Özellikle sanayileşmenin hızlandığı 1950'li yıllar ve sonrasında artan göç hareketleri, İstanbul'un hem nüfus, hem de yapı stoku olarak gitgide yoğunlaşmasına neden olurken, bu kentleşme hızı ile doyum noktasına ulaşan kent, 2000'li yıllar ile birlikte bu kez küreselleşmenin tetiklediği yeni bir göç hareketinin odak noktası haline gelmiştir.

Bu uzun süreçte yaşanan denetimsiz yapılaşma ile nüfus artışı sonucu, İstanbul, her geçen gün yaşanması daha da zor bir hal almaktadır. Bunun karşısında ise hem merkezi, hem de yerel yönetimler tarafından kentimizde, mevcut nüfus ve yapı yoğunluğunu daha da arttırıcı kararların alınması, İstanbul'un daha da içinden çıkılmaz problemlerle boğuşmak zorunda kalmasına neden olmuştur. Alınan bu kararlar, bir tarafı ile İstanbul'un gelişimini yönlendirmek adına yapılan planlama çalışmalarını hiçe sayarken, bir diğer tarafı ile de İstanbul'un "planı" varken, plansız gelişmesine neden olmuştur.

İstanbul'da yapılan tüm planlama çalışmalarında, teknik ve sosyal donatı alanlarına dair hesaplanan alansal değerler, sonrasında parsel bazında yapılan plan değişiklikleri ile hiçbir hesaplamayı ve sayısal değerleri göz önünde bulundurmadan değiştirilmektedir. Zaten mevcut plan çalışmalarında teknik ve sosyal donatı alanları için ayrılacak olan alanlar, olması gereken değerlerin en düşük miktarları üzerinden hesaplanmakta iken, bir de alınan plan değişikliği kararları ile kentimizde yaşayan hemşehrilerimizin gereksinimlerini karşılayacak kentsel donatı alanları yok edilmektedir. Yaşanan bu gelişmeler sonucu kentimiz hızla ticaret, konut, otel, alışveriş merkezi, residence vb. kullanımlar için ayrılmış beton bloklar tarafından istila edilmekte, hatta bu blokların arasında "kuytuda köşede kalmış" olan açık ve yeşil alanlar da yeni plan değişiklikleri ile farklı farklı beton bloklarının mekanı haline getirilmektedir.

Kentimiz için sağlıklı planlamayı imkansız hale getiren bu sürece kamu mülkiyetindeki arsaların değerlendirilmesi telaşı da eklenmeye başlamıştır. Böylelikle esas görevi kamu yararı adına kamu mülkiyetindeki arsaları kentlerimizin ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatılara ayırmak olan ilgili kurumlarımız, maalesef beton blokların daha da fazlalaşması sürecinde önemli aktörlerden biri haline gelmektedir. Örneğin kent içerisinde hemşehrilerimizin nefes alabilecekleri büyük yeşil alanların, parkların, mesire yerlerinin, rekreasyon alanlarının, meydanların, spor alanlarının vb. fonksiyonların yer aldığı alanların eksikliği gözle görülür bir gerçektir. Fakat bu gerçek karşısında hem yerel, hem de merkezi yönetim erklerinin ellerindeki kamu arazileri ya da yapılarını satma telaşı bizlere başka bir acı bir tabloyu göstermektedir.

Bu noktada kentimize kazandırılması gereken açık ve yeşil alanlarla ilgili, 29 Mart 2009 Mahalli İdareler Seçimlerinin hemen öncesinde, 03 mart 2009 tarihinde Zincirlikuyu-Söğütlüleşme metrobüs hattının açılışında konuşan Sayın Başbakan da bu gerçeği işaret etmiştir. Kendileri konuşmalarında "Kadıköy'de bulunan Devlet Malzeme Ofisi'nin yerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yeşil alan olması için devredeceklerini", "Ayrıca Bağdat Caddesi üzerinde bulunan tarım ve köy işleri bakanlığına ait yeri de devredeceklerini, oranın da altının otopark, üstünün yeşil alan yapılacağını" ifade ettikten sonra sözlerine; "Kaçak yapılaşma, gecekondulaşma bütün bunlarda bir dayanışma içinde olmamız lazım. İlçe belediyeleri, büyükşehir belediyesinin bir dayanışma içerisinde yürümesi lazım. Merkezi yönetim bir dayanışma içinde olması lazım. Farklı siyasi parti de olsa ‘gel kardeşim' diyoruz. Bu şehir için ne gerekiyorsa biz yanındayız... Biz bağcı ile uğraşmıyoruz, biz milletçe üzüm yiyelim istiyoruz. Derdimiz bu. Şehirler güzelleşsin, modern hale gelsin istiyoruz." şeklinde devam etmiştir.

