Akdeniz Üniversitesi'nde çıkan olaylar, ülkenin bir numaralı gündemi haline geldi. Bazı medya mensupları, takıntılarını tatmin etmek için tam da bu manada düşüncelerine göre kullanacağı bir provokatör üzerinden olayları yorumladılar ve halende bu şekilde yorumlamaya devam etmektedirler.

trong>EtikHaber olarak bu olaylara pek yer vermedik. Ve o provokatör üzerinden reyting elde etme çabasına girmedik. Sağduyulu bir yayın politikası yapmanın daha doğru olduğunu düşündük.

Çünkü, burnumuza pis kokular geliyordu. Bu pis kokuların başlıca iki sebebi var.

Birincisi, her ne kadar medya bunu bir öğrenciler arasında sağ-sol çatışması olarak verse de bize gelen haberler PKK sempatizanlarının uzun süredir okulda olay çıkarttığına dairdi. Sadece Akdeniz Üniversitesi'nde değil, Türkiye'nin birçok üniversitesinde bu olayları PKK'lıların çıkarttığına dair bilgiler, haber merkezimize ulaşmıştı.

İkinci sebep olarak ise o provokatörün medyada yer alış tarzı bizde şüphe uyandırdı.

Şöyle ki, uzun boyu, sakalı ve alnındaki Zülfikar dövmesiyle dikkatlerden kaçma ihtimali olmayan şahıs, kendini gizleme çabası yerine sanki objektiflere poz verir gibi silahıyla ateş ediyor. Daha sonra yine objektifler önünde şarjörüne mermi dolduruyor. Ve bunu da medya mensupları kare kare çekiyor.

Şahsın görüntüleri yayınlandıktan kısa bir süre sonra yine neredeyse bütün medya tarafından şahsın daha önce katıldığı ülkücülere ait şölenlerindeki görüntüleri Youtube'den bulunarak yayınlanıyor.

Açıkçası medyanın bu hızına hayran oldum. Ben şimdi Youtube'de kendi katıldığım bir şölen ya da toplantının görüntülerinde kendimi aramaya kalksam herhalde bulmam uzun zaman sürerdi. Ama hızlı (!) medyamız çok kısa sürede, bırakın bir taneyi, birkaç tane şölenden, toplantıdan adamın resimlerini bulmuş, haber bültenlerine hazırlamış ve kamuoyuna gösteriyor. Medyadaki hıza bak sen. Ve aynı görüntüler daha sonra ekleyen kişi tarafından da medya ile aynı hızlılıkta Youtube'den siliniyor.

Yani medyamızın tarafsızlığına (!) inanmasam bu görüntülerin daha önceden hazırlanıp yayına verilmek üzere bekletildiğini düşüneceğim.

Neyse, bizde olayları eleştirdiğimiz medya gibi tek şahıs üzerinden değerlendirmeyelim de işin asıl kısmına gelelim.

Akdeniz Üniversitesi'nde yaşanan olaylar ilk değil.

PKK sempatizanı olan grup, aylardır üniversitede olaylar çıkarmakta, baskınlar düzenlemekte ve öğrencileri darp etmediktedirler. Bu konuda ne emniyetten ne de rektörlükten herhangi bir tedbir alınmış değil.

Örneğin, bu olayların birinde, PKK propagandası yapanlara tepki gösterdiği için darp edilen öğrenci, bu durumu okul idaresine ve emniyete bildirmesine rağmen PKK'lılara herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Hatta PKK'ya karşı çıktığı için darp edilen öğrenci, yurttan 15 gün uzaklaştırılmış ve uyarı cezası almış...

Yine 7 Mart tarihinde 15 kişilik PKK'lı grup, iki tane üniversite öğrencisini darp etmiş, bir tanesini bıçaklamıştır. Konu yine emniyete intikal etmesine rağmen, yine öncekiler gibi ne emniyet, ne de okul idaresi tarafından PKK'lılara herhangi yaptırım uygulanmamış...

Özellikle okul idaresinin kendilerine karşı bir yaptırım uygulamamasından cesaret alan PKK'lılar, okul içerisinde ve yurtta gördükleri Türk Bayrağı rozetli, Atatürk rozetli, Türkiye eşofmanlı kimi gördülerse saldırmış ve darp etmişlerdir.

Peki, başında Rektör Mustafa Akaydın'ın olduğu okul idaresi bu olaylar karşısında ne yapmış tahmin edin bakalım? Elbette ki, öncekilerde olduğu gibi hiçbir şey...

Sen okulunda PKK'lılara bu kadar serbestlik verirsinde, bunlar rahat durur mu?

4 Nisan günü, 300 kişilik PKK'lı grup üniversite sınırları içerisinde yer alan yurtta toplanıp, terör örgütü PKK ve elebaşısı Apo lehine sloganlar atmaya başlayınca, bunlara karşı herhangi bir tedbir alınmadığını gören ve sağcı-solcu demeden birleşen yaklaşık 60 kişilik öğrenci grubu ve PKK'lılara tepki göstermişler ancak PKK'lılar tarafından taşlı, sopalı, bıçaklı ve hatta silahlı saldırıya uğramışlar.

