Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Akıncı Hava Üssü'ndeki olaylara ilişkin hazırlanan iddianamenin şüphelilerinden eski Yüksek Askeri Şura Üyesi Akın Öztürk, 15 Temmuz'da Akıncı 4. Ana Jet Üssü lojmanlarında ikamet eden kızının evinde bulunduğunu, buna karşın hava hareketliliğini televizyondaki alt yazıdan öğrendiğini öne sürdü.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanarak mahkemeye gönderilen iddianamede, darbeciler tarafından düzenlenen listede Genelkurmay 2. Başkanı olarak ataması yapılan Öztürk'ün ifadelerine ve darbe girişimine ilişkin faaliyetlerine yer verildi.

İfadesinde ailesi, eğitimi ve mesleki geçmişine ilişkin bilgiler veren Öztürk, 4 Temmuz 2016'da babasının rahatsızlığı nedeniyle İzmir'e gittiğini, 9 Temmuz'da yeğeni Tuğrul Öztürk'e kız istemek için Tekirdağ Çerkezköy'e geçtiklerini, 10 Temmuz'da tekrar İzmir'e döndüğünü, 15 Temmuz'a kadar Hava Kuvvetleri Komutanlığının Özdere eğitim kampında kaldığını söyledi.

Normalde 17 Temmuz'da Ankara'ya dönmeyi planlarken 15 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın Ankara'ya geleceği bilgisini alınca ikinci defa devlete yeniden külfet olmasın diye Salih Zeki Çolak'ın geldiği uçakla Ankara'ya geçmeye karar verdiğini, bu kararında eşinin rahatsızlığının da etkili olduğunu belirten Öztürk, "Şanver generalin İstanbul Moda Deniz Kulübündeki düğününde şahit olmama rağmen eşimin rahatsızlığı nedeniyle bu düğüne katılmaktan vazgeçtik. Düğün sahibine de bu hususu ilettim. Akabinde 15 Temmuz 2016 tarihinde yanılmıyorsam saat 12.30 sıralarında Salih Zeki Çolak'ın Ankara'ya gelmiş olduğu Komuta Kontrol Uçağı ile Ankara'ya geçtik. Saat 13.30-14.00 sıralarında Etimesgut askeri hava alanına indik. Burada bir müddet dinlendikten sonra tarafıma tahsis edilen araçla Akıncı 4. Ana Jet Üssü Lojmanlarında ikamet eden kızım Ayça Karakuş'un evine saat 14.30 sıralarında geçtim. Yanımda eşim ve korumalarım vardı. Lojmanlara geçtiğimde evde kızım ve torunlarım vardı. Yorgun olduğum için bir müddet burada dinlendim. Akabinde lojmandayken düğüne gidemediğim için Mehmet Şanver'i telefonla aradım. Gelemeyişimin sebebini tekrar söyledim ve mutluluklar diledim." diye konuştu.

"Abi madem oradasın, yakınsın, bir üsse geçip bakar mısın, ne olur?"

Bir müddet sonra Mehmet Şanver'in kendisini geri aradığını belirten Öztürk, şöyle devam etti:

"Bana, 'Komutanım, Ankara üzerinde uçaklar alçak uçuyor. Neyin nesidir, bir bilgin var mı? Televizyonda böyle haberler var.' dedi. Ben de bunun üzerine 'Bilgim yok' dedim. Televizyona baktığımda alt yazıda Ankara üzerinde alçak uçuş yapıldığı haberlerini okuyunca 'Şimdi gördüm.' dedim. Bunun üzerine Mehmet Şanver'den telefonu Abidin Ünal aldı. Bana 'Ağabey uçaklar Akıncı'dan kalkıyormuş, madem oradasın, yakınsın, bir üsse geçip bakar mısın, ne olur?' dedi. Ben de 'Tamam' dedim, üzerimi giyindim. Yola çıkacağım sıra Üs Komutanı Hakan Evrim'i aradım, 'Ne oluyor?' diye telefonda sordum. O da bana 'Komutanım operasyon var.' dedi. Ben de 'Ne operasyonu?' dedim. O da 'Komutanımız da burada, sizi de bekleriz komutanım.' dedi. Ben de 'Zaten oraya geliyorum.' dedim. Akabinde ismini hatırlayamadığım yedek şoförümün kullandığı makam aracımla Akıncı Üssü'ne gittik. Akıncı Üssü karargah bölgesine gittim. Yanılmıyorsam sivil kıyafetliydim. Ancak hatırladığım kadarıyla üs içerisindeyken resmi kıyafetimi giymiş olabilirim. Resmi elbiseyi belki havacılar beni tanıyabilir ama üste karacılar da olduğu için onlar da beni tanısınlar diye kendi emniyetim için giydim. Üs karargah binasında etrafta 10-15 kişi gördüm. Bunlar askeri kıyafetliydi. Sivil giyinimli şahıs görmedim."

