Milliyetçi Hareket Partisi Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Milliyetçi Hareket Partisi’nin hazırladığı Anayasa teklifinin ana başlıklarını paylaştı.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız'ın açıklamaları şu şekilde;

''Anayasa mahkemelerinin kurulması ve yaygınlaşması yoğun hak ihlalleri sebebiyle büyük ölçüde İkinci Dünya Savaşı sonrasına rastlamaktadır. Ancak bizim Anayasa Mahkemesinin kuruluş serüveni daha farklıdır. Cumhuriyet Döneminde ‘’Anayasa Mahkemesi’’ düşüncesinin ilk öncüsü Aziz Atatürk’ün fikir babam dediği büyük Türkçü-Turancı Ziya Gökalp’tir. Aralık 1922 tarihli ‘’Küçük Mecmua’’dergisinin Yüce Mahkeme başlıklı yazısında ,yasaların anayasaya uygunluğunun merkezi bir yargı organı eliyle denetlenme düşüncesini toplumla paylaşmıştı. Burada kuruluş sebeplerini, Yassıada mahkemelerini, ilk üye seçimlerini uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum.

Anayasa Mahkemesi, 27 Mayıs darbesinden sonra 1961 Anayasası'na giren bir kurumdur. AB ülkelerinin hiç birinde bizdeki Anayasa Mahkemesine benzer bir kurum yoktur. İngiltere ve Hollanda’da Anayasa Mahkemesi yoktur. Amerika’da kanunların anayasaya uygunluğunu genel mahkemeler denetler. 6216 sayılı Kuruluş ve Yargılama Usulleri Kanunu ile yapısı, yargılama usulleri, görev ve sorumluluklarına ilişkin esaslar düzenlenmiştir.

Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi;

• Anayasa değişikliklerini şekil yönünden inceler,

• Kanun, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Meclis içtüzüğünü şekil ve esas yönünden Anayasaya aykırı olup olmadığını inceler.

• Siyasi partilerin kapatılması için açılan davalara bakar. Siyasi partilerin mali denetimini yapar.

• Hak ihlalleri sebebiyle bireysel başvuruları karara bağlar.

• Anayasada belirtilmiş olan kişilerin görevleriyle ilgili işledikleri suçları Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

• Yasama dokunulmazlığının kaldırılması ve milletvekilliğinin düşürülmesi kararlarına karşı yapılan başvuruları karara bağlar.

Görüldüğü gibi, birbirinden değişik çok önemli konularda yargılama ve denetimler yapmakta, kararlar vermektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’ya veya kendi kuruluş kanununa aykırı karar tesis ettiği hallerde Anayasa Mahkemesini denetleyecek yasal bir kurum yoktur. Bu boşluk, zaman zaman yerel mahkemelerce “görev gaspı nedeniyle yokluk” kurumuna başvurularak doldurulmaya çalışılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi kararları tartışılabilir, bilimsel olarak eleştirilebilir ancak bu kararlar kesindir. Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, idareyi, kişileri, herkesi bağlar. 6216 sayılı kanunda derece mahkemelerine Anayasa Mahkemesi kararlarına uymama konusunda takdir yetkisi veren bir hüküm yoktur.

Bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi’nin işlevi ancak ihlal kararı vermekle sınırlıdır. Kararın sonuçlarına ilişkin yetki diğer anayasal organlara aittir. Hak ihlali saptanması halinde, Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi ancak yetkili mahkemeye yeni bir karar vermesi için davayı göndermekle sınırlıdır. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Oysa uygulamada; özellikle tutukluluk haline ilişkin değerlendirme yaparken açıkça delil takdirine girmektedir.

​​Anayasa Mahkemesi, haksız tutukluluk iddiaları da dâhil olmak üzere bireysel başvuru incelemesi sırasında hiçbir şekilde delil değerlendirmesi yapamaz. Gerekçeli kararı yazmadan davanın sonucuyla ilgili kamuoyuna bildirimde bulunamaz. Demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi çeşitli şekillerde zedelenebilir. Bunlardan biri de “yargısal aktivizmdir.” Yargısal aktivizm, bazen, yasama organının etkisizleşmesine, bazen, yasama kararlarının iptaline, bazen, yargının, yasama organının yerine geçmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarıyla, üyelerinin bazı eylemleriyle güncel siyasete taraf olduğu bilinen bir husustur. Anayasa Mahkemesi, milletin seçtiklerinin kararlarına karşı devamlı surette karar alıyorsa, orada, millet egemenliğinden çok yargıçlar yönetimi hâkimdir. Anayasa Mahkemesi önüne gelen konularda yetkisini oldukça geniş tutmaya çalışmaktadır.
Esasen mahkemenin, hukuk kuralı koyma konusunda teorik olarak demokratik meşruiyeti yoktur. Anayasa Mahkemesinin bir anlamda yasama yetkisinin kullanımına ortak olması sonucunu doğuran kararlar demokrasinin önemli bir sorunu olarak ortadadır. Mahkemenin ideolojik kararlarına karşı kontrol mekanizması bulunmaması önemli bir eksikliktir. Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değil irade ve iktidar meselesi olduğu unutulmamalıdır. Bu yetki milletin seçilmiş temsilcilerine aittir.

