ABD Başkanlık seçimini Donald Trump'un önde götürmesine hükümetten ilk değerlendirme Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'dan geldi.

Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Bozdağ, ABD'deki başkanlık seçimlerini Donald Trump'un kazanmasının Türkiye- ABD ilişkilerine yansımalarının nasıl olacağının sorulması üzerine seçimlerin öncelikle ABD ve tüm dünya için hayırlı olması temennisinde bulundu.

Başkanlık sonuçlarının ABD halkının bir kararı olduğunu belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

"ABD halkı kimi başkan seçerse Türkiye o başkanla çalışmaya devam edecektir. Çünkü, ABD ile Türkiye ilişkileri devletler arası ilişkilerdir. Ortak çıkarlarımız var, stratejik bir ortaklığımız var. Aramızda pek çok anlaşmalar var, bu çerçevede yürüyen devletler arası ilişkilerdir. Tabii başkanların değişmesi bu ilişkilerde köklü değişiklikler getirmiyor ama farklılıklar getirebilir. Hızlı birtakım işlerin yapılması olabilir. Bazen yavaşlamalar olabilir ama sonuçta özü itibarıyla bizim ilişkilerimiz devletler arası ilişkilerdir. Yeni başkan döneminde de Türkiye-ABD ilişkilerinin daha iyi olmasını temenni ederiz. Beklentimiz odur, bugünden daha ileri noktaya ilişkilerimizi taşıyabilmektir. Yeni başkan bir görevine başlasın, ondan sonra tabii hep beraber neler olacağını göreceğiz."

Seçim kampanyası gözlemi
ABD ziyareti sırasında seçimlerin havasını nasıl gözlemlediğinin sorulması üzerine ise Bozdağ, Clinton'un seçimi kazanması için ABD'de çok ciddi bir kampanya yürütüldüğünü gördüğünü aktardı.

Sanatçılar, sporcular, siyasetçiler, toplumda ne kadar seçkin kesim varsa hepsinin "Clinton kazansın" diye büyük bir yarış içinde olduğunu gözlemlediğini belirten Bozdağ, "Hatta gazeteler, televizyonlar, anketler, hepsi bunu sağlamaya dönük çalışmalar yapıyordu." dedi.

Adalet Bakanı Bozdağ, şunları kaydetti:

"Ben o zaman kendi olduğum yerlerde arkadaşlara şunu söylemiştim; 'Bütün bu çalışmaya bakınca herhalde Clinton'un durumu zayıf ki herkes durumu iyileştirmek için anketçiler, gazeteler, televizyonlar bir yandan sporcular, sanatçılar bir yandan bir kampanya yürütüyor.' Kamuoyuyla paylaşmadım ama etrafımda olanlarla bu yönde bir değerlendirmem oldu. Tabii ben Türkiye'deki seçimleri de başka ülkelerdeki seçimleri de biliyorum, yani halkla buluşmak çok önemli seçimlerde. Halk sizi desteklediğinde siz kazanıyorsunuz. Gazetelerin manşetiyle, anketlerle, televizyonlarla seçim kazanan kimse yok. Sonuçta oyu halk veriyor. Benim gördüğüm seçim stratejisi olarak Amerikan halkı kendi iradesinin yönlendirilmesine 'hayır' dedi diye düşünüyorum."

"Amerikan halkı kendi iradesinin yönlendirilmesine 'hayır' dedi"
Bozdağ, "Gazete manşetiyle, anketlerle, televizyonlarla seçim kazanan kimse yok. Sonuçta oyu halk veriyor. Benim gördüğüm seçim stratejisi olarak Amerikan halkı kendi iradesinin yönlendirilmesine 'hayır' dedi diye düşünüyorum." dedi.

Bazı HDP milletvekillerinin tutuklanması
"Özellikle HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasının ardından AB ülkeleri bir anda Türkiye'ye yönelik eleştirilerini artırdı. HDP'li vekillerle ilgili tutuklama kararlarının ardındaki gerçek nedir ve Türkiye bu durumu AB'ye yeterince anlatamıyor mu?" sorusu üzerine, Bozdağ, TBMM'nin 154 milletvekili hakkında 810 dosyada dokunulmazlıkların kaldırılmasına 20 Mayıs 2016'da karar verdiğini hatırlattı.

