Adım Adım 2023, İl İl Anadolu” programı kapsamında Bolu’yu ve Düzce’yi ziyaret eden MHP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Bahadır Bumin Özarslan, Gaziantep Milletvekili Doç. Dr. Ali Muhittin Taşdoğan, Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz, MYK üyeleri Mehmet Duygulu, Abdullah Bahadır Alperen, Ahmet Savaş Çolak ve MDK üyesi Özmen Alp Giray Erdemir, Bolu ve Düzce il merkezlerinin yanı sıra, Mudurnu, Göynük ve Akçakoca ilçelerinde muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları ile salon toplantıları yaptı. Esnafla buluşan heyet, MHP’ye yeni katılan üyelere de rozetlerini taktı. MHP heyeti ayrıca, 15 Temmuz’da şehit edilen Polis Özel Harekât Şube Müdürü Ufuk Baysan’ın Düzce’de ikamet eden ailesini ve kabrini ziyaret etti.

Yapılan salon toplantılarında MHP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Bahadır Bumin Özarslan, Cumhur İttifakı’nı ortaya çıkaran süreç, Cumhur İttifakı’nın kuruluşu ve istikameti üzerine açıklamalar yaparak güncel iç ve dış gelişmeleri değerlendirdi. Zillet İttifakı’nın, özellikle CHP’nin tutumunu eleştirdi. Özarslan’ın açıklamaları, şu şekilde:

“Türkiye’nin içinden geçtiği süreç, herkesin malumudur. Bu sürecin miladı, 15 Temmuz 2016 tarihinde başımıza gelen, hain darbe teşebbüsüdür. Bununla birlikte 15 Temmuz, Türkiye’de alışılagelmiş darbelerden farklıdır. Bu darbe, diğer darbelerden farklı olarak aynı zamanda bir işgal ve iç savaş girişimiydi. Çok şükür bu alçakça girişim, Türk Devletinin dirayeti ve Türk Milletinin sağduyusu ile atlatıldı. O gece bu facia atlatılmasaydı, aynı Suriye’deki ya da Arap Baharı sürecindeki gibi bir durumla karşı karşıya kalabilirdik. O gece işgal ve iç savaş girişimini atlatmamızın temelinde, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin Ankara’daki karşı duruşu, itirazı, tabiri caizse darbecilere ve efendilerine yaptığı başkaldırısı yatmaktadır. “Meşru hükümetin yanındayız.” açıklamasını yaptığı andan itibaren olayların seyri değişti. Çünkü o saat itibari ile Ankara’da darbeye karşı koyabilecek etkin silahlı unsurlar ya etkisiz hale getirilmiş, ya da yoğun saldırı altındaydı. Üstelik bunların komuta kademelerinden de haber alınamıyordu. Bu açıklamayla birlikte, olayların seyri değişti. Aynı zamanda da Cumhur İttifakı’nın fiilen başlangıcına yol açtı.

15 Temmuz sonrası ise yaşanan devlet krizini çözmek, hızlı bir onarım gerçekleştirmek için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş kararı alındı. 24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte hayata geçen yeni sistem ile özellikle “terör-güvenlik-dış politika” başta olmak üzere, iç ve dış politikada “Ankara merkezli” bir yaklaşım esas alınmıştır. Meselelere Ankara’dan bakan, dünyayı Ankara’dan okuyan bu yaklaşım, Batı’nın bütün şimşeklerini üzerine çekmiştir. Türkiye’nin çok yönlü olarak sıkıştırılmak ve kuşatılmak istenmesinin altında yatan budur. Zillet İttifakı denen yapı da aslında ittifakı kendi aralarında değil, Batılı güçlerle yaparak bu anlayışın karşısında konuşlanmışlardır. 15 Temmuz’dan bu yana, özellikle CHP ve İP, HDP’nin diline mahkûm olmuş ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırı her türlü tutuma açık veya örtülü destek olmuşlardır. İç ve dış politikada yaşanan gelişmeler karşısında, “Ankara merkezli” tutuma itiraz etmelerinin altında yatan temel gerekçe, ittifaklarının Batılı güçlerle olmasıdır. ABD Başkanı Joe Biden’ın işaret ettiği, “Türkiye’deki dostlarımızla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devireceğiz.” söylemi, Zillet’in temel referansıdır.

Bütün bu gerçeklik çok açık bir şekilde ortadayken Zillet İttifakı’nın, özellikle de CHP’nin tavrı, Atatürk’ün çizgisiyle açık bir çelişki içindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran kadronun lideri Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün çizdiği temel kurucu değerler, bugün CHP yönetimi tarafından görmezden gelinmektedir. PKK’nın “Türkiye içinde özerklik-Türkiye içinde bağımsız Kürdistan-Dört parçalı Büyük Kürdistan” sıralı hedeflerini aynen benimseyen ve her fırsatta dile getiren HDP, bugün en büyük desteği CHP’den görmektedir. Kandil ve İmralı eliyle çizilen rota, önce HDP tarafından seslendirilmekte, ardından da CHP eliyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Böylesi bir yaklaşım, Cumhuriyet’in kurucu değerleriyle bağdaşmaz zira Cumhuriyet’in varlığı, Türkiye’nin bütünlüğünden geçmektedir. Türkiye’nin bütünlüğünden yana olmayan ve bunu alenen ifade eden HDP’ye verilen destek, Cumhuriyet’e ve kurucu değerlerine açık aykırılıktır. İsmet Paşa’nın dediği gibi, “Vatan pahasına siyaset olmaz.” Oysa CHP ve Zillet’in diğer ortakları, iktidara gelmek uğruna her türlü kirli ilişkinin parçası olmayı göze almıştır.

CHP’nin Atatürk’ün çizgisinden saparak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesini hiçe sayması, gönlü Atatürk ve Cumhuriyet sevgisiyle dolu hiç kimseyi umutsuzluğa düşürmemelidir. Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu ilkeleri olan “üniter Türk ulus devleti ile laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” MHP’nin kırmızı çizgileridir. Bu ilkeler, bugün MHP’nin güvencesi altındadır ve öyle de kalmaya devam edecektir. Üç Hilâl ayakta kaldıkça, bu değerler yaşayacak ve Türk devleti yoluna devam edecektir. Unutulmasın ki Üç Hilâl var oldukça, hiçbir güç Türkiye’ye diz çöktüremeyecektir. Herkes gayet iyi bilsin ki “Üç Hilâl düşmez, Türkiye diz çökmez.”