SİYASET

MHP Lideri Bahçeli: Milliyetçi Hareket Partisi’ne zincir vurmak, kement bağlamak, kelepçe takmak hiçbir alçağın, hiçbir ahlaksızın harcı ve haddi değildir

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,"Rüzgar bekleyen bayrak bizden yanadır. Türklüğün varlığı bizden yanadır. Türk gençliği bizden yanadır. Türkiye bizim yeryüzü cennetimizdir ve sonuna kadar bizden yanadır. Milliyetçi Hareket Partisi’ne zincir vurmak, kement bağlamak, kelepçe takmak hiçbir alçağın, hiçbir ahlaksızın harcı ve haddi değildir."dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu.

MHP Lideri Bahçeli,"Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde cumhurun zafer sancağını el ele verip kaldıracağız.

Bıyığını kesip ayrılanlar varmış, manen aramızda olmayanlarla zaten ilgilenecek değiliz. Hiç olmayanların yokluğundan da şikayet edecek değiliz.

Gönül kervanımıza her gün katılan binlerce Türkiye sevdalısıyla işimize bakıyoruz, önümüze bakıyoruz, yolumuza azimle devam ediyoruz.

Bayağı senaryoların hızımızı kesmesine göz yummayacağız.

Her insanımızı kucaklayacağız ve kardeş bileceğiz.

Her değerimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.

Hiç kimsenin etnik, mezhep, ideolojik ve fikri farklılığına kafa yormayacağız.

Öz dururken kabukla ilgilenmeyeceğiz.

Ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmayacağız.

Sanal ayrımlarla meşgul olmayacağız.

Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine büyük bir aile olduğumuzu hiç aklımızdan çıkarmayacağız.

Ve diyeceğiz ki: “Aziz Milletim Sıra Sende.”"

MHP Lideri Bahçeli'nin grup toplantısı konuşması şu şekilde:

Değerli Milletvekili Arkadaşlarım,

Saygıdeğer Misafirler,

Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Haftalık olağan Meclis Grup Toplantımıza başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, başarılı ve huzurlu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.

Bugünkü toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından takip eden tüm vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda birlik ve dirlik mücadelesi veren tüm kardeşlerimize şükranlarımı sunuyor, en halisane selamlarımı iletiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin hedefleri büyük olduğu kadar, bu hedefleri tahkim ve takviye edecek heves ve heyecanları da büyüktür.

Büyüklük taslamayan, tevazuyu elden bırakmayan bu büyük olma hali; Türk milletini medeniyetler ve milletler mücadelesinin en üstüne çıkarmak, Türkiye’yi de “Lider Ülke” yapmak için gerekli olan manevi ve moral seviyenin, ilham ve inanç sentezinin ilk ve ön şartıdır.

Hamd olsun kaynağımız bereketli, kaderimiz berrak, kalbimiz berkemaldir. Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi bilir.

54 yıllık bir maziye dayanan siyaset ve dava mücadelemizin hiç kimseye, hiçbir güç ve çıkar lobisine diyet borcu yoktur.

Saklayacak, gizleyecek, üzerini örtecek bir açığımız yoktur.

Başımızı eğecek, yüzümüzü kızartacak, gözlerimizi kaçıracak bir yanlışımız, bir mahcubiyetimiz, verilemeyecek bir hesabımız da olmamıştır.

Neysek oyuz, nasılsak öyle görünürüz, göründüğümüz gibi olacak cesaret ve özgüvene fazlasıyla sahibiz.

Bazıları bizi hazmedemez, zira bünyeleri helale alışkın değildir.

Bazıları bizi tanıyamaz, zira onlar gözleri açıkken bile gaflet uykusuna dalan, sonra da ışığın altında bile fark edilmeyenlerdir.

Kaldı ki görmek istemeyen bir göze aydınlığın yararı dokunamayacaktır.

Tutamayacağımız sözü dilimize, veremeyeceğimiz sevgiyi kalbimize, ulaşamayacağımız hedefleri önümüze koymadık, koymaya da niyetimiz yoktur.

Merhum Hocamız Prof.Dr Nurettin Topçu’nun dediği gibi “kin, zaafın ve esaretin mahsulüdür. Muhabbet, bolluk ve rahmet dağarcığıdır.”

Bizim işimiz kin değil muhabbettir; kibir değil mehabettir; nihayet milli ve Muhammedi ahlakı hakkıyla içselleştirip yaşamaktır.

Gündüz vaktinin korkak gecelere, nezih ve serazat bir kalbin zalim bedenlere acıdığını en iyi bilen, en iyi gören Milliyetçi-Ülkücü Hareket’tir.

Toprağına merhamet tohumu serpilmeyen ülkeler, nice fatihlerin matemi olmuştur.

