MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz'ın açıklamaları şu şekilde;

''Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla, Edirne’den başlattığımız, “Adım Adım 2023: İl İl Anadolu” temalı programlarımız kapsamında Başkent Ankara’mızın Keçiören programındayız.

''Büyük ilim insanı İbn Haldun “Coğrafya kaderdir” diyerek, coğrafyaların, üzerinde yaşayan insanlara, devletlere tesirini özetlemiş olur. Zorlu bir coğrafyada, bölgesel ve küresel hesapların görüldüğü stratejik bir cephede bin yıldır varlığımızı sürdürüyoruz.

ÜLKEMİZ 40 YILA YAKINDIR TERÖRLE MÜCADELE ETMEKTEDİR
Üzerinde yaşadığımız toprakların, tarihin hiçbir döneminde sükûnet bulmadığının farkındayız.
Emperyalist güçlerin küresel projelerinde, ülkemizin ve çevresindeki enerji kaynaklarının özel bir ilgi gördüğü ortadadır. Geçmişten bugüne, ülkemiz ne zaman kabuğunu kırmak, bölgesel güç olmak için kafasını kaldırmak istese, içeriden ve dışarıdan çeşitli sorunlarla hep meşgul edilmiştir. Ülkemizin terörle mücadelesi başta olmak üzere, darbelere, siyasi iç karışıklık girişimlerine bu gözle bakmak gerekmektedir.

Ülkemiz, 40 yıla yakındır, birliğimizi, dirliğimizi hedef alan bölücü terörle mücadele etmektedir.
Bu uğurda çok ağır bedeller ödemiştir. Terörün bizden kopardığı canlar, yarım kalan hayatlar, coğrafyayı vatan kılma mücadelemizin bitmediğini göstermektedir.

1984’den 2020 yılına kadar 84 bin terör saldırısı gerçekleşmiş, 8 bin 123 güvenlik görevlimiz şehit olurken, 25 bine yakını da yaralanmıştır. 1984-2020 arasındaki terör saldırılarında, 6 bin 21 sivil vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir.

Terörün bizden kopardığı canların yanında çocuklarımızın geleceğinden çalınan ekonomik boyutunu da Sayın Genel Başkanımız 5 Ekim 2021 tarihinde yaptığı meclis grup toplantımızda özetlemiştir.



1984-2020 yılları arasında terörle mücadeleye harcanan para, yaklaşık 1 trilyon dolardır.
Teröre harcadığımız bu parayla örneğin; 749 adet Yavuz Sultan Selim Köprüsü,
1880 adet Osmangazi Köprüsü, 282 adet Kuzey Marmara Otoyolu, 205 adet İstanbul-İzmir otoyolu, 102 adet İstanbul Havalimanı, 564 adet Atatürk Barajı, 1834 adet İstanbul Şehir Hastanesi yapılabilirdi.

Maalesef ülkemizin enerjisini, gücünü, potansiyelini yıllarca terör belasıyla tükettirdiler.
Türkiye’nin net dış borç stokunun 262 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde, dış borcumuzu 4 defa sıfırlayacak bir bedelden bahsetmiş oluyoruz ki bu tutar bizlere çok şey anlatmaktadır.

Bugün geldiğimiz noktada, çok şükür, Savunma Sanayimizdeki millileşme politikaları ile terörün beli kırıldı, yok denecek seviyeye geldi.



Bildiğiniz üzere, dünya, 2019 yılının son ayında Çin'in Vuhan Eyaleti'nde ortaya çıkıp küresel bir salgına dönüşen Kovid-19 olarak tanımlanan Koronavirüs hastalığı ile mücadele etmektedir.
Söz konusu salgın, modern zamanın en büyük sağlık krizlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra salgın, sadece bir sağlık krizi olarak kalmamış, tüm dünyayı etkileyen ekonomik ve sosyal krize de dönüşmüştür.

Uzmanlar, Kovid-19 salgınının oluşturduğu ekonomik krizin, son 40 yılda gerçekleşen ekonomik krizlerden çok daha büyük olduğunu bilimsel verilerle açıklamaktadır.

KAP KARA BİR TÜRKİYE TABLOSU ÇİZMEK ÜLKEMİZE HAKSIZLIKTIR

Birçok sektörün olumsuz etkilendiği salgın döneminde, bazı sektörlerde ise üretimin neredeyse durmuştur. Küresel salgının etkileri, gelişmiş ülkelerin ekonomileri dâhil olmak üzere tüm dünyada ciddi kapanma ve kısıtlama önlemlerini de beraberinde getirmiştir
Buna bağlı olarak dünya ekonomisi 2020’de %4,0 küçülmüştür.



