Konya Ovası ve Tuz Gölü Havzası'nda yer altında zamanla eriyen kalker taşlarının boşluk oluşturması ve zeminin çökmesiyle geniş çaplı ve çapına oranla fazla derinliğe sahip olmayan obruklar oluşuyordu. Son yıllarda oluşan obruklar ise fazla geniş ağızlı olmamakla birlikte 90-95 metre derinliğe kadar ulaşabiliyor.

Sultanhanı ilçesinde kısa zaman aralıklarla oluşan iki obruk da küçük ancak silindir şeklinde oluştu.

Obruklarla ilgili araştırmalar yapan Aksaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatim Elhatip, AA muhabirine, ülkedeki kuraklığın etkilerinin oluşan obruklardan da takip edildiğini söyledi.

"Yer altı sularının artık çok derinlere çekilmiş olmasından kaynaklanıyor"

Obrukları "eski" ve "yeni" olarak adlandırdıklarını belirten Elhatip, şöyle konuştu:

"Eskiden obruklar genelde fazla derin olmaz, çapı geniş olurdu. Huniye benzeyen bir obruk oluşumu söz konusuydu. Son 5 yılda yeni oluşan obruklar eskileri gibi oluşmuyor. Yeryüzünde geniş çaplı bir alan değil, tamamen silindir şeklinde düşüm oluyor. Bu da yer altı sularının artık çok derinlere çekilmiş olmasından kaynaklanıyor. Yer altı sularımız 170-200 metrenin altına indi."

Elhatip, yer altı sularının çok aşağılara indiği için kayaçları kolaylıkla erittiğini, ortaya çıkan boşluklara da toprağın indiğini vurgulayarak, "Eski obruklar geniş çaplı ve 15-20 metrelik derinlikte oluşuyordu. Şimdiki obruklarda 40-50 metrelik bir çap söz konusu, derinlik ise 90-95 metreye kadar ulaşabiliyor. Alan komple silindir şeklinde aşağıya düşüyor. Yani artık obrukların derinliği çapına oranla nispeten daha fazla oluyor." ifadelerini kullandı.

Elhatip, Sultanhanı ilçesinde kısa zaman aralıklarla oluşan küçük obruklarda da aynı durumun söz konusu olduğunu kaydetti.

"Yer altında sanki deniz varmış gibi sürekli çekiyoruz"

Elhatip, tarımsal alanlarda yapılan vahşi sulamada artezyen kuyularındaki suların kontrolsüz bir şekilde çekildiğini, bu durumun ciddi anlamda sıkıntı yarattığını vurguladı.

Yeraltı sularının artık önemli ölçüde aşağıya çekildiğini ve bu çekilmelerin olumsuzluklarının ciddi boyutlara ulaşacağını aktaran Elhatip, şunları kaydetti:

"Artık tarımsal alanlarda vahşi sulamadan vazgeçilmesi gerekiyor. Ürünlere göre damlama sistemleri ve yer altı suyunun miktarına göre bir tarım ürünü seçilmesi gerekiyor. Bir tarım alanını sularken pirinç tarlası sular gibi sulama yapılmaması gerekiyor. Çiftçilerimiz maalesef bu sistemlerden vazgeçemedi. Yer altında sanki deniz varmış gibi sürekli çekiyoruz. Bundan sonraki seviye, yer altı suyunu tamamen kaybetme noktası. Yer altı sularında küresel ısınma noktasında zaten kuraklık etkisi feci şekilde gözüküyor."