Komutan odasına girdiğinde misafir koltuğunda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın oturduğunu gördüğünü belirten Öztürk, "İçeride Hulusi Akar'dan başka Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Ömer Faruk Harmancık ve Hakan Evrim vardı. Hulusi Akar'a 'İyi akşamlar, hayırdır komutanım.' dedim. O da bana Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Ömer Faruk Harmancık ve Hakan Evrim'i göstererek 'Bunlar bu işi yaptılar. Bunlarla konuş, bunları ikna et.' dedi. Ben de Hulusi Akar'a 'Komutanım siz buraya nasıl geldiniz?' dedim. O da bana 'Enterne edilerek buraya getirildim.' dedi. Karşısına oturdum. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar burada eli bağsız şekilde rahat vaziyette oturuyordu. İçeride silahlı herhangi birisi yoktu. Ben yanına oturduktan sonra 'Komutanım, ne oluyor, bu nedir?' dedim. O da bana Selçuk, Dişli, Harmancık ve Evrim'i göstererek 'Bunlar darbe yapmışlar, beni de buraya getirdiler.' dedi. Bu sırada makam odasında televizyon açıktı ve Ankara'ya bomba atıldığı yönünde haberler vardı. Akabinde Hulusi Akar bana 'Git şunlarla bir konuş, ikna et, bu iş burada bitirsinler, daha fazla uzatmasınlar.' dedi. Ben de bunun üzerine darbe yapanların yerinin 143. Filo olduğunu öğrendim. Ancak kimden öğrendiğimi şu anda hatırlamıyorum. Karargahtan çıkıp makam aracımla Akıncı Üssü içerisinde bulunan 143. Filoya gittim. Uçaklar kalkış yapıyordu. Darbecileri engelleyebilmek amacıyla 143. Filoya girdim. Filonun girişinde ve gazino bölgesinde yaklaşık 30-40 kişi vardı. Bu kişiler askeri üniformalıydı. Burada MAK ve SAT askerleri vardı. Sivil birisini görmedim. Gazinoya girdiğimde orada Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık'ı gördüm. Ayrıca burada pilotlar ve kara havacılar da vardı. Fakat ortam biraz karanlık olduğu için kimlerin olduğunu net olarak söyleyemiyorum. Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık'ı filonun içerisinden dışarıya doğru aldım, götürdüm. Kendilerine yaptıklarının yanlış olduğunu, bu devirde böyle bir şeyin kabul edilemeyeceğini söyledim. Burada Ömer Faruk Harmancık darbe yapma konusunda kararlı olduklarını belirtir cümleler kullandı. Bu kapsamda hatırladığım, ölümü dahi göze aldıklarını söylemesidir." dedi.

"Sen burada kal, bunları iyice ikna et, sükuneti sağla"

Bu şekilde gidiş gelişleri sonrası 143. Filo'da bulunan darbecilerin ikna olduğunu ifade eden Öztürk, sonrasında Akar'ın Başbakan Binali Yıldırım ile telefonla görüştüğünü, ardından Mehmet Dişli ile helikopterle Başbakanlığa geçtiğini, kendisini de "darbecileri iyice ikna etmesi için" üste bıraktığını söyledi.

Bu sırada 8-10 kez Mehmet Dişli'yi telefonla aradığını, Dişli'nin 2-3 kez telefonu açtığını anlatan Öztürk, şöyle devam etti:

