Türkiye'de kendine ait odası olan çocukların oranı yüzde 34 iken, kendine ait odası olmayan çocuklar arasında, uyumak için kullandığı odayı bir hanehalkı üyesi ile paylaşanların oranı yüzde 29,4 oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) "Türkiye Çocuk Araştırması 2022" verilerini açıkladı.
Söz konusu araştırma, TÜİK ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü arasında 5 Kasım 2022'de imzalanan ikili protokol ve TÜİK ile UNICEF Türkiye arasında 1 Ağustos 2019'da imzalanan mutabakat zaptı kapsamında yürütüldü.
Araştırma ile Türkiye'de çocuk politikalarının geliştirilmesine temel teşkil etmek üzere çocuk nüfusa ilişkin güncel verileri derlemek, ulusal veri ihtiyaçlarını gidermek ve araştırma sonuçlarından çocuk refahıyla ilgili uluslararası karşılaştırılabilir istatistikleri üretmek amaçlandı.
Araştırmanın alan uygulaması, 10 Ekim-16 Aralık 2022'de Türkiye genelinde TÜİK tarafından gerçekleştirildi.
Araştırma kapsamında, içinde 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan 9 bin 10 hane örnek olarak belirlendi.
Bu hanelerde yaşayan 0-17 yaş grubundaki 14 bin 705 çocuk ile ilgili bilgiler, annelerinden (annenin aynı evde yaşamadığı, hayatta olmadığı, durumlarda çocuğa temel bakım veren baba, babaanne, anneanne, teyze, hala gibi hanehalkı üyesinden) alındı.
Annelerden ve temel bakım verenlerden 0-17 yaş grubundaki tüm çocukları için eğitim, yaşam koşulları, erken çocukluk gelişimi, sağlık, engellilik, çocuk işlevselliği, okul yaşam kalitesi, ebeveyn katılımı, emzirme ve beslenme, sosyal ve kültürel katılım, çocuk işçiliği ve çocuk disiplini konularında bilgiler toplandı.
Ayrıca, 13-17 yaş grubundaki 4 bin 72 çocuğa ayrı bir soru formu uygulanarak aile hayatı, okul hayatı, çocuk hakları ve çocuk katılımı konularında bilgiler derlendi.
Buna göre, Türkiye'de kendine ait odası olan çocukların oranı yüzde 34 iken, kendine ait odası olmayan çocuklar arasında, uyumak için kullandığı odayı bir hanehalkı üyesi ile paylaşanların oranı yüzde 29,4, iki veya daha fazla hanehalkı üyesiyle paylaşanların oranı ise yüzde 36,6 oldu.
Kendine ait odası olan çocukların oranı yaş grubuna göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe kendine ait odası olan çocukların oranının arttığı görüldü. Bu oran 0-1 yaş grubunda yüzde 23,4 iken 15-17 yaş grubunda yüzde 45,3 olarak kaydedildi.
Kendine ait odası olan çocukların oranı annenin/temel bakım verenin eğitim durumuna ve hanenin gelir durumuna göre incelendiğinde, annenin/temel bakım verenin eğitim düzeyi arttıkça ve hanenin geliri yükseldikçe kendine ait odası olan çocukların oranının arttığı görüldü.
Günde en az bir defa diş fırçalayan 3-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 66,5
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından günde en az bir defa diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 66,5 olduğu belirlendi.
Diş fırçalama oranları cinsiyete göre incelendiğinde, kız çocukların erkek çocuklara göre daha fazla diş fırçalama oranına sahip olduğu tespit edildi.
Günde bir defa diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki kız çocuklarının oranı yüzde 36,7, erkek çocukların oranı yüzde 34,1 oldu. Günde bir defadan fazla diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki kız çocukların oranı yüzde 36,7, erkek çocukların oranı yüzde 26 olarak hesaplandı.
Diş fırçalama oranları yaş gruplarına göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe diş fırçalayan çocukların oranının arttığı tespit edildi. Günde bir defadan fazla diş fırçaladığı belirtilen 3-5 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 21,3 iken 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 39,3 oldu.
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından haftada en az bir kez banyo yaptığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 99,9 iken haftada en az iki kez banyo yaptığı belirtilen çocukların oranı ise yüzde 88,9 olarak tespit edildi.
Yürüyüş, koşu yapan 4-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 14,1
Son bir hafta içinde en az bir gün, günde en az bir saat yapılan sportif faaliyetler incelendiğinde, anneleri ve temel bakım verenleri tarafından 4-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 14,1'inin yürüyüş ve koşu yaptığı, yüzde 4'ünün bisiklet sürdüğü, yüzde 7,6'sının futbol, yüzde 1,8'inin voleybol, yüzde 1,5'inin basketbol oynadığı, yüzde 5,8'inin ise diğer sportif faaliyetleri yaptığı belirtildi.
