TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Azerbaycan topraklarının, uluslararası hukuka aykırı olarak işgal edildiğini belirterek, "Azerbaycan, işgal ne zaman sona erecek diye 30 yıldır bekliyor ama Ermenistan yönetimi hiç dinlemiyor, 'Hayır, biz işgal ettiğimiz topraklarda kalacağız.' diyor." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin yeni yasama yılındaki ilk TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tam bir dert yumağına döndüğünü, vatandaşların; parlamentoda, sorunların çözümüne katkı vermek için bütün partilerin bir araya gelmesini ve sorunları çözmelerini istediklerini dile getirdi.

Vatandaşın sorunlarının çözümüne ilişkin hangi teklif gelirse gelsin ve hangi partiden gelirse gelsin CHP olarak açık imza vereceklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Sizin sorunlarınızı çözmek için eğer bir teklif getirmezlerse, CHP'li milletvekilleri her türlü kanun teklifini hazırlayacaklar, TBMM Genel Kuruluna indirecekler. Orada görüşülürken hangi kesimi ilgilendiriyorsa o kesimin kanaat önderlerine telefon edip, 'Bugün sizin bir sorununuzu çözmek üzere CHP'nin getirdiği kanun teklifi görüşülecek. Bakın bakalım hangi parti sizin lehinize, hangi parti sizin aleyhinize.' bunu söyleyeceğiz. Dolayısıyla sorunlar çok ama çözülmez değil. Bütün sorunlar çözülebilir. Bütün vatandaşlarıma, yeni yasama yılı başlarken CHP Grubu'ndan en içten sevgi, saygılarımızı ve muhabbetlerimiz gönderiyoruz. Bütün vatandaşlarımızı sevgiyle, saygıyla kucaklıyoruz."

- "Onun haklılığını desteklemek durumundayız"

Kılıçdaroğlu, Azerbaycan topraklarının işgal altında olduğuna dikkati çekerek, "Azerbaycan toprakları uluslararası hukuka aykırı olarak işgal edildi. 30 yıldır bekliyor, işgal ne zaman sona erecek diye ama Ermenistan yönetimi hiç dinlemiyor, 'Hayır, biz işgal ettiğimiz topraklarda kalacağız.' diyor. Azerbaycan yönetimi de diyor ki 'Artık bizim işgale tahammülümüz kalmadı.' Ve şu anda bir çatışma var. Dolayısıyla bu çatışmada 83 milyon olarak yüreğimiz Azerbaycan ile. Onları seviyoruz, haksızlığa karşıyız." ifadelerini kullandı.

Uluslararası hukuka göre Azerbaycan'ın haklı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "O haklıysa, biz de onun haklılığını desteklemek durumundayız." dedi.

- "Sorun tümüyle Ermenistan yönetiminden kaynaklanıyor"

Azerbaycan'a bürokrat olarak iki kez gittiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Azerbaycan, olağanüstü hızla gelişen, büyüyen bir ülke. Dostluklarımız, arkadaşlıklarımız var. Türkiye'de de yaşayan çok sayıda Azeri vatandaşımız var. Birliği ve bütünlüğü koruyarak, bir işgalin sona ermesini arzu ederek ve dileyerek bu olayın sonlanmasını istiyoruz. Sayın Aliyev zaten bu konuda gayet açık, net ve anlaşılır mesaj verdi. 'İşgal ettiğiniz topraklarımızdan çekilin ve özür dileyin dolayısıyla bu sorun bitmiş olsun.' Yine çok net ve açık bir açıklama yaptı. 'Bizim Ermenistan halkıyla bir sorunumuz yok, Ermeni yönetimiyle bir sorunumuz var.' Dolayısıyla sorun tümüyle yönetimden kaynaklanıyor. Bu arada sivillerin hedef alınması çok acı bir olay. Umarım uluslararası kuruluşlar bu konuda gerekli duyarlılığı gösterirler."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6-8 Ekim olaylarına ilişkin soruşturmanın hangi gerekçeyle 6 yıl bekletildiğini sorarak, "Papazı bir günde bırakıyorsun. Niye 6 yıl beklediniz? 'Acaba biz Millet İttifakı'nı nasıl dağıtırız?' Böyle bir hinliğin peşindeler. Ama bu ülkenin sağduyusuna, insanlarımızın ferasetine güveniyorum. Haklıyla haksızı ayıracaktır bizim insanımız." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, sorunların demokrasi içinde çözüleceğini, demokrasinin kendileri için vazgeçilmez olduğunu ve güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Demokrasilerde insanların düşüncelerini özgürce ifade edebildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, yazısından dolayı bir gazetecinin, düşüncesinden dolayı bir siyasetçinin hapse atılmasının doğru olmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, bu tür uygulamaların Türkiye'de demokrasinin olmadığı yönündeki inancı uluslararası arenada kuvvetlendirdiğini öne sürerek, şöyle konuştu:

"Zaten demokrasi yok. Tek adam rejimi var. Bunu biz söylüyoruz zaten. Ama gönül ister ki hükümet desin ki 'Ne demek demokrasi yok. Bu ülkenin hapishanelerinde gazeteci mi var? Hayır yok.' Biz de diyecektik ki 'Kusura bakma yanlış söyledik'. Ama gazeteciler, STK yöneticileri, siyasetçiler, askeri öğrenciler var hapishanelerde. Dolayısıyla biz her koşulda demokrasiyi savunmak zorundayız.

