Son günlerde sık sık ismini AKP'yi överken duyduğumuz Hasan Celal Güzel, 30 Mart 2008 tarihli Zaman Gazetesi'nde yine AKP'ye yaranmak adına açıklamalar yaptı.

Açıkçası, Zaman Gazetesi'nde ki açıklamaları okuduğumda Hasan Celal Güzel'in karakteristik yapısını direkt ortaya çıkardığını görmüş oldum. Ve böyle insanların bir zamanların Türkiye'sinin siyasetinde çok kısa süreli bile söz sahibi olmasından dolayı da utandım.

Neden mi?

Çünkü Hasan Celal Güzel gazetede ki sözlerinizde kapatma davasıyla ilgili olarak davanın açıldığı ilk günden bu yana MHP'nin fikirlerinin değiştiğini söylemiş ve aslında MHP'nin ilk söylediğinin çok güzel olduğunu ama daha sonra bir yerlerden gelen dayatmalarla fikirlerini değiştirdiğini söylemiş.

Şimdi diyeceksiniz ki ne var bunda?

Az çok okuma ve okuduğunu anlama kabiliyeti olan herkes MHP'nin kapatma davasının açıldığı 14 Mart tarihinden bugüne yaptığı açıklamalara baktığında çok rahat şekilde MHP'nin dün ne diyorsa bugünde aynısını dediğini görecektir.

İsterseniz önce biz bu açıklamalara bakalım. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin kapatma sürecince yaptığı açıklamalar şu şekilde:

15 Mart 2008 Tarihli yazılı açıklamada şöyle diyordu.

"Anayasa'nın 68. ve 69. maddelerinin gözden geçirilerek, siyasi partilerin 68. maddenin 4. fıkrasına aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılması yerine, bu fiilleri işleyen parti üyeleri, yöneticileri ve milletvekillerinin bireysel olarak sorumlu tutulmasını ve bunlar hakkında cezai soruşturma ve yaptırım uygulanmasını öngören yeni bir düzenleme yapılması üzerinde durulabilecektir.

Terörle organik bağı ve eylem birliği olan ve terörü bölücü amaçlar için bir vasıta olarak gören siyasi partilerin durumu ayrı bir değerlendirme konusu olabilecektir."

18 Mart 2008 tarihli TBMM Grup konuşması:

● Bu konudaki düşüncelerimizin ana unsurlarına, anlamı ve amacına ışık tutmak amacıyla şu hususları ifade etmek isterim.

√ Siyasi Partilerin Anayasa ve kanunlar çerçevesinde faaliyet göstermeleri ve tüzük veya programları ile eylemlerinin devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine ve Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan değer esaslara aykırı olmayacağı temel bir normdur.

√ Tüzük ve programları Anayasamıza aykırı olan partilerin kapatılması da tartışılmayacak bir husustur.

√ MHP'nin yaklaşımı, münhasıran siyasi partilerin 68. maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerden ötürü kapatılmasıyla ilgili düzenlemenin gözden geçirilmesini öngörmektedir.

- Mevcut hükme göre bir siyasi partinin bu nedenle kapatılması için, bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekmektedir.

- Odak haline gelmenin şartları ve kriterleri de 69. maddede ayrıntılı olarak tanımlanmış ve düzenlenmiştir.

- Bu çerçevede, bu nitelikteki fiilin parti üyelerince yoğun biçimde işlenmesi ve bu durumun parti yönetimi ve organları tarafından benimsenmesi veya bu fiillerin doğrudan bu organlarca işlenmesi şartı getirilmiştir.

√ Milliyetçi Hareket Partisi, bu hükmün gözden geçirilerek, bu filleri işleyen parti üyeleri, yöneticileri ve milletvekillerinin bireysel olarak doğrudan sorumlu tutulacağı bir düzenlemenin mümkün ve yerinde olup olmayacağının ortaya konulmasını amaçlamaktadır.

√ Bu yaklaşımın uygun ve uygulanabilir görülmesi halinde, bu gibi durumlarda partinin hükmi şahsiyet olarak kapatılması yerine, bu fiillerin sorumluları hakkında cezai soruşturma ve yaptırım uygulanmasını, milletvekili dokunulmazlığının da buna göre yeniden düzenlenmesini öngören yeni bir Anayasal çerçeve oluşturulabilecektir.