Dünyayı derinden etkileyen bu salgın, doğal olarak ülkemizi de doğrudan etkilemiştir.
Türkiye, salgına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 büyüme kaydederek G20 ülkeleri arasında Çin'den sonra en hızlı ve pozitif büyüyen 2’nci ülke olmuştur. Dünyada yaşanan krizleri sadece Türkiye’de yaşanıyor havasıyla siyaset yaparak, insanlarımıza umutsuzluk aşılamak, kap kara bir Türkiye tablosu çizmek ülkemize haksızlıktır.

Sayın Genel Başkanımızın ifade buyurdukları gibi, Türkiye tarihi bir eşiktedir.
Ya küresel tefecilerin, para baronlarının, finans simsarlarının sözü geçecek ve içeriden dışarıya kaynak transferi yoğunlaşacak, ya da böyle gelse de bu şekilde gitmeyecektir.
Ekonomi vasıtasıyla Türkiye’ye saldıranlara; dahası insanlarımızı faiz, kur, enflasyon sarmalına hapsetmek için uğraşanlara fırsat vermemek, müsaade etmemek kalbi vatan ve millet sevgisiyle çarpan herkesin ortak sorumluluğudur.

TÜRK LİRASINA KARŞI MANİPÜLASYON BAŞLATILDI
Açık ve nettir ki; terörle mücadelemizin, egemenlik haklarımızı korumamızın rövanşını kur üzerinden almak istiyorlar. Dik duruşumuzu, egemenlik haklarımızı kahramanca savunmamızı dövizle baskılamaya çalışıyorlar.

Suriye’deki, Irak’taki, Libya’daki, Mavi Vatan’daki, Karabağ’daki, Afrika’daki mevcudiyetimizi dövizle püskürtmenin arayışındalar. Türkiye küresel sermaye çetelerine, terör örgütlerine pes etmeyecektir. Türkiye faiz lobisine eğilmeyecek, döviz sabotajlarına yenilmeyecektir. Açık ve net şekilde görülüyor ki, Türk Lirası'na karşı manipülasyon başlatıldı.



Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başekonomisti Robin Brooks, doların yükselme sebebinin Türk Lirası'na yapılan operasyon olduğunu kanıtlarıyla sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gözler önüne serdi. Merkez Bankası eski baş ekonomisti, “ hükümet istifa etsin dolar 2 TL düşer” diyorsa, bu ülkemizin ekonomi açısından hedef alındığının net bir göstergesidir.

Faizlerin düşürülmesine karşı çıkanlar, faizler düştüğünde dar gelirli mi kazanıyor?
Asgari ücretliler mi kazanıyor? Küçük esnaf mı kazanıyor? Hayır! Kim kazanıyor? Para baronları kazanıyor! Dünyada, 1929 buhranından bugüne kadar en büyük daralma yaşanmaktadır.



Amerika, son 31 yılın en kötü ekonomik verilerini açıkladı ve Enflasyonu en yüksek seviyede.
Petrolün varil fiyatı, 44 dolardan 90 dolara çıkmış, doğalgaz %400 artış yaşamış, bu durum tüketiciye yansıtılmamış.

Yılda 55 milyar dolar enerjiye para harcıyoruz, dünyadaki artışı görmezden gelerek, bu durumdan etkilenmiş olmamızın faturasını hükümete kesmek doğru bir yaklaşım değildir.
Sıcak paraya dayalı ekonomi modelinden, üretime ve yatırıma dayalı bir ekonomik modele geçiyoruz.

Bu dönemde insanlarımızın yaşadığı ekonomik sıkıntıların farkındayız, artan döviz kurlarından yakınmaları duyuyoruz ancak takip edilen politikalar doğrudur ve inşallah Türkiye, bu mücadeleden de başarıyla çıkacaktır.

Ülkemizin özellikle yakın tarihte nasıl bir süreçten geçtiği çabuk unutulmaktadır.
Bugün, elde ettiklerimizin karşılığında hangi bedellerin ödendiği hatırlanmamaktadır.
2013 yılı Haziranı ayında başlayan ve ülkemizi yangın yerine çevirmeyi amaçlayan Gezi Parkı şiddeti, 2014 yılında gerçekleşen 6-8 Ekim olayları, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan hendek terörü, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen FETÖ’cü hainlerin darbe ve işgal denemesi ülkemizin mahvı için kurgulanmış iç ve dış düşman saldırılarıdır.

TÜRKİYE SOKAK ARALARINDA CİRİT ATAN CASUS VE HAİNLERE TESLİM EDİLMEYECEKTİR

Hamdolsun, milletimiz bu oyunlara gelmemiş, devletine ve iradesine sahip çıkmıştır. İçinden geçtiğimiz süreçte de, ülkemizi, terörle yıldıramayanların, kaos planlarıyla durduramayanların, ekonomik operasyonlarla diz çöktürmeye çalıştığının farkındayız.