Baroların kendi seçimlerini yapmasıyla ilgili yasak getirildi. Yasaya aykırı düzenlemeler yapılıyor. Bir akıl tutulması var. Hukukçuya, avukata yasaya aykırı işlem yapıyorsunuz ve 'ses çıkarma' diyorsunuz. Sonra da 'bizim ülkemizde demokrasi var' diye meydanlarda geziyorsunuz. Miting yapacaksınız, serbest ama barolar kendi kongrelerini yapacaklar, 'yasak efendim'. Kargaları bile güldürecek bir uygulama. Önümüzdeki süreçte sanıyorum barolar bu konuda ellerinden geleni yapacaklar."

- "Kayyum atıyorsanız demokrasi yoktur"

Demokrasilerin bir özelliğinin de seçimle gelenin seçimle gitmesi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, meşruiyetin kaynağının halk olduğunu kaydetti.

"Halkın oyunu alan bir kişiyi, halkın iradesini bir tarafa atarak bulunduğu makamdan alıp yerine kayyum atıyorsanız o ülkede demokrasi yoktur." diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üstelik seçimle gelen belediye başkanı daha önce aynı suçtan ya da aynı olaydan ötürü gözaltına alınmış, tutuklanmış, 7 ay hapis yatmış, sonra mahkemeye gitmiş, Anayasa Mahkemesi 'yaptığınız yanlıştır' deyip bir de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne 'tazminat ödeyeceksin' diye bir yükümlülük getirmişse olay çok daha vahim boyutlardadır. Dolaysıyla seçimle gelen seçimle gitmeli. Bunu yaşadığımız son olaylarla ilgili söylemiyorum. Ankara, Balıkesir, Bursa büyükşehir belediye başkanları da görevden alındığında aynı itirazı yaptık. Sayın Davutoğlu istifa ettiğinde de aynı itirazı yaptık. 'Yüzde 49,5 oy alan bir kişiyi istifa ettiremezsin' dedik. Bir yerde adaletsizlik varsa adaletin standardı olmaz. Demokrasinin de çifte standardı olmaz. Adaletsizlik kime karşı yapılmışsa ona karşı itirazınızı, sesinizi yükselteceksiniz. Aksi halde siz vicdan sahibi bir insan değilsiniz, aksi halde sizin adalet kavramınız evrensel adalet kavramıyla uyuşmuyor demektir."

- "Çifte standart demokrasi ve adalet olmaz"

Kemal Kılıçdaroğlu, "çifte standart" demokrasi ve adalet olmayacağını, bunların üzerine gidilmesi gerektiğini de belirtti.

"Gözaltına alınanlar HDP'liler ya da başka bir partiden." ifadesinin kullanıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, bir yerde adaletsizlik veya haksızlık olduğunda susan kişiye "dilsiz şeytan" denildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Kime karşı yapılırsa yapılsın, varsa bir adaletsizlik üzerine gideceksiniz. 'Yapma kardeşim bunu.' diyeceksiniz. Balyoz, Ergenekon olaylarında yapılan haksızlıklara karşı çıktık, bizi suçladılar. Kim haklı çıktı? Biz. O dönemde yazarlar, çizerler, komutanlar, hatta Genelkurmay Başkanı hapse atıldığında 'Oh, iyi oldu.' diyenler, acaba bugün bir vicdan sorgulaması yapıyorlar mı? Onlara önereyim; bir vicdan sorgulaması yapın." diye konuştu.

Seçimde aday olmak isteyen her vatandaşın savcılığa dilekçe verdiğini ve sicilinin araştırıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, sonraki aşamada Yüksek Seçim Kuruluna başvuruda bulunulduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, "Hangi gerekçeyle 6 yıl beklediniz? Papazı bir günde bırakıyorsun. Niye 6 yıl beklediniz? 'Acaba biz Millet İttifakı'nı nasıl dağıtırız?' Böyle bir hinliğin peşindeler. Ama bu ülkenin sağduyusuna, insanlarımızın ferasetine güveniyorum. Haklıyla haksızı ayıracaktır bizim insanımız. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne doğrudur ne eğridir görecekler. Rahmetli babamın söylediğini hiç unutmadım: 'Sen doğru dur, eğri belasını bulur.' Doğru olmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

- "Doğruyu söyleyemiyorsanız alay konusu olursunuz"

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kovid-19 pandemisinde sağlık çalışanlarının günün 24 saati, ailelerini görmeden çalıştıklarını ve insan hayatını kurtarmak için çaba gösterdiklerini söyledi.

Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) bu süreçte Sağlık Bakanlığının pandemiye ilişkin açıkladığı verilere yönelik "yanlış rakamlar" eleştirisinde bulunduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "TTB'ye her türlü eleştiriyi yaptılar, hakarete varacak boyutlarda. Sonra çıktı ki gerçekten de Sağlık Bakanı doğruları millete söylemiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sözcüsü olacak pozisyondaki bir kişi Türkiye'ye ve dünyaya yalan söyler mi? Devletin bir itibarı, saygınlığı var. Gerekirse hiçbir bilgi vermezsiniz, eyvallah. Ama bilgi veriyorsanız, doğruyu söyleyeceksiniz. Doğruyu söyleyemiyorsanız dünyada alay konusu olursunuz. Türkiye'nin geldiği nokta da budur." diye konuştu.

Pandemi nedeniyle hemen her kesimden çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bu kişilere Allah'tan rahmet diledi.

Kılıçdaroğlu, ilahiyat konusunda sadece Türkiye'de değil tüm dünyada önemli isimlerden Prof. Dr. Hasan Onat'ın da Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, vefatının ardından arkadaşlarının Onat için hazırladıkları metni okudu.

Hz. Muhammed'in "Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir." sözlerine işaret eden Kılıçdaroğlu, "güzel insan" olarak nitelendirdiği Onat'a Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.

- "Esnaf, devletin orta direği"

Kemal Kılıçdaroğlu, esnafın, devletin orta direği olduğunu dile getirerek, esnafın aynı zamanda Ahi Evran geleneğinden geldiğini ve Ahilik Ocağı'nı yaşattığını söyledi.

Hükümetin pandemi başladığında esnafın dükkanlarını kapatmasını istediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bu süreçte 700 bine yakın dükkanın kapatıldığını kaydetti.

O dönemde düzenlediği basın toplantısında bu kararın doğru olduğunu ancak sosyal devletin dükkanını kapatan esnafa destek sağlaması gerektiğini dile getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Kişinin yaşamını korurken, yaşamını sürdürebilecek mali imkanları ona sağlamak zorundasın. Yoksa sosyal devlet olmaz." dedi.

Kılıçdaroğlu, "önerilerinin yerine getirilmediğini; esnafa yönelik bir sicil affının çıkarılmadığını, kiralarının devlet tarafından karşılanmadığını, aslında gayrimenkul sahibinin sorumluluğunda olan stopaj vergisinin kaldırılmadığını, bankalara yönelik borçlarının ertelenmediğini, elektrik, su ve doğal gaz faturalarının ödenmesine devletin destek vermediğini" söyledi.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama devlet ne üretiyorsa her şeye her türlü zammı yaptılar. Bu zamlar insafsızca yapıldı. Mesela son bir yılda elektriğe yüzde 32, doğal gaza yüzde 34 zam geldi. Oysa doğal gaz fiyatları tüm dünyada düşüyor. Esnafın sorgulaması, uyanması lazım. Kim kendisine sahip çıkıyor, kim sahip çıkıyormuş gibi yapıyor, esnafın öğrenmesi lazım.

TESK verilerine göre 1 milyon 956 bin esnafımız var. Son 8 ayda Ankara, İstanbul ve İzmir'de, sadece 3 ilde, 35 bine yakın esnaf kepengini indirdi. Geçtiğimiz haziranda 7 bin 222 iş yeri kapandı. Bu son 5 yılın bütün haziran aylarındaki veriden daha yüksek. Pandeminin etkisini burada da görüyoruz. TÜİK verilerine göre, geçen yıl 2 milyon 616 bin esnafımız var, bu yıl mayıs itibarıyla 2 milyon 281 bine düştü. TÜİK verilerine göre, 335 bin esnaf dükkanını kapattı. Devletin resmi rakamı."

Arkadaşlarının, Birleşik Esnaf Derneği Başkanı ile görüşerek esnafın sorunlarına ve çözüm taleplerine ilişkin bilgi aldıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, bu kişinin, "esnafın, pandemi sürecinde devletten hiçbir destek görmediğini, sunulan kredi kolaylığının da sadece esnafı borçlandırdığını", kira desteğine ihtiyaç duyduklarını söylediğini aktardı.

Kılıçdaroğlu, "Söylediklerinin tamamı doğrudur. Eksiği var, fazlası yok. Esnafla beraber, esnaf saydığımız ama dükkanı olmayan, pazarcılar, manavlar, 500 bin kağıt toplayıcısı, 30 bin simitçi, 10 bin çiçekçi, evlere veya iş yerlerine temizliğe giden 1 milyon kişi var. Bunlarla ilgili ne yapıldı? Ekonomik buhran yaşıyoruz, doğrudur. Yanlış politikalar Türkiye'yi bu noktaya getirdi." sözlerini sarf etti.

Türkiye'nin farklı illerinden intihar ederek yaşamına son veren esnafların isimlerini sıralayan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan, damat, bakanlar bunları biliyor mu acaba? Yayın yasağı getiriyorlar vatandaş öğrenmesin diye." dedi.

(Sürecek)