Bozdağ, dokunulmazlığın kaldırılmasının, Anayasa'nın 83. maddesinin birinci fıkrasındaki dokunulmazlıkla ilgili hükümlerin kaldırılması anlamına geldiğini ifade ederek, dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekillerine uygulanacak hukukun, vatandaşlara uygulanan hukukla aynı olduğunu söyledi.

Bozdağ, HDP Eş Genel Başkanları'nın, milletvekillerinin "İfade vermeye gitmeyeceğiz." diye açıklama yaptıklarını, davetiye çıkarılmasına rağmen gitmediklerini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Böyle bir durumda hukukun elinde başka bir seçenek var mı? Ya hukuku tanımamalarına, yargıya meydan okumalarına rıza göstereceksiniz ya devlet olarak devletin hukukunu tanımamalarını sineye çekeceksiniz ya da hukukun gereği neyse onu yapacaksınız. Türkiye hukuk devleti, herkes kanun önünde eşit. Dolayısıyla kanun sıradan bir vatandaşa nasıl uygulanıyorsa, dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekiline de aynı şekilde uygulanır. Burada Cumhuriyet savcılarının yaptığı şey, kanunu uygulamaktan ibarettir. Yanlış olan şey kanunun uygulanmasına direnmektir ve HDP'li milletvekillerinin yaptıklarıdır. Dolayısıyla yapılan iş hukuka uygun hareket etmektir. Daha başka bir ifadeyle hukuku, yargıyı tanımayana hukukun da yargının da bir anlamda 'Ben buradayım.' demesidir. Bu, hukuk devletinin olmazsa olmaz gereğidir. Eğer arkasında ya da elinde gücü olanlar mahkemeleri, hukuku tanımazsa, orada hukuk devletinden bahsedemezsiniz. Türkiye hukuk devletiyse, hukuk herkese eşit uygulanmak zorundadır, yapılan şey de budur. Burada eleştirilecek bir şey yok yargı açısından."

"Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından, 154 milletvekili hakkında 810 fezleke var demiştiniz. Şu ana kadar hangi partiden kaç milletvekili ifade vermeye gitti?" şeklindeki soru üzerine Bozdağ, burada iyi niyetli bir duruşun söz konusu olmadığını belirterek "O nedenle bunlarla ilgili işlemler yapılmıştır. Şu anda HDP'den 15 milletvekiliyle ilgili işlem yapılmış durumda. Bir milletvekili de gelip ifadesini vermiş geçmişte. Ama geri kalan milletvekilleri çağrı yapıldığı halde onlar henüz ifade vermeye gitmemişlerdir. Onlara da çağrıda bulunuyorum, lütfen gidin savcılara veya mahkeme çağırdıysa, mahkemeye ifade verin, onların sorularını cevaplandırın. Türkiye'yi yeni bir olumsuzlukla karşı karşıya bırakmayın. Bizim tavsiyemiz, hukukun işlemesine yardımcı olun, yargıya yardımcı olun." diye konuştu.

"Yargıya müdahale ediyor"
Esas eleştirilmesi gerekenin, "demokrasiye, hukuk devletine inandığını" söyleyenlerin, hukuka ve yargıya meydan okuyarak ifade vermeye gitmeme konusunda direnmesi olduğunu ifade eden Bozdağ, CHP ve AB üyesi ülkelerin büyükelçilerinin yaptıklarının kabul edilemez olduğunu bildirdi.

Bozdağ, CHP'nin dokunulmazlıkların kaldırılması için yapılan Anayasa değişikliğine oy verdiğini hatırlatarak, "Kalkınca ne olacaktı? Bunlar olacaktı. Bunları bilerek oy verdin mi? Oy verdin. O zaman ifadeye gitmeyen, yargıyı, hukuku tanımayanlara yargının hukuku uygulaması karşısında yapılması gereken nedir? Elbette, hukuktan yana tavır koymaktır. Ancak CHP ne yaptı? Gitti yargıyı tanımayanlardan yana tavır koydu." diye konuştu.