Fakat 29 mart 2009 Mahalli İdareler Seçimlerinin üzerinden yaklaşık 3 senelik bir süre geçmiş olmasına rağmen, bu doğrultuda gerçekleştirilen hiçbir çalışma söz konusu değildir. Hatta maalesef beyanatların aksini ispatlar nitelikte uygulamalar Özelleştirme İdaresi Yüksek Kurulu tarafından gerçekleştirilmiştir. Tüm bu sözler sanki hiç söylenmemiş, seçim söylemleri içerisinde hemşehrilerimize hiç vaat edilmemiş gibi, bahse konu olan ve kullanım hakkı Devlet Malzeme Ofisi'nin elinde bulunan, dolayısıyla da kamunun malı olan ve kimileri tarafından sadece "maddi kazanç sağlama aracı" olarak görülen arsa; 2007 yılında da yapılmaya çalışıldığı gibi, satılmak ve betonlaştırılmak üzere özelleştirme programına yeniden alınmıştır.

28 Nisan 2010 tarihli ve 27565 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın 27 Nisan 2010 tarihli ve 2010/26 sayılı kararı ile Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararına istinaden Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü'ne ait taşınmazlar, yukarıda da ifade ettiğim gibi, özelleştirme kapsam ve programına alınmışlardır. Bu karara istinaden, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü'ne ait İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Merdivenköy mahallesi, 54.476,00 m² yüzölçümlü, 1270 ada, 10 no'lu parsel ve İstanbul ili, Üsküdar ilçesi, Bulgurlu mahallesi, 83.892 m² yüzölçümlü, 1059 ada, 5 no'lu parsel özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Ayrıca, söz konusu kararla taşınmazın satış yöntemiyle özelleştirilmesi ve özelleştirme işlemlerinin 1 (bir) yıl içinde tamamlanması da karara bağlanmıştır. Söz konusu özelleştirme kararı doğrultusunda da, 20 kasım 2010 tarihinde özelleştirme idaresi başkanlığı, belediyesine bir yazı yazarak, Merdivenköy Mahallesi'nde yer alan arazinin özelleştirme kapsam ve programına alındığını, bu çerçevede 1/5000 ve 1/1000 ölçekli yeni imar planı taslaklarının hazırlandığını iletmiştir.

Resmi Gazete'de Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü'ne ait Üsküdar ve Kadıköy ilçelerinde yer alan taşınmazlara dair Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun aldığı kararın 28 Nisan 2010 tarihinde yayımlanmasının ardından, 24 Ocak 2012 ve 06 Şubat 2012 tarihlerinde olmak üzere Kadıköy ve Üsküdar ilçelerinde yer alan taşınmazların sınırları daha da genişletilerek iki ayrı karar alınmıştır.

24 Ocak 2012 tarih ve 2012/09 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı'na göre; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın 28.2.2007 tarih ve 2007/15 sayılı, 27.4.2010 tarih ve 2010/26 sayılı Kararları ile özelleştirme kapsam ve programına alınan, mülkiyeti Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü adına kayıtlı,  İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Merdivenköy Mahallesi, 1270 ada, 7, 10, 11 no'lu parsellere yönelik "Üniversite Alanı" (Emsal:3.00 ve Hmax:Serbest), "Park Alanı", "Metro İstasyonu Alanı", "Kentsel Hizmet Alanı", "Dere", "Trafo Alanı", "Yol"kararları getirilmesine  ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1 paftadan oluşan 1/5.000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 4 paftadan oluşan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin onaylanmış ve  onaylanan imar planlarının Resmî Gazete'de yayımlanmasının ardından bilgi ve gereği için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Kadıköy Belediye Başkanlığı'na gönderilmiştir.

06 Şubat 2012 tarih ve 2012/21 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı'na göre de; Mülkiyeti Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü adına kayıtlı, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu Mahallesi, 194 pafta, 1059 ada, 4, 5 no'lu parseller ve mülkiyeti Maliye Hazinesi adına kayıtlı İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu Mahallesi, 194 pafta, 1059 ada, 6 no'lu parsele yönelik "Üniversite Alanı", "Ortaöğretim Tesis Alanı", "Kültürel Tesis Alanı", "Teknik Altyapı Alanı", "Park Alanı", "İstasyon Alanı", "Yol" Emsal:3.00 ve Hmax:Serbest kullanım kararları getirilmesine ilişkin 2 paftadan oluşan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ve 1 paftadan oluşan 1/5.000 ölçekli nazım imar planı değişikliği Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 4/7/2011 tarih ve 2011/66 sayılı kararı ile onaylanarak 2/8/2011 tarih ve 28013 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Söz konusu nazım imar planı değişikliği paftaları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca 26/9/2011-26/10/2011 tarihleri arasında; uygulama imar planı değişikliği paftaları ise Üsküdar Belediye Başkanlığı'nca 27/9/2011-27/10/2011 tarihleri arasında askıya çıkarılmış olup, Üsküdar Belediye Başkanlığı'nca 27/10/2011 tarih ve 47 sayılı yazı ile yapılan itiraz, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na iletilmiştir. Üsküdar Belediye Başkanlığı'nca yapılan itiraz, ilgili yasalar kapsamında değerlendirilmiş, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 4/7/2011 tarih ve 2011/66 sayılı Kararı ile onaylanan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinde; plan değişikliğinin çevresindeki plan kararları ile bütünleşmesini sağlamak adına meri planın üzerine yapılmasına ilişkin itirazın kabulüne, 25 metre olarak belirlenen yola ilişkin itirazın reddine, İstanbul VI Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 26/5/2011 tarih ve 3628 sayılı Kararı ile belirlenen; 1059 ada, 4 no'lu parselin güneyindeki şevli alanda; işaretli alanın imar planına "Kazı Alanı" olarak işlenmesine, yapılan itiraz sonucu yeniden düzenlenen 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ve 1/5.000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin onaylanmasına, onaylanan imar planlarının Resmî Gazete'de yayımlanmasının ardından bilgi ve gereği için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Üsküdar Belediye Başkanlığı'na gönderilmesine karar verilmiştir.