Sokakları hareketlendirmek, Gezi benzeri kalkışmalara niyetlenmek vatanımıza yapılacak en büyük ihanettir. Türkiye sokakta bulunmamıştır, sokak aralarında cirit atan casus ve hainlere teslim edilmeyecektir.

Geçmişten bugüne ülkemizin karşı karşıya bırakıldığı tüm sorunlara rağmen, varlığımıza ve irademize yöneltilen tehditleri aşa aşa bugünlere geldik. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridoru hesapları bozuldu.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizi karaya sıkıştırmak isteyenlere karşı Mavi vatanımıza sahip çıkıldı, egemenlik haklarımız çiğnetilmedi. Milli Davamız Kuzey Kıbrıs’ta Türklük kazandı.
Esaret altındaki Karabağ’a Türk’ün şanlı bayrağı dikildi. Devletimiz, milletinin desteğiyle, gönül coğrafyamızda, Türkiye’ye rağmen hesap yapılamayacağını dünyaya ilan etmiştir. Siyaseti bu gerçekler üzerinden yapmak tüm siyasi partilerin görevi olmalıdır.

BUGÜNKÜ CHP, BÖLÜCÜLERİN CİRİT ATTIĞI BİR PARTİYE DÖNÜŞTÜ

Muhalefet etmek; Türkiye’nin yararına bir şeyler söylemek, sorunları istismar malzemesine dönüştürmeden çözüm üretmek demektir. İktidar olmayı milletin iradesinde değil de; ABD başkanı Biden’ın, sözünde arayanlar, milletimizin şamarıyla hayal dünyasından uyanacaktır.
Özellikle CHP, milletin yıllardır teveccüh göstermeyip iktidarı teslim etmemesinden kaynaklı, “Muhalefet sendromu” yaşamaktadır.

Maalesef bugünkü CHP, Atatürk’ün Milliyetçilik anlayışından uzaklaşmış, bölücülerin cirit attığı bir partiye dönüşmüştür. Gezi Parkı olaylarıyla ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenlerin finansörü, azmettiricisi, Sorosçu Osman Kavala’ya sahip çıktılar! 6-7 Ekim olaylarının azmettiricisi, “Apo’nun heykelini dikeceğiz” diyen Terörist Demirtaş’a sahip çıktılar.

Terör örgütü PKK’nın sözcülüğünü yapan TV kanallarında Anayasamızın ilk 4 maddesini tartışmaya açtılar, İzmir’de Kuvayı Milliye’ci kesilip, Hakkâri’de özerklik sözü verdiler,
YPG’ye, PYD’ye terör örgütü diyemeyip, sırtını PKK’ya yaslayanlarla seçim ittifakı yaptılar.
Parti binalarına, “sınır namustur” yazıları astılar, sınırlarımızı koruyacak askeri tezkereye, PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile “hayır” dediler.

Daha geçtiğimiz günlerde, Terörist Demirtaş’ın sabah saatlerinde attığı bir tivit, akşamına Kılıçdaroğlu tarafından heyecanla telaffuz edilerek siyasi bir programa haline dönüştürüldü.
Maalesef bugünkü CHP,HDP’nin en büyük destekçisidir ve bunlardan Türk Milleti adına fayda beklemek boşunadır.

Diğer taraftan;
Kendilerine “İYİ” diyen ama cilaları dökülünce gerçek yüzleri apaçık ortaya çıkanlar var.
Gazi meclisimizde, HDP’li vekillerin “bizim oylarımızla o koltuklarda oturuyorsunuz” sözlerine cevap veremeyen, “burası Kürdistan” diyene tek kelime edemeyen ama bir şehit yakınının serzenişine küfürle karşılık veren bu köksüzlerden de memleket adına faydalı bir iş beklemek boşadır. Şehitlerimizin emaneti olan ailelerine uzanan eli kırar, küfreden dili koparırız!

Başlarındaki hanımefendinin, küfürcü vekillerine sahip çıktığı meclis konuşması ise bize göre tam bir facia, tam bir ibret vesikası. Türk kadınının, şanına yakışmayan, edebine ahlakına sığmayan ifadelerle küfürcü vekile küfür dolu sözlerle sahip çıkılmasını milletimizin vicdanına havale ediyoruz.

Bunların, çözüm önerileri yok, tek dertleri siyasi çıkar, varsa yoksa erken seçim, hemen seçim, şimdi seçim, sandık da sandık! Özellikle İP’in başı, ekonomiye, ithalat ve ihracata dair 3-5 mantıklı cümle kuramayacak kadar ekonomi bilgisinden mahrum birisi, tek yaptığı bolca hamaset, popülizm, hakaret, küfür!