√ Terörü destekleyen ve bunu bölücü amaçları için bir araç olarak gören siyasi partilerin özel durumu, bu kapsamda ayrı bir değerlendirme konusu olabilecektir.

● Tartışmaya açtığımız bireysel sorumluluk yönteminin, bir siyasi partinin temelli kapatılması için dava açılmasından önce, ihtar ve ikaz amaçlı bir ara aşama olarak öngörülmesi de mümkündür.

● Kamuoyunda yapılacak tartışmalarda konunun tüm yönleri ele alınabilecek ve ortak akılla, geniş tabanlı bir mutabakat zemininde en makul yol bulunulabilecektir.

√ MHP'nin tartışmaya açılmasında yarar olduğunu düşündüğü kavramsal yaklaşımın özü ve esası budur, çerçevesi de bunlarla sınırlıdır.

25 Mart 2008 tarihli TBMM Grup Toplantısında ise;

● Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'nin çıkarlarını her düşüncenin üstünde tutan sorumlu siyaset anlayışının gereğini bu konuda da yerine getirmeye hazırdır.

- Bu anlayışla hareket eden Milliyetçi Hareket Partisi, bu amaçla geliştirdiği bir düşünceyi esasen tartışmaya açmıştır.

- Siyasi Partilerin kapatılarak cezalandırılması yerine, Anayasa'nın temel ilkelerine aykırı hareket eden parti yöneticisi ve üyelerinin sorumlu tutularak cezalandırılmasını öngören yaklaşımımızın temelinde yatan düşünce ve hassasiyet bu bakımdan çok iyi değerlendirilmelidir.

● Siyasi partilerin kapatılması halinde bu partilere oy veren seçmenler ve bu konuda sorumluluğu olmayan parti yöneticileri ve teşkilatları da cezalandırılmış olmaktadır.

√ Bu bakımdan partinin hükmi şahsiyeti, sorumlu davranan üyeleri, yöneticileri ve teşkilatları ile kapatmayı gerektirecek fiillerin sahiplerinin ayrı tutulması, aynı kefeye konularak kurunun yanında yaşın da yanmasının önlenmesi önem taşımaktadır.

√ Bu çerçevede, sadece bireysel sorumluların siyasi yaptırımla cezalandırılması, bunların eylemlerinin yürürlükteki kanunlara göre ayrıca takibat gerektirmesi halinde yargı sürecinin önünün açılması en makul, adil ve hakkaniyete uygun yöntem olacağı düşünülmektedir.

√ İşledikleri fiiller nedeniyle şahsi sorumlulukları Anayasa Mahkemesince tespit edilen parti üyesi ve yöneticilerinin siyasi yaptırımla cezalandırılması halinde, milletvekili olanlar bakımından Anayasa'nın milletvekilliğinin düşmesine ilişkin 84. maddesinin 5. fıkrası hükümleri uygulanacaktır.

√ Bu şahısların fiilleri ceza kanunları bakımından, ayrıca soruşturma ve kovuşturmayı gerektiriyorsa, dokunulmazlıkları bu şekilde kendiliğinden sona ereceğinden, yargı süreçlerinin işletilmesi de imkan dahiline girecektir.

● Bu yaklaşım, parti içi kontrol ve denetim mekanizmalarının etkin biçimde işlev görmesini sağlayacak ve bu yolla partilerin iç koruma ve savunma bilinci ve refleksine kavuşmaları mümkün olacaktır.

Siyasi partiler bu suretle kendilerine çeki düzen verme zorunluluğunu hissedecekler ve buna uygun tedbirler alacaklardır.

● Şiddeti ve terörü siyasal bir araç olarak gören ve anayasal düzeni yıkmak amacıyla şiddeti ve şiddet kullanmaya dayalı faaliyetleri savunan siyasi partilerin bu çerçevenin dışında tutulması, işlenen bu fiillerin ve sonuçlarının ağırlığı ışığında, adalete ve hakkaniyete aykırı bir durum sayılamayacaktır.

