Herhalde ülkemiz tarihi boyunca bu şekilde üslubu bozuk bir başbakan görmemiştir. Başbakanlık koltuğuna oturmuş bir kişide olması gereken devlet adamı ciddiyeti ve üslubundan yoksun olan Tayyip Erdoğan’ın kırdığı cevizlerin haddi hesabı yok.

class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt; TEXT-ALIGN: justify">Aslında bu yazıya başlarken Başbakan’ın üslubu kadar olmasa da argolar içeren bir yazı yazmayı düşündüm. Örneğin yazıya “Ananı da al git lan artist” gibi Başbakan Erdoğan’ın daha rahat anlayacağı bir başlıkla başlayıp aynı düzeyde götürsem mi diye düşündüm ama siz değerli okuyucularıma olan saygım buna izin vermedi.

Aslında Başbakan’ın argolarını daha önce de birçok defa gördük. Başbakan, sinirlenince, işin içinden çıkamayınca, sorulara mantıklı bir cevap bulamayınca hemen argoya başvurup kendini kurtarmaya çalışıyor ve bunu yaparken de oturduğu makamı küçük düşürmesi de umurunda olmuyor.

Son dönemde Tayyip Erdoğan hangi sebepten dolayı sinirlendi de argoya başvurdu sorusunun cevabı çok net bir şekilde ortada.

Erdoğan, partisinin büyük bir hızla oy kaybettiğini gördüğü şu son günlerde kendi bakanı Kemal Unakıtan’ın Baykal’a attığı çamurun, Baykal’dan sekip kendi üzerine sıçramasından bir hayli rahatsız olmuş gibi görünüyor. Yaklaşık 2 hafta açıklamaktan kaçındığı sonradanda herkesin kendisine acımasını(!) sağladığı (ki açıklanan rakam 1 milyon 670 bin YTL) mal varlığı ile bu olayın kapanmasını bekledi.

Peki, başlangıçta mal varlığının açıklanması yasaları ihlal etmektir diyen Erdoğan bu bahanenin sağlam temeller üzerine oturmadığının farkına vardığında, mal varlığını açıklamaktan başka çare olmadığını görmesine rağmen neden açıklanan 10-15 kalemlik mal varlığını açıklamak için 2 hafta beklemiştir?

Açıkçası, ben Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı mal varlığı beyanına inanmıyorum. Zaten daha sonrada Erdoğan’a ait bazı villaların mal beyanına yazılmadığı, yazılan arsalara son 4-5 yıldır hiç artış değer artışı gösterilmediği gibi iddialar söylendi.

Ben bu iddiaların daha da derinlere indirilmesinden yanayım. Sayın Başbakan’ın, mal varlığını açıklaması beklenen son 2-3 haftalık süreç içerisinde mal varlığında meydana gelen alım-satım ve devir gibi hareketlerin, Başbakan’ın son 4 yılda harcadığı ve kazandığı miktarların karşılaştırılması sonucu çıkacak hesabın, son 4 yılda Başbakan’a yakınlığı yüzünden şirket kuran kişiler olup olmadığı ve Başbakan’a da bu şirketlerden gizli hissedarlık verilip verilmediğinin, Başbakan’ın çocuklarının, çocuklarının eşlerinin, kardeşlerinin ve eşi Emine Hanım’ın yakınlarının son 4 yıllık yani AKP iktidarı dönemindeki mal varlıklarındaki hareketlerin de araştırılmasını talep etmekteyim.

Çünkü Başbakan’ın açıkladığı beyan bana hiç inandırıcı gelmiyor.

Başbakanla birlikte Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın da iddia edildiği gibi oğluna kurdurulan şirketlerin, bu şirketlere verilen özel ihalelerin, bu şirketler için çıkarılan özel yasaların hesabını vermesi gerekmektedir. Hatta yine iddia edildiği gibi Kemal Bey’in, kızının çalıştığı bilgisayar şirketine sırf kızını hoş göstermek için, maliye bakanlığındaki bilgisayarların değiştirildiği gibi iddialara da cevap vermesi gerekmektedir.

Elbette bu soruların hepsi cevapsız kalacak. Sonuçta şu devletin başında tek başına iktidar bir AKP bulunuyor ve bu güçteki bir iktidar ile ilgili iddiaları araştırma cesareti olan bürokrat ve hukukçu sayısının da çok az olduğu da malumdur. Üstelik araştırma ya da açıklama yetkisi ve/veya bilgisi olan kişilerin AKP tarafından tehdit edildiği iddiaları kulislerde dolaşırken.