Gönüller arasında karanlık uçurumlar açan anlayışsızlık, katılık, kötülük, sevgi kıtlığı ve bunlardan mülhem insani felaketler merhamet cevherinden mahrumiyetin çok soğuk esintisidir.

Bu esintiye yüreğimizin sıcaklığıyla direniyoruz.

İftira salgınına inancımızın şifasıyla karşılık veriyoruz.

Biz merhameti de biliriz, mertliği de biliriz, mefkûreyi de biliriz, melanet emellerden hesap sormasını da mutlaka biliriz.

Biz bu ülke, bu vatan, bu bayrak uğruna, rahmetle ve hürmetle andığımız hilal kaşlı, kurt bakışlı 3 bin şehit verdik.

Şafağı ağarmayan nice zifiri karanlıkları yendik.

Gideni gelmeyen, ağlayanı gülmeyen, feryadı dinmeyen, hüsranı bitmeyen, ancak imanlı mücadelesi de asla eksilmeyen zulmet dolu senelerde kendi yarasını iyileştiren bir aslan gibi doğrularak kükremesini bildik.

Siyasi seciyemiz, Türklüğe duyulan emsalsiz bir sevdanın potasında eriyerek, yeri gelince sükût gibi münzevi, yeri gelince de çığlık kadar hür oldu.

√ Kendi yatağımızı kendimiz açarak,

√ Kendi akışımızı kendimiz sağlayarak,

√ Önümüze çekilmiş engelleri günbegün aşarak,

√ Birleşecek gövde arayan başka pınarları aramıza katarak Türk-İslam ülküsünün mecrasında tıpkı bir akıncı ruhuyla ilerledik.

Çelme taktılar, tökezledik, ama düşmedik.

Arkamızdan ittiler, sendeledik, ama eğilmedik.

Kuyuya attılar, vakti saati geldiğinde Yusuf olup çıktık.

Mahkûm ettiler, vatan sağ olsun dedik.

Mağdur ettiler, kaderimiz buymuş, Allah bizimledir dedik.

Azığımız ıstırap olsa da yeise kapılmadık.

Bulanık akan suların günü geldiğinde durulacağına inandık.

Gökyüzüne direkleri kuracağımız günleri saydık.

Kurban olduk vatana, kutup yıldızı gibi parladık.

Merhum Faruk Nafiz Çamlıbel’in, “Bizim Memleket” isimli şiiri vatana kurban olanların adeta manzum seslenişidir ve şöyledir:

Orada yaşayan erlerin içi,

Bir yaşta yoğurur derdi, sevinci;

Onlar ki sabansız, tarlasız çiftçi,

Davarsız, kavalsız çoban olurlar.

Başıboş, kırlara salar tayını,

Elinden düşürmez okla yayını;

Ellere bırakır zafer payını,

Memleket yolunda kurban olurlar.

Artık ve asla zafer payını ellere bırakmayacağız.

Hakkımıza sonuna kadar sahip çıkacağız.

Milli haysiyetimizi ve dava onurumuzu çiğnetmeyeceğiz.

Şairin dediği gibi:

Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır,

Külümüzden yükselen duman bizden yanadır,

Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır,

Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır.

Dahası irade bizden yanadır. İstikbal bizden yanadır. İstiklal bizden yanadır.

Yetmez, millet bizden yanadır. Tarih bizden yanadır. Talih bizden yanadır.

Bu da yetmez, elleri nasır tutmuş analar bizden yanadır. Başını niyazla semaya çevirmiş babalar bizden yanadır. Dedeler, nineler, henüz bıyığı terlememiş sabiler bizden yanadır.

Rüzgar bekleyen bayrak bizden yanadır. Türklüğün varlığı bizden yanadır. Türk gençliği bizden yanadır. Türkiye bizim yeryüzü cennetimizdir ve sonuna kadar bizden yanadır.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne zincir vurmak, kement bağlamak, kelepçe takmak hiçbir alçağın, hiçbir ahlaksızın harcı ve haddi değildir.

Sürekli körüklenen karalama kampanyalarının, sürekli gündemde tutulan karanlık senaryoların müellif ve müteahhitlerinin, zamanı geldiğinde hem vallahi, hem billahi burunlarından fitil fitil getireceğimizi de herkes bilmelidir.

Kötüleri ve kötülükleri unutursak kanımız kurusun.

Yok öyle üç kuruşa beş köfte, saman altından su yürütüp saklandıkları deliklerden bağrımıza taş atanların yakasından bizzat büyük Türk milleti tutacaktır.

Millet kendi eserine, sevdasından deliye dönmüş Milliyetçi Hareket Partisi’ne duasıyla, desteğiyle, dev gibi iradesiyle sahip çıkacaktır.