Yine MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı 26 Mart 2008 tarihli Hilal TV de yayınlanan bir programda şunları söylüyordu:

Bu değerlendirmeler yanlış değerlendirmeler, her şeyde önce MHP dün ne dediyse bu günde aynısını söylemektedir. Biz dün siyasi partileri cezalandırmayalım dedik. Bireylerin sorumluluğu devam etsin dedik.Bunun dışında başka hiçbir şey söylemedik.MHP parti kapatılması meselesini demokrasi ve siyasetin kurumsallaşması amacıyla yaklaşmaktadır.AKP ise partilerinin kapatılmaması v genel başkanlarının yargıdan kurtulması amacıyla yaklaşmaktadır,bir kere en önemli fark bu.Biz önerimizi baştan itibaren koyarken biz 2001'den bu yana o tarihten itibaren sürekli partileri kapatmayalım, partilerin kurumsal kimliği devam etsin,çünkü Türk demokrasisi ve siyaseti parti kapatılmasıyla kurumsallaşması önlenmektedir ve gelişememektedir diye bir düşünceyi ifade etmekteyiz.

Bugün de aynısını söylüyoruz partiler kapatılmasın anayasa ve yasalara aykırı eylem yaptığı iddia edilen parti üyeleri yöneticileri veya milletvekilleriyle ilgili yargı süreci devam etsin diyoruz,buna da bir ayrıcalık koyuyoruz şiddete karışmış,terörle eylem birliğine girişmiş olan siyasi partiler hariç diyoruz.Yani dün ve bugün arasında bizim hiçbir görüş ve düşünce farklılığımız sözkonusu değil ama dün bizim bu söylediklerimize sesini çıkarmayanlar bugün Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasaklı hale gelmesini istiyorlar demeye başladılar.Bizim önerimizde ne Recep Tayip Erdoğan vardır ne de bir başkası vardır,biz genel manada,makro manada bir düşünceyi ifade ediyoruz ve bunun da arkasındayız.

Şimdi soruyorum siz değerli okuyucularımıza, bu açıklamaların neresinde farklılık var?  Tıpa tıp hepsi birbiriyle aynı değil midir?

Peki, Hasan Celal Güzel o kadar anlama kapasitesinden yoksun bir adam mıdır ki bu sözler arasında farklılık olduğunu söylemektedir?

Elbette değil ama AKP'ye yaranmak adına, Tayyip Erdoğan'a yaranmak adına bu kadar net cümleleri anlamamış görünüp AKP'yi kurtarmak çabası içerisinde MHP'ye karşı iftira ve çamur atan bir vaziyet almıştır.

Güzel'in açıklamalarından iki gün önce Tayyip Erdoğan'da yurtdışından MHP'nin fikirlerinin değiştiğini söylemişti. Zaten Güzel'in açıklamasının sebebi de budur. Sırf Tayyip Erdoğan'a hoş görünmek amacıyla kendi kişiliğini ayaklar altına almış ve MHP'ye karşı çamur atmaya kalkmıştır.

Ama Hasan Celal Güzel'e şunu söylemek isterim: Sizin bu tavırlarınızın hangi kişilik halini yansıttığını buraya yazmak bizim terbiyemize uymaz ama Türk Milleti her şeyi apaçık görmektedir.

Ne kadar çırpınırsanız çırpının, ne kadar yaranmak adına kişiliğinizi ayaklar altına alırsanız alın, bu saatten sonra sizden bırakın milletvekilini, bakanı, köy muhtarı bile olmaz.

Kendinizde, bu saatten sonra sizden hiçbirşey olmayacağını görünüz ve Tayyip Erdoğan'a yaranmak adına oraya buraya attığınız iftira ve çamurlardan vazgeçiniz.

Zaten, MHP'ye attığınız çamurların hiçbiri tutmaz ve siz yaptıklarınızla kalırsınız. İftira ve çamur ile siyasetçi olunmaz hele hele adam hiç olunmaz. O çamurlar olsa olsa ileride Türk siyaset tarihinde size yapışmış bir kişilik tahlili olarak kalır.

Size son tavsiyem, en kısa zamanda içerisinde onur, gurur, kişilik gibi değerlerin ne olduğunu anlatan bir kitap alıp okuyunuz.

Belki aklınız başınıza gelir.

- - - -