PKK sempatizanları daha sonra yurdun güvenlik görevlilerini darp ederek kızlar yurdunu basmış, giriş çıkışları kendi kontrolleri altına almış, yurtta PKK sempatizanı olmayan öğrencileri tartaklayıp, darp etmişler.

İddialara göre, emniyetin yurtta meydana gelen bu olaylara müdahalesi Rektör Mustafa Akaydın tarafından gerekli izinlerin verilmemesi sebebiyle geciktirilmiş.

Bu olaylardan bir gün sonra da, aynı PKK sempatizanları üniversitede içerisinde olaylar çıkarmış, bir kez daha yurdu basmış, 3 kişiyi bıçaklamış, yurdun kızlar bloğuna ve idare binasına saldırmışlar.

Bütün bu önceki olaylar karşısında emniyetin eli kolu bağlı beklemesi, okul ve yurt idaresinin ise herhangi bir tedbir almaması yüzünden, medyada gördüğümüz malum olaylar ortaya çıkmıştır.

Ancak o olayların medya tarafından verilişi de ilginç... PKK'lılar sağcı-solcu demeden tüm öğrencilere saldırıyor, darp ediyor. Öğrenciler önde kaçıyor, PKK'lılar arkada kovalıyor ama bunu görmeyen medya sadece eli silahlı provokatörden bahsediyor. Ve olayları bu provokatör üzerinden ülkücülerin üzerine yıkmaya çalışıyorlar.

Peki, aylardır okulda eğitim- öğretimi engelleyen, öğrencileri darp eden, Türk bayraklarını yakan PKK'lılardan neden hiç bahsedilmiyor? Bu, bir nevi PKK'yı masum gösterme çabası değil midir?

Üniversitedeki bu PKK'lıların hesabını kim verecek?

Okulun idaresinden ve öğrencilerin güvenliğinden sorumlu olan Rektör Akaydın hakkındaki şu sorular aklımıza takılıyor...

Rektör Akaydın, medyanın PKK'lıların olaylarını sorması üzerine "haberim yok" diye açıklama yapmış. Daha önce EtikHaber'e gelen ve yayınladığımız mailden açıkça görülüyor ki, Rektör Akaydın'ın her şeyden bilgisi var ama hadi olmadığını varsayalım o zaman adama şunu sormazlar mı; başörtüsüne karşı duruş almak için ora-bura gezmek yerine, okulunda asli görevini yapsaydın da haberin olsaydı denmez mi?

Okulunda bütün bu olaylar olurken ses çıkarmayan Rektör Akaydın'ın, en son 4-5 Nisanda gerçekleşen olaylardan sonra, okulunda kalıp, olayları yatıştırması ve idareyi ve disiplini sağlaması gerekirken, 8 Nisan'da başka bir şehirde düzenlenen UAK toplantısına katılması ne kadar doğru?

Bütün olan bitenden haberi olan ve kamuoyu tarafından başörtüsüne karşı sert söylem ve tutumu ile bilinen Rektör Akaydın kendi okulunda ve yurdunda PKK'lıların eylemlerine neden ses çıkarmamıştır?

Rektör Akaydın, okulunun PKK'nın çiftliği haline gelmesine neden göz yummuştur?

Peki, öğrencilerin güvenliğinden de sorumlu olan Rektör Akaydın, okulunda, yurdunda Türk Bayrağı ve Atatürk rozetli öğrencilerin darp edilmesini, Türk Bayrağına sahip çıkan öğrencilerin bıçaklanmasını nasıl içine sindirmiştir?

İddia edilenler doğru ise, Rektör Akaydın polisin olaylara müdahalesini neden geciktirmiştir?

Daha önce terör örgütü propagandasına tahammül edilmesi gerektiğini söyleyen Rektör Prof. Dr. Mustafa Akaydın bu olayların baş sorumlusu olduğunun farkında mıdır?

Rektör Akaydın, daha önce başörtüsü yasağının kaldırılması halinde üniversitelerde kaos olacağını söylemişti. Acaba rektör bu sözleri ile PKK'lılara olayları başlatın diye gizli bir işaret mi vermişti?

Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Şu saatten sonra Rektör Akaydın'ın yapması gereken tek iş oturduğu rektörlük koltuğunu biran önce bırakmaktır.

Hatta bana kalırsa, yarın bir gün ders verdiği bölümün veya sınıfın da PKK'lıların çiftliği haline gelmemesi için, öğretim üyeliğini de bırakmalıdır.

Biz olaylara objektif bakıyor ve diğer medya mensuplarını da bu şekilde davranmaya davet ediyoruz... Türkiye için medyanın öncelikle bunu sağlaması gerekmektedir.

- - - -