Adalet ve Kalkınma Partisi, "Soruları ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci: Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" başlıklı bir kitap hazırlamış. 133 sayfadan oluşan ve 30 soru ve cevabın yer aldığı kitapçıkta açılım süreci denilen "yıkım projesine" şiddetle karşı çıkan ve ağır eleştirilerde bulunan MHP'ye karşı kitapçıkta ağır ithamlar, iftiralar ve yalanlara başvurulmuş.

Bu yazıda AKP ve Başbakan Erdoğan'ın böyle bir yola başvurmasının arka planı ve MHP Lideri Sayın Bahçeli'nin cevabı üzerinde durulacak ve iddiaların doğruluğu (daha doğrusu yanlışlığı!) tartışılacaktır.

Öncelikle, "AKP neden böyle bir kitapçık hazırlama ve MHP'ye iftira atma yöntemini benimsemiştir?" sorusunun cevabı aranmalıdır. Bu çerçevede bu kitapçığın hazırlanmasının arka planını inceledikten sonra, MHP'ye atılan iftiraları ve MHP'nin bu konudaki tutum ve duruşunu ele almak daha faydalı olacaktır. AKP'nin bu kitapçığı hazırlamasının nedenini MHP Lideri Sayın Bahçeli 26 Ocak 2010 tarihli grup toplantısında çok güzel bir şekilde ifade etmiştir:

"Adalet ve Kalkınma Partisi yaz başından bu yana açılım adını verdiği Yıkım Projesi ile dönülmez bir yola girmiş, söylemleri ve icraatları ile kendisini bağlayan bir sürece mahkum olmuştur. Adını koymakta zorlandığı "PKK projesi"nin toplumca kabul görmemesi, hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ı sıkıntıya sokmuş, cilalı kavramlar, aldatıcı sloganlar, gözyaşı edebiyatı, şehit ve ana istismarı ile kamuoyunun kuşkularını gidermeye çalışmıştır. Ne var ki adına devlet projesi de diyerek sorumluluğu kendi dışındaki mekanizmalara da atan AKP zihniyeti kapı kapı gezmesine, bütün propaganda vasıtalarını ve yandaş medya kanallarını kullanmasına rağmen aziz milletimizi ikna etmeyi başaramamıştır."

Türk milletini ayrışmaya, kavgaya, çatışmaya ve bölünmeye sürükleyecek olan ve Başbakan'ın "sözde açılım projesi" dediği "yıkım projesi" bumerang haline gelmiş ve kendilerine zarar vermeye başlamıştır. "Açılım bombası(!)" elinde patlayan Başbakan Erdoğan da sorumluluğu başkalarına atabilme telaşıyla ve kamuoyunun tepkilerini azaltabilmek amacıyla böyle bir kitapçık hazırlatmıştır.

AKP'den MHP'ye Haksız İtham ve İftiralar

Kitaptaki 19. soruda "MHP'nin demokratik açılım sürecine aşırı tepki vermesinin sebebi nedir?" sorusuna yer verilirken, cevabında MHP'ye ağır ithamlar ve iftiralarda bulunulmuştur. Kitapçığın 88. sayfasında "Terörün artış gösterdiği dönemlerde MHP'nin oylarında bir artışın meydana geldiği görülmüştür." denilerek 1999'da MHP'nin iktidara gelmesini bölücübaşı Öcalan'ın yakalanması ve terör olaylarındaki artışa bağlanmaktadır.

Bu açıklamalar AKP'nin ve Başbakan Erdoğan'ın MHP korkusunun dışavurumudur! Artık AKP'nin alternatifinin MHP olduğu, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm AKP yetkilileri tarafından görülmektedir. Anketlere çok meraklı olduğu bilinen Erdoğan'ın AKP'nin oyunun yüzde 20'lere düştüğünü, MHP'nin oylarının da hızla yükseldiğini görmesi MHP'ye daha çok saldırmasına yol açmaktadır.