Çocukların yaptığı sportif faaliyetler cinsiyete göre incelendiğinde, 4-17 yaş grubundaki erkek çocukların en fazla yaptığı sportif faaliyet yüzde 14,3 ile futbol oynamak olarak kayıtlara geçti. Bunu yüzde 13,1 ile yürüyüş ve koşu yapma, yüzde 5,1 ile bisiklet sürme takip etti.
Aynı yaş grubundaki kız çocukların en fazla yaptığı sportif faaliyet yüzde 15,2 ile yürüyüş ve koşu yapmak oldu. Bu faaliyeti yüzde 3,4 ile voleybol oynama, yüzde 2,9 ile bisiklet sürme izledi.
Konsantre olmada zorluk yaşayan 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 1,4
İlgili işlev alanında çok zorlanan veya hiç yapamayan çocuklar incelendiğinde, anneleri ve temel bakım verenleri tarafından görmede zorluk yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 1, duymada zorluk yaşadığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 0,2, yürümede zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının yüzde 1,1, kendi öz bakımını yapmada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının ise yüzde 0,9 olduğu görüldü.
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından iletişim kurmada zorluk yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 0,8, öğrenmede zorluk yaşadığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 1,5, hatırlamada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının yüzde 1,1, konsantre olmada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının ise yüzde 1,4 olduğu belirlendi.
Değişikliği kabul etmede zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranı yüzde 2,1, davranış kontrolünü sağlamada zorluk yaşayan çocukların oranı yüzde 1,6, arkadaş edinmede zorluk yaşayan çocukların oranı ise yüzde 2,1 oldu.
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından her gün kaygı yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 7,3 iken her gün kendini depresyonda hissettiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı ise yüzde 4,7 oldu.
Okul derslerinin baskısı altında hisseden 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,4
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,4 olarak kaydedildi.
Okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki erkek çocukların oranı yüzde 12,7 iken aynı yaş grubundaki kız çocukların oranının ise yüzde 14,1 olduğu tespit edildi.
Çocukların okul derslerinin baskısı altında hissetme oranının yüzde 14,3 ile en yüksek 15-17 yaş grubunda olduğu görüldü. Okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 12,1, 10-12 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 14, 13-14 yaş grubundaki çocukların oranının ise yüzde 13,8 olduğu kaydedildi.
Ebeveynlerin ev ödevlerine yardım ettiği 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 54,8
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 54,8 olurken, çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynlerin çocukların ev ödevlerine yardım etme oranının azaldığı görüldü.
Ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 82,8 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 23,1 oldu.
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından ebeveynleriyle ayda en az bir kez okul durumları hakkında konuştukları belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 89,7, kitap, film veya televizyon programları hakkında konuştukları belirtilen çocukların oranının yüzde 69,9, kütüphaneye veya kitapçıya gittiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 28,5 olarak kayda geçti.
Ebeveynleriyle ayda en az bir kez ülke gündemi hakkında konuştukları belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 33,3 olurken, çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynleriyle ülke gündemi hakkında konuşma oranının da arttığı belirlendi.
Ebeveynleriyle ayda en az bir kez ülke gündemi hakkında konuştukları belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 19,3 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 47,8 olduğu görüldü.
Peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 57,8
Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 57,8 oldu.
Anneleri tarafından, ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 62,4 olurken, meyveyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 50,5, sebzeyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 33, et, tavuk veya balığı her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 12,7 ve fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 10,9 olarak kayıtlara geçti.
Şeker veya çikolata gibi tatlıları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının yüzde 32,6, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının yüzde 21,4, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının ise yüzde 15,1 olduğu tespit edildi.
Şeker veya çikolata gibi tatlıları, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tüketen çocuklar yaş gruplarına göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe bu ürünleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının arttığı görüldü.
Annenin ve temel bakım verenin eğitim seviyesinin arttıkça meyve, sebze, et, tavuk veya balık, peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tüketen çocukların oranının arttığı belirlendi.
Bir okul bitirmemiş annelerin ve temel bakım verenlerin çocuklarından her gün meyve tüketenlerin oranı yüzde 30,6 iken yükseköğretim mezunu olanların çocuklarında bu oranın yüzde 70,3 olduğu kaydedildi. Bir okul bitirmemiş annelerin ve temel bakım verenlerin çocuklarından her gün sebze tüketenlerin oranının yüzde 26,5 iken yükseköğretim mezunu olanların çocuklarında bu oranın yüzde 44,6 olduğu görüldü.