Son zamanlarda Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınması üzerine bir tartışma yaşanıyor. Devlet Bakanı Ali Babacan'ın açıklamalarıyla başlayan tartışma diğer kamu bankalarının ve bazı kurumların taşınmasını da içine alacak şekilde geniş bir açıdan tartışılmaya başlandı. Acaba, durup dururken bu taşınma işi nereden çıktı? Düğün ya da bayram var da bizim mi haberimiz yok! Bu yazımızda İstanbul'a taşınma meselesini ele alacağız.

trong>Taşınma Konusunda Kim Ne Dedi?

Ağustos ayında ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan; Halkbank'ın merkezinin İstanbul'a taşınacağı üzerine bir açıklama yaparken, bunun yanında Ziraat Bankası, BDDK ve SPK gibi kuruluşların merkezlerini İstanbul'a taşımak istediklerini söylerken, laf arasında Merkez Bankası İdare Merkezini de taşımak istediklerini söyledi.

Bunun üzerine Merkez Bankası'ndan yapılan resmi açıklamada o an itibarıyla Bankanın taşınma konusunda alınmış bir kararı olmadığı belirtildi. Yani bir nevi Babacan'ın açıklamasına tepki gösterildi ve bu konuda kararı biz veririz denildi. Daha sonra Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz bir açıklama yaparak şöyle dedi.

"Merkez Bankası kanununun ilgili maddesinde diyor ki, Bankanın Merkezi Ankara'dır. Banka Meclisi, bu konuda bir karar almadı. Alacağı karar da ancak hükümete öneri götürmek olabilirdi. Duyurumuzda sözü edilen, Merkez Bankası herhangi bir karar almamıştır, ifademiz bu şekilde okunmalı." İstanbul'un ticaret merkezi olduğunu da hatırlatan Yılmaz, "Merkez Bankası'nın bu anlamda İstanbul'a taşınmasında bence mahsur yok. İstanbul'un, bölgenin finans merkezi haline gelmesine katkısı olur" diye konuştu.

SPK Başkanı Doğan Cansızlar ile Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar ise taşınma kararını isabetli bulduklarını açıkladılar.

Taşınma Kararının Gerçek Amacı Ne?

Hani "düğün değil, bayram değil..." diye bir söz var ya, o aklıma geldi. Nereden çıktı şimdi bu taşınma işi derken, Ali Babacan'ın açıklamalarının devamı bu sorunun cevabını biraz tahmin etmeme yardımcı oldu. Babacan, bazı gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının başkentten değil, o ülkenin finans merkezinden yönetildiğini, Banka ve Sigorta Muamele Vergisini (BSMV) ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu'nu (KKDF) sıfırlayarak İstanbul'un finans merkezi olmasını sağlayacaklarını, böylece uluslar arası kuruluşların İstanbul'a geleceğini söyleyerek kararın gerekçesini anlatmaya çalıştı. Ancak, asıl neden bu sözlerden sonra geldi. IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantılarının 2009 yılı sonbaharında İstanbul^da yapılmasını istiyorlarmış. Bunun için de çok gayret sarf etmiş ve Türkiye'nin tanıtımında önemli bir katkısı olacağını söylemiş. İstanbul'un dolayısıyla Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yepyeni bir sürece hazırlandığını ifade eden Babacan, sözlerini şöyle noktalıyor: "Son dönemde Türkiye ekonomisinde sağlanan güven ortamı da İstanbul'un bu şöhretini artırdı. Orta Doğu'nun, Asya'nın, Afrika'nın ve Avrupa'nın kesiştiği bu kent çok daha fazlasını hak ediyor. İstanbul'un bu potansiyelini değerlendirmek için hem yerel bazda, hem de ulusal bazda bir takım çalışmalar zaten yürütülmekteydi. Bizzat Sayın Başbakanımız, İstanbul'un ticaretin, turizmin, tarih ve kültürün olduğu kadar finansın da merkezi olabilmesi için özel gayret gösteriyor. Yerel yöneticilerimiz de bu yönde çalışmalarını sürdürüyorlar. Son üç yılda İstanbul'da çok büyük uluslararası organizasyonlar yapıldı. Başarıyla yapılan bu organizasyonlar Türkiye'nin imajına, tanıtımına, İstanbul'un tanıtımına önemli katkı sağladı."

Acaba bu yepyeni süreç nedir? Türkiye nasıl bir sürece girecek? İstanbul ve Türkiye için bu sürece kim hazırladı? Tam da 2009 IMF ve Dünya Bankası toplantılarının İstanbul'da yapılmasına ilişkin kararın arifesinde acaba Babacan yetkilileri etkilemek mi istedi? Yoksa, onlar mı bize şart koştular? Malumunuz olduğu üzere, niyet mektuplarında birçok taahhüdümüz var! Acaba, tüm ekonomik ve finansal kurumların İstanbul'a taşınması bir ön şart mı? Evet, bunların hepsi muhtemel cevaplar, ama hiçbiri beni tatmin etmedi. Çünkü sadece bir uluslararası toplantı yaparak, Türkiye'nin tanıtımını yapmak için bu kadar yaygaraya gerek yoktur. Evet, tanıtıma katkısı olur, ama bunu büyük bir işmiş gibi sunmaya gerek yoktur. Bence, Ali Babacan'ın söylediği "İstanbul, dolayısıyla Türkiye yepyeni bir sürece hazırlanıyor" sözü, yine kendi söylediği "taşınmanın 2009 vizyonuna da uygun olduğu" sözü bir araya getirilince daha anlamlı hale gelmektedir.

İstanbul Başkent mi Yapılmak İsteniyor?

Büyük Ortadoğu Projesi'nin merkezi olarak planlanan İstanbul acaba 2009'da başkent mi yapılmak isteniyor? Madem ki bankalar, Merkez Bankası, BDDK, SPK gibi kurumlar taşınıyor, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı, vs. hepsi İstanbul'a taşınsın! Eğer ekonomi ve finans merkezi İstanbul ise bu kurumların da taşınması gerekir. Bir süre sonra belki de New York veya Londra'ya taşınırlar kim bilir? Çünkü Ali Babacan'ın ve onu destekleyenlerin mantığına göre, ölçek büyütüp, dünya çapında etkili olabilmek için de dünyanın finans merkezlerinde olmak gerekir. Ama o zaman da başka bir sıkıntı başlayacak! Ekonomimizi (ve dünyanın birçok ekonomisini!) yönlendiren IMF ve Dünya Bankası'nın merkezleri New York'ta değil, Washington DC'de, yani ABD'nin başkentinde! O zaman ya onları da New York'a taşımamız gerekir, ya da biz Washington DC'ye taşınırız. Ama Washington DC finans merkezi değil, finansı yönlendirme merkezi!

Görelim bakalım; bu 2009 İstanbul vizyonundan daha neler çıkacak? Bu yepyeni süreçte başımıza neler gelecek? Yoksa Ruhban Okulu, Patrikhane, Galataport'un ihalesi gibi hususlar bu projenin bir parçası mı? Yani İstanbul'un başkent (Türkiye Cumhuriyetinin değil, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde oluşturulacak Yeni Osmanlı Devleti'nin başkenti!) yapılması için adım adım hazırlık mı yapılıyor?

O zaman hepimizin düşünmesi lazım! Acaba Atatürk niçin İstanbul'u bırakıp da Ankara'yı başkent yapmıştı?

- - - - - - -