AKP'nin oy kaybettiği ve MHP'nin oyunu artırdığı doğru! Ancak, MHP'nin oyunu neden artırdığı konusunda söylenenler yanlış, hatta yalan! Çünkü Başbakan Erdoğan da aslında oy azalışının tek nedeninin "sözde açılım süreci" olmadığını çok iyi biliyor! Başbakan yedi yıldır, pembe tablolarla, sanal büyüme masallarıyla, çatışma ve gerilim stratejisiyle, medya baskısıyla krizin etkilerinin gündemde yer almasını ve tartışılmasını engellemeye çalışıyor. Buna rağmen rekor işsizlik oranı, rekor bütçe açıkları, kapanan işyerleri, ödenemeyen krediler ve kredi kartları, protesto edilen senetler, karşılıksız çekler, borcunu ödeyemediği için hapse giren çiftçiler Türkiye'nin gerçekleri olarak karşımızda duruyor. Tüm bu olumsuz gelişmeler AKP Hükümetinin ömrünün kısaldığının ve bir erken seçimin kaçınılmaz hale geldiğinin göstergeleridir. Medya baskısı ve tehditler bir noktaya kadar bu konuların tartışılmasını engellese de, AKP'nin oy kayıpları hızla devam edecek ve Türk Milleti sandıkta gereken cevabı verecektir. 

AKP'nin İftira ve Yalanlarına Bahçeli'den Rest: Hodri Meydan!

AKP kitapçığında MHP'ye atılan iftiralara Sayın Bahçeli haklı ve sert tepki gösterdi. İddiaların alçakça olduğunu belirten Bahçeli yalan ve iftiranın AKP yayınlarına kadar işlendiğini belirtti ve "hodri meydan!" dedi. Sayın Bahçeli'nin bu konudaki sözleri şöyle:

"Bu dokümanda partimizin oyları ile terörün artışı arasında kurulmaya çalışılan ilişki tam bir ahlaki çürümüşlük hali olduğu gibi bu zihniyetin emellerini gerçekleştirme uğruna ne kadar küçülebileceğinin de belgesidir. Madem ki böyle bir iftiranın peşindesiniz, buradan söylemek isterim ki, hükümet olarak son teröriste kadar teslim al, adalete sevk et, terörü kökünden kazı, bu belayı ülkemizden def et, varsın bizim oylarımız düşsün ve hükümet olamayalım, yeter ki sen bunları gerçekleştir. Hodri meydan!"

"Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben" anlayışını ilke edinen Sayın Bahçeli'nin bu konudaki sözleri de  bu ilkeye uygun ve hiçbir yoruma gerek duyulmayacak kadar açık!
AKP'nin kitapçığında MHP'ye yönelik bir diğer itham ise şehit cenazeleriyle ilgili. Şehide "kelle!" diyen ve şehit cenazeleri konusunda hiçbir şey söyleme hakkı olmayan AKP, maalesef bu konuyu da istismar etmiş ve üstelik bu konularda çok hassas olan MHP'ye de iftira atmıştır! Giderek güç kaybeden AKP'nin kitapçığında, "22 Temmuz 2007 seçimlerinin öncesinde terör olaylarındaki tırmanışın halkta reaksiyona yol açtığı, MHP'nin de şehit cenazelerinde cenaze merasimlerinin formatının çok dışında bir tutum ve davranış sergilediği" belirtilmekte ve MHP'nin halktan gördüğü teveccüh küçümsenmeye çalışılmaktadır.