CHP Genel Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, milletvekillerinin, MHP'lilerin, AK Parti'lilerin ifade verdiğini anımsatan Bozdağ, dokunulmazlığı kalkan bütün milletvekilleri ifade vermesine rağmen HDP'lilerin gitmediğine dikkat çekti. Bakan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Herkes hukuku tanırken, hukuka saygı duyarken, gidip hukukun işlemesine yardımcı olurken, 'HDP'lilerin ayrıcalığı nedir, niye hukuk tanımazlık yapıyorsunuz' diye söylüyor mu? Söylemiyor. Ama onun ötesinde yargıya müdahale ediyor. Aynı şeyi AB üyesi ülkelerin büyükelçileri de yapıyor. Dün HDP'nin grup toplantısına bazı ülkelerin büyükelçileri giderek bu saygısızlığı yaptılar. Türkiye'nin içişlerine, yargısına müdahaleye cüret ettiler. Hiç kimse, ne CHP Genel Başkanı ne başka bir parti ne Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyükelçileri ne de bir başkası Türk yargısına emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Türkiye'nin yargısı, AB üyesi ülkelerin yargıları gibi bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Dışarıdan hiçbir müdahaleye açık değildir. Tamamen bağımsız ve tarafsız bir şekilde... Biz, AB ülkelerinde yürüyen yargılamalara müdahale ediyor muyuz? Etmiyoruz. Onların da Türkiye'nin yürüyen yargılamalarına müdahale etme hakkı yoktur, CHP'nin de yoktur, başka bir partinin de yoktur."

"Teröre desteklerini somut şekilde ortaya koydular"
Bozdağ, büyükelçilerin bu tavırlarıyla teröre nasıl destek verdiklerini somut bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, bugüne kadar AB üyesi ülkelerin, Türkiye'nin aleyhine gerçekleştirilen hiçbir terör faaliyetinde, HDP'li milletvekillerine hukukun eşit uygulanmasında ortaya koydukları tavrı sergilemediklerini vurguladı.

"Gar saldırısı oldu, vatandaşlarımız hayatını kaybetti. Büyükelçiler bir araya gelip olağanüstü toplantı yaptı mı? Merasim Sokak'ta canlı bomba oldu, hiç bir araya gelip toplantı yaptılar mı, teröre karşı bildiri yayımladılar mı?" diye soran Bozdağ, bunların olmadığını söyledi.

Gaziantep'de 29'u çocuk 56 vatandaşın şehit edildiğini hatırlatan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

"Bu büyükelçiler hiç bir araya gelip de 'Ne oluyor' diye teröre karşı Türkiye'nin yanında olduklarını gösteren bir bildiri yayınlayıp, dayanışma gösterdiler mi? Yok. Ne zaman varlar? Güneydoğu'da terör örgütü hendeğin arkasından askeri, polisi şehit etmek için ateş açtığında, bomba, roket attığında, hendeğin arkasındaki teröristlere sahip çıkmak için oralara gittiler. Bazıları gittiler, onlara destek oldu. Avrupa'dan milletvekilleri, bazı sivil toplum örgüt temsilcileri geldi ve AB'nin komisyonlarından gelen ziyaretçiler oldu. Hep gittiler terör örgütünün temsilcileriyle ve onlara yakın olanlarla görüştüler. Onlara destek verdiklerini gördük. Evlerinden, yurtlarından edinen vatandaşların yanında yer aldılar mı? Almadılar. Şehit olan askerin, polisin, korucuların yanında yer aldılar mı? Onu da almadıklarını gördük."

"Terör örgütlerinin hepsi cirit atıyor Avrupa'da"
Bakan Bozdağ, söz konusu ülkelerin göstermelik söylemlerinin bulunduğunu ancak neticenin sıfır olduğunu vurgulayarak, "Aldığımız mesafe yok, terör örgütlerinin hepsi cirit atıyor Avrupa'da. Bize ifade hürriyetinden bahsediyorlar, Türkiye'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı, Almanya'daki vatandaşlarına video konferans yoluyla hitap etmek istiyor, Almanya'nın ise koruma teşkilatı getirip yasak koyuyor." ifadesini kullandı.