Tabi bunların hepsi iddia. Ve AKP iktidarda olduğu sürece de, AKP hakkındaki yolsuzluk iddiaları sadece iddia olarak kalmaya devam edecektir. Çünkü Başbakan Erdoğan, Kemal Unakıtan’ın yolsuzluk yaptığını iddia eden gensoru önergesi öncesi AKP milletvekillerine el altından sopa göstermiş fire istemediğini belirtmiştir. Yani, bu sözün açıklaması Maliye Bakanı’nın yargı önüne çıkmasına izin vermeyin demektir.

Neyse biz ne söylersek söyleyelim hakkında yolsuzluk iddiası bulunanların yargı önüne çıkarılması engellendiği sürece elbette ki bu ülkede yolsuzluklar bitmeyecektir.

Biz en iyisi lafı çok dallandırıp budaklandırmadan ilk başladığımız yere dönelim.

Mecliste Enerji Bakanı’nın muhalefet partili milletvekiline “isterseniz elinize veririm”, yine muhalefet milletvekiline hitaben “Bu sidik yarışından dolayı” demesini, Tarım Bakanı’nın çiftçiye “gözünü toprak doyursun” demesini, AKP’li vekilin meclis içerisinde muhalefet vekiline “pe…..nk” şeklindeki küfrünü, Maliye bakanının “yamuk”, “hıyarlık” “lan oğlum delirtmeyin” gibi argolarını es geçip “balık baştan kokarmış” atasözünün doğru olup olmadığını ispatlamak için AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarına bakıyoruz.

Argocu Başbakan’ın bugüne kadar kırdığı cevizlerden sadece aklımıza gelenleri sıraladığımızda aşağıdaki gibi bir liste çıkıyor:

“Akılları Basmaz”

*  2 Kasım 2003 seçimi öncesi muhalefet partilerine:

 -  Dur dinle be, dur dinle! 9 ay 10 gün be...

- Akılları basmaz. Bana da frikik attırıyorlar, iyi frikik atarım.

- Ne konuşuyorsun, seninle geldik biz bu hale hemşerim! Yav sen 2003'te yoksun ki!

- Adam gibi adam lazım. Bunlar tükürdüğünü yalıyor.

“Edebimiz engelliyor”

*  8 Temmuz 2004: Tutturmuşlar bir kamusal alan. Yahu kardeşim senin yaşadığın gibi yaşamaya mecbur muyum? Değilim ya...

*  29 Ekim 2004: Kalkıp da "üniversitelerde siyaset yok" diyebiliyorsunuz. Kimi aldatıyorsunuz yahu... Üniversiteyi yönetenler şu anda en büyük siyaseti yapıyor yahu. Ama bizim edebimiz onlara aynı dille cevap vermeyi engelliyor.

*  28 Kasım 2004: (Erzurum'da 'çiftçinin durumu ne olacak?' diye bağıran vatandaşa) Yahu bu millet, yatıp kalkıp size mi çalışacak?

* 01 Nisan 2005 (Satılık böbrek dövizi açan hastaya) Bak! "Satılık böbrek var" diye ilan vermiş. Kusura bakma hemşehrim, burası sakatatçı dükkanı değil.

“Burası basmıyor”

*  22 Eylül 2005: (CHP'ye) Bu zihniyet sadece çöp üretir.

*  24 Eylül 2005: (YÖK Başkanı Teziç'i eleştirirken kafasını göstererek) Burası basmıyor. Hayatta iki koyun gütmediği ve hayatı yaşamadığı için bunu kavrayamıyor.

*  1 Ekim 2005: (TBMM resepsiyonunda Avusturya'nın Ankara Büyükelçisi Marius Calligaris'e) Başbakanınla görüştüm haberin var mı? Bir daha böyle siyaset yaparsanız yanarsınız. (Yanıt alamayınca) Fazla içmedin değil mi?

“Kurusıkı yürüyorlar”

*  2 Ekim 2005: Yahu görüşürüm. Görüştüğümüz Ofer, bu yeri alabildi mi?

*  2 Ekim 2005: (Özelleştirme konusunda) Yahu neye göre stratejiktir? Stratejik diye bir şey yok artık.

*  8 Ekim 2005: Yahu ben Başbakanlık'ta görüşmedim. Allah aşkına sen kime düşmansın? Bunlara sorun, "Hayatında bir koyun güttün mü?"