"Ben ona 'Hani beni buradan aldıracaktınız, helikopter gelmedi' dedim. Bana 'Komutana ilettim.' dedi. Ancak beni almak için herhangi bir helikopter gelmeyince ben de orada bulunan helikopterle Başbakanlığa gitmek için bindim. Ancak havalanıp 4-5 metre yükseldikten sonra helikoptere ateş edilince tekrar geri indik. Bu inişten sonra Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler'in Akıncı Üssü'nde rehin tutulduğunu öğrendim. Karargaha gidip, rehin tutulduğu odada elindeki ve ayağındaki bağları kestim ve kendisini kurtardım. Kendisine 'Sen bulunduğun yerde kal. Ben güvenliğinden emin olayım, ondan sonra gerekirse beraber gideriz.' dedim. Akabinde yeniden Başbakanlığa gitmek üzere başka bir helikoptere bindim. Tam havalanmak üzereyken yine helikoptere ateş açıldı, bu sırada hafif suretle sol bacağımın üç yerinden yaralandım. Bunun üzerine helikopter kalkamadı, ben de karargaha gittim. Bu sefer de Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın 141. Filo binasında tutulduğunu öğrendim. 141. Filoya Abidin Ünal'ın yanına gittim. Gittiğimde Abidin Ünal'ın elleri bağlı değildi ve odada oturuyordu. Kendisine geçmiş olsun dedim. Darbecileri ikna ettiğimi ve darbe girişimin sonlandığını söyledim. Kendisine 'Sen biraz burada bekle, binanın güvenliğine bakayım.' dedim. Güvenlikte emin olduktan sonra kendisini yanıma aldım, karargah bölgesine geçtim. Karargahtan Yaşar Güler'i yanıma alıp üçümüz beraber başka rehinelerin de tutulduğu misafirhane kısmına gittik. Burada Mehmet Şanver, Atilla Gülan, Tayfur Erbilgin, Fethi Alpay, Hasan Küçükakyüz başta olmak üzere 10-15 civarında rehin edilmiş paşayı kurtardık. Misafirhanede rehineleri kurtardıktan sonra önde giden arabada ben, Yaşar Güler, Yıldırım Güvenç olacak şekilde Akıncı Üssü'nden çıktık. Arkadaki araçta Abidin Ünal vardı. Diğer araçlarda da kurtardığımız rehineler vardı. Bu vaziyette Hava Kuvvetleri karargahına gittik. Daha önce Yaşar Güler'i kurtarırken bir ara televizyona baktığımda darbenin bir numarası olarak haberlerde benim gösterildiğimi gördüm. Hatta burada Yaşar Güler'e 'Bir numaralı suçlu bulunmuş.' dedim. Ancak tabii bu haberi görünce şok oldum. Darbeyi engellemeye çalışırken suçlu gösterilmem beni şok etti. Kimin nasıl böyle bir kanıya vardığını anlayamadım."

"Suçlamaları kabul etmiyorum"

Önce Merkez Komutanlığına, ardından Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü anlatan Akın Öztürk, "Ben ayağımdaki yaralanmayı bile bahane edip hastaneye gidebilecekken böyle bir yola girmeyip kendi tedavimi kendim yaptım ve teslim oldum. Benim uzaktan ve yakından bu darbeyle hiçbir irtibatım yoktur, aksine darbeyi engellemek için elimden geleni yaptım ve belli oranda da başarılı oldum, darbenin uzamasını ve büyümesini ben engelledim. Hatta orada rehine konumunda bulunan kişilerin çoğunu da ben kurtardım." dedi.

Adil Öksüz'ü tanımadığını öne süren Öztürk, "Darbenin ne planlayıcısıyım ne yöneticisiyim ne de uygulayıcısıyım, suçlamaları kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.

Öztürk, 16 Temmuz 2016 saat 09.10'da Akıncı Üssü Üs Komutanlığı kripto koridorunda kaydedilen görüntünün izletilmesi üzerine "Görüntüdeki kişi benim. Burada ikinci başkan Yaşar Güler'i kurtarıyorum. Yaşar Güler'i gördüğümde kapısı kapalıydı, ancak kilitli miydi bilmiyorum. Kapıda herhangi bir bekleyen yoktu. Ben içeri girdiğimde Yaşar Güler'in elleri, ayakları ve gözleri bağlıydı. Bağlarını kestim ve kendisini kurtardım. Kendisine çay, su ve tost verilmesini konut astsubayım İsmail Keskin'den istedim." diye konuştu.

Saat 17.00'de Akıncı Üssü 141. Filo Komutanlığı koridorunda bulunan kamera kaydının gösterilmesi üzerine Öztürk, "Kameradaki kişiler ben ve Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'dır. Abidin Ünal'ı bulunduğu odadan kurtardığım ana aittir. Ben Abidin Ünal'ı odada gördüğümde elleri bağsız vaziyetteydi. Kapıda da herhangi birisini görmedim. Ancak bulunduğu odanın kapısı kilitliydi. Anahtarı buldurarak kapıyı açtırdım ve kendisini kurtardım." dedi.