Buna karşılık bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşılarından birinin video konferans yöntemiyle Almanya'da hitap ettiğini hatırlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

"Peki, bu Almanya'da yasa koyan, teşkilat, mahkeme, terör örgütünün elebaşı konuşurken niye bu yasağı koymuyor? Türkiye'nin Cumhurbaşkanına yaptıkları muameleye bakın, bir eli kanlı terör örgütünün elebaşına yaptıkları muameleye bakın. Ondan sonra da kalkıp, 'İfade hürriyeti' diyorlar. Ya sen bir ülkenin cumhurbaşkanının konuşmasına tahammül edemiyorsun, onun konuşmasına izin vermiyorsun, sonra da Türkiye'den giden gazetecileri alıp yanında fotoğraf çektiriyorsun. Çok net, Türkiye'nin aleyhine kim çalışıyorsa Almanya'nın doğal müttefiki, Türkiye'nin aleyhine kim çalışıyorsa, AB ülkelerine bakıyorsunuz, bazı ülkelerin doğal müttefiki, ona her türlü korumayı veriyorlar, saraylarda ağırlıyorlar, cumhurbaşkanları kabul ediyor. Bunun mesajı nedir? Mesajı şudur: Sizin aleyhinize kim çalışıyorsa bizim başımızın üzerinde yeri vardır, cumhurbaşkanı dahil en üst düzeyde bizde kabul görür. Şimdi gazetecilikle ilgili değerlendirme yapıyorlar, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın yanında Can Dündar'ın duruşuna bir bakın, Almanya'nın Cumhurbaşkanı'nın yanında duruşuna bir bakın. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na, Türkiye'nin hükümetine, Türkiye devletine, anayasal düzenine karşı yaptıklarına bir bakın, şimdi Almanya'da yaptıklarına bir bakın. Türkiye'de yaptıklarının milyonda birini Almanya'da bir yapsın bakalım, yapabiliyor mu?"

"Çifte standardı bir tarafa bırakın"
Tüm bunların herkesin gözünün önünde gerçekleştiğine işaret eden Bakan Bozdağ, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Çok net ve açık bir şekilde diyoruz ki çifte standardı bir tarafa bırakın. Türkiye müstemleke bir ülke değildir, büyükelçiler falan yere, filan yere gitmiş bunun bizim açımızdan pek fazla bir kıymeti yoktur. Biz yaptığımız işin doğru olduğuna inanıyoruz ve talimatı milletimizden her konuda alırız, anayasamızdan, yasalarımızdan alırız. Anayasa ve yasalarımız ne diyorsa, milletimiz ne diyorsa biz onun gereği yolumuzu yürürüz. Büyükelçilerin veya başka devletlerin Türkiye'ye dönük birtakım, Türkiye zayıf düşsün, kriz ve kaosa girsin, kabulü üzerine inşa edilmiş politikalarına bizim kapılarımız sonuna kadar kapalıdır. Onlar neyi görüyorsa, biz daha fazlasını görüyoruz, onlar ne biliyorsa biz daha fazlasını biliyoruz. Hangi hesabı yapıyorlarsa, o hesabı, hangi metin üzerine inşa ettiklerini görüyoruz. Türkiye kirli ve karanlık hiçbir hesabın Türkiye üzerinde tutmasına asla izin vermeyecektir. Bu büyükelçilere de bundan sonra terör örgütleri lehine ve terör örgütünün değirmenine su taşıyanlar lehine toplantı, gösteri ve dayanışma yapmamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü bunu yapmak onların haddi değil, bu onları güçlendirmez ancak onların itibarlarına, gücüne zarar verir, belki terör örgütü nezdindeki itibarlarını artırabilir ama Türk halkı ve Türkiye devleti nezdindeki güçlerine ve itibarlarına da zarar verir ve Türkiye buna izin vermez."