Bu konudaki yorumumuza geçmeden önce, MHP Lideri Sayın Bahçeli'nin yine grup toplantısında yaptığı konuşmada bu konuya ilişkin çarpıcı değerlendirmesini sizlerle paylaşmak istiyorum:

"Bize göre milletinden doğmuş bir şehit için son dini vecibeleri yerine getirmek, yöresinin ve evlatlarının acısını ve anısını paylaşmak bu ülke benim bu milletin mensubuyum diyen herkesin en doğal hakkı, vatan borcu ve aziz şehidine son görevidir. Bunun aksini ima etmek, şehitlerimizden cenaze merasimini bile siyasi kaygılarla esirgemeye çalışmak ancak düşman işgali altındaki satılmış zihniyetlerin aklından geçecek bir zillettir. Ve ne üzücüdür ki AKP'nin dokümanında yer almıştır. Partimiz hiçbir cenaze merasimine siyasi kaygılarla katılmamış, partililerimiz şehitlerini ve onların temsil ettiği aziz hatıraları kucaklamaktan başka hiçbir gaye içinde bulunmamıştır. Bugüne kadar belediye imkanları ile ve kahramanlık gösterileriyle yapılan terörist cenaze törenlerini bir kez bile eleştirmemiş bulunan AKP zihniyetinin şehit cenazelerinden ürkmeye başlaması bile başlı başına bir hıyanet işaretidir. Bu yayınla beraber AKP'nin yıkım ve çözülme projesi bir doküman haline de gelmiş, yüce divanda yargılanırken kullanılacak kalıcı bir ihanet belgesi böylece ortaya çıkmıştır."

Bu sözler üzerine aslında söylenecek çok şey yok! Gerçekten de bu AKP'nin istismarda sınır tanımayan anlayışının bir başka tezahürüdür. Asıl şehitler üzerinden siyaset yapanın kendileri olduğu böylece açığa çıkmıştır.

MHP'nin Oyları Artıyor: Çünkü MHP Türk Milletinin Merkezidir!

Başbakan Erdoğan'ın bilinçaltındaki MHP korkusunu bastırmak için haksız ithamlarda bulunması ve kendisinin dahi inanmadığı suçlamalarda bulunması, mezarlıktan geçerken korkusundan ıslık çalan çocuğun psikolojisine benzemektedir. MHP'yi "milletin ana damarından beslenmemekle ve sorunlu sosyal olaylar üzerinden varlık bulmakla" suçlayan AKP, asıl kendisi gerilim ve çatışmadan beslenmekte ve sürekli sorun alanları yaratarak halkımızın yoksulluğunu ve manevi değerlerini istismar etmektedir. MHP ise 40 yıllık tarihi boyunca hep Türk Milletinin ana damarından beslenmiş ve hem siyasi hem de toplumsal olarak milletin merkezi olmuştur.

Türk milliyetçiliği fikrini kurumsal olarak temsil eden ve kökü 1948'de Millet Partisi'nin kuruluşuna dayanan MHP her konuda Türk Devletinin bekasını ve Türk Milletinin refahını esas alan bir anlayışı benimsemiştir. MHP'nin programları, seçim beyannameleri ve diğer belgeleri incelendiğinde, her dönemde Türk Milletini esas alan, toplumcu, çağdaş, bağımsız nitelikte ekonomik, sosyal ve siyasi politika önerileri ortaya koyduğu görülmektedir. Buna rağmen MHP hep haksız ithamlarla karşılaşmış, önyargılarla değerlendirilmiş ve bir türlü anlaşılamamıştır. Milliyetçilere karşı zaten önyargılı olan kesimler onları tanımak yerine yanlış şekilde tanımlamayı tercih etmişlerdir.

Bugün AKP'nin de yayınladığı kitapçıkla ve daha önceki bazı beyanlarıyla yapmaya çalıştığı şey aynıdır. Onlar da diğer önyargılılar gibi, MHP'nin belli dönemlerde oylarını artırarak TBMM'de temsil edilmesini ve iktidar ortağı olmasını bile MHP'nin program ve beyannamelerinde önerdiği politikalara değil, konjonktürel gelişmelere bağlamışlardır.

MHP'nin yükselişinde partinin Türk milletinin eğilim ve beklentilerine uygun sorumlu politika izlemesinin etkisini göz ardı ederek, sadece konjonktürel gelişmeleri, yani terörün artmasını ve milliyetçilik trendinin yükselişini dikkate alan değerlendirmeleri yapanlar; MHP'yi dar bir kalıba hapsederek, marjinalleştirmeye ve onu Türk milletinin gözünde önemsizleştirmeye çalışan önyargılı ve dışardan destekli kişi ve kuruluşlardır. Şimdi de bunların bugünkü temsilcisi olan teslimiyetçi AKP zihniyeti, MHP'nin başarılarını küçümsemek ve kendi başarısızlıklarını ve çaresizliklerini örtmek için aynı yolu denemekte ve bu amaçla iftira atmaktan kaçınmamaktadır.

Örneğin; 1999 yılında MHP'nin iktidara gelişini sadece teröre yönelik bir tepki olarak sunmak MHP'ye yapılan bir haksızlıktır. Çünkü MHP tabanıyla ve Türk Milletiyle buluşmanın yanı sıra; yolsuzluk ve yoksullukla mücadele konusundaki somut projeleriyle ve "istikrarlı, rekabetçi, büyüyen ve güçlü bir milli ekonomi anlayışıyla," ve birçok konuda görüş ve önerilerini içeren yayınlarla iktidara hazır bir parti olduğunu göstermiştir.

MHP 2007 seçimleri öncesinde hazırlanan 2007 seçim beyannamesi ve ekinde yer alan çalışmalarda da Türkiye'nin temel sorunlarına çözüm getirecek ve Türk Milletinin beklentilerine cevap oluşturacak politikalar önermiştir. Bu kapsamda örneğin, Üreten Ekonomi Programında; Türkiye ekonomisinin kronikleşen temel sorunlarını aşarak rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve toplumun refah düzeyini artırarak sosyal dokuyu güçlendirmek amacıyla; MHP ülkemizin kendi imkan ve şartları ile doğal ve beşeri kaynaklarını dikkate alan, bağımsız ve milli bir ekonomi programı uygulamaya koyacağını açıklamıştır. Yine "İşsizlikle Mücadele Projesinde" AKP hükümeti döneminde rekor kırarak yüzde 15'i aşan işsizliğin çözümüne ilişkin somut öneriler getirmiştir.

Korku Diktatörünün MHP Korkusunun Nedeni: Yüce Divan! 

MHP'nin ekonomik ve sosyal konulardaki görüşleri ve önerilerinin amacı, programında da belirtildiği gibi, Türkiye'nin 21. yüzyılda Lider Ülke olması ve sonrasında da süper güç haline gelmesidir. Bunun idrakinde olan Büyük Türk Milleti ilk seçimlerde AKP'yi devirecek ve yerine bu teslimiyetçi zihniyetten hesap soracak olan MHP'yi getirecektir. Yalan ve iftira kampanyası da, kitapçıklar da, dış destekçileri de AKP'yi içine düştüğü bataklıktan çıkaramayacaktır. MHP iktidar olacak ve Büyük Türk Milleti 21. Asra damgasını vuracaktır!

Danışmanı "bu adamı kullanın, üzerine sifonu çekmeyin" dediği için ABD'nin kullanmaya devam ettiği Başbakan Erdoğan'ın Türk Milleti için kullanım süresi çoktan dolmuştur. Gerilim ve çatışmadan beslenen bu korku diktatöründen ve bu teslimiyetçi AKP zihniyetinden kurtulmak için Türk Milleti sandıkta "sifonu çekecek" ve MHP de Erdoğan'dan yaptıklarının hesabını mutlaka soracaktır! Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı da olsa, Yüce Divana gitmekten kurtulamayacaktır!

İşte Başbakanın MHP'den korkmasının ve bu korkuyla yalan ve iftiraya başvurmasının nedeni budur!

Ama, korkunun ecele faydası yoktur!