Faiz Lobisi Dışarda mı? İçerde mi?

 

Türkiye’nin son günlerde yaşadığı “Gezi Parkı” olayları olarak adlandırılan gelişmelerle ilgili çok farklı kesimler çok farklı değerlendirmeler yapmaktadır. Bizim bu yazımızın konusu olaylara ilişkin siyasi değerlendirmeler değil, Başbakan Erdoğan’ın ve AKP’nin bazı yetkililerinin diline doladığı ve neredeyse olayların tek sorumlusu gibi göstererek sorumluluklarını üstlerinden atmak için kullandıkları “faiz lobisi” kavramı üzerinde görüşlerimizi sizlerle paylaşmaktır.

Başbakan Yıllardır Faiz Lobisine Çalışıyormuş!

Başbakan Erdoğan Gezi Parkı eylemlerinin başından beri olayların arkasında “faiz lobisi”nin olduğunu belirterek yaptığı  konuşmalarda suçlamalarını sürdürmüştür. Başbakan faiz lobisinin borsada spekülasyon yapmak suretiyle hükümeti tehdit ettiğini  söyleyerek milletin alın terini onlara yedirmeyeceklerini iddia etmiştir.

Ancak Başbakan Erdoğan İstanbul Havalimanı’nda yurtdışı seyahatinden dönüşünde yaptığı konuşmada yer alan ve MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı konuşmada vurguladığı şu sözleriyle kendi kendini ihbar etmiştir: “Bizim karşımıza geldikleri zaman 'Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk' diyenler, işte bugünlerde bizle uğraşmaya başladılar.”

Bu çerçevede, Başbakan burada bahsettiği faiz lobisiyle 10 yıldır içli-dışlı olduğunu ve onların zenginleşmesini sağladığını da itiraf etmiştir. Yani Başbakan Erdoğan milletimizin emeğini, göz nurunu ve alnından dökülen mübarek teri faiz lobisine 10 yıldır haraç mezat devrettiğini kendisi söylemiştir. Ankara’da Esenboğa Havalimanı’nda karşılanması sırasında yaptığı konuşmada ise Başbakan Erdoğan “Faiz lobisi kendine çeki düzen ver. Faiz lobisi yıllarca benim milletimin alın terini sömürdü. Bundan sonra sömüremeyeceksin. Çok sabrettik. Olay sadece bu lobiyi oluşturan bir banka, üç banka kim varsa hepsi için aynı şeyi söylüyorum. Siz ki bize karşı böyle bir mücadeleyi başlattınız, bunun bedelini ağır ödeyeceksiniz” demiştir.

Faiz Lobisi AKP’nin İçinde mi?

Ancak bu lobinin temsilcilerinin kim olduğuna dair ipuçlarını 2012 Eylül ve Ekim aylarındaki haberleriyle Başbakanın damadının yönetici olduğu Sabah Gazetesi yayınlamış ve bu yazılar “frenciler-gazcılar” tartışmalarının fitilini ateşlemiştir. Ben de bu hususa komisyon ve genel kurul konuşmalarımda değinmiş, hatta bu köşede 04 Ekim 2012 tarihinde yayınlanan “Askere Hapis Balyozu! Vatandaşlara Zam Balyozu!” başlıklı yazımda da yer vermiştim.

Başbakanın damadının yönetici olduğu Sabah gazetesinde yayınlanan yazıda ekonomideki kötüye gidiş kabul edilmiş ve bu durumun ve faiz rantının sorumlusu olarak Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ilan edilmiştir.

Haberin ilgili kısmı aynen şöyledir:

“Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın ısrar ettiği aşırı sıkı para politikasıyla büyüme hedefin altında kalıp, bütçe açık verince Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de vergi artışına sarıldı…

Ekonomi yönetiminin vergi artışlarıyla vatandaşın cebinden aldığı 8.5 milyarın neredeyse yarısından fazlası Merkez Bankası'nın faizleri yüksek tutması nedeniyle artan faiz ödemelerine gidecek. Yani toplumun yüzde 1'lik kesimi ve bir bölüm yabancı yatırımcının kazandığı fazla faizin faturası dolaylı vergilerin artmasıyla tüm vatandaşlara çıkacak. Türkiye ilk 8 ayda faize 36.6 milyar lira ödedi. Devlet faize milyarlar öderken, bankalar kâr rekorları kırıyor. 7 ayda 42 bankanın kârı yüzde 12.1 artışla 13.4 milyara çıktı. Bu kârlılık artışı yüzde 2.9'luk ilk yarı milli gelir büyümesinin kat be kat üzerinde oldu.

Ali Babacan, Erdem Başçı ve Mehmet Şimşek'in yanlış politikaları sonucu ortaya çıkan zam gereği Türkiye'yi yeni bir sarmala daha sokuyor. Özellikle akaryakıta yapılan zamların etkisiyle artan maliyetler enflasyona yansıyacak. Bu durum önümüzdeki günlerde Hazine ihalelerinden tüketici kredilerine kadar birçok alanda beklenen faiz düşüşüne engel olacak. Merkez Bankası da enflasyon gerekçesiyle politika faizini indirmekte zorlanacak. Benzer bir gelişme geçen yıl da yaşanmıştı.”

