Milliyetçi Hareket Partisi Aile, Kadın ve Engellilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Deniz DEPBOYLU'nun, “3 Aralık Dünya Engelliler Günü'' için yayınladığı mesaj şu şekilde:

Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletlerin almış olduğu uluslararası bir kararla, 1992 yılından bu yana her yılı 3 Aralık günü “Dünya Engelliler Günü” olarak kutlanmaktadır.

Bu özel günde, toplumda yaşayan engelli bireylerin varlığı ve yaşadıkları sorunlara ilişkin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alanlarda farkındalık yaratmak ve bu sorunlarla ilgili çözüm yolları bulunması amacıyla etkinlikler düzenlenmektedir.

Kabul etmek gerekir ki, engelli bireylerin yaşadığı zorluklar ve sorunların bir güne sığdırılarak çözüm üretilmesi pek mümkün değildir.

Engellilerin varlığı ve yaşamda karşılaştıkları zorluklar, sağlıklı bireyler ve özellikle de hizmet üretenlerin daima dikkate alması ve hassas olması gereken önemli bir sorumluluktur.

Tanımlar engellileri, doğumsal ya da sonradan olma sebeplerle bireyin kişisel veya sosyal yaşantına dair kendi başına yapması gereken işleri, bedensel veya zihinsel yoksunluk sebebiyle yapamaması olarak ifade eder. Yani engellilik toplumsal hayata katılmak üzere yapılacak faaliyetlere ilişkin hareket yeteneğinin sınırlı olmasıdır.

Herhangi bir fiziksel veya zihinsel engeli olmayanların da yapamayacağı işler veya aşamayacağı engellerle karşılaşma ihtimali olduğunu hesaba katarsak; yaşanan sorunları, sağlıklı insanların yaşam şartlarına uymak zorunda olan engelli bireyin karşılaştığı engellerin özel durumlarının yarattığı sıkıntıyı telafi edecek destek sistemlerinin noksanlığı olarak da görebiliriz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak mevcut sorunlara bu bakış açısıyla yaklaşmamız gerektiği inancı ve siyasal sorumluluğumuzun farkındalığıyla; engelli vatandaşlarımızın yaşamlarını kolaylaştıracak ve yaşadıkları sıkıntıların çözümünü sağlayacak etkin ve sürdürülebilir politikalar geliştirmeyi en önemli görevlerimiz arasında kabul ediyoruz.

Öncelikle yaşanan tüm sorunların çözümünün, yardıma ihtiyacı olan engellilerin sayısının, sıkıntılarının ve beklentilerinin belirlenmesiyle mümkün kılınabileceği inancındayız.

Ülkemizde TUİK tarafından; 2002 yılında “Türkiye Engelliler Araştırması” ve ardından 2010 yılında “Engellilerin Sorun ve Beklenti Araştırması” olmak üzere iki saha çalışması yapılmış; takip eden dokuz yıllık süreçte etkin bir çalışma yapılmamıştır.

ASPB; 2011 Nüfus ve Konut araştırması çerçevesinde ülkemizde engelli nüfusun oranının yüzde 6.9 olduğu belirtilerek, 2 milyon 85 bin erkeğin ve 2 milyon 792 bin kadının en az bir engeli olduğu bilgisini paylaşmıştı.

Ancak bugün, mevcut sayının verilen bilginin çok daha üstünde olduğunu bilmekteyiz. Engelli vatandaşlarımızın sayısı ve sorunlarıyla ilgili olarak, en kısa sürede kapsamlı bir çalışma yapılmak zorundadır.

Engelli kardeşlerimizin yaşadığı maddi sorunların çözümü için engellilik maaşı uygulamasında “”hane içi gelirin” esas alınması uygulamasından vaz geçilmesi; kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılacak engelli kontenjanının %3’ten %5’e çıkarılmasına ilişkin verilmiş olan kanun tekliflerimiz gündeme alınmayı beklemektedir.

Eğitim haklarını kullanmakta sorun yaşayan engelli çocuklarımızın eğitime ulaşılabilirliği yanında aldıkları eğitimin de özel gereksinimlerine uygun hale getirilmesi bir mecburiyettir. Özel öğretim statüsünde yer alan okulların müfredat programlarının gözden geçirilerek, diğer okullardan farklı ve engel çeşitlerine göre yeniden düzenlenmesi önem arz etmektedir.

Ne yazık ki engelliler için, özel statüde açılmış yükseköğretim kurumu sayısı çok yetersizdir. Meslek sahibi olmak isteyen engelli kardeşlerimizin yine engellerinin farklılıklarına göre özel gereksinimleri dikkate alınarak, bu kurumların sayısının arttırılması ve onlara eğitim verecek öğretmen ve akademisyenlerin özel eğitim kurslarıyla verilecek eğitim için yeterli hale getirilmesi gerekmektedir.

Hali hazırda Eskişehir’de işitme engelli öğrencilerimize mahsus bir bölümün varlığından haberdarız. Bununla birlikte işitme engelli öğrencilerimize, başta yükseköğretim kurumlarında eğitim veren öğretim elemanlarının çoğunun işaret dilini bilmediği gerçeği üzücüdür. İşitme engelliler için oluşturulmuş olan işaret dilinin, Türkçeye göre belirlenmiş standartlarının olmaması ise ayrı bir sorundur.

Üniversiteye giriş sınavlarında ve KPSS’de, doğuştan işitme engelliler ile sonradan işitme engelli olanların aynı puan barajına tabi tutulmasının haksızlıklara sebebiyet verdiği gözden kaçmaktadır. Bu örnek, tüm engel gruplarının dikkate alınarak, sınav yönetmeliklerinin ve ilgili mevzuatın da yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Engelli çocukların ve ebeveynlerinin yaşadığı sorunlar, eğitimli olmayan anne babaların çocuğun eğitimi, gelişimi ve sosyalleşmesini destekleyememesi ve hatalar yapmasına ve daha da kötüsü karşılaştıkları problemlerle başa çıkma becerilerinin olmaması sebebiyle dağılan ailelerin çok sayıda olması üzerinde önemle durularak çözüm bulunması gereken önemli en önemli sorundur.

Engelli ailelerin hem maddi hem de psiko-sosyal desteğe ihtiyacı olduğu gerçeği gözden kaçmamalıdır. Engelli çocukları evlat edinmiş aileler her açıdan desteklenmelidir. Engelli çocuklarımızın ve ailelerinin eğitsel, psikolojik ve sosyal açıdan desteklendiği okul öncesi eğitim kurumları ve eğitim aşamalarının kaldırılmış olması, onların okul dönemine hazırlanmadan öğrenme sorumluluğu almasına neden olmaktadır. Okul öncesi eğitim programının tekrar gündeme alınarak, eğitimin önemli bir aşaması olan bu dönemin değerlendirilmesi önem arz etmektedir.

Engelli çocukların eğitiminde toplumsal ve yaşamsal becerilerin öğrenilmesine ilişkin uygulamalı eğitimlerin yer alması, bu çocuklarımızın ilerleyen yaşamında hayatın içinde tek başlarına hareket etme becerilerini geliştirecektir. Toplum hizmetlerinde görev alan tüm meslek dalları ve uğraş sahiplerinin bu eğitimin parçası olması engelsiz bireylerin de engellilere bakış açısı ve davranışlarına olumlu katkıda bulunacaktır. Empati yaşayarak ve hissederek öğrenilir.

Engelli çocukları yetiştirmek, eğitmek sabır, saygı, hoşgörü, fedakârlık ve üstün gayret gerektiren zor bir iştir. Cefakâr ve vefakâr bir çabayla günlerce uğraşılmasına rağmen, bir arpa boyu yol alındığında dağlar aşılmış kadar sevinmek ve mutlu olmak demektir. Engelli çocuklarımızı eğiten, bu gayreti gösterip, zorluklara katlanan öğretmenlerimizin özlük haklarında hak ettikleri düzenlemeler yapılmalı; yıpranma payları da hesaba katılarak tükenmişlik sendromuna sürüklenmelerinin önüne geçilmelidir.

Engelli sporcularımızın Türkiye, Avrupa ve Dünya müsabakalarında kazandıkları başarılar göğsümüzü kabartmakta, bize en büyük mutluluğu ve gururu yaşatmaktadır. Ne yazık ki bu başarılarına rağmen onların da çözülmemiş sorunları mevcuttur.

Yürürlükte olan mevzuata göre işitme engelli sporcularımız, paralimpik kategoride yer alan görme ve bedensel engellilerden ayrı tutulmaktadır. Bu ayrımın uzmanlar ve yetkililer tarafından tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.

Engelli sporcularımızın aldığı maddi destek çok yetersizdir ve direkt sporcuya teslim edilmemektedir. Engelli sporcularımız kendi engellerinin dışında olan farklı engellerle de mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Elde ettikleri başarıların sonucunda aldıkları madalyalarının, engelsiz sporculara verilenlerden kalite olarak farklı olduğunu öğrenmek bizi ayrıca üzmüştür.

Engelli sporcularımıza sadece Devletimizin yardım ediyor olması ayrı bir üzüntü kaynağıdır. Bizi kazandıkları başarılarla defalarca onurlandıran engelli sporcularımıza profesyonel spor kulüplerimizin sahip çıkma zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir. Milletimizin sevgisini, saygısını ve desteğini kazanmış olan birbirinden değerli, güzide spor kulüplerimizin gereken duyarlılığı göstererek, engelli sporcularımızı da yetiştirip, koruyan ve de kollayan birimler kurmalarını diliyoruz.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin de ifade ettiği gibi:

“Engelli olmayı atıl değil aktif hale dönüştürmek; üretim çarkının içinde özne haline getirmek, hayatın akışına çaresizce kapılan değil, bizatihi yön veren bir konuma taşımak şarttır.

Engelsiz bir Türkiye, engelsiz bir toplum, engelsiz bir gelecek için sorumluluk şuuru, empati kültürü, dayanışma ve yardımlaşma duygusu muhakkak surette canlı ve aktif tutulmalıdır.”

Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekilleri ve Yerel Yönetimleri, basın açıklamamızda yer alan tüm bu sorunlara ilişkin önerge ve tekliflerini sunmak üzere hazırlamakta; engelsiz yaşam şartlarının oluşturulması amacıyla üzerlerine düşen görevleri yerine getirmektedir.

Aziz Milletimiz, bugüne kadar yapılmış olan çalışmaları ve bu günden itibaren yapılacak olan tüm çalışmaları http://www.mhpkacep.org/ sayfamızdan takip edebilirler.