Nizam-ül Mülk'ün Siyasetnamesi'nde bugünlere örnek olacak hüküm cümleleri bulunur. "Uyumdan zıtlığa geçiş"in siyasetçi/yönetici için büyük hata olacağı tespiti vardır. Yani, bu tarihi ifade; uzlaşmak yerine çatışmayı teşvik eden anlayışı reddeder.

Eğer birgün demokrasinin siyasetnamesi yazılırsa, zannederim Nizam-ül Mülk'ten esinlenecek ve öğrenilecek çok şey olacaktır. Demokrasinin sürekli boğuştuğu içerik ve süreç sorunları belki bu şekilde aşılabilecektir...


Türk siyaseti neredeyse iktidar-muhalefet gerilimi, çekişmesi ve öfkesi üzerine kuruludur. Hatta bunu kan davasına kadar götürenler bile vardı. Menderes-İnönü, Demirel-Ecevit, Özal-Demirel, Çiller-Yılmaz ihtilafları siyasetin itibar kalelerini aşındıran niteliklerle doludur...


Belagat dehlizine yelken açan ve yalnızca sözün büyüsüne kapılan birçok siyasetçi siyaset sahnesinde rol almıştır. Ama sahne ışıkları söndükten sonra geriye hiçbir şey bırakamamışlardır. İşin hazin tarafı, hala retoriğin davetkâr cazibesiyle halkı aldatmaya çalışanlar siyasi hayatta arzı endam etmektedir...


Ne acıdır ki, saygınlık, güvenirlik, insanlık değerlerini hiç önemsemeden siyasi rakiplerine bel altı saldıranların varlığına açıkça şahit oluyoruz.


Maalesef siyaset doğal seyrinden tamamen uzaklaşarak iftira, çamur atma, istismar, demagoji, pişkinlik ve çok standartlılık üzerine oturmuştur. Bu hepimizin geleceği açısında son derece tehlikelidir.


Centilmenlik, âlicenaplık ve ahlaklılık siyasetin meziyetleri arasında olmaktan bir bir çıkmaktadır. İşte gerçekten bunlar hayaldi, ama hepsi gerçek olmuş durumda...


Geçmiş siyasi mücadeleler çok sert ve sınırları aşan ifadelere ev sahipliği yapsa da, içinde bugünlere örnek olacak nasihatleri ve olgun davranışları da barındırmıştır.


Bugünle de benzerlik taşıması bakımından beni yıllarca etkileyen gerçek bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ve bundan Adalet ve Kalkınma Partisi zihniyetinin ders ve sonuç çıkarmasını diliyorum...


1950'li yıllarda, Demokratlar CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek için sünnetsiz dedikodusunu çıkarmışlardı. Bunun üzerine CHP'de sinirli ve fevri bir muhalefet başlar. Her fırsatta Başbakan Menderes aleyhine iddialar ortaya dökülür. CHP'liler aradıkları bir fırsatı sonunda yakalarlar. Elde ettikleri bir kadının boy fotoğrafıyla Başbakan Menderes'i köşeye sıkıştıracaklarını düşünürler. Böylelikle DP'den gecikmiş intikamlarını alacaklardır. Duygu, beklenti ve hedefleri bu yöndedir...


Söz konusu fotoğraftaki kadın, dirseğini konsola dayayıp objektife poz vermiştir. Konsolun üzerinde ise Adnan Menderes'in bu genç hanıma imzaladığı fotoğraf görünmektedir. Dikkatle bakıldığında fotoğrafın üzerinde Menderes'in iltifat ve aşk sözleri okunabilmektedir. Menderes; "şefkatle sevdiğim kadına" ithafıyla imzaladığı fotoğrafını sevgilisi Ayhan Aydan'a verirken, ‘içinin titrediğini' söylemiş ve "sen benim dünyamda yeri kutsallaşan bir sevginin şefkatisin" demişti. İşte CHP'lerin elindeki kadın fotoğrafında ifşa edilen bunlardı...


O dönem itibariyle iktidar ile muhalefet arasında mutabakat arayışları da vardı. CHP'den Nihat Erim, DP'den Fuat Köprülü bu sorumluğu taşıyorlardı. CHP'liler, DP'nin el altında yaptığı kirli propagandaya aynı evsafta karşılık vermeye kararlıydılar. Ellerine geçirdikleri fotoğraf bunun için bulunmaz bir nimetti. Menderes CHP'nin elinde kendi özeliyle ilgili bir fotoğraf olduğunu öğrendiğinde çok sinirlenmişti. Bir insanın mahremiyetine meraklı bir siyasetçinin itibar kazanmasının mümkün olmayacağını yakın çevresine söylemişti...


CHP'liler ellerindeki fotoğraftan siyasal sonuç elde etmek için hemen harekete geçtiler. Ama Nihat Erim, bu fotoğrafı Ulus Gazetesinde tek başına yayınlatmaya cesaret edemez. Konuyla ilgili genel başkanları İsmet İnönü'nün talimatlarını alma gereği duyar. Ve konuyu Paşa'ya lisanı münasiple anlatarak fotoğrafı önüne koyar.


Bunun üzerine, Paşa önce fotoğrafa hiç bakmadan önünden iter ve sonra ayağa kalkarak şu ifadeleri Nihat Erim'in yüzüne adeta çarpar:


"Nihat Bey! Mahremiyete saygımın farkına varılmamış olmasına üzüldüm. Böyle seviyesiz oyunlara itibarım yoktur. Gömün bu bahsi ve bir daha açılmasına izin vermeyin. Aksi olursa sizi mesul tutarım."


DP'nin ünlü siyaset adamlarından Mükerrem Sarol, bu bilgileri Hürriyet gazetesi muhabiri Emin Karakuş'tan ve Ulus Gazetesi Yazı işleri Müdürü Cemal Sağlam'dan öğrenir ve daha sonra etrafına anlatır.


Bugün meydanlarda kaset istismarı yaparak MHP'ye arkadan saldıranlar kendilerine acaba bu tarihi misalden nasıl pay çıkaracaklar?


Erdemli olmak rakibin zaaf anından azami derecede yararlanıp siyasi çıkar elde etmek değildir. Bu olsa olsa, gözü dönmüş, basiretini yitirmiş ve yolunda ilerlemek her çarpıklığı mubah gören bir siyaset pratiğidir...


İnönü'ye milli şef diyerek yerden yere vuranlar, yarım asır önce sergilenen ahlak ve insanlık değerlerinin yanından bile geçemeyeceğini ümit ederim ki bir gün idrak edebilirler...


Unutmayalım, hiçbir mevki, hiçbir servet, hiçbir nimet insanın içindeki adalet duygusu, vicdanı, haysiyeti, ahlakı ve dürüstlük kadar lezzetli olamaz. Bu lezzetin ikramından nasiplenemeyenler, hayatları boyunca gönülleri aç ve susuz bir şekilde yaşamaya mahkûm olurlar...