Anayasa Mahkemesi, bazı kararlarıyla seçilmiş organlar üzerinde tahakküm kuran “kürsüden yasa yapan” mahkeme konumuna düşmektedir. Kanun koyucunun iradesine aykırı şekilde yorum yoluyla karar kurulamaz. Bireysel başvuru ile ihlal edilen hakkın onarılması ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasa Mahkemesi'ne verilen yetki, mahkeme kararlarına yönelik bir denetim mekanizması değildir.

Anayasa mahkemesinin birkaç kararını dikkatinize sunmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi, CHP'nin 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından çıkartılan, 8 Kasım 2016 tarihli 6755 sayılı OHAL yasasının bazı maddelerinin iptali istemini karara bağladı. Bu kararda; 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün bastırılması, adli ve idari önlemler ile kanun hükmünde kararname kapsamında karar alan ve görevlerini yerine getiren kamu görevlilerinin hukuki, idari, mali sorumluluğunun olduğuna hükmetti. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından FETÖ ile mücadelede önemli kararlara imza atan kamu görevlilerine tazminat ve rücu davalarının yolu açıldı.

Anayasa Mahkemesine 23 Eylül 2012 – 30 Eylül 2021 tarihleri arasında toplam bireysel başvuru sayısı 335 bin 324 ‘tür. Sonuçlandırılan başvuru sayısı ise 276 bin 307’dir. Matematik problemleri aynı şekilde çözülür ve aynı sonuç alınır. Benzer davaların sonuçları aynı olmalıdır. Başvurucunun unvanına göre davanın öncelikle ele alınarak sonuçlandırıldığı yakınmalarını hepimiz duyuyoruz. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesinin görevlerinden biri de kanunda yazılı kişileri Yüce Divan sıfatıyla, bir ceza mahkemesi olarak yargılamaktır. Yarısı veya yarısından fazlası hukuk eğitimi almamış, hayatında hiç hakimlik yapmamış kişilerden oluşan bir mahkeme nasıl olacak da Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapacaktır?

Milliyetçi Hareket Partisi hazırlamış olduğu 100 maddelik Anayasa da Anayasa Mahkemesinin görev ve yetki alanlarını yeniden düzenlemiş, Siyasi Parti kapatma davaları ve Yüce Divan yargılamaları “Yüce Divan’’ adıyla kurulacak mahkemeye verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bugüne; 1924 yılında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet fırkası 3 Haziran 1925 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılmıştır. Çiftçi Köylü Partisi 24 Nisan 1946 tarihinde Mudanya Sulh Ceza Hakimliği tarafından kapatılmıştır. Yine aynı yıl İslam Koruma Partisi Askeri Mahkemesi kararıyla kapatılmıştır. Millet Partisi 1954’te Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla, Demokrat Parti 1960’da Askeri Mahkeme kararıyla kapatılmıştır. 1966’dan sonra ise kapatma davalarına Anayasa Mahkemesi bakmaktadır. Ülkemizde bugün itibariyle 120 siyasi parti mevcuttur. Bu kadar partiye ihtiyaç var mıdır? Hangisine sorsanız Türk milletine en iyi hizmeti vereceğini söylüyor. Neredeyse erken kalkan siyasi parti kuruyor. 2020-2021 yılında 41 yeni siyasi parti kurulmuştur. Mevcut siyasi partilerinden 70’inin üyesi yok. Tabela, siyasi pazarlık veya kanunun siyasi partilere sağladığı imkanlardan faydalanmak için kurulan sözde siyasi partiler, maalesef demokratik siyasi hayatımızı dejenere ediyor. FETÖ terör örgütü, artık siyasi partileri doğrudan ele geçirmeye uğraşmıyor. Daha çok, terör örgütünün emellerine hizmet eden bağlı kuruluşlar haline getiriyor. Anayasa Mahkemesinin, siyasi partilerin kesin hesap inceleme kararlarına baktığınızda da komik durumlarla karşılaşırsınız.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin hazırladığı Anayasa teklifinin ana başlıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Anayasa önerimiz; Başlangıç, dört kısım ve 100 maddeden oluşmaktadır. ​Başlangıca, “Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş biz Türk Milleti” düsturu ile giriş yapılmıştır.​“Devletin şekli ve nitelikleri” aynen korunarak birinci maddede ele alınmış, maddenin son fıkrasında “Bu madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” hükmü konulmuştur. Anayasa’nın ikinci kısmında “Temel Hak ve Ödevler” düzenlenmiş, en geniş şekilde güvenceye kavuşturulmuştur. ​Hakları düzenleyen tüm maddelerdeki sınırlama sebepleri kaldırılmıştır.