Tüm bu kararların ve gelişmelerin paralelinde de özelleştirme kapsamına alınan arazinin çevresine ilişkin 14 Ocak 2011 günü "Fikirtepe kentsel dönüşüm projesinin uygulama planları"na dair olumlu görüş bildiren karar, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nden geçmiştir. Ardından da 16 Ocak ve 17 Ocak 2011 tarihlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin resmi web sitesinde kentsel dönüşüm projesinin ne kadar gerekli olduğunu ve başarılı olacağına dair Sayın Kadir Topbaş'ın açıklamalarına yer verilmiştir.

Meclis kararında yer alan sayısal veriler ve dönüşüm projelerine talip olan inşaat şirketlerinin kamuoyu ile paylaştıkları proje detayları doğrultusunda, yoğun bir proje alanı olacağı açıkça görülen Fikirtepe'de, kamu mülkiyetindeki Devlet Malzeme Ofisi'nin özelleştirme kapsamından çıkarılması, alınan yanlış kararlardan dönülmesi ve hemşehrilerimizin nefes almasını sağlayacak geniş bir yeşil alan fonksiyonu verilmesi gerekmektedir. Öncelikle Kadıköy ve Üsküdar ilçelerinde yaşayan, sonrasında da tüm İstanbul'da ikamet eden hemşehrilerimiz için yeşil alana dönüştürülerek kentimize yeni bir rekreasyon alanının kazandırılması büyük önem arz ederken, bunun tam tersi işlemlerin merkezi ve yerel yönetimin birimleri tarafından gerçekleştirilmeye çalışılması oldukça üzüntü verici bir gelişmedir.

Yukarıda da değindiğim üzere, İstanbul gibi sınırlarının tanımlanması her geçen gün daha da zorlaşan, yaklaşık 13 milyonluk büyük bir metropol haline gelen bir kentte; sağlıklı bir çevre oluşturmak ve hemşehrilerimizin nefes alabilecekleri bir alanı onların kullanımlarına ayırmak gerekmektedir. Ayrıca, bölgeye dair Kadıköy Merkez - E-5 (D-100) Otoyolu Ara Bölgesi Nazım İmar Planı'nın 09.03.2005 tarihinde onaylanması ve yaklaşık 7 senedir Fikirtepe'ye ilişkin uygulamaların bu planlara göre yapılıyor olması gerekirken; 2005 yılından bu yana kamuoyu çeşitli beyanatlarla meşgul edilerek "Fikirtepe kentsel dönüşüm projesi"ne dair planlar İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından henüz karara bağlanabilmiştir. Depreme karşı önlem olarak büyük bir şans olduğu konuşulan bu projenin, 1999 depreminden yaklaşık 13 sene geçtikten sonra ancak karara bağlanıyor oluşu da, hala elle tutulur gelişmelerin yaşanmayışı da büyük bir talihsizliktir.

Sonuç olarak Fikirtepe'deki kamu mülkiyetinde bulunan bu alanın hemşehrilerimizin nefes almasını sağlayacak geniş bir rekreasyon ve yeşil alan olarak, kamunun kullanımına açılması adına verilen sözleri hatırlatmak, sonrasında da İstanbul'umuzun gerçeklerini göz ardı edenlere karşı sorunları daha "görünür" hale getirmek gerekmektedir. Fikirtepe'nin, Kadıköy'ün, Üsküdar'ın, İstanbul'un bundan 3 yıl öncesine göre açık alanlara duyduğu ihtiyaç çok daha büyük oranlardadır. Bu nedenle de İstanbullunun hakkı olan ve söz verilen bir yeşil alan daha betona terk edilmemelidir.