Partigöç'le telefon görüşmeleri

İddianamede, Orgeneral Hulusi Akar'ın zorla Akıncı Üssü'ne götürülmesinden hemen sonra, darbeci Mehmet Partigöç'ün, Akın Öztürk'ün emir astsubayı İsmail Keskin'in kullandığı telefonu aradığı, Akar'ın ikna edilememesi ihtimaline göre, darbe girişiminin başarılı olması halinde Genelkurmay Başkanlığına getirilmesine karar verilen Öztürk'e gece boyunca derdest edilen komutanların toplanacağı ve darbe faaliyetinin sürdürüleceği Akıncı Üssü'ne geçmesini söylediği yer aldı. 

İddianamenin Akın Öztürk'le ilgili sonuç bölümünde ise Öztürk'ün darbe teşebbüsü eyleminin organizasyonunda ve eylemin icrasında görev aldığı, eylemleri bizzat gerçekleştiren şüphelilere emir ve talimat verdiği, darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde bulunduğu, darbenin diğer yöneticilerinden olan Ömer Faruk Harmancık, İzmir'den gelen Kubilay Selçuk ve Akıncı Üs Komutanı Hakan Evrim ile Akıncı Üssü'nde görüşmeler yaptığı belirtildi. Öztürk'ün, Akıncı Üssü'nde darbe faaliyetini organize eden yönetici şüphelilerden Ahmet Özçetin'i Hava Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde Genel Sekreteri olarak görevlendirdiği belirtilen iddianamede, Ahmet Özçetin ile eskiye dayalı tanışıklık ve irtibatının bulunduğu kaydedildi.

Diğer şüphelilerle işbirliği içinde

İddianamede şüphelinin diğer darbe yöneticileri ile eylem ve işbirliği içerisinde hareket ettiği, darbe faaliyetinin başarılı olabilmesi için gerekli koordinasyonu sağladığı ve emirleri verdiği, Akın Öztürk, Kubilay Selçuk, Ünsal Coşkun, Ömer Faruk Harmancık, Hakan Evrim, Ahmet Özçetin, Mehmet Fatih Çavur ile FETÖ'nün sivil kanadına mensup Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş gibi isimlerin 143. Filoda toplandıkları, kimin nereye, ne şekilde gideceğine, hangi eylemlerin yapılacağına, hangi noktaların uçak ve helikopterle vurulacağına karar verdikleri, alınan kararları Ahmet Özçetin ve Mehmet Fatih Çavur'a ilettikleri, Özçetin ve Çavur'un da telsiz ve telefonla 141. Filodaki Ahmet Tosun ve Mustafa Mete Kaygusuz'a ilettiği belirtildi. 

Şüphelinin HTS analiz raporu incelendiğinde, darbenin başladığı saatlerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahında komutanın genel sekreteri olan albay Veysel Kavak ile telefon görüşmeleri yaptığı, Hava Kuvvetleri karargahı ile Akıncı Üssü arasındaki irtibat ve koordinasyonu sağladığının tespit edildiği belirtilen iddianamede, Genelkurmay karargahındaki darbe faaliyetleriyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınan Bayram Aktan'ın beyanlarından, darbe faaliyeti devam ettiği sıralarda Bayram Aktan'ın binbaşı Mehmet Akçara'ya "Ne oldu, komutan nerede?" diye sorduğu, Mehmet Akçara'nın da "Komutan yok, komutan Akın Öztürk paşa." diye cevap verdiğinin anlaşıldığı belirtildi.

İddianamede şu ifadeler yer aldı:

"Şüpheli Fahri Kafkas'ın beyanlarından anlaşılacağı gibi, darbe gecesi saat 23.40 sıralarında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Genelkurmay karargahından zorla götürüldükten sonra, şüpheli Mehmet Partigöç'ün tekrar izleme merkezine gittiği, yanında emir astsubayı Hasan Hüseyin Sarıtarla'nın da bulunduğu, emir astsubayının elinde bulunan telefonu Mehmet Partigöç'e uzatarak, "Komutanım Akın paşa arıyor" dediği, Mehmet Partigöç'ün telefonu aldıktan sonra Akın Öztürk'e telefonda, "Komutanım, komutanı Akıncı'ya tahliye ettik, siz de oraya geçin." dediği, bu beyanlardan da anlaşılacağı gibi şüpheli Akın Öztürk'ün, darbe faaliyetinin yönetilmesinde ve organizasyonunda görev aldığı, kendisine '1 numaralı komutan' muamelesi yapıldığı, şüphelinin Yurtta Sulh Konseyi'nde yönetici statüsünde görev aldığı anlaşılmıştır."