"Terör estirenlere en büyük desteği CHP veriyor"
"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun son açıklamalarında ve CHP Parti Meclisi'nin bildirisinde, AK Parti'ye yönelik, terör örgütleri FETÖ, DEAŞ ve PKK'ya yardım ve yataklık suçlamaları yer alıyor. Türkiye'nin içinden geçtiği dönem dikkate alındığında Kılıçdaroğlu, neyi amaçlıyor?" şeklindeki soruya Bakan Bozdağ, şu yanıtı verdi:

"CHP'nin izlediği tavrı ben anlamakta zorlanıyorum. Atatürk mezarıdan kalksa, İnönü mezarından kalksa CHP'nin PKK'nın değirmenine su taşıdığını görse, Fetullahçı Terör Örgütü'nün avukatlığını yaptığını görse acaba ne derdi? Merak ediyorum. 'Atatürk'ün kurduğu partiyiz, Cumhuriyeti kuran partiyiz' diyorlar, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e düşman, bu milletin birliğine, dirliğine düşman, Türkiye'nin her yerinde terör estirenlere en büyük desteği CHP veriyor. Adete onların sözcülüğünü yapıyor. Ben buradan CHP'ye oy veren, gerçekten teröre samimi olarak karşı duran, bu ülkenin birliğinden, dirliğinden yana olan herkese sesleniyorum, Allah aşkına CHP'nin Sayın Genel Başkanı ve sözcülerinin açıklamalarıyla HDP'nin açıklamaları arasında, Kandil'in açıklamaları arasında, açıklayanlar dışında bir fark var mı? Baksınlar görsünler. CHP, kendisine oy verenlerin sözcülüğünü mü yapıyor, yoksa PKK'nın sözcülüğünü mü yapıyor? Atatürk'ün koyduğu istikamette mi siyaset yapıyor, yoksa FETÖ'nün koyduğu istikamette mi siyaset yapıyor? İnönü'nün belirlediği ilkeler doğrultusunda mı yolunda yürüyor, yoksa baktığınızda Türkiye'ye zarar veren, aynen AB ülkesi büyükelçilerinin yaptığı gibi Türkiye'ye kim zarar veriyorsa onların yanında, arkasında, önünde mi durmuştur? Hepsine bakın, bunu çok net göreceksiniz."

Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sayın Kılıçdaroğlu'nun yapmış olduğu bildiriye, ben baktığım zaman bu bildiriyi PKK mı hazırladı, yoksa FETÖ-PKK iş birliği ile mi hazırlandı, yoksa üçü beraber mi, CHP beraber oturup mu hazırladı anlamış değilim. Onların söylediklerini dile getiriyor. Bir nevi onların dediklerini yapıyor. Yargıya da talimat veriyor, 'şunu şunu derhal yapın, yerine getirin.' Türk yargısını, CHP'nin emir eri zannediyor. Bir yandan yargı bağımsız olsun deniyor, diğer yandan yargıya talimatlar veriliyor. Anayasaya uygun olan kararları, anayasaya aykırıymış çabası içindeler."

"Bu, Türkiye'yi zora sokmak için başlattıkları bir operasyon"
Adalet Bakanı Bozdağ "Bu, uluslararası bir projedir, Türkiye hükümetinin DEAŞ terör örgütüne yardım yaptığını ispatlamak. Özellikle Fetullahçı Terör Örgütü'nün kurucusu ve yöneticisi terörist Fetullah Gülen'in talimatıyla, yargı içerisindeki Fetullahçı teröristlerle, kolluk içindeki teröristlerin işbirliğiyle, bir de yargı kararına bağlayarak aldıkları talimat doğrultusunda Türkiye'yi sıkıştırmak, zora sokmak için başlattıkları bir operasyon." dedi.

Bozdağ, "Avrupa Birliği uzunca bir zamandır Türkiye'nin aleyhine olan her türlü işe biraz daha sıcak bakıyor. Baktığımızda verdiği kararlarda da onu görüyoruz. Türkiye'de hiç mi olumlu, güzel şeyler olmuyor? Buna dair bakıyorsunuz raporlarında, başka yerlerde değerlendirme yapmıyorlar, yer vermiyorlar." diye konuştu.

aa