Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Gölbaşı Mogan Uygulama Oteli'nde düzenlenen Akran Zorbalığını Önlemede Bütüncül Okul Yaklaşımı Çalıştayı'nın açılışında konuştu.

Eğitimde ortaya çıkan konuların okul dışı faktörlere de bağlı olduğunu ifade eden Özer, bunların okuldaki performansın ana belirleyicilerinden biri olduğuna işaret etti.

Özer, "Çünkü yaşam bir bütündür. İnsanın var olduğu her noktadaki temaslar, insanı sürekli şekillendirmekte ve dönüştürmektedir. Akademik başarıları özellikle eğitimin ilk kademelerinde belirleyen şey, bizatihi okulun kendisi değil, okul dışı faktörler ve ailelerin sosyoekonomik seviyesidir." diye konuştu.

Çocuğun okula, ailesinden taşıdığı kültürel ve sosyal sermayesinin etkisini minimize edebilmek için Bakanlık olarak okul öncesi seferberliğini uygulamaya aldıklarını anlatan Özer, okul öncesi eğitime erişimin, ilkokul birinci sınıfta okula hazır bulunuşluk düzeyinde ciddi bir fark ortaya çıkardığını vurguladı.

Özer, bu farkların ortaya çıkış nedenlerine ilişkin şöyle konuştu:

"Bu farklar, PISA'da, 15 yaşta okuduğunu anlama, matematik ve fen okuryazarlığı araştırmasını yaptığınız zaman lisede, liseler arası başarı farkında ortaya çıkıyor. Hemen odaklanıyoruz; demek ki lisede bir problem var. Hayır, lisede problem yok. Problem okul öncesinde. İşte gelişmiş ülkeler artık bırakın 3-5 yaş aralığını, 0-3 yaşta neler yapılabilir, buna bakıyorlar. Okul öncesi, okulun dışındaki parametreleri de sosyal politikalarla desteklediğimiz zaman, hem akademik başarı hem akran zorbalığıyla ilgili, şiddetle ilgili, mesafeler alabilme imkanına sahibiz."

"Okullarda yaygın akran zorbalığı yok"

Bakan Özer, son zamanlarda akran zorbalığı ile ilgili basında görünürlüğün artmaya başladığını belirterek, "Görünürlüğün artması, eğitim sistemimizde, okullarımızda yaygın bir akraba akran zorbalığı olduğu anlamına gelmiyor. Böyle bir şey yok." dedi.

Eğitim sisteminde, 19 milyon 150 bin öğrenci ile 1 milyon 200 bin öğretmenin bulunduğuna dikkati çeken Özer, tekil olaylar art arda verildiğinde zihinde yaygın bir davranış algısının ortaya çıktığını belirtti.

Genelde kötü olayların haber yapıldığını, ancak başarıları görünür kılmanın önemli olduğunu anlatan Özer, "Bir söz var, 'Kırk kere söylersen olur' diye. Niye? Çünkü tekrar ettikçe o zihinlerde algıyı şekillendiriyor. Onun için bizim toplum olarak, medya olarak, sosyal medya kullanıcıları olarak böyle tekil, yaygın olmayan kötülükleri o mecralarda yaygınlaştırarak toplumda sanki ciddi bir vaka varmış gibi algı oluşmasına fırsat vermememiz lazım." değerlendirmesini yaptı.

Bakanlık olarak okula ağırlık verdiklerini vurgulayan Özer, "Bir eğitim politikası okula sirayet etmezse retorik olmaktan öteye geçemez."dedi.

Okullar arası başarı farkını azaltmaktan, öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini destekleme mekanizmalarına kadar güvenli okul iklimini inşa etmeyi amaçladıklarını belirten Özer, "Sağlıklı ve güvenli bir okulun iklimini inşa edebilirsek o ortamda öğrenme, maksimum verimlilikle gerçekleşebilir. Onun için sürekli okulu güçlendirecek, destekleyecek, ayakları üzerinde duracak mekanizmaları inşa etmeye çalışıyoruz. Akran zorbalığı, oradaki yaşantının bir parçası sadece. Bu iklimi güçlendirirsek çok daha sağlıklı eğitim sistemimiz olacak, çok daha sağlıklı okul iklimi inşa etmiş olacağız." diye konuştu.

"Aslolan şey, koruyucu önlemdir"

Değerler eğitimine ilişkin de konuşan Özer, "müfredatı değiştirerek değerlerin inşa edilmesiyle ilgili görüşün doğru olmadığını" kaydetti.

Bir değerin davranışa dönüştüğü zaman öğretici olduğunun altını çizen Özer, "Her şeyi yaşama dönüştürecek, yaşam pratiklerini güçlendirecek bir akışkanlığı sağlamamız lazım. Her olaya ayrık değil bütüncül bir şekilde ana resmi görecek şekilde bakmamız lazım. Eğer okulda şiddet var diyorsak evde şiddet var demektir, toplumda şiddet var demektir. Bu da çok iddialı bir şey olur. Aslolan şey, koruyucu önlemdir. Ortaya çıkmasını engelleyecek mekanizmaları sistemin içine enjekte edebilmektir." ifadelerini kullandı.

Bakan Özer, akran zorbalığı ile ilgili görünürlüğün artması üzerine okulları çok daha sağlıklı bir ortama kavuşturabilmek için öncelikle Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde değişikliğe giderek akran zorbalığını ilk kez disiplin cezalarının içerisine koyduklarını hatırlattı.

Bunun tek başına bir anlam ifade etmediğini anlatan Özer, "Önemli olan o zorbalığın ortaya çıkmaması. Elbette burada akran zorbalığı diyor ama dikey zorbalıklara da bakmamız lazım. Yani sadece öğrencinin öğrenciye, öğretmenin öğretmenine değil, öğretmenin öğrenciye, öğrencinin öğretmene karşı dikey zorbalıklarının da olmadığı, sağlıklı bir okul iklimi inşa etmek durumundayız." diye konuştu.

"Dijital dönüşüm, çocukların davranışlarını da dönüştürmeye başladı"

Mahmut Özer, MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün rehber öğretmenler kanalıyla sağlıklı bir okul iklimini inşa edebilmek için önleyici yöntemler konusunda çok boyutlu çalışmalar yürüttüğünü aktardı.

Dijital dönüşümün çok hızlı olduğuna işaret eden Özer, çocukların davranışlarının da dönüşmeye başladığına, bilgisayar başında geçirilen sürenin her geçen gün arttığına dikkati çekti. Ailedeki iletişim kanallarının kopmaya başladığını belirten Özer, buna karşı hassas olunması gerektiğini kaydetti.

Somut madde bağımlılıkları üzerine yıllarca mücadele edildiğini ancak son zamanlarda davranış bağımlılıklarının ön plana çıkmaya başladığını vurgulayan Özer, akran zorbalığının da bunlarla bağlantılı olduğunu vurguladı.

Mahmut Özer, bakanlık olarak sadece okulu değil okul dışı ortamları da dikkate almak için başlattıkları Aile Okulu Projesi'yle 841 bin 267'si kadın 1 milyon 147 bin 555 kişiye, köy yaşam merkezleri ile de 4-5 ay içinde 170 bin kişiye ulaştıklarını belirtti.

Toplumda hoşgörünün ve iletişim ortamının güçlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Özer, "İnsanın en hayırlısı insanlara faydalı olandır." bakış açısının önemini vurgulayarak, "Diğer insanların hayatına hangi güzellikleri katıyor? İşte bu zorbalığın yok olduğu noktadır. Bu kültürü, bu kadim değerlerimizi tekrar inşa etmemiz lazım." dedi.

Rehber öğretmenlere müjde verdi

Bu hizmetlerin okullarda rehber öğretmenlerle sağlandığını belirten Bakan Özer, bir müjdeyi paylaşmak istediğini belirterek şöyle devam etti:

"Her öğretmen atamasında öncelik verdiğimiz alanlarımız var. Mesela 2022'de okul öncesi eğitime çok büyük ağırlık verdik. Son 20 bin atamanın, 7 bin 503'ü okul öncesi öğretmenlerden oluşuyor. Çünkü öyle bir politikamız var. Sahada sayıyı artırıyoruz, o zaman öğretmen de istihdam etmemiz lazım. Yakın zamanda İçişleri Bakanlığımızla bir çalışmaya başladık. Özellikle bağımlılıklarla mücadeleyle ilgili çok ciddi bir seferberliğe başladık. Ve hedefimiz iki ay içerisinde yani şubatın sonuna kadar 19 milyon öğrencimizin tamamını, öğretmenlerimizin tamamını ve ilave 5 milyon veliye ulaşarak 25 milyon vatandaşımıza bağımlılıkla ilgili bir farkındalık ve önleyici davranış üretecek destekleyici mekanizmalarla ilgili eğitimleri uygulamaya başladık ve başarılı bir şekilde de gidiyor. Bu ihtiyaçlar, rehber öğretmen ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Onun için 2023 öğretmen atamasında rehber öğretmenlerimize her okulda en az bir tane rehber öğretmen olacak şekilde öncelik vermeyi planlıyoruz."