Milliyetçi Hareket Partisi; tam 53 yıldır, sorun üreten değil, çözüm geliştiren siyasi anlayışla yol yürümektedir. Dünyadaki gelişmeleri doğru okuyarak, ülkemizin gerçeklerini bilerek, milletimize hizmet etmenin gayretindedir.

Sayın Genel Başkanımızın zihinlere kazıdığı “Önce Ülkem ve Milletim” anlayışıyla siyaset yapmaktadır. Milliyetçi Hareket, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” inancıyla yol yürümektedir. “Vatan kaybettikten sonra neyin siyasetini yapacağız” diyen Liderimiz ve partimiz, sorunlarımızı istismar etmeden, çözümüne odaklanmaktadır.

Bu nedenle, siyasi çıkar uğruna devletimizin yıpratılmasına, milletimizin kaos ortamına sürüklenmesine asla izin veremez. Tarihine, ecdadına, şehitlerine ve bayrağına sahip çıkıp,
Milli değerler etrafında kenetlenerek, Milli birliğimizi ve devletimizi korumak gayesiyle her zaman, sadece elini değil bedenini de taşın altına koyar.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin tarihine baktığınızda, vatan uğruna göze alınan nice fedakârlığı bulursunuz. Bu anlayış gereği, kaos ve kriz anlarında siyaseti değil, memleketini düşünür.
Devletimizin idaresinin, milletimizin iradesinin gasp edilmeye çalışıldığı 15 Temmuz gecesi, aziz Türk Milleti sokakta Cumhur İttifakı’nı kurmuştur.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin de ifade ettikleri üzere Cumhur İttifakı’na sımsıkı, amasız, fakatsız bağlıyız. Çünkü bizim nezdimizde Cumhur İttifakı; Türk milletinin istikbalini inşa etmekte kavli karar kılan bir birlikteliktir. Bu karar; Türk milletini 2023 hedeflerine ulaştırmaktır. Bu karar; Türkiye’yi 2023’ün Lider Ülkesi yapmaktır. Bunlardan başka hiçbir husus bizim müzakere, münazara konumuz değildir, asla olamayacaktır.

Söz konusu anlayışın bir ürünü olan ve Tarihi müktesebatımızla uyumlu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ülkemizin stratejik üstünlüğünü kanıtlamış, demokratik gücünü teyit etmiş, istikbal ve istiklal haklarına bağlılığını tescillemiştir. Yeni sisteme milletimiz bizzat kendisi karar vermiş ve tasdik etmiştir. Dolayısıyla buradan geriye dönüş söz konusu değildir.
Çok partili sisteme geçtiğimiz 1946’dan 2018’e kadar geçen 72 yılda 51 hükümet görev yapmıştır.

Bu hükümetlerin ortalama ömrü 1 yıl 5 ay kadardır. Hatta en uzun ömürlü koalisyon hükümeti, bizim de içinde bulunduğumuz 57. Hükümet olmuştur ki o da 3,5 yıl sürmüştür. Aziz Türk milleti, parlamenter sistemde yaşanan iç ve dış kaynaklı sorunları, çeşitli müdahalelerle kurulan veya düşürülen hükümetleri görmüş, hatta 25 gün görev süresi olan hükümetlere şahitlik etmiştir.

Yaşanan hükümet krizleri, koalisyon tartışmaları, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan sorunlar, çift başlılıktan kaynaklı tartışmalar yönetim sisteminde tıkanıklıklara, siyasi istikrarsızlıklara neden olmuştur. Artık Türkiye, Hükûmet parçalamak için Güneş Motellerde, sinsi oyunlarla bakanlık pazarlayarak vekil devşirenlerin Türkiye’si değildir! Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, ilke, kural ve kurumlarıyla kökleşmesi için çalışacağız.

90’lı yılların başında Bilge Liderimizin, ufuk ve vizyonuyla ortaya koyduğu “2023 Lider Ülke Türkiye” hedefi, Türk devletine, Türk milletinin vicdanından gelen bir rota çizmiştir. 2023; büyük mücadeleler sonucunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından kurulan Cumhuriyetimizin 100. yılıdır. 2023 seçimleri, bize göre 100 yılın seçimidir.

Kökü mazide gözü atide olan Türkiye Cumhuriyeti bir asrı devirerek devlet anlayış ve yönetiminde yeni bir evreye girecek ve bir anlamda olgunluk dönemini yaşayacaktır. Kıyamete kadar baki kalacak Türkiye Cumhuriyeti için kabuğu kırma, çeperi yarma ve içindeki cevheri ortaya çıkarma vakti gelmiştir.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettikleri üzere “21. yüzyıl Türk asrı olacaktır.”
Vakit, Türk milletinin geleceği için yollara düşme zamanıdır. Bu yolda her birinize başarılar diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken sizlere hürmet ve muhabbetlerimi sunuyor, her birinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun var olun.
Ne mutlu Türk’üm Diyene!''