724. düzenlenen Söğüt Şenliklerinde Başbakan Erdoğan, ülkede etnik bölücülüğü cesaretlendirmesinden dolayı Türk Vatandaşları tarafından protesto edildi.

Söğüt’te Erdoğan’ı protesto eden kişiler şu sloganı atıyorlardı.

''Kürt sorunu değil, Tayyip sorunu var''

''Hükümet istifa''

''Türkiye Türk'tür, Türk kalacak''

Açıkçası bu atılan sloganların hepsine şahsen katılıyorum ve destekliyorum. Çünkü daha öncede söylediğim gibi, bana göre ülkemizde PKK terörünün tekrar hortlamasında, Kıbrıs’ın elden gitmesinde, AB hayalleri altında tavizlerin verilmesinde, Irak’ta Türkmenlerin katledilmesinde tek sorumlu AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Zaten Tayip Erdoğan’da bunları bildiği ve Türk Milletinden korktuğu için Söğüt’e başka illerdeki yandaşlarını otobüslere doldurarak Söğüt’e getirtmiş, rezil olmaktan kurtulmak istemiştir. Ancak kendi getirdikleri insanlar bile, Tayip Erdoğan’ı alkışlamamış hatta yuhalamışlardır. AKP’nin otobüslere doldurup getirdiği insanlar bile kalabalığın tepkisini görünce “Bozkurt” işareti yapmayı benimsemişlerdir.

Bu arada Erdoğan’ın Osmanlı’nın kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen Söğüt Şenliklerinde bile “Türk” kelimesini kullanmaması, Türklüğe duyduğu alerjiyi göstermiştir.

Şimdi gelelim yazımızın asıl sebebi olan Sabah Gazetesi yazarı, AKP militanlığına soyunan, Başbakan Erdoğan’ın hayatını anlatan “Büyük Kartal” dizisinin senaristleri arasında adı geçen muhterem zata..

Bu zatın ismi Ömer Lütfi Mete’den başkası değildir…

Ömer Lütfi Mete, protestoların hemen ertesi günü, köşesinde “Ertuğrul Gazi huzurunda töreye ihanet” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ömer Lütfi Mete’nin 12 Eylül tarihli yazısında Türk Milleti’nin, Yörüklerin demokratik tepkilerine “Türk milleti büyüklerine saygı duyar” diyerek laf atmış, “töresizlik” diyerek de hem suçlamış hem de hakaret etmiştir.

Ömer Lütfi Mete’ye hatırlatmak isteriz. Hak etmediği halde, Türk Milleti’nden daha fazla değer gören bir insan olabilir mi? Senin “Türk’üm” demekten utanan Başbakanında, onu kendinin bile savunamayacağı şekilde savunan sende, Türk Millet’inden büyük olamazsınız. Ve bu sebeple sizler Türk Milletine “saygı” duymak, “Türk Milleti’nin önünde eğilmek” zorundasınız.

Her ne kadar sizin hoşunuza gitmeyecek olsa da Atatürk’ün 1923’te söylediği bir sözünü hatırlatmak isterim. “Bu memleket tarihte Türk’tü, halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.”

Ayrıca Ömer Lütfi Mete’nin söylediği “Ertuğrul Gazi’nin huzurunda bu hareketler yapılmaz “sözüne gelince.

Türk milleti, elbette Ertuğrul Gazi’nin önünde “Milletine yapılan saldırılara karşı” protesto hakkını kullanacaktır. Türk Milleti elbette “atalarına karşı utanç duymamak için” onlarında önünde, kendilerini yok etmeye ve susturmaya çalışanlara karşı seslerini yükseltecektir.

Yeri gelmişken Atatürk’ün başka bir sözünü söylemeden edemeyeceğim: Tarih 1921, Atamız şöyle demektedir. “Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.”

Birileri istemese de, “Türk” kelimesinden gocunsa da Türk milleti düşmanların karşısında her yerde ve her zaman demirden bir duvar gibi yükselecektir.

Şimdi Ömer Lütfi Mete’ye ilgili olarak sorulması gerekenler şunlar:

Ömer Lütfi Mete'nin 12 Eylül tarihli yazında Türk milletinin Başbakan’a yaptığı demokratik hakkını ve tepkisini “töresizlik” olarak görmesinin sebebi nedir?

Ya da Ömer Lütfi Mete, protesto eden vatandaşların “Türk” kelimesini bol bol kullanmasından mı gocundu?

Ömer Lütfi Mete’de Türk milletinin sesini kesmeye çalışanların arasında mıdır?

Yoksa Başbakan ile birlikte daha önce katıldıkları Moğolistan gezisinde Başbakan kendisine ne verdi ki “AKP tetikçiliği” düzeyine varan yazılar yazıyor?

Ya da adı bile “yalakalık” kokan “Büyük Kartal” dizisinde ülkücüleri ve Türk Milletini aşağılamanın hesapları ile bu şekilde saldırılarda bulunarak alt yapı mı yapıyor?

Türk milletini hiçe sayarak AKP borazanı öttürülmesinin anlamı nedir?

Sonuç olarak Ömer Lütfi Mete artık ya ülkenin gerçek gündemini görmeli, ülkeye ihanet edenleri es geçip Türk Milletine, Türk Milliyetçilerine saldırarak bir yere varamayacağını anlamalı ya da bugün Abdullah Öcalan’la aynı çizgiye gelmiş, Recep Tayyip Erdoğan’la gidip AKP’de siyaset yapmayı denemelidir.

Ülkemizde bunca olaylar olurken kendini yazar sanan bazı “yazar bozmaları”, “aldıkları talimatların hakkını vermek” için olağanca çirkeflikleri ile Türk milletinin koruyucu kalkanı milliyetçilere hakaret etmektedirler.

Bir yazar için, yazıları “şeref ve namusu” kadar önemlidir. “Yazılarını satan”, “birilerine şirin görünmek maksadıyla” yazı yazan bir yazar ise “şeref, haysiyet ve namus”tan yoksun demektir.

Ömer Lütfi Mete, Söğüt manzaraları AKP lehine çevirebilmek için, “milliyetçi kesime” hakarete varan yazısı ile çaba vermiştir. Ama bu çabalar beyhude kalacaktır. Bugün Ömer Lütfi Mete’nin kurtarmaya çalıştığı AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın hormonlu karizması yerle bir olmuştur.

Son söz olarak yine Atamızın 1930’da söylediği bir sözü söylüyorum.

Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.”

Biz bu yolun ışığında gideceğiz, bu yol ecdadımızın emanetlerine sahip çıkmayı gerektiriyor. Emanete ihanet edenlerle de her huzurunda hesaplaşmayı Türklük anlayışı olarak benimsiyoruz.,

Ertuğrul Gazi’nin huzurunda utanması gereken, milliyetçiler değil, utanması gerekenler ülkeyi içerden kuşatan, dışarıya hizmet edendir…

Anlaşıldı mı Ömer Lütfi Mete?

- - - - - - -