Hiç kimse boşuna hayal kurmasın, boş yere hesap yapmasın.

Milliyetçi Hareket Partisi, içinde milletin olmadığı, milli ve manevi değerlerin yer almadığı hiçbir hedefi kabul etmez, etmeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi, aslını inkâr etmez, etmeyecektir.

Bizi meşgul edip Türkiye üzerinde oyun kuracağını zanneden, siyaseti sokak dedikodusuna çeviren, davamızın iffetine çamur atmaya kalkışan, Bozkurdu çakala boğdurmak için fırsat kollayan ahmaklara, asalaklara, aşağıların da aşağısına yuvarlanmış arsızlara en küçük geri adımımız söz konusu olursa diyorum ki, gök girsin kızıl çıksın.

Hepsine birden de meydan okuyorum.

Etrafımızda dolaşanları görüyoruz. Zehir ve zillet saçanları anbean takip ediyoruz.

Fitne yayan siyasetçileri, sözde gazetecileri, sosyal medya farelerini, ülkeden korkakça kaçmış şerefsizleri, FETÖ’cü hainleri, bölücü mihrakları, dış bağlantılı casusları, köksüzleri, kimliksizleri, millet ve milliyet hasımlarını rezil rüsva etmek için uygun zamanı sabrın gücüyle, Allah’ın inayetiyle, milletimizin metanetiyle bekliyoruz.

Bize kan sıçratmak isteyenlerin alayının elinde, yüzünde yakasında ve vicdanında şehitlerimizin kanı vardır.

Şeytanın uşaklarına milletin evlatları yenilmeyecektir.

Operasyon piyonlarına teslim bayrağı çekecek bir korkak aramızda yoktur.

Emperyalizmin maşalarına Müslüman Türk milleti eyvallah etmeyecektir.

Batılın tuzaklarına hakkın ve haklının yanında duranlar kesinlikle düşmeyecektir.

El mi yaman, bey mi yaman göreceğiz, kötülük saçan Türk düşmanlarının hepsine bir gün sıfıra inmiş temas hattından bakacağız.

İçimize sızmış işbirlikçileri ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen idare-i maslahatçıları da ayrıca ve dikkatle değerlendireceğiz.

Davamızın hisarları ok yağmuruna tutuluyorken, risk almayan, bana ne diyen, kendini ortaya koymayan, ıslık çalıp eli arkasında dolaşan aymazları da tek tek not ediyor, onları unutmayacağımızı buradan kararlılıkla ifade ediyorum.

Vizyonu yetmeyenlerin menzillerinin tükendiği yerde terk etmeleri, hızlı koşanların soluk almak için duraksamaları, hatta farklı etkilerin sonucu değişmeleri, dönüşmeleri, yılmaları, umutsuzluk ve yılgınlığa düşmeleri her zaman mümkündür ve beklenmelidir.

Bu nedenle bize düşen görev, kafa karıştıran, akıl çelen, zihin bulandıran bozuk zihniyetlerin etki alanına girmeden hak bildiğimiz yolda arkamıza bakmadan hızlı adımlarla yürümektir.

İyi günü herkes paylaşır, mühim olan zahmetli dönemlerde bir ve beraber olmaktır.

Konu paye kapmaya, taltif almaya gelince el ovuşturup telaşla öne çıkanlarla, zorlu mücadele dönemlerinde masa altına saklanıp üç maymunu oynayanlarla işimiz olamaz, ortak geleceğimiz olamaz, kalbimiz bir atamaz, atmayacaktır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Özellikle hatırlatmak isterim ki, Türkiye’ye ve Türk milletine kalkan elleri kırmak, saldırıları engellemek, gerekirse canımızı feda etmek bizim için şeref bahsidir

Üç hilal, ecdadın yadigârı, ezilenlerin yareni, hakkı yenmişlerin yarı, milli birlik ve kardeşliğin yaldızıdır.

Üç hilalin ışığı al bayrağın ışığıdır.

Bize FETÖ’cüler saldırıyormuş, saldırsınlar.

Bize PKK’lılar saldırıyormuş, saldırsınlar.

Zillet ittifakı ağız birliği etmiş, iftiralarını kusuyormuş, varsın yapsınlar.

Bize Türk ve Türkiye düşmanları saldırıyormuş, bırakın aynen devam etsinler.

Bizim tarafımız belli, istikametimiz sıratı müstakimdir.

Himaye edenimiz Allah, destekçimiz büyük Türk milletidir.

Açık hesap 14 Mayıs 2023 tarihinde sandıkta görülecektir.

Partimizin zor durumda olduğunu gün aşırı söyleyen çapulcular vardı.

