Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, "ABD artık barış sürecinde arabulucu olma vasfını yitirmiştir ve asla ilerde siyasi barış sürecinde ABD'nin de yer almasına müsaade etmeyeceğiz." dedi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nin açılışında konuşan Abbas, geçen 100 yıllık sürede İngiltere'nin hiçbir şeye sahip olmayan ve hak etmeyenlere karşı söz verdiğini söyledi.

İngiltere'nin ortağı ABD'nin de tüm anlaşma ve eylemleri adım adım takip ettiğini dile getiren Abbas, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde de bu sözün gerçekleşmesi için her türlü desteği verdiğini ve bunun üzerinden 100 yıl geçtiğini vurguladı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'e kendi eyaletlerinden birini verirmiş gibi ve dünyadaki tek karar verici kendisiymiş gibi davranarak, hediye olarak vermek istediğini belirten Abbas, ancak tarihte ilk defa doğudan batıya, Japonya'dan Kanada'ya bütün dünya ülkelerinin ve hatta ABD'nin yanında yer almaya alışılmış ülkelerin bile ABD'nin yanında yer almadığını vurguladı.

Önce İngiltere, sonra da ABD'nin İsrail'e Filistin toprakları üzerinden tasarrufta bulunduklarının altını çizen Abbas, ancak ne olursa olsun bütün dünya örgütlerinin ve halklarının bu karara karşı tek vücut duruşunun, söz konusu kararın başarıya ulaşamayacağını gösterdiğini ifade etti.

Halihazırda büyük bir sıkıntı yaşadıklarına dikkati çeken Abbas, Müslümanlar, Hristiyanlar ve bütün dünyanın özgürleri olarak zafer elde edeceklerini vurguladı.

Abbas, bütün Müslümanları, dünyadaki tüm halkları, Hristiyan toplumu da arkalarına alarak Kudüs'ün işgaline karşı durmak için, Kudüs'ün kimliğinin değiştirilmesine karşı yapılan bu adıma karşı güçlü bir duruş sergilemek için bir arada olduklarına işaret ederek, "Bütün gücümüzle artık işgal altındaki Filistin'in devlet olarak tanınması için çalışmalıyız." dedi.

ABD'nin son olarak uluslararası hukuku hiçe sayarak bütün insanlığın vicdanını zedeleyecek bir karar aldığını belirten Abbas, Kudüs'ün eskiden olduğu gibi ve gelecekte de olacağı gibi Filistin devletinin başkenti olacağını dile getirdi.

Kudüs olmadan barış ve istikrardan söz etmenin mümkün olmayacağını anlatan Abbas, Türkiye ve Türk halkına verdikleri destek için teşekkürlerini sundu.

Zirveyi, bu tehlikeye karşı çok net ve sağlam kararlarla tamamlamaları gerektiğini ifade eden Abbas, bunu hem Müslüman hem de Hristiyanların kutsal mekanını korumak adına ve işgal altındaki Filistin'in devlet olarak ortaya çıkması için yapmak gerektiğini söyledi. Abbas, Lübnan ve diğer işgal altındaki Arap topraklarının da kendilerinin haklı talebi içinde yer aldığını hatırlattı.

İsrail'in işgal ve sömürge uygulamalarının devam ettiğine vurgu yapan Abbas, "Bizler Filistin devletimizin başkenti olan Kudüs'ü savunmayı sürdüreceğiz ve gerçek anlamda özgürlük ve bağımsızlığımızı elde edinceye kadar bu mücadelemizde geri adım atmayacağız." şeklinde konuştu.

Trump'ın Kudüs kararının, uluslararası hukukun, anlaşmaların ve özellikle de BM kararlarının açık ihlali olduğuna dikkati çeken Abbas, BM kararına göre ABD de dahil hