Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanlığı tarafından yeni bir reform paketinin hazırlıklarının yürütüldüğünü ifade etti. Erdoğan, “Yeni düzenlemeyle artık kadına yönelik saldırılarda faillerin somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir davranışı indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Sadece takım elbise giyip kravat takarak ellerini önünde birleştirip başını yana eğerek sergilenen tiyatrovari görüntüler takdiri indirim gerekçesi olmayacaktır. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve eziyet gibi suçlar kadına karşı işlenmişse cezalar daha da arttırılacaktır. Nikahlı veya boşanmış eşe karşı işlenen tehdit suçlarına verilecek cezaların da alt sınırı 6 aydan 9 aya çıkartılacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar’da Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen KADEM 4. Olağan Genel Kuruluna katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadının temel hak ve özgürlükleri konusunda yaşanan sıkıntılar tamamen zamanın ve şartların ürünü, toplumsal kabullerin eseridir. Kadını anne, eş, kardeş, evlat vasıflarıyla insanın bir yarısı, erkeği de yine baba, eş, kardeş, evlat vasıflarıyla insanın diğer yarısı görmeden bu meseleyi sağlıklı ve sürdürülebilir dengelere oturtmak hayli zordur. Elbette ilahi takdirden kaynaklanmayan her meselenin çözümü idrakle, gayretle, sabırla mümkündür. Bu anlayışla ülkemizdeki kadınların dünyadaki genel yönelimlerden farklı bir seyir izleyerek bugüne gelen şiddetten eğitim ve iş hayatındaki adaletsizliklere kadar geniş bir yelpazeye yayılan mücadelelerinde daima yanlarında olduk. Derneğimizin öncülüğünde yürütülen faaliyetlerde dünyada kimi yerlerde varlığını gördüğümüz bir sapkınlık dayatması değil, kadın insan, erkek insanoğlu irfanından neşet eden bir erdem ve onur mücadelesidir. KADEM bünyesinde gerçekleştirilen çalışmaların hep demokrasi, adalet, hak, sorumluluk, temsil, şiddet, mağduriyet gibi kavramlar çerçevesinde yoğunlaşmasının sebebi de işte bu yaklaşımdır. Kadınların haklarını savunmak, onları küçümseyerek, metalaştırarak meseleyi sadece birkaç başlığa indirgeyerek değil onların insan sıfatıyla zaten sahip oldukları haklarını teslim etme anlayışıyla yapılır. Bu zaviyeden bakılmayan her meselede kadınların sorunla, sıkıntıyla, ayrımcılıkla, adaletsizlikle karşılaşması kaçınılmazdır. Biz ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlendiğimiz günden beri işte bunun mücadelesini verdik, veriyoruz. İnsani, siyasi, sosyal, ekonomik her alanda kadınlarımızın çok önemli mesafeler katetmesini sağladık. Sonuçta kadınların iş gücüne katılımını yüzde 27’ler seviyesinden yüzde 34’ler seviyesine çıkardık. Kadın istihdamını 6 milyondan 10 milyon sınırına getirdik. Kız çocuklarımızın tamamını eğitimle buluşturarak her seviyede onların eğitim öğretimlerini destekleyip kolaylaştırarak artık bu başlığı sorunlarımız arasından neredeyse tamamen çıkardık. Karar mercilerinde kadınlarımızın varlığında gözle görülür bir artış yaşanmasını temin ettik. Mesela kadınların parlamentodaki temsil oranı yüzde 4 iken yüzde 17’lerin üzerine yükseldi. Üniversitelerimizdeki öğretim elemanları arasında kadınların oranı yüzde 51’e yaklaştı. Mimarlardan avukatlara, öğretmenlerden sağlıkçılara kadar pek çok meslek dalında kadın erkek oranı büyük ölçüde dengelenmiş durumdadır. Elbette karar alma mekanizmalarında ve istihdamda kadınların temsili konusunda hala arzuladığımız seviyeye ulaşabilmiş değiliz. Ama kat edilen mesafenin önemini de görmezden gelemeyiz” dedi.

“ADALET BAKANLIĞIMIZ YENİ BİR REFORM PAKETİNİN HAZIRLIKLARINI YÜRÜTMEKTEDİR”

Konuşmasının devamında Erdoğan, “Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede tarihi bir devrim olan 6284 sayılı Kanun, kapsamı ve etkinliğiyle dünyada örnek teşkil eden bir düzenlemedir. Şiddete uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan kadınların korunması için konuk evleri açılmasından izleme merkezleri kurulmasına, psikolojik ve maddi destekten uzaklaştırma işlemlerine kadar pek çok tedbir hayata geçirilmiştir. Sadece şiddet önleme ve izleme merkezlerinden bugüne kadar 1 milyonun üzerinde vatandaşımızın yararlanmış olması atılan adımların isabetini ve faydasını göstermeye yeterlidir. Kadına sırf cinsiyetinden dolayı uygulanan şiddeti, özellikle öldürme eylemini, insan olan hiç kimse kabul etmez. Ülkemizdeki kadın cinayetleri oran olarak Avrupa ülkelerinin çoğundan daha geridedir. Ancak bu tür hadiseleri sıfırlayana kadar kendimizi görevimizi yapmış sayamayız. Nitekim bir süredir Adalet Bakanlığımız bu çerçevede yeni bir reform paketinin hazırlıklarını yürütmektedir. Taslağı üzerindeki çalışmaları biten bu paketi en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisimizin gündemine getireceğiz” diye konuştu.

“YENİ DÜZENLEMEYLE ARTIK KADINA YÖNELİK SALDIRILARDA FAİLLERİN SOMUT PİŞMANLIK EMARESİ İÇERMEYEN HİÇBİR DAVRANIŞI, İNDİRİM NEDENİ OLARAK KABUL EDİLMEYECEKTİR”

Yapılacak yeni düzenleme ile alakalı konuşan Erdoğan, “Yeni düzenlemeyle artık kadına yönelik saldırılarda faillerin somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir davranışı indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Sadece takım elbise giyip kravat takarak ellerini önünde birleştirip başını yana eğerek sergilenen tiyatrovari görüntüler takdiri indirim gerekçesi olmayacaktır. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve eziyet gibi suçlar kadına karşı işlenmişse cezalar daha da arttırılacaktır. Nikahlı veya boşanmış eşe karşı işlenen tehdit suçlarına verilecek cezaların da alt sınırı 6 aydan 9 aya çıkartılacaktır. Fiziken veya iletişim araçları vasıtasıyla yapılan ısrarlı takip eylemleri cezası artık 6 aydan 2 yıla kadar hapisle sonuçlanacak bir suç olarak işlem görecektir. Belli durumlarda bu suç için tutuklama kararı da verilebilecektir. Aynı şekilde eşe veya boşanılan eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları da katalog suç düzenlemesine dahil edilerek tutuklama kararları kolaylaştırılacaktır. Şiddet mağduru kadınlara talep etmeleri halinde baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilebilecektir. Tüm bu yeni düzenlemelerin de ülkemiz ve kadınlarımız için şimdiden hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

“TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI KONUSUNDAKİ ÇİFTE STANDARDIN EN BARİZ ÖRNEĞİ 28 ŞUBAT UYGULAMASIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:

