Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat ayına ait enflasyon rakamlarını 3 Mart 2008 tarihinde açıkladı. Şubat ayı enflasyonu TÜFE'de yüzde 1.29, ÜFE'de ise yüzde 2.56 oldu. Yıllık bazda TÜFE yüzde 9.1 ÜFE ise yüzde 8.15 oranında artmış. Rakamlara bakıldığında, son beş yılın en yüksek rakamları olmanın yanı sıra tüm beklentilerin çok üzerinde gerçekleştiği görülüyor.

Merkez Bankasının beklenti anketleri, piyasanın beklentilerini gösteren anketlerdir. Tüketici fiyatlarına ilişkin beklenti şubat ayı için yüzde 0.54 düzeyindeydi. CNBC-e'nin düzenlediği beklenti anketinde ise yüzde 0.47'ydi. TÜFE gerçekleşmesi ise beklentinin iki mislinden fazla olarak yüzde 1.29 oldu.  Bu hedeften sapmanın yanı sıra çok önemli bir oranda beklentilerin de gerçekçi olmadığını gösteriyor.

Üretici fiyatlarında gözlenen farklılık ise çok daha vahim boyutlara ulaşmış. Şubat ayında üretici fiyatlarının yüzde 0.69 artması beklenirken, yüzde 2.56 artış gerçekleşmiş. Bu artış üretim maliyetlerinin enflasyon üzerinde bir baskı oluşturduğunu gösteriyor.

"Stagflasyon" işaretleri geliyor! Hükümet umursamıyor!

İşte bu nokta çok önemli! Çünkü bir taraftan büyüme yavaşlarken diğer taraftan enflasyonun beklenmedik şekilde artış eğilimine girmesi, durgunluk hali ile enflasyonun birlikte yaşandığı bir "stagflasyon" tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Bu konunun ciddiye alınması gerekmektedir. Üretimi artırmak için gerekli önlemler bir an önce alınmalıdır.
Ama bu hususun yetkililerce pek dikkate alındığı söylenemez. Çünkü Hükümet dünyada yaşanan krizi de hafife almakta ve "bize bir şey olmaz" yaklaşımı içinde gelişmeleri dikkate almamaktadır. Dolayısıyla, içerde yaşanan olumsuzlukları da görmezden gelmeleri doğaldır.

Gerçi hakkını yememek lazım; Devlet Bakanı Sayın Kürşat Tüzmen'in bazı endişelerini paylaştığı medyada yer aldı. Sayın Tüzmen ihracatçılarla iç içe olduğu için zaman zaman onların sıkıntılarını dile getirmekte ve bu sorunların temelinde yatan düşük kur yüksek faiz politikasını eleştirmektedir. Ama sesini çok da fazla çıkaramamakta, bir süre sonra sesi kısılmaktadır. Son enflasyon rakamlarına ilişkin olarak da bir çıkış yaptığı basında yer aldı.

Tüzmen şöyle diyor: "Arkadaşlar bu konuda ellerinden gelen çalışmaları yapıyorlar. Ama enflasyon rakamında ciddi bir yanılmamız olduğu ortada. Çünkü geçen sene hedeflenenden yaklaşık yüzde 100'e yakın bir sapma var... Dikkat ederseniz, sadece kurla enflasyonu aşağı çekme politikası izlendi. Kurun yukarıya doğru hareketlenmesi... Türk lirasına aşırı değerlenme imkanı verildi. Doların son derece düşük değerde seyretmesi, enflasyonun aşağı çekilmesinde esas araç olarak kullanıldı. Şimdi bu tedbirlerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Şu anda, bu kadar ödün vermemize rağmen, ithalatı bu kadar artıran, ithalat patlamasını yaratan, ciddi bir şekilde dışarıdan ara malı girişini sağlayan, kendi ara malımızı kullanmak yerine bunu dışarıdan Türkiye'ye getirmemizi ve bu şekilde ancak bunları sanayide kullanarak ihracat yapmamızı sağlayan, hep Türk Lirası'nın aşırı değerli olmasıydı.

Açıkçası, tamamıyla enflasyonun aşağı doğru çekilmesiyle ilgili kullanılan araçlar, bu şekilde bir aşırı değerliliği sağladı. Ben o zaman söyledim: 1.700'den 1.600'e doğru hareketlenirken, ‘şimdi müdahale edelim, bunu tutalım...' Ne olacaktı, enflasyon bundan belki 1-2 puan daha yüksek olacaktı... Açık söyleyeyim; Yüzde 4-5 tamam, onu biz de görmek isteriz. Ama madem yüzde 4-5 olmuyor, yüzde 9'lara çıkıyor. O zaman yüzde 10'u da yüzde 9'u da gözönüne alarak, Türkiye'nin rekabetçiliğini daha da artıracak, bütün sanayisini şakır şakır çalıştıracak, kendi ara mallarını ihraç eden ve ihracatın ithalatı karşılama oranını çok yüksek hale getirebilen bir ülke platformu, ülke ihracatı sağlanması mümkün olabilirdi.

"Şu anda enflasyonda yüzde 100'e yakın bir yanılgının büyük bir yanılgı olduğunu düşünüyorum. Tabii bu, bugünlük bir şey değil. Bunun geçen dönemde hazırlanan bir altyapısı var. Bu konuda sorumlu arkadaşlarımız herhalde gereken açıklamaları yapacaktır diye düşünüyorum. Ama bizim elde ettiğimiz sonuç nedir? Sonuç; doğru ihracat artışımızı sürdürüyoruz ama büyük de bir ithalat artışı var. Hep eleştiri alıyoruz, görüyorsunuz."

"Enflasyonu aşağı çekmek için bütün ülke çok büyük bedeller ödedi. Özellikle sanayimiz ve ihracat sektörümüz büyük bedeller ödedi. Ama o bedellerin karşılığını aldık mı? Bunun değerlendirmesini size bırakıyorum" dedi. Bu görüşlerini Bakanlar Kurulunda da söylediğini ifade eden Tüzmen, "Tekrar gözden geçirilmeli, değerlendirme yapılmalı" dedi.

Sayın Tüzmen'in açıklamalarına geniş yer vermemin nedeni, benim de bu köşede ve değişik yayın organlarındaki yazılarımda ve televizyonlarda söylediğim şeyleri özü itibarıyla tekrarlamış olmasıdır. Sayın Tüzmen, özet olarak uygulanan kur ve faiz politikasının yanlış olduğunu, bunun ihracat artışını sınırladığını, ithalatın ise aşırı artmasına neden olduğunu söylüyor. Bakanlar Kurulunda da ifade ettiğini belirtmiş, ama ne tepki aldığını söylemiyor. Ama tepkilere ilişkin ipuçlarını diğer bakanlar veriyor. Örneğin, sayın Tüzmen ile ters düşen Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ise endişe edilecek bir durum olmadığını belirtmiş. "Enflasyon kalp grafiği gibidir. Zaman zaman çıkar, zaman zaman iner" diyen Çağlayan, hükümetin enflasyonla mücadelede izlediği politikalarda herhangi bir gevşeme olmadığını, sorunun gıdadan ve enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığını ve enflasyon konusunda Merkez Bankası'nın kendisini sorgulaması gerektiğini söylemiş. Çağlayan şöyle diyor: "Merkez Bankasının da enflasyonun bu seviyede çıkması konusunda, zannediyorum ki bir öz eleştiride bulunması gerekir."

Peki Merkez Bankası bir öz eleştiride bulunuyor mu? Bu konuda ne diyor? Bu düzeyde yüksek ve beklenemeyen enflasyon oranı konusunda bir açıklaması var mı?

