ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 69 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları, darbe gecesi ÖKK'da yaralanan Astsubay İsmail Oğuz ile müşteki avukatları katıldı. Duruşmada mahkeme heyetine Fahrettin Yıldız başkanlık etti. Duruşmaya sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam edildi.

Sanık eski ÖKK TİM Personeli Astsubay Üstçavuş Süleyman Menteş, devam ettiği İngilizce kursunda 15 Temmuz günü sınavı olduğunu, sınav işlemlerinin bitmesinin ardından öğleden sonra evine geçtiğini söyledi.

Kayınbiraderi eski Binbaşı Adnan Arıkan'ın kendisini arayarak aracını ödünç almak istediğini, aracı vermesi nedeniyle eşiyle sorun yaşadığını belirten Menteş, Adnan Arıkan'ın 2-3 saat sonra tekrar geldiğini, eşiyle yaşadığı sorunla ilgili kendisiyle konuşmak üzere evden çıktığını ileri sürdü.

Menteş, "Ailevi meseleler hakkında konuştuk, sonra beni Konya yolunda bıraktı. Göreve gittiğini, arabamı alması gerektiğini söyledi, taksiyle eve gitmemi istedi." dedi.

Araçtan inip kendi imkanlarıyla akşam saat 20.00 civarında evine geçtiğini, bu sırada Şırnak'tan kendi taburunun döndüğünü, taburdaki arkadaşlarından birkaçının kendilerini ÖKK'dan almasını istediklerini anlatan Menteş, şu savunmayı yaptı:

"Arabam bende değil, başka bir yol bulursam gelirim, dedim. Eşimle arabayı kayınbiraderime vermem nedeniyle kavga etmiştik, annesine gitmek istedi, ben de evden çıktım. Bu sırada arkadaşım Yakup Yıldırım'ı aramıştım, açmamıştı, o döndü. 'Tabur görevden geliyor, aracın müsaitse ver.' dedim. Konya yolu üzerinde buluştuk. Oran istikametine doğru yola çıktık. Telefona terör alarmı olduğu bilgisi geldi. Taburumuzun WhatsApp grubunda 'Gölbaşı'ndan silah sesleri geliyor.' dediler. Yolda da Başbakan Binali Yıldırım'ın küçük bir grubun kalkışma yaptığına dair konuşmasını dinleyince bir sitenin bankamatikleri önünde aracı durdurup 'ararlar mı, çağırırlar mı' diye 2 saat bekledik, arama gelmedi. Taburun Ankara'da olan en kıdemli personeli, diğerlerine evde kalmaları yönünde talimat vermiş, bunun üzerine eve geçmeye karar verdim. Arkadaşım Yakup Yıldırım beni evin yakınına kadar bıraktı, eşim annesinde olduğu için kayınvalideme geçtim. Sabaha kadar olayları televizyondan takip ettim. Sabaha kadar kimse aramadı. Sonra kendi TİM personelimden bir arkadaşım aradı, 'Evde kal, bir yere çıkma.' dedi. Sabah evime geçtim, 17 Temmuz Pazar günü birliğe katıldım. İngilizce kursumun son bir haftası kalmıştı. Sıralı amirlerden izin istedim, 18 Temmuz Pazartesi birlikten çıkış yaptım, 22 Temmuz'a kadar kursa gittim. Ayın 25'inde tutuklandım."

Aracının kayınbiraderi eski Piyade Binbaşı Adnan Arıkan tarafından alındığını komutanlarına söylediğini, terör örgütü üyesi olmakla suçlanan kayınbiraderi ile bu akrabalığı dışında başka bir irtibatının bulunmadığını iddia eden Menteş, "Aracımı darbe için değil, iyi niyet için verdim. Darbe olacağını bilsem zaten vermezdim." dedi.

Sanık Menteş, cep telefonunun o bölgede sinyal vermesi nedeniyle TRT baskınına katılmakla suçlandığını da belirterek, "O bölgede sitenin bankamatikleri önünde bekledik, TRT'ye gitmedik, baskına katılmadım. TRT'ye o an mesafem 2,5-3 kilometredir. Görüş alanımda bile değil. TRT baskınına giden herhangi bir kişiyle bağlantım yok. Bizim birlikten yani ÖKK'dan TRT'ye baskına giden kimse yok zaten. FETÖ'nün dersanesine gitmedim, himmet vermedim, 1 dolarım yok, ByLock kullanmadım, terör örgütüyle bağım, irtibatım yok." savunmasını yaptı.

