliyor. İleri derken, gerileyen ve yozlaşan demokrasi anlayışıyla Türkiye'nin bütün çivileri çıkıyor...

MHP lideri ise aslında tek hedef... Çünkü milli duruşundan asla ödün vermiyor. Kimseyle pazarlık yapmıyor. Hiç pes etmiyor. Tavizin zerresini elini tersiyle itiyor. Bahçeli'nin istifasını isteyenler, ne hikmetse aynı merkezden yönlendirilen ve aynı çanaktan yiyenlerden oluşuyor. Yandaş basına bakın ve burada beyanat verenlere dikkate edin, ne demek istediğimi rahatlıkla anlayacaksınız...

Kasetlerden medet umanlar biliyorlar ki, Bahçeli giderse emellerine ulaşacaklar. Türkiye'nin tasfiye olmasının önünde ve Cumhuriyet'in bildirimsiz fesih edilmesinin karşısında yegâne engel o. Türk milletinin ayrışması ve dağılması Bahçeli ve ülkücüler olduğu sürece mümkün olmayacak. 12 Eylül Referandumunda sonuç alamayan kirli ittifak, 12 Haziran'da amacına ulaşmak istiyor. Sözüm ona yeni MHP'yi, karanlık odalarda mayalamaya çalışıyorlar. Ama yanılıyorlar... Yanıldıklarını mutlaka görecekler. Çünkü hepimiz Devlet'iz, hepimiz Bahçeli'yiz...