“Bu hafta başı 28 Şubat post modern darbesinin 25. yıl dönümüydü. Türkiye’de kadın hakları konusundaki çifte standardın en bariz örneği 28 Şubat uygulamasıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren batıdaki gelişmelere işaretle kadını hayatın her alanında öne çıkarma söylemiyle hareket edenlerin aslında zihinlerinin gerisinde nasıl faşist, nasıl gerici, nasıl karanlık bir dünya taşıdıklarını çeyrek asır önce 28 Şubat’ta hep birlikte gördük. Bunun yabancısı değiliz. Bu dönemde sözde çağdaşlık adına sırf başlarını örttükleri için kız öğrencilerin eğitim öğretim haklarını ellerinden hoyratça alan, zor kullanarak, onları okullarından dışarı çıkartan zihniyet, kara bir bulut gibi ülkenin üzerine çökmüştü. Kamuda çalışan kadınları sırf başörtüsü tercihleri yüzünden gözlerini kırpmadan kapı önüne koydular. Hatta bu uygulamayı özel sektöre kadar yaygınlaştırdılar. 28 Şubat döneminde çalışma hayatından sokağa kadar her yerde bu kirli zihniyetin gölgesine rastlamak mümkündü. Şimdi de 28 Şubat’ta, acaba 2023’te ’nasıl biz hükümeti veya iktidarı ele geçiririz’ gayreti içindeler. Ama kusura bakmayın. O 28 Şubat geride kaldı. O tarih oldu. Sizlere yeniden böyle bir 28 Şubat inşa ettirmeyiz. Ülkemizde kadınların en çok ayrımcılığa maruz kaldığı yıllar çağdaşlık, laiklik, irtica naralarıyla insanımızın ötekileştirildiği işte bu süreçtir. Milletin değerleriyle, inançlarıyla, tarihiyle, kültürüyle, kavgalarını, kadınların ve erkeklerin kılık kıyafet tercihleri üzerinden yürütenlerin foyaları kısa sürede ortaya dökülmüştür. Şimdi bir araya geliyorlar. Her girişim gibi bu sürecin de arkasından bankaları soyarak zaten kıt olan kaynaklarımızı yağmalayarak yerli ve milli her girişimin üzerini örterek ülkenin ve milletin geleceğini çalan hırsızlar çıkmıştır. Dünya ekonomik büyüme ve sosyal refah yolunda dev adımlarla ilerlerken Türkiye’nin ardı ardına yaşadığı siyasi ve ekonomik krizlerin ülkeye ne kadar ağır maliyeti olduğunu biz 20 yıllık hükümetlerimiz döneminde daha iyi gördük. Ülkemizin potansiyelini harekete geçirdiğimizde, imkanlarını ortaya çıkardığımızda, kaynaklarını eser ve hizmet üretmek için kullandığımızda kısa sürede cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanları beşe, ona katlayan işler gerçekleştirdiğimize şahit olduk. Eğitimde bunu yaptık. Sağlıkta bunu yaptık. Ulaşımda bunu yaptık. Adalette bunu yaptık. Emniyette bunu yaptık. Dış politikada bunu yaptık. Tarımda bunu yaptık. Ve bunu yapmaya da devam ediyoruz. Kadınlarımızın toplumda, çalışmada, siyasette, evde ve hayatın her alanında haklarını adilce kullanabildiklerinde ülkeye ne kadar büyük katkıları olabileceği de bu dönemin kazanımlarından biridir. Ne zihnen, ne kalben bu gelişmeleri içselleştiremediği halde sırf demokratik görünmek, her kesime açık olduğu intibaını vermek için kürsülerde atıp tutanların kendilerini azıcık rahat hissettikleri anda gerçek yüzlerini nasıl ortaya döktüklerinin örneklerini en iyi sizler biliyorsunuz. Kadınların sadece inançlarına değil bizatihi varlıklarına saygı duymayanlar, onları istismar edecek bir meta olarak görenler hangi süslü kavramların arkasına sığınırlarsa sığınsınlar bu süfli taraflarını açığa vurmaktan kurtulamıyorlar. Ülkenin güya ikinci büyük partisinin kendi içinde yaşanan, çoğunun da mağduru kadın olan onca taciz, tecavüz, arsızlık, hırsızlık vakasını ısrarla görmezden, duymazdan gelmesi en başta kadınlara karşı yapılmış bir saygısızlıktır. Allah göstermesin bu skandallardan herhangi biri bizim partimizde yaşanmış olsaydı maruz kalacağımız ithamların şiddetini tahayyül bile etmek istemiyorum. Ama öteki partinin mensupları olunca nedense başka zamanlarda bu konularda yeri göğü inleten kesimlerin aklına kadın hakları da gelmiyor, adalet de gelmiyor, haysiyet de gelmiyor, dürüstlük de gelmiyor. Nerede bu kadın dernekleri? Niye bunlar meydana çıkmazlar? Niçin görünmezler? İlla kendi zihniyetlerinden mi

olacak? İnsan olmak yetmiyor mu? Kadın olmak yetmiyor mu? Niçin gitmiyorsunuz adalet saraylarının önlerine. Niçin oralarda görünmüyorsunuz? Görünmezler. Çünkü onların bu noktada cibilliyetleri bozuktur. Başak Cengiz’de bunları gördük. Çıktılar mı ortaya? Çıkmadılar. Çıkmazlar. Neden? Çünkü sulpleri birbirine uymuyor. Bunların derdi insanı, kadını, erdemli davranışları savunmak değil, kendi sapkın ideolojilerine ve kısır çıkarlarına zemin hazırlamaktır. Bunun için Türkiye’de kadınların haklarını, hukuklarını, onurlarını koruma mücadelesinin en büyük ve en samimi savunucusu, destekçisi, geliştiricisi biziz diyoruz. Biz kadın erkek her bireyi Allah için sevdiğimizden, insanlar arasında hiçbir ayrımcılığa, hiçbir zulme, hiçbir adaletsizliğe rıza göstermeyiz. Bugüne kadar olduğu gibi

bundan sonra da 85 milyon vatandaşımızın her birine ülkenin ve devletin tüm imkanlarıyla hizmet etmeyi sürdüreceğiz. KADEM’in bu doğrultuda yürüteceği her çalışmayı desteklemeye memnuniyetle devam edeceğiz.”

(Gamze Erdemir - Mustafa Biçer /İHA)