Darbe girişimi gecesi ÖKK'da bulunan eski personel Kıdemli Başçavuş Şenol Soylu da 24 saatlik nöbetinin ardından 15 Temmuz günü istirahat kullanmak için izin istediğini söyledi.

İzin verildiğini ancak 14 Temmuz'da yapılan ÖKK kursiyer kapanış töreninin ardından yapılması gereken bazı işler nedeniyle aranabileceğinin kendisine söylendiğini ileri süren Soylu, şunları anlattı:

"Cebin açık olsun ama arayınca ulaşalım, dediler. Eşim 6 aylık hamile idi. Sabah birlikten ayrıldım. Kart okuma sisteminde görülecektir. Eşim ve kızımla bir alışveriş merkezine gittik. Öğleden sonra 16.45 gibi Kurmay Başkanı Kurmay Albay Erdinç Kocayanak'ın icra astsubayı, komutanın çağırdığını söyledi. Eşimi ve kızımı bıraktım, silahımı bile almadan birliğime intikal ettim. İcra astsubayının odasına gittim, odamda beklememi söylediler. Saat 20.00'ye kadar Kurmay Başkanından haber bekledim, beni arza almadı. Saat 20.45 sularında alarm verildiğini, 32 tabur personeli gelinceye kadar silah ve hücum yeleği alınacağı söylendi. Ben de silah aldım ancak mermi takmadım. Nizamiye orta bölümde Yüzbaşı Vural Volkan Bal geldi, 'ÖKK Komutanının emri, kışlaya gelinceye kadar nizamiyeden içeriye kimse alınmayacak ve personel çıkışı olmayacak' dedi. Daha sonra kobra tipi bir helikopter ateş ederek kışla etrafında dolaşmaya başladı."

Ardından eşinin arayarak, Zekai Aksakallı'nın televizyonda, kalkışma yapıldığını, emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini aktardığını belirten Soylu, bu süreçten sonra olaylardan uzak durmaya çalıştığını iddia etti.

Sanık Soylu, kimseye emir vermediğini, havaya bile ateş etmediğini savunarak, "Muzaffer Başçavuş 'darbe oluyor' dedi. Odada bekleyip kimseye güvenmemeye karar verdik. Silah ve teçhizatı çıkarıp bekledik." dedi.

Sabah saatlerinde ÖKK'nın, TİM personeli tarafından ele geçirilmesinin ardından gözaltına alındığını ifade eden Soylu, "Birliğime isteğimle değil, çağrı üzerine gittim. Ne şehidimiz Halisdemir ne de İsmail Oğuz'un vurulması olayına tanıklık ettim. FETÖ üyesi değilim, okullarına, dershanelerine gitmedim. Himmet vermedim, eşimi katalogdan seçmedim. Kimseye zarar vermedim, emir vermedim, bu yapının bir parçası olmadım, hain darbe girişiminde onların yanında olmadım." şeklinde konuştu.

- "Tek suçum orada nöbetçi olmak"

Uzman Çavuş Şükrü Bülbül de savunmasında, darbe gecesi nöbetçi olduğunu, neler olduğunu öğrenmeye çalıştığını, terör saldırısı alarmı verildiğinin söylendiğini belirtti.

Olay gecesi yaşananları güvenlik kamerasından izlediğini, hiçbir olaya karışmadığını ileri süren Bülbül, "Kimseye ateş etmedim, tek suçum orada nöbetçi olmak. Ne bunların okuluna ne dershanesine gittim ne bankasına para yatırdım. 5 yıldır çocuğumuz olmuyordu. 2 Temmuz'da doğdu. Bu hainler yüzünden çocuğumu koklayamıyorum. Keşke şehit olsaydım da bu günleri görmeseydim." dedi.