Millet ve vatan uğruna kendi bindiği gemiyi denizin ortasında yakacak kadar kaygıyı ve korkuyu yenmiş bir davanın mensuplarını elinde kibrit kutusuyla tehdit etmeye çalışan densizler ve denyolar vardı.

Ağızlarından salyalar aka aka istifa edip gidenlerden bahsediyorlardı.

Oyumuzun düştüğünü iddia ediyorlardı.

Bir yalana bin yalan ekleyip algı operasyonlarıyla üzerimize geliyorlardı.

Türklüğün anayasadan çıkarılmasına hazırlık yapan, PKK’ya mütareke çağrısını silahlara veda kisvesiyle açıklayan, Türkiye’yi zalimlerin kafesine hapsetmek için tertip içinde olan ne kadar kokuşmuş zihniyet sahibi ve ar damarı çatlamış siyasetçi varsa Cumhur İttifakı’nın zayıfladığını, kan kaybettiğini koro halinde söylüyordu.

Ömer Hayyam diyordu ki;

Felek ne denli cömert aşağılık insanlara!

Han hamam, dolap değirmen hep onlara.

Kendini satmayan adama ekmek yok;

Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!

Bu cürüm ve müfteri güruhuna gerçekten de yuh olsun, yazıklar olsun, bu vatanın ekmeğini yiyip de Türk düşmanlarının vaatlerine kendini satanlara da her şey haram olsun.

Sanıyorum bunların hepsi Amasya’yı görmüştür. Tahmin ediyorum Amasya’dan ders almışlardır. Herhalde Amasya’daki heybetten küçük dillerini yutmuşlardır.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne kucak açan onbinlerce vatandaşımızın muazzam coşkusuna cümle alem şahit olmuştur.

Amasya Genelgesi’nin ruhuyla birleşip bütünleşen Milliyetçi Hareket Partisi zillete düşenleri yine şaşırtmış ve ters köşeye yatırmıştır.

Vaktimiz olsa şerefin ne demek olduğunu hece hece anlatırdım, ancak kaybettikleri bir değerin ne olduğunu dinlemenin bunlara oldukça ağır geleceğinin de farkındayım.

Kiralık anket şirketleri Amasya’ya baktınız mı?

MHP’yi sosyal medya kumpaslarıyla infaza kalkışan namussuzlar Amasya’nın şahlanışını izlediniz mi?

Henüz yeni başlıyoruz, alayınızı birden çılgına döndüreceğiz.

14 Mayıs 2023 tarihine kadar konuşacaklarını konuşsunlar, sonra sıra Türk milletine gelecektir.

Diyorum ki, “Aziz Milletim Sıra Sende”

Varlığına sahip çıkmak için sıra sende.

Onuruna sahip çıkmak sıra sende.

“Aziz Milletim Sıra Sende.”

İstiklaline ve istikbaline destek olmak için sıra sende.

Hakkına, hukukuna ve haysiyetine sahip çıkmak için sıra sende.

15 Temmuz gecesi Ankara’yı bombalayan FETÖ’cülerden, emzikli bebeklere kurşun sıkan PKK’lılardan ve bunlarla yol yürüyen zillet ittifakından hesap sormak için sıra sende. Yetki sende. Ruhsat sende. Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı da seninle.

“Aziz Milletim Sıra Sende.”

Huzurlu bir gelecek için sıra sende.

Lider Ülke Türkiye’yi inşa etmek için sıra sende.

Türk ve Türkiye Yüzyılının sayfasını açmak için söz ve sıra sende.

Türklüğün sosyo-kültürel yükselişinin binlerce yıllık kazanımlarını; millet olmanın kolektif kuvvet ve dayanışmasını zayıflatarak,

√ Milletten kabileye,

√ Cemiyetten cemaate,

√ Üst kimlikten alt kimliğe,

√ Millilikten yerelliğe,

√Toplumsallıktan yalnızlığa,

√ Birlik olmaktan bireyselliğe dönüştürecek tarihi bir yanlışa hizmet eden zillet ittifakını sandığa gömmek için “Aziz Milletim Sıra Sende.”

CHP’sinden İP’ine ve zilletin diğer tüm paydaşı olan partilere varıncaya kadar tavsiyem şudur: Hepinizin arıza sinyali yanıyor, ne sanayiye gitmek ne de sandığı sabote etmeye kalkışmak hiç birinizi kurtarmaya yetmeyecektir.

Cumhur İttifakı sefil gayelere müsaade etmeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi milletiyle bir ve beraber olacak zillet ittifakını siyaset çöplüğüne yollayacaktır.

“Aziz Milletim Sıra Sende” temalı Amasya Açık Hava Toplantımıza katılan bütün vatandaşlarıma, bütün dava arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum.

Parti teşkilatlarımızın değerleri yöneticilerini hassaten kutluyor, başarılar diliyorum.

Açık hava toplantılarımıza kararlılıkla devam edeceğimizi de buradan bir kez daha duyuruyorum.

5 Şubat 2023 Pazar günü bu kez Tekirdağ’da olacağız ve bu ilimizde vatandaşlarımızla hasret gidereceğiz.

Ve tekraren diyorum ki:

İnandık, başaracağız.

Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde cumhurun zafer sancağını el ele verip kaldıracağız.

Bıyığını kesip ayrılanlar varmış, manen aramızda olmayanlarla zaten ilgilenecek değiliz. Hiç olmayanların yokluğundan da şikayet edecek değiliz.

Gönül kervanımıza her gün katılan binlerce Türkiye sevdalısıyla işimize bakıyoruz, önümüze bakıyoruz, yolumuza azimle devam ediyoruz.

Bayağı senaryoların hızımızı kesmesine göz yummayacağız.

Her insanımızı kucaklayacağız ve kardeş bileceğiz.

Her değerimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.

Hiç kimsenin etnik, mezhep, ideolojik ve fikri farklılığına kafa yormayacağız.

Öz dururken kabukla ilgilenmeyeceğiz.

Ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmayacağız.

Sanal ayrımlarla meşgul olmayacağız.

Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine büyük bir aile olduğumuzu hiç aklımızdan çıkarmayacağız.

Ve diyeceğiz ki: “Aziz Milletim Sıra Sende.”

Şer cephesinde buluşan müfteri ve münafıkları da buradan uyarıyorum:

Damarımıza basanlarla, kurumsal kimliğimize organize şekilde saldırı yapanlarla yerin yedi kat dibine inseler de hesaplaşacağız, gözlerinin içine baka baka, hukukun imkanlarını sonuna kadar kullanarak layık oldukları akıbetle buluşturacağız.

Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe devletimizi ve milletimizi hiç kimse bozguna uğratamayacaktır.

Teminat Türk milletidir.

Teminat Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

Teminat Cumhur İttifakı’dır.

Bu duruş ve inanışımıza itiraz eden kim varsa buyursun karşımıza geçsin, hepsinin boynunun ölçüsünü tek başımıza almasını da biliriz.

Muhterem Arkadaşlarım,

Cumhuriyet’in yeni yüzyılını umutla karşılayacağız.

Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünü iftiharla kutlayıp milli iradenin seçim ve tercihiyle Türk ve Türkiye Yüzyılının tertemiz sayfasını açacağız.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle de geçmişin muzaffer anılarını geleceğin müstakbel ve müstesna özlemleriyle eklemleyeceğiz.

Biz mevsimlere göre kuruyarak çekilen veya yağışa göre sel olup taşan, dahası bulanan bir nehrin arayışında değil, okyanus gibi haşmetli bir istikbalin peşindeyiz.

Bunu da başarmaya kapasite ve kabiliyet itibariyle yeterli ve yetenekliyiz.

Dünyanın nereye ve nasıl gittiğini bütün aşamalarıyla yorumluyoruz.

Beşeriyetin yaşadığı buhranların kaynağını dikkatle tefrik ve teşhis ediyoruz.

Dünyada oynanan büyük oyunların mahiyetini ve zulüm aktörlerinin gölgeli iç yüzünü açıklıkla görebiliyoruz.

Türkiye’nin dünyadaki stratejik yerini ve jeopolitik mevkiini detaylarıyla anlamlandırıp siyasetimizin eksen ve koordinatlarını fikri zenginliğimizle çiziyoruz.

Türk milletinin gelecekte nerede olması gerektiğini vizyoner bir bakış açısıyla ele alıyor, hedeflerimizi reel politik düzlemde isabetle tayin ediyoruz.

Ülkemiz ve milletimiz için hedeflerimiz nelerdir ve bunu nasıl başaracağız? Sorusuna sürekli cevaplar arıyor, düşünce temelinde siyaset oluşturuyoruz.

Bugün hepimizin öncelikli görevi; dünyada yaşanan gelişmeleri kavramak, insanlığın ortak kaderine ilişkin sorunları çözecek, Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazları aşacak, zarar gören kardeşliğimizi onaracak siyaset anlayışını ortaya koymaktan geçmektedir.

Türk siyaseti ve siyasetçisi, bu birikimlerin ışığında ülke kaynaklarını en iyi ve en verimli bir şekilde kullanarak ülkesini geleceğe hazırlayıp taşımakla mükelleftir. Ve partimiz buna hazırdır.

Bildiğiniz gibi milliyetçilik millet olma halinin şuurla kavranması ve savunulmasıdır.

Bir millete mensup olmak başkadır. Bu mensubiyetin devamını şuurla benimsemek başkadır.

Ancak millet yalnızca sosyo-kültürel bir toplumsal uzlaşma alanı değil aynı zamanda politik bir uzlaşmanın da sonucudur.

Bilhassa demokratik milli devletlerde, toplumun ortak veya benzer taleplerle ortalama politik bir uzlaşma arayışının sonuca ulaşabilmesi için,

√ İnsanın nasıl yaşayacağı,

√ Ailesini nasıl geçindireceği,

√ Nasıl yönetileceği,

√ Hangi hakları talep edeceği,

√ Ve bunları kendisine kimin ve nasıl ulaştıracağı gibi haklı soruların cevap bulması zaruridir.

Bu açıdan millet birliğini bozan yalnızca dilde, inançta, ülküde ayrışma değil, nasıl yönetileceği ve hangi hakları isteyeceği konusunda karar verememiş toplumların yaşadıkları gelgitler ve tereddütlerdir.

Bir siyasi parti olarak bizden beklenen görev ve fonksiyonlardan biri ve belki de en önemlisi bu tereddütleri gidermektir.

Bu nedenle "biz" merkezli bir anlayışın temsilcisi olan milliyetçiliğin "ben" ile olan bağlantısını dikkate alarak "ben ve biz" arasında hassas bir denge oluşturmalıyız.

Milliyetçiliğin anlamı olan "biz" sayısız "ben"lerden oluştuğuna göre vatandaşlarımızın sorunlarını çözerek milletimizin de sorunlarını çözecek, millet eksenli ve insan odaklı bir siyaset gelişimini daha da güçlendireceğiz.

Bu durumda, insanın yaşadığı her sorunun siyasetimizin de ilgi ve çözüm sahasına gireceğini asla unutmayacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi Cumhuriyet’in yeni yüzyılına, mazisi 1,5 asra ulaşan fikri derinliğiyle, 54 yıllık siyasi mücadelesinden damıttığı tecrübesiyle hazırdır, nazırdır, nazımdır, köklerinden kopmadan yenilenmeden yanadır.

Yeni yüzyılın eşiğinde oyalanmaya hakkımız yoktur.

Zaman kaybına tahammülümüz yoktur.

Tarihi akışın gerisinde kalmaya, zamanın tozunu yutmaya, milletler mücadelesinde ezilmeye hiç ama hiç niyetimiz yoktur.

Bu nedenle Cumhur İttifakı milletinin ve ülkesinin hizmetkârıdır, yeni yüzyıla Türk mührünü vurmaya yeminlidir.

Aslına bakılırsa zillet ittifakının karın ağrısı da budur.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına birden bire seslerini yükseltmeleri, itiraz ve tepkilerini yoğunlaştırmaları bir defa milletimizin umutlarını küllemek ve kündeye getirmektir.

Bu beyhude çabanın sonu ve sonucu elbette hüsrandır.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı bal gibi, buz gibi yasaya uygundur, anayasa uygundur, ahlaken ve hukuken de meşrudur.

16 Nisan 2017 tarihli Halkoylamasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiştir.

Yeni sistemle birlikte, Cumhurbaşkanlığı makamının “anayasal statüsü” değişmiş; tarafsız, yetkisiz ve sorumsuz özelliğinden partili, yürütmede tek yetkili ve tam sorumlu hale dönüşmüştür.

Bir bakıma bu yeni yönetim modeli nevi şahsına münhasır bir başkanlık sistemidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde bir dönem yetkilerini kullanan Cumhurbaşkanı’nın tekrar aday olamayacağını iddia etmek, hukuken geçersiz, siyaseten ağır kusurdur.

Bu vaziyet yeni sistemin doğasına ve işleyiş mantığına tamamen aykırıdır.

Değişiklik teklifine ilişkin Anayasa Komisyon Raporu’nda açıkça ifade edildiği üzere, iki defa seçilme kuralı yeni sistemde bu yetki ve sorumluluklara sahip Cumhurbaşkanı için iki defa seçilme şeklinde anlaşılmalıdır. Ve doğrusu da budur.

Cumhurbaşkanı Seçimi tek başına değil Milletvekili Genel Seçimiyle “birlikte” yapılmaktadır.

Cumhurbaşkanı’nın iki defa seçilme kuralı “birlikte seçim usulü” göz önünde bulundurularak yorumlanmalıdır.

Nitekim Anayasa değişikliği hakkında 6771 sayılı Kanun’un 18. maddesinin b) fıkrasına göre, “101 ve 102’nci maddelerde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte yürürlüğe girer”. hükmü amirdir.

İlk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvim, 30 Nisan 2018 tarihinde işlemeye başlamış ve yeni sisteme göre ilk birlikte seçim 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşmiştir.

Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçim dönemi, seçim döneminin başlangıcı ve seçimlerin tamamlanması” kenar başlıklı 3. maddesinde, “Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır. Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev sürelerinin dolmasından önceki son Pazar günü oy verme günüdür. Görev süresi, birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirlenir.” hükmü yer almaktadır.

Bu düzenleme kapsamında Cumhurbaşkanı’nın görev süresi birlikte yapılan seçimlere göre belirlenmelidir.

Cumhurbaşkanı’nın adaylığı ve seçimini düzenleyen 101. madde içinde bazı ifadeler aynı kalsa da yeni bir kanun maddesi niteliği kazanmıştır.

Madde içinde “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” ifadesi aynen kalsa da, bu yeni madde içinde Cumhurbaşkanı ibaresi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde görev üstlenen “Cumhurbaşkanı” anlamı kazanmıştır.

Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı’nın adaylık ve seçimi” kenar başlıklı 101. maddesinin 2. fıkrasına göre “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” denilmektedir.

Dar ve lafzi yorum yapanlar bu hükümden hareketle, görevdeki Cumhurbaşkanı’mızın biri Parlamenter Sistem diğeri de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde iki kez seçildiğini, yeniden aday olamayacağını maksatlı ve mesnetsiz şekilde ileri sürmektedirler.

Anayasal hükümlerin yorumlanmasında lafzi yorum kuşkusuz eksik ve yetersizdir.

Kaldı ki Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.” ifadesi malumlarınızdır.

Lafzi yorumdan hareket edildiğinde “yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak” temel hakların sınırlanabileceği sonucuna varılacaktır.

Ne var ki Anayasa Mahkemesi sistematik ve amaçsal yorum yöntemini izleyerek, ilgili maddede sınırlama sebebi olmayan maddelerinde sınırlanabileceğini kabul etmektedir.

Hukuk kaidelerinde bir ibareye anlam verirken, tek başına o ibarenin yer aldığı kuralın lafzına bakılamayacaktır.

Hukuki belirlilik ilkesi gereğince, bir ibarenin anlamı hukuk düzeni içinde diğer kurallarla birlikte bütüncül yorumuyla açıklanmalıdır.

Adaylık hakkı seçilme hakkının bir parçasıdır.

Özgürlük lehine geniş sınırlama için dar yorum esastır.

Cumhurbaşkanı’nın adaylığına ilişkin düzenlemeyi dar ve indirgemeci yorumlayanlar sınırlamaları çarpık ve geniş yorumlamaya çalışmaktadır.

Dolayısıyla sistematik ve amaçsal yorum gereğince iki defa seçilme kuralını yeni sistem içinde iki defa Cumhurbaşkanı seçilmek olduğu çok açık ve belgelidir.

Anayasa’daki iki defa seçilme kuralı yeni sistemde bu yetki ve sorumluluklara sahip Cumhurbaşkanı için iki defa seçilme şeklinde değerlendirilmelidir.

Bu itibarla Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ndeki görev, yetki ve sorumluluklarıyla sadece bir dönem seçilmiştir.

İkinci dönem için Cumhurbaşkanı adaylığı da tartışmasızdır, 14 Mayıs 2023’te milletimizin iradesiyle seçileceğine inancımız ise tamdır.

Vesayetçilerin başını kaldırması boşunadır.

14 Mayıs’ta söz ve sıra milletindir.

Henüz bir Cumhurbaşkanı adayı bile bulamayan zillet ittifakı partilerinin 26 Ocak 2023 tarihli 11’inci toplantısında müştereken Sayın Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkmaları anti demokratik ve gayri hukuki bir hezeyandır.

Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Türk milletinin adayıdır.

Karşı çıkanlar küresel güçlerdir.

Mukaddesatımıza diş bileyen haçlı yanaşmalarıdır.

Küresel medya Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığına muhaliftir.

Türk ve Türkiye düşmanları cephe almışlardır.

Varsın çıkarcılar güç birliği yapsınlar, varsın hainler işbirliği yapsınlar, varsın zalimler emel birliği yapsınlar, biz Cumhur İttifakı olarak hepsinin bileğini bükeriz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın tekrar seçilmesi için geceyi gündüze katacağız.

İstiyorlar ki, güdülen, kukla gibi oynatılan ve kontrol edilebilen bir Cumhurbaşkanı olsun.

Diliyorlar ki, milli haklarımızı yok saymış bir Cumhurbaşkanı olsun.

Bekliyorlar ki, sesini kısan, boyun eğen, taviz veren, teslim olan bir Cumhurbaşkanı göreve gelsin.

Geçti o günler, bitti o masallar, suyu tersinden akıtmak geldiğimiz bu aşamada imkansızdır.

Millet kararlıdır, iradesine sonuna kadar arka çıkacaktır.

Millet kararlıdır, sevdalılarını yarı yolda bırakmayacaktır.

Söz milletindir, sıra milletindir, zillet ittifakı da sıfırı çekecektir.

Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayıyla uğraşmasın.

FETÖ’nün ve PKK’nın sırtını sıvazlayan İP başkanı kendi işine baksın.

Bizim adayımız belli, kararımız nettir.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan 14 Mayıs 2023’te yeniden ve açık ara farkla seçilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi de milletvekili sayısını beklentilerin hilafına güçlü bir şekilde artıracaktır.

Korkmasınlar, kaçmasınlar, saklanmasınlar, kriz ve kaos peşinde koşmasınlar, sadece ve sadece 14 Mayıs’ı beklesinler, aziz milletimiz zillet ittifakına gününü gösterecek, mandacılığın ve yabancılara kurşun askerlik yapmanın bedelini çok ağır ödetecektir.

Sabrımızı zorlamasınlar, ayranımızı kabartmasınlar, konuşursak derinden hiç kimse, hiç birisi kalkamaz yerinden.

Değerli Milletvekilleri,

Zillet ittifakı kaynayan kazan misali kapak tutmuyor.

İttifak ortağı partilere hakim olan panik havası gözlerden kaçmıyor.

13 Şubat’ta Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceklermiş.

Bu gidişle seçimlere bir gün kala da Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını konuşuyor ve tartışıyor olurlarsa hakikaten şaşırmayacağız.

Eğer karar veremiyorlarsa Noter huzuruna çıkıp kurayla adaylarını tespit etmeleri de bir seçenek olarak önlerinde durmaktadır.

Buna akılları yatmıyorsa kısa ve uzun çöp çekilişi yapmak suretiyle zilletin talihli adayını çıkarabilirler.

Bu da olmazsa “o piti piti karamela sepeti” tekerlemesiyle muhtemel adaylarını bularak ilan edebilirler.

Buna yanaşmıyorlarsa, Beyaz Saray’a telefon edip veya bir ulak gönderip Biden’in son talimatını alarak karşımıza çıkarlar.

Zillet ittifakı acizdir, fırsatçıdır, ucuz siyasetçilerin kumkumasıdır.

Dün açıkladıkları “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” sadece göz boyayan, işin özünde Türkiye alerjisini ve millet muhalifliğini netleştiren bir siyaset kofluğudur.

Bugüne kadar paylaşılan, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”ne, “Temel İlkeler ve Hedefler Mutabakatı”na, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi”ne, “Kurumsal Reformlar Raporu”na ve “Seçim Güvenliği Raporu”na yeni bir zillet halkası ilave edilmiştir.

Ortak Politikalar Mutabakat Metni dedikleri ortak ihanet belgesi, yıkım beyannamesidir.

Dün gündeme taşınmış olan bu metin, bölücülüğe verilmiş güvence, Türkiye’yi sistem krizine sürüklemeyi hedefleyen sakat bir adım, milletin huzur ve güvenliğine kast eden sancılı ve ucube bir dayatmadır.

Türk milleti zillet ittifakının sipariş metinlerine katiyen itibar etmeyecektir.

Kervan yürüyecek, Türkiye büyüyecek, Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi gücüne güç ekleyecektir.

Şimdi sıra milletimizdedir.

Şimdi sıra tarihin hükmüyle hareket etmektir.

Değerli Arkadaşlarım,

İsveç ve Danimarka başta olmak üzere Kur’an-ı Kerim’e ve inançlarımıza yönelik yaygın tahrik ve azgın saldırıları nefretle kınıyoruz.

İsveç’in NATO üyeliğini derin dondurucuya alınmasından yanayız.

Buna karşılık Finlandiya’nın kendi özel şartları çerçevesinde NATO üyeliğinin makul olduğu hususunda Sayın Cumhurbaşkanımızla aynı görüşü paylaşıyoruz.

Kitabımıza el uzatan din ve millet düşmanlarına her anlamda kapalı ve karşı olduğumuzu da buradan açıklıyorum.

Geçen hafta dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın İran Büyükelçiliğine yapılan kanlı saldırıyı kınıyor, hayatını kaybeden soydaşımıza Allah’tan rahmet diliyor, can Azerbaycan’ın her zaman yanında olacağımızı belirtiyorum.

Unutulmasın ki, Azerbaycan ne kadar Türk ise güneyi de o kadar Türk’tür ve bizim can beraberimizdir.

Diğer yandan EYT düzenlemesinin yasalaşması konusunda üstümüze düşen katkıyı TBMM Genel Kurulu’nda mutlaka vereceğimizin, bu mağduriyetin sonlanması için her aşamada yapıcı ve destekleyici tavrımızı göstereceğimizin bilinmesini özellikle arzu ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun diyorum.