Temel hak ve hürriyetlerin kapsamı, taraf olduğumuz insan hakları sözleşmeleri baz alınarak kanunla belirlenmesi öngörülmüş,Hürriyetin esas, sınırlamanın istisna olduğu yaklaşımı gerçek anlamıyla buluşturulmuştur. Anayasa’nın üçüncü kısmında, üç bölüm halinde “Cumhuriyetin Temel Organları”, yasama, yürütme ve yargı başlıkları ile düzenlenmiş,​yasama organı için “Milli birliği sağlama”,​yürütme için “Kurumsallaşmış başkanlık sistemi”, yargı için “Bağımsız ve tarafsız yapılanma” anlayışı ön plana çıkarılmıştır.

Bu kapsamda TBMM Başkanı’na “Tarafsız konumuyla” milli uzlaşmanın sağlanmasında ve siyasi krizlerin çözümünde arabuluculuk işlevi yüklenmiştir. Milletvekillerinin dokunulmazlığıyla, Milletvekilliğinin düşme sebeplerine dair belirsizlikler giderilmiştir.  Yürütme organı “Başkan” ve “İdare” şeklinde iki başlık altında düzenlenmiştir.

​Başkanlık Sistemi, yeni anayasa bütünlüğü içinde “kurumsal yapıya” kavuşturulmuş, ​Başkan ile birlikte iki Başkan Yardımcısının seçilmesi öngörülmüştür.​Başkanlık Kabinesi anayasal statüye dahil edilmiş, Başkanlık Hükümet Programı’nın Meclise sunulması yöntemi getirilmiştir.

​Üniter devlet ilkesine anayasada açıkça yer verilmiş, yeni bir kurum olarak “Türkiye Liyakat Kurumu” önerilmiş ​ve Türkiye Merkez Bankası anayasal kuruluş haline getirilmiştir.Avukatlık ve arabuluculuk mesleklerine anayasal statü tanınmış, Anayasa Mahkemesi özel bir statüde düzenlenmiştir. ​Osmanlı-Türk Anayasacılığında, parlamenter sistem, yüz yılı aşkın bir süre uygulanmış, ancak Türkiye’de başarılı sonuçlar vermemiştir.

ABD, Yunan adaları, Suriye, Irak ve Trakya sınırına yüzlerce askeri üsler kurdu. PKK/YPG ye ordular donatacak kadar silah verdi. 2022 Bütçesinden 175 Milyon dolar ayırdı. Terör elebaşlarını Beyaz Sarayda ağırladı. Yunanistan’ın istediği Doğu Akdeniz Tasarısını senatoya getirdi. Başkonsolosumuz Kemal Arıkan’ı şehit eden Asala militanı Sasunyan’ı serbest bırakıp Ermenistan’a gönderdi. Fetö terör örgütünün başını sahiplendi. İktidarı devirmek için muhalefetle iş birliği önerdi. Ülkemizde sokakları yakıp yıkmak için harekete geçti. Döviz -Kur operasyonlarıyla Ülkemizi kuşatmak istedi. Emperyalizm ve işbirlikçileri; Terörü denedi olmadı. Darbe kalkışması kafalarında patladı. Tehditleri sökmedi. Yalan dolanla yol alamadı. Kur savaşı tutmadı. İstihdamda, ihracatta, cari fazlada ve büyümede sonuçlar alındıkça ekonomik mandacılar kahrolacaktır.

Demokratik rejimle idare edilen ülkelerde yönetim yetkisinin kaynağı seçimlerdir. Milletin temsilcileri ve yöneticiler, seçimler vasıtasıyla göreve gelir, seçimler vasıtasıyla temsil ve yönetme ehliyetini kaybederler. Muhalefet Partileri sonuç alamayacaklarını bilerek neredeyse her saat erken seçim çığlıkları atıyor. “Hemen seçim”, “Şimdi seçim” “Acil seçim” sloganları tekrarlanıyor. Ben burada seçimlerin yenilenmesi şartlarını bir kez daha hatırlatayım. “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” başlığı altında Anayasa madde 116’da düzenlenmiştir. TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenebilmesi için iki yol vardır. Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tam sayısının 5/3 çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Ya da Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir.

Bir başka husus; Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunda yapılması düşünülen değişiklik çalışmaları tamamlamıştır. Muhtemelen 2022 Mart ayında Genel Kurula gelecektir. Kanunlaştıktan sonra Anayasa 67. Maddesi son fıkrası gereğince, seçim kanunlarında yapılan değişiklik yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Takvim çok açıktır. Seçim 18 Haziran 2023 de yapılacaktır. Bütçenin hayırlara vesile olmasını diler hepinizi saygıyla selamlarım.''