Maalesef doyurucu bir açıklama yok. Merkez Bankası her zaman olduğu gibi, enerji fiyatlarını ve ayrıca bu sefer kötü hava şartları nedeniyle gıda fiyatlarındaki aşırı artışı neden olarak gösteriyor. Yani enerji ve gıda fiyatları artmasa Merkez Bankası enflasyonu ne güzel düşürecek! Gıda fiyatları artıyor, enerji fiyatları artıyor, tütün fiyatları artıyor, kiralar artıyor... Ama Merkez Bankası bunları dikkate almıyor. Çünkü Merkez Bankası, H endeksi diye bilinen bir endeks hesaplıyor. Bu endekse, enerjiyi dahil ediyor, ama alkollü içkiler, tütün ve altın kapsam dışında bırakılıyor. H endeksi şubat ayında  yüzde 0.01 düşmüş. (altın dahil edilirse aşırı yükseliyor ama neyse!)

Başka bir deyişle gıda fiyatları ve altında aşırı artışlar olmasa enflasyon da bu kadar yüksek çıkmayacak! Yani Merkez Bankası'nın açıklamasında bir öz eleştiri falan yok. Sadece nedenleri açıklama çabası var!

Enflasyon hedefleri şaştı! Mutfak enflasyonu yüzde 25'i aştı!

TÜİK'in açıkladığı TÜFE bazında yıllık enflasyon yüzde 9.1 olurken, orta ve dar gelirli grupların tüketim sepetindeki fiyat artışının bu oranın çok üzerinde olduğu belirtiliyor. Şubat ayı itibarıyla mutfaktaki yıllık enflasyonun yüzde 25'i, kiradaki artışın ise yüzde 16'yı aştığı görülüyor. TÜİK'in madde bazındaki fiyat artışı verilerine bakıldığında, mutfak ve kira enflasyonunun yüzde 25'i geçtiği görülüyor.

Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen, Hükümet maalesef uyarılarımızı dikkate almamaktadır. Merkez Bankası da sadece fiyat istikrarını amaçlamaktadır. Ancak bunda da başarılı olunamamaktadır. Hep hedeflerden yüzde 100'den fazla sapma yaşanmaktadır. Hükümet en fazla övündüğü enflasyonda da başarılı olamamıştır. Sayın Tüzmen'in tabiriyle ağır bedeller ödemiş, ama karşılığını alamamıştır.

Merkez Bankası enflasyonun yanı sıra büyüme ve istihdamı da dikkate almalıdır!

Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu sorunların temel nedenlerinden biri olan "dalgalı kur" sisteminin bütün sorunları kendiliğinden çözeceğini beklemek en hafif tabiriyle saflıktır. Bu çerçevede Merkez Bankası'nın uyguladığı "yüksek faiz düşük kur" politikasının bizi getirdiği nokta, ekonomideki kırılganlığın önemli boyutlara ulaşması olmuştur. Merkez Bankası'nın "ben enflasyonun düşürülmesi dışında bir şeyle ilgilenmem" yaklaşımı yanlış bir yaklaşımdır. Merkez Bankası uyguladığı politikaların büyüme üzerindeki ve de büyüme ile ilişkili istihdam üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerini dikkate almalıdır. "Fiyat istikrarı sağlanmadan sürdürülebilir büyüme sağlanamaz" yaklaşımı da gözden geçirilmelidir. Aynı şekilde; "sürdürülebilir büyüme sağlanmadan fiyat istikrarı sağlanamaz" görüşü de dikkate alınmalıdır. Kalıcı yapısal önlemlerle desteklenen sürdürülebilir büyüme sağlanmadan, geçici önlemlerle ancak enflasyon belli düzeylere düşürülebilir. Ancak, enflasyonun düşmesi ile fiyat istikrarı farklı şeylerdir. İstikrarın sağlanması için, belli bir süre enflasyonun düşük düzeylerde seyretmesi gerekir.

Artık sorunlar ciddi boyutlara ulaştı ve artık enflasyon çuvala sığmıyor!

Kısacası, Türkiye uyguladığı politikaları gözden geçirmeli ve sorunları ciddi bir şekilde inceleyerek, yapısal önlemler almalıdır. Sorunlara karşı devekuşu gibi kafamızı kuma gömerek, görmezden gelebiliriz. Ama bu şekilde sorunları çözemeyiz ve zaman geçtikçe ödeyeceğimiz bedel de artar!