İsmail Oğuz'a ateş edenleri teşhis edip edemeyeceği sorulan Bülbül, "Kışladakiler mevzilenmişlerdi, ateş ediyorladı. İsmail Oğuz Başçavuş 'yapmayın, durun' gibi el kol hareketleri yapıyordu. Kamera kayıtlarından olayları gördüğüm için teşhis edemem" diye konuştu.

- Sanık Turgay Usanmaz'ın savunması

Darbe gecesi Kurmay Başkan Koordinasyon Astsubayı olarak görev yapan sanık Turgay Usanmaz, 15 Temmuz günü Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın Genelkurmay Başkanlığındaki terörle mücadele toplantısına katıldığını, bu toplantıyı takip ettiklerini söyledi.

Bu toplantıda gereken bilgileri anında aktarabilmek ve Kurmay Başkanına bilgi verebilmek için beklediklerini belirten Usanmaz, saat 20.00 sıralarında emir astsubayının, komutanının Genelkurmaydan çıkış yaptığını söylediğini belirtti. Bunu hemen Kurmay Başkanına arz ettiklerini, başkanın da çıkması üzerine mesaiyi bitirip ÖKK'dan ayrılacakları sırada alarm verildiğini iddia eden Usanmaz, emniyet tedbirlerini almakla görevlendirildiklerini, Zekai Aksakallı'nın emriyle nizamiyeye giriş ve çıkışların yasaklandığının kendilerine iletildiğini ileri sürdü.

Bu emir üzerine nizamiye bölgesine gelen kimseyi içeri almadıklarını, ardından iki helikopter ile cuntacı general Semih Terzi'nin iniş yaptığını anlatan Usanmaz, şu savunmayı yaptı:

"Ömer Halisdemir ile 4 yıl birlikte çalıştım, yanımızdaydı, davranışlarında anormallik görmedim. İki helikopter geldi. Birinden personel diğerinden Semih Terzi indi. Protokol kapısına yöneldiler. Arkalarından takip ediyordum, karargaha 5-10 metrelik mesafe kaldığında iki el ateş sesi geldi. Atış sesine bir reaksiyon gösterildi. Askeriz biz, ne reaksiyon gerekiyorsa o gösterildi, karşı ateşe başlandı. O esnada 'vuranı öldürdük, ateş eden öldü' dediler, ateş kesildi. Herkes bulunduğu pozisyonu bıraktı. O şok geçince baktım, Terzi'nin yattığını gördüm. Yanına gittik, ilkyardım yapıldı. Bir helikopterle bilinci açık şekilde GATA'ya tahliye edildi. Pistten dönünce Ömer Halisdemir'in naaşını gördüm. Bir çarşafla üzerini kapattım, odama çıktım."

Usanmaz, olayların ardından nizamiye bölgesini ele geçiren tim personelinin kendisini de derdest ettiğini anlattı.

- "Oyuna getirildik"

İşkenceye maruz kaldığını, domuz bağıyla bağlandıklarını iddia eden Usanmaz, "Karakol komutanlığı, TİM komutanlığı yaptım, bunu bana teröristler yapmadı. Biz silah arkadaşlarımızla birbirimizi öldürmek üzere oyuna getirildik." dedi.

Hakkındaki suçlamaları reddeden, darbe girişiminde bulunmadığını öne süren, Özel Kuvvetler Komutanından aldığı talimatlar çerçevesinde faaliyet icra ettiğini savunan Usanmaz, "Şimdi idam edilmemiz talep ediliyor. Suçluysak kalem elinizde. ByLock kullamadım, 1 dolarım yok, Bank Asya'da hesabım yok, dershaneye gitmedim, okullarında okumadım, örgüt üyeleriyle irtibatım yok. Ordumuzun formasını 25 yıl giydim, aktif olarak terörle mücadele ettim, yaralandım, arkadaşım kucağımda şehit oldu. Böyle bir mesleki ve kişisel geçmişe sahip olduktan sonra silahlı terör örgütü üyeliğini şiddetle reddediyorum. Sadece Semih Terzi'yi karşıladım, ilk yardımı yapan personele de yardım ettim, benim faaliyetim bu kadardır." ifadelerini kullandı.