Su uyur, düşman uyumaz!

Orta da bir gerçek var ki,

Artık hepimiz;

“Bu kadarına da pes” diyecek noktaya geldik.

Ne evlerin…

Ne işyerlerinin…

Ne insanların…

Ne de devletin her hangi bir makamının,

Gizliliği ve mahremiyeti kalmadı.

Yani tek kelimeyle,

Her şeyimiz apaçık ortalara döküldü.

*

Öyle ki memlekette

Dinleyen dinleyene,

İzleyen izleyene bir curcunanın içindeyiz.

Bunun adı “vahamet”.

Bunun adı “felaket”.

Bunun adı “ihanet”.

Bunun adı  “gaflet ve beceriksizliktir”.

*

Neden mi?

Dün sosyal medyaya,

Dışişleri'nde,

Suriye ile ilgili bir gizli toplantının ses kayıtları düştü.

Eğer kayıtlar doğruysa,

Ülkemiz adına tam bir rezillik,

*

Toplantı da ki seslerin;

Dışişleri Bakanı Davutoğlu…

MİT Müsteşarı Hakan Fidan…

Genel Kurmay İkinci Başkanı…

Ve Dışişleri Bakanlığı müsteşarına ait olduğu iddia ediliyor.

*

İnsanın; “Allah’ım inşallah bunlar rüyadır” diyesi geliyor.

Çünkü hem dinleyen hem dinleten açısından tam bir fiyasko!

Düşünüyorum da,

Türkiye hiçbir dönemde böylesine kapısını bacasını açık unutmamıştı.

Türkiye hiçbir dönemde böylesine acziyet içerisinde görülmemişti.

Türkiye hiçbir dönemde böylesine kirli oyunların içine düşmemişti.

Türkiye hiçbir dönemde böylesine yolgeçen hanına dönüşmemişti.

Türkiye hiçbir dönemde istihbarat açısında böylesine delik deşik edilmemişti.

Ve Türkiye hiçbir dönemde böylesi gaflet durumlarını yaşamamıştı.

*

Eğer bu ülkede içerik ve konuşulanlar bir yana,

Devletin Jammer ile korumaya aldığı,

Böylesine mahrem bir toplantıyı,

Yere göğe sığdıramadığımız,

İstihbarat ve güvenlik kurumlarımız önleyemiyorsa,

Devlet makamlarının bir an önce boşaltılması,

Siyaset ve devlet anlayışımızın doğal gereğidir.

*

Yeter artık!

Bu millet bunları hak etmiyor.

Milli menfaatler etrafında,

Hukuk devleti zemininde,

Bu sorunların bir an önce çözmesi gerekmektedir.

Ve herkes şunu iyi bilmelidir ki;

Bu seçim felaketten önceki “son çıkış” olacaktır.

Çünkü;

“Su uyur, düşman uyumaz!”