Kontrolsüz ve plansız, aynı zamanda dağınık bir açılım/yıkım sürecinin beraberinde vahim sorunlar ortaya çıktı.

İçi boş ve anlamı müphem bir demokratikleşme açılımının, bin yıllık büyük bir millet bünyesini hastalandıracağı nedense hiç hesaba katılmadı! AKP hükümeti uyarıları sürekli göz ardı etti. İkazlara kulak asmadı. İnatla ve ısrarla açılarak, milleti boğulmanın eşiğine kadar getirdi...

Türkçe dışındaki anadillere resmiyet kazandırılarak, millet birliğinin devamının mümkün olamayacağı görülemedi. Mahalli kültürlerin milli kimlikten ve kültürden dönüş göstererek alt kimlikler haline ayrışmasının ve etnik şuurun uyanmasının Türk devletinin ve milletinin devamına zarar vereceği anlaşılamadı.

Malum gidişatın sonunda, vatanımıza Türkiye, al bayrağımıza Türk bayrağı, milletimize Türk milleti, dilimize Türkçe denilip denilmeyeceğini iktidar partisi hiç hesaba katmadı...

Hak, özgürlük, eşitlik gibi çağdaş ve bir anlamda da var olması çok gerekli değerlerin sinsi amaçların hizmetine koşulması elbette tehlikelerle dolu bir ortama yaldızlı davetiye çıkardı...

Gitgide çoraklaşmış, monoton ve mekanik bir hal almış bugünkü hayat düzleminde; çözüm odaklı bir tavrın her şeyden önce bir zihin berraklığı neticesinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bu zihin netliğinin, milli heyecanın, milli kaygının ve jeo-stratejik bilincin hâkim siyasi yapılanmada bulunmadığını bilmem söylememe gerek var mı? Bu itibarla, çözüme kavuşturulmamış sorunları içinde barındıran sosyolojik yapının, açılım denilen safsatayla dağılacağını söylemek felaket tellallığı olmasa gerekir... İşte 12 Eylül Referandumunun Evet tarafı bunları hiç önemsemedi. Üstelik 12 Haziran'dan sonra da, bölünmüş bir Türkiye'nin anayasasını fütursuzca hazırlamaya şimdiden talip...

Her problem ve bunalım, üst üste yığılıp kabardıkça, mutlak anlamda bir yerde boşalma, biriken enerjiyi dışarı atma fırsatı arar. Ekonomik krizler, etnik anlaşmazlıklar, mezhep ve meşrep çekişmeleri bu fırsatı altın tepsi içinde durmadan servis eder. Değer ve rehber sıkıntısı çeken, hayatın öznesi olması gerekirken kuru bir yaprak gibi gelişmelerin arkasından savrulan fertler bu servisi sahiplenir ve çöküşün başlangıcı böylelikle başlar!

2009 yılından itibaren ismi sürekli değişen açılım (yıkım) sürecinin bu haliyle çöküşe giden puslu ve tehlikelerle dolu kapıyı ardına kadar açtığı aşikâr.

İçinden geçtiğimiz zaman diliminde, (ne hazindir ki) nesebi gayri sahih bir millet muamelesi gören Türk milletinin uyandırılması, karşılaşabileceği risklerin ifadelendirilmesi milli düşünen, milliyetçi bakış açısıyla gelecek planlaması yapanların en başta gelen sosyal sorumluluğu.

Bana göre bu sorumluluk çağları aşan, dünden bugüne uzanan tarihi ve milli mirasın da bir gereği...

İşte Devlet Bahçeli bu milli emaneti muazzam bir sahiplenişle, Türk milletini kabile ve klanlaştırmaya yönelik sözde demokratikleşme girişimine tarihi bir karşı duruş gösterdi ve göstermeye de devam ediyor.

Her ne olursa olsun, kimden gelirsen gelsin, hangi ağızlardan çıkarsa çıksın; demokrasi kılıfıyla, Türk milletini etnik alt öbeklere ayıracak ve geriye götürecek her yaklaşımla sonuna kadar mücadeleye kararlı olan Bahçeli liderliğinde MHP, bugün milli zihniyetin son ve biricik merkezidir. Bunun içinde iftiraların görüş alanına girmiş durumda...

Yıkım sürecinin mimarları mesafe aldıkça Devlet Bahçeli daha da şahlandı, bir bent gibi yüreğini ve azmini tüm vatan satına yaydı.

Bahçeli'nin bu tarihi duruşunu anlamak ve kabullenmek istemeyenler, millete; çözümsüzlüğün çözülme getireceğini iddia ederek, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalıştılar. Bugün de bu kirli oyunu artırarak devam ettiriyorlar...

Gerçekten bu süreç sonuca ulaşırsa, vatanımıza Türkiye, al bayrağımıza Türk bayrağı denilebilecek mi? Bir de şöyle soralım: Tevfik Fikret gibi; 'toprak vatanım, nev-i beşer milletim' zihniyetiyle, bu coğrafyada nasıl var olacağız?

Bir zamanlar vatan şairi Namık Kemal, 'bir kolun Ravza-i Nebi'ye uzat, birin(i) Kerbela'da Meşhed'e at', diyerek, vatanı ne kadarda büyük ve geniş tutmuştu. Oysaki şimdi, vatanın küçülmesine yol açabilecek sürecin hâkimiyeti söz konusu! Ama, merak ediyorum MHP faktörünün, kurgulanan bütün oyunları bozacağını baştan hiç hesap eden oldu mu?