Türk Hukuk Enstitüsü Genel Merkezi tarafından geniş katılımlı istişare toplantısı yapılarak, “baro başkanlarının sözde yürüyüş eylemi” ile “baro seçimlerine yönelik” Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması beklenen Avukatlık Kanunu değişikliği hakkında değerlendirmeler yapıldı.

Türk Hukuk Enstitüsünün sosyal medya hesaplarından yapılan açıklama şu şekilde:

AVUKATLIK YASASI VE BARO SEÇİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELERİMİZ

Türk Hukuk Enstitüsü Genel Merkezi tarafından geniş katılımlı istişare toplantısı yapılarak, “baro başkanlarının sözde yürüyüş eylemi” ile “baro seçimlerine yönelik” Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması beklenen Avukatlık Kanunu değişikliği hakkında değerlendirmeler yapılmış ve şu kanaatler ön plana çıkmıştır:

BAZI BAROLAR SİYASALLAŞMIŞTIR

Büyük il baroları, meslek ve meslektaş odaklı düşünceden uzaklaşmış, belli siyasi fikirlerin eline geçmiş, yöneticileri siyasi taassup içine düşmüştür. Barolar, kuruluş amacına aykırı olarak, sanki bir siyasi parti gibi, ya da bir siyasi partinin il başkanlığı gibi hareket etmektedirler.

BAZI BAROLAR TERÖR İLE ARASINA MESAFE KOYAMADIĞI GİBİ TERÖRÜN EMELLERİNE HİZMET EDER HALE GELMİŞTİR

Yine bu barolar “sözde demokrasi” ve “sözde insan hakları” kavramlarına sığınarak teröristlere ve terör sevicilere kol kanat germeye başlamış, hatta bazı barolarda yönetimler bu kişilerin güdümüne ve emrine girmiş ve dolayısıyla bazı barolar terör yuvası haline getirilmiştir. Terör odakları bu sayede barolar üzerinden provokasyonlar denemektedir.

BAZI BAROLAR MEŞRUİYET SORUNU YAŞAMAKTADIR

Son yıllarda terörle mücadelede ciddi mesafe kat eden ülkemizde, terörle mücadelede görevli savcılar ile kolluk güçlerinin, zorunlu müdafilik kapsamında barolardan avukat çağırma hususunda çekinceli hareket ettikleri görülmektedir. Bu durum dahi başlı başına mevcut baro sisteminin meşruiyetinin ortadan kalktığının görülmesi bakımından çok önemlidir.

BAZI BAROLAR EYLEM VE AÇIKLAMALARI İLE TÜM MESLEKTAŞLARIMIZI TEMSİL ETMEMEKTE VE BU YÖNDE BİR KAYGI TAŞIMAMAKTADIR

Bazı baro ve yönetimleri tüm meslektaşlarımızı temsil etmediği gibi, mesleğin sorunlarını çözmekten de çok uzaktır. Baroların hâlihazırdaki yapısı ile devam etmesi durumunda, “SAVUNMA HAKKININ ETKİN KULLANIMININ SAĞLANMASI” hedefine ulaşmak ve avukatlık mesleğinin sorunlarına çözüm bulmak mümkün değildir.

BAZI BAROLAR AVUKATLIK KANUNU 76. MADDEDE SIRALANMIŞ GÖREVLERİNİ YAPMAMAKTADIR

Bu madde metni okunduğunda dahi baroların amaç ve işlevlerini yerine getirmekte ne denli başarısız olduğu ve bu tanımlamalardan ne kadar uzaklaştığı görülmektedir. Keza avukatlık mesleği kendini sürekli güncelleyerek gelişeceğine, her geçen gün geriye gitmektedir. Avukatlık mesleğinin itibari neredeyse kalmamıştır. Sonuç olarak; mesleğin sorunları ile ilgilenmeyen barolar, görev alanlarına girmeyen her konuda Avukatlık Kanunu’nda yer alan ve değiştirilmesi gereken bazı kavramlara sığınarak, vesayetçi ve buyurgan bir dil kullanmaktadır.

BAZI BAROLAR, MESLEĞİN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK HER GİRİŞİMİ, İYİ VEYA KÖTÜ AYRIMI YAPMADAN REDDETME ALIŞKANLIĞINA DÜŞMÜŞTÜR

Barolar, taassubunu taşıdıkları siyasi fikirler nedeniyle, halkın iradesinin tecelli ettiği 16 Nisan 2017 tarihli referandumu yok sayarak, yürütmenin ve yasamanın her faaliyetini engelleme ve yok sayma çabasındadır. Amaçları savunma ve avukatlık mesleği değil, baroları kalkan olarak kullanarak milletin iradesini boşa çıkarma ve yok saymaktır.

BAZI BAROLARIN AMACI ÜZÜM YEMEK DEĞİL, YÜRÜTME VE YASAMAYI YOK SAYIP, AVUKATLIK MESLEĞİNİ DÖVMEKTİR

Baroların derdi, amacı ve önceliği, avukatlık mesleği ile savunma olsa idi, siyasi görüşlerini bir yana bırakarak, yürütme ve yasama ile iletişim içinde olup, mesleğimize yakışır çözüm arayışı içinde tavır takınırlardı. Fakat bunu yapmak yerine siyasal görüşlerini, mesleğin ve savunmanın önünde tutmayı tercih etmişlerdir.

BARO BAŞKANLARININ YÜRÜYÜŞÜ YASAL DEĞİLDİR. BU YASADIŞI EYLEMİN MESLEĞE VE SAVUNMAYA HİÇBİR KATKISI OLMADIĞI GİBİ MESLEĞİN İTİBARINI DA ZEDELEMİŞTİR

Şiddet içermeyen toplantı ve gösteri hakkı, anayasal bir hak olmak ile beraber, kullanılmasının çerçevesi de yasalar ile belirlenmiştir. Baro başkanları, izinsiz olarak, karayolunu trafiğe kapatıp, kilometrelerce yürüyüş gerçekleştirmelerinin yasal olmadığını çok iyi bilmektedirler. Buna rağmen kendilerine müdahale edilmemesini istemek bir ayrıcalık isteği değilse nedir? Ya da müdahale olacağını bilerek ve isteyerek genç meslektaşlarımız başta olmak üzere, meslektaşlarımızı ajite ve olumsuz etkileme çabası içine mi girmişlerdir. Bu siyasi şov uğruna mesleğimize ve cübbemize el uzatılmasına sebep olunması affedilir bir durum değildir.

AVUKATLIK MESLEĞİNİNİN BİRÇOK SORUNU VARDIR VE ACİL ÇÖZÜLMELİDİR

Avukatlar eliyle kullanılan savunma hakkı, hukukun üstünlüğü ilkesinin eksiksiz biçimde vücut bulmasının ön koşullarından biridir. Bu husus, Yargı Reformu Strateji Belgesinde de vurgulanmıştır. Temel insan haklarından olan savunma hakkı, kişiyi diğer hak ve özgürlüklere kavuşturması bakımından çok önemlidir. Bu kamu hizmetinin nitelikli biçimde yerine getirilmesi için avukatlık mesleğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple kangren olmuş baro sorunlarına yeni bir yasal düzenleme getirilmesini, yürütme ve yasama organları ile yargının diğer paydaşlarının avukatlık mesleğine hak ettiği saygıyı göstermesini, cübbelerimize dokundurulmamasını istiyoruz.