Sonuç olarak, AKP hükümetinin kendi içinde olduğunu kısmen itiraf ettiği “faiz lobisi”nde kimlerin bulunduğu açıkça görülmesine rağmen, Başbakan ve yakınındakiler açıkça “frencileri” suçlayamadığı için karınlarından konuşmaktadır.  Bu durumda Başbakan Erdoğan’a sormak gerekir: AKP Hükümetinin daha önce suçlanan bakanları ve bürokratları faiz lobisinin adamı mıdır? Yoksa lobinin kendisi midir? AKP mensupları arasında sizin de itiraf ettiğiniz faiz rantlarından ekonomik fayda görenler var mıdır? Faizin yüksek tutulmasının Türkiye Cumhuriyeti Hazinesine maliyeti nedir? Bu faizden kazananlar zaten son on yılda kazanmışlarsa, sadece bugün yükselmesinin değil, dünyada kriz nedeniyle negatif faizler geçerliyken ve bir çok ülkede nominal faizler bile yüzde 1-2 düzeylerindeyken Türkiye’de yüzde 6-7 faizlerin geçerli olmasının sorumluluğu AKP Hükümetine ait değil midir?

Sayın Başbakan karnından konuşmayı bırakıp, bildiği ne varsa açıklamalı, kimlerin bu lobinin içinde olduğunu ilan etmeli ve sorumlulardan hesap sormalıdır. Ancak, benim hiç de öyle bir beklentim yok, çünkü Başbakanın sadece dikkatleri başka yöne çekerek gündemi değiştirmeye ve kendi kitlesinin kenetlenmesini sağlamaya yönelik açıklamalar yaptığı kanaatindeyim.

Faiz Lobisini Suçlayan Başbakan, İmar-Arazi Lobisini “AK”lıyor!

Başbakan aslında “faiz lobisi” suçlamasıyla bir taşla birkaç kuş vurmaya çalışmaktadır: Öncelikle parti içinden kendisine yönelik muhalefeti dolaylı olarak suçlamaktadır. Bizim yukarda değindiğimiz yazımızda açıkça belirttiğimiz “frencilere” mesaj vermektedir. İkinci olarak bazı güç odaklarını tehdit etmekte ve kendisini desteklememeleri halinde ekonomik baskı uygulamakla korkutmaya çalışmaktadır. Üçüncüsü ve daha önemlisi ise aslında Gezi Olaylarının arka planında yatan AKP Hükümetinin yarattığı “imar-arazi rantı lobisi”nin üstünü örtmeye çalışmaktadır. Bilindiği gibi olayların başlamasının nedeni Taksim Gezi Parkına yapılması planlanan rezidans ve AVM inşaatıdır. Bu AKP’nin bu türden ilk icraatı olmadığı gibi son da olmayacaktır. Faiz lobisi zaten on yıldır yapacağını yapmıştır ve karlarını katlamıştır.

Başbakan faiz lobisini tehdit ederken, rekabet hukukuna aykırı şekilde vatandaşları özel bankalardan paralarını çekmeye ve kamu bankalarına yatırmaya çağırmaktadır. Ancak Başbakana buradan hatırlatmak isterim ki; faiz ve ücretleri kendi aralarında ayarlayarak vatandaşı aldatmak suçundan kamu bankaları da ceza yemiştir. Her nedense Rekabet Kurumu gerekçeli kararını açıklamadığı için henüz cezayı ödememiş olsalar da Ziraat Bankası 148, Halkbank 90, Vakıfbank ise 82 milyon TL cezayı ödeyecek. Öte yandan en çok vergi veren 10 şirket arasında 8’i banka ve bunların arasında tüm kamu bankaları da var! Yani krize rağmen en çok kar eden sektör bankacılık sektörü olmuş! Bu durumda Başbakan Erdoğan’a ancak “günaydın” demek lazım, ama yukarda da belirttiğim gibi Başbakan bu hususu zaten biliyor. Amacı hedef saptırmak, zaten AKP Hükümetleri tarafından on yıldır uygulanan düşük kur-yüksek faiz politikası “faiz lobisi”nin büyük karlar elde etmesine imkan tanımıştır. Kısacası Başbakanın içerde ya da dışarda lobi aramasına gerek yoktur!

Erdoğan zaten yıllardır “faiz lobisi”ne hizmet etmektedir. AKP Hükümeti ayrıca kendi yandaşlarından oluşan bir “imar-arazi rantı lobisi” oluşturmuştur. Türkiye tüm bu rant lobilerinden bir an önce kurtularak kendi kaynaklarını kendi gelişmesi için kullanmalıdır. Bunun için de Türk Milleti AKP Hükümetinden bir an önce kurtularak kendi çıkarlarına hizmet edecek bir hükümeti iş başına getirmelidir. İnşallah erken veya zamanında yapılacak ilk genel seçimde de MHP’yi tek başına iktidar yaparak bunu gerçekleştirecektir.