"PKK'nın yayın organlarını izleyenler, Başbakan'ın devleti suçlu gösterme ve Türk milliyetçiliğini karalama yarışında bu çevrelerle aynı yörünge içinde olduğunu göreceklerdir.

trong>PKK'nın son dönemde başlattığı kampanyada Türkiye Cumhuriyeti "tetikçi devlet" olarak suçlanmakta, Türk milliyetçiliği inkârcı ve ayrımcı ırkçılıkla karalanmakta ve Türkiye'nin "kanserli bünye" olarak görülen rejiminin tasfiyesinin önündeki en büyük engel olarak gösterilmektedir." Bu sözler MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye aittir. Tarih; 06.02.2007.

Başbakan Erdoğan'ın Barzani'yi resmi muhatap olarak tanıması, Türkiye ile terörist PKK arasında bu yolla "dolaylı ve aracılı" diyalog ve temas kanalı açılması anlamına gelecektir.

Başbakan, bu suretle, İmralı Canisi, Kandil'deki PKK yöneticileri ve Barzani ile siyasi çözüm sürecinde aynı noktada buluşmuş olacaktır.

Bunlarla aynı resim karesi içine girecek, aynı aile fotoğrafında yerini alacaktır.

Böyle bir gaflet, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin baskı ve tehditlere boyun eğdiği şeklinde yorumlanacak ve Türkiye utanç verici bir duruma düşecektir.  

Bu eziklik ve teslimiyet, Kuzey Irak'a özenen içerdeki bölücü hainlere de ümit ve cesaret kazandıracaktır.

Sokaklara inen şehir eşkıyaları ile inlerinde pusuda bekleyen hain teröristlerin, böyle bir ortamda tahrik ve saldırılarına hız vermeleri beklenmelidir. (18.02.2007)

Türkiye'deki sorunun, bir Kürt sorunu olduğu konusunda Başbakan Erdoğan'la teşhis birliği içinde olan bu zat (Barzani), her gün siyasi çözüm çağrıları yapmaktadır. Bu konuda terör örgütü ile Türkiye arasında arabuluculuk rolüne soyunmuştur.

.....

Bütün bu olanların sonunda, Türkiye PKK terörünün hain talepleri, Barzani'nin bu yöndeki tahrikleri ve AB'nin dayatmalarının kıskacı içine alınmıştır. (23.11.2005)

Yukarıda tarihleri ile birlikte verilen diğer sözler de MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Beğ'e aittir. Şimdi ben buradan bu birkaç cümlenin üzerinden şu hatırlatmayı ve tahmini bir kez daha yapıyorum; Barzani, örgüt ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ara buluculuk yapacak. Tahminden öte bu bir beklenti haline de gelmiştir.

E inşallah ben yanılırım ama "mesut abi"lerine bir kutsallık yüklenecek ya en güzel fırsat bu.

Hem sonra Türkiye'de onca taşınmazı olan "abi"nin bir kıyağı da olsun.

Şimdi kelimelerin gücünü kullanarak süreci izah edelim;

MHP'li hükümet Irak ve Kıbrıs ile alakalı geri adım atmadı, ABD'ye karşı dik durdu, sonuç; 2001 ekonomik kriz.

Ekonomik krizin ardından yeni siyasi yapılanmalar (İsmail Cem, Hüsamettin Özkan, Recep T. Erdoğan, Abdullah Gül), ardından MHP'siz hükümet senaryoları.

Senaryolar sahneye konacakken millete gidildi. Bu sırada RTE hiçbir şeyken Beyaz Saray ziyaretlerini de unutmamak gerek.

Sonra iktidar.

Sonra Irak ve Kıbrıs meselesi.  Tezkere geçti siyasal Kürtçüler başkaldırdı, sonra tezkere geçmedi. Alkışlandılar; zulme ortak olmayacağız diye... zulme göz göre ortak oldular, desteklediler, dua ettiler...

Müslüman kanları Dicle'yi Fırat'ı kana boyarken bizim Kızılırmak'ın adı vardı...

Sonra Türkmenler zulme uğradı. Kimse çıtını çıkarmadı. Tek kelimeyle satıldılar...

Güya ABD tezkeresi geçmedi ama geçmiş gibi davranıldı hep, hava sahası kullanıldı, İncirlik kullanıldı. Yeni müttefik Barzani, önce adam oldu, sonra abi...

Evet, tezkere geçti-geçmedi, sormak lazım;

Kime geçti-geçmedi?

Selametle...