* 10 Ekim 2005 (DOKTOR ve iş isteyen vatandaşa) Doktoru getirip de çivi ile çakacak halimiz yok. Ben iş bulma kurumu da değilim.Yok öyle avantaya alıştınız.

*  11 Ekim 2005: Bunların okuryazarlıkları da çok zayıf. Geçmişten bu yana kurusıkı yürüyorlar.

*  15 Ekim 2005: Yahu sen neye inanacaksın Allah aşkına!.. Peki kardeşim bu ülke nasıl ayağa kalkacak? Milliyetçilik havasında gezip de afra tafra atıyorsunuz.

*  16 Ekim 2005: (Cevahir İş Merkezi'nin açılışında) Bunların dünyadan haberi yok. Bekâra karı boşamak kolay.

*  18 Ekim 2005: Yahudi sermayesine düşmansınız, Arap sermayesine düşmansınız, Batılı sermayeye düşmansınız, yahu siz kime dostsunuz?

*  22 Ekim 2005: (İSO toplantısında CHP'ye) Bunlar hesap kitap da bilmiyorlar. Hayatlarında iki koyun gütmemiş adamlar bunlar...

*  22 Ekim 2005: (Rektörlere) Ben dünyayı dolaşıyorum, onlar Van'a gidiyor yahu...

*  24 Ekim 2005: (Rektörler ve eşlerini Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna davet eden Cumhurbaşkanı'nın tutumuna ilişkin soru üzerine) Adama derler ki, bayram değil, seyran değil... (Başbakanlık, yoğun tepki gören bu sözler üzerine ertesi gün bu sözlerle aslında gazetecilerin muhatap alındığına ilişkin bir açıklama yaptı.)

* 25 Ekim 2005: (Baykal'a) Adam okusa, nelerin pazarlanacağını bilir. Ama 'marketing'de nelerin olduğunu bilmediği için konuyu kendi dünyasına götürüyor.

“Anasını Satayım”

* 27 Aralık 2005: (Meclis Kürsüsünden Baykal’a) Müddei iddiasını ispatla mükelleftir, iddiasını ispatlayamayan işte oraya üç nokta koyuyorum...

* 06 Şubat 2006: Hani büyütüyorlar ya hani sanki hepsi imam hatipli anasını satayım.



Ve son olarak Tayyip Erdoğan’ın, Atamızın milletin efendisidir dediği bir çiftçi vatandaşımızla ile diyalogu:

Öncel: (Üzeri aranırken) Bende bir şey yok, rahat olun. Devletimin Başbakanı.

Başbakan: Artistlik yapma.

Öncel: Artistlik yapmıyorum. Lütfen hakaret etmeyin.

Başbakan: Böyle bağırılmaz.

Öncel: (Kolunu sıkan korumalara) Elim ameliyatlı.

Başbakan: Artistlik yapma.

Öncel: Artistlik yapmıyorum, sanatçı değilim ben.

Başbakan: İyi bir sanatçısın sen.

Öncel: Tarım Bakanınızın Anayasa'yı ihlal ettiğini biliyor musunuz?

Erdoğan: Lan Anayasa'yı bana öğretme. Terbiyesizlik yapma, artistlik yapma lan! Terbiyesizlik yapma...

Öncel: Lan mı?

Erdoğan: Evet.

Öncel: Canın sağ olsun.

Erdoğan: Tamam mı? Şu anda çitfçiye ne verildiğinin farkında mısın?

Öncel: Ne zaman?

Erdoğan: Şimdi.

Öncel: Benim mahsulüm öldükten sonra mı? İki senedir anamız ağladı.

Erdoğan: (Eliyle git işareti yaparak) Hadi, ananı da al, git buradan. Anan da ağlasın, baban da...

Gördüğünüz gibi Başbakan’ın ağzından argo eksik olmuyor hatta bu argolara milletin anasını da katıyor. Şimdi ben Başbakan’a anladığı dilden bir cevap versem Başbakan’ın açacağı ömrümde görmediğim rakamlarla ifade edilecek tazminat davasını mı düşüneyim yoksa o seviyeye nasıl düştüğüme mi yanayım.

En iyisi “Tayyiple Tayyip Olmamak Gerek” şeklinde düşünüp “Tayyiptir Ne Yapsa Yeridir” diyerek son noktayı koymak istiyorum.

Saygılar…