Geride bıraktığımız 10-16 Mayıs tarihleri arasındaki hafta tüm dünyada Engelliler Haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutlandı.

Ancak ülkemizde maalesef televizyonlara yansıyan ve kolları olmayan bir engelli vatandaşımızın resim sergisi açmasının dışında, hiçbir etkinlik kamuoyuna yansımadı. Kutlamalar ve etkinlikler bir yana 14 Mayıs tarihinde mahkemelerde bir senedir hakkını arayan bir görme engelli vatandaşımız için bir protesto yürüyüşü düzenlendi. Kent içi ulaşımda engellerin kaldırılamadığı bir metro durağında raylara düşerek bacağını kıran görme engelli bir vatandaşımızın hakkını arayışı içindi bu protesto. Yılın sadece bir haftasında engellilerimize özel etkinlikler organize ederek onlardan bihaber olmadığımızı göstermemize rağmen, yılın geri kalan kısmında yerel ve merkezi yönetimlerin gerekli uygulamaları hayata geçirememeleri nedeniyle engelli vatandaşlarımızın önüne, her an fiziksel ya da sosyal boyutta türlü engeller çıkmaktadır. Son verilere göre ülkemizde, nüfusun %10'unu aşan sayıda engelli vatandaşımız yaşamaktadır ve ülkemizde halen daha kaydı bilinen engelli vatandaşlarımızın % 85,7'si sosyal yardım ve desteklerin artırılmasını istemektedir. Ki bu rakamın sadece kaydı bulunan engelli vatandaşlarımızın yüzdesi olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, günlük yaşamda ne kadar büyük sorunlarla karşılaştıkları daha da net görülmektedir. Hem maddi, hem de manevi birçok sorunla baş etmek zorunda kalan engelli vatandaşlarımıza destek olmak bir yana, neredeyse köstek olunmaktadır. İş hayatına, hem sosyal, hem de fiziki koşulların elverişli olmaması nedeniyle katılamayan engelli vatandaşlarımız, ekonomik olarak büyük zorluklarla uğraşmak zorunda kalmalarının yanı sıra sosyal olarak da toplumdan kaçar duruma gelmekte ve kendilerini toplumdan bir anlamda izole etmektedirler. 

Engelli vatandaşlarımızın günlük hayata ve iş yaşamına katılmalarının önündeki bir diğer problem de kentlerimizdeki düzenlemelerin standartlara ve mevzuata uygun şekilde hayata geçirilmemesidir. Kayıtlı olan engelli bireylerimizin % 66,9'u kaldırımların, yaya yollarının ve yaya geçitlerinin kullanıma uygun olmadığını düşünmektedirler. Ayrıca fiziksel çevre düzenlemeleri ile ilgili olarak, kayıtlı olan engelli vatandaşlarımızın % 66,3'ü oturdukları binanın, % 59,5'i dükkân, market, mağaza ve lokantaların, % 58,4'ü kamu binalarının, % 55,4'ü ise postane ve banka benzeri yerlerin kendi kullanımlarına uygun olmadığını düşünmektedir. Bunun yanı sıra engelli vatandaşlarımızın devletin sağlaması gereken eğitim, sağlık ve ulaşım gibi temel hizmetlerden bile tam anlamıyla yararlanamadıkları ve sayısal verilere de yansıyan memnuniyetsizliklerinin maalesef üst düzeyde olduğu bilinen bir gerçektir. Engelli vatandaşlarımızın toplu taşımayı kullanmak suretiyle sadece %10'unun kent içi ulaşıma katılabiliyor olması bile başlı başına üzerinde kafa yorulması ve çözüm üretilmesi gereken bir sorundur.

Durum böyle iken, engelli vatandaşlarımızın kentlerimizde yaşamaları kolaylaştırılmak bir yana daha da zorlaştırılmaktadır ve her geçen gün kent yaşamına katılmalarının önüne bir set daha çekilmektedir.  Ancak hiçbir zaman unutulmamalıdır ki hepimiz birer engelli adayıyız ve engelsiz bir yaşamın oluşturulması için hep beraber çaba sarf etmeliyiz. Kentlerimizdeki engellerin kaldırılması için gerekli uygulamaların yapılması mutlak suretle gereklidir ve engelsiz bir kentleşme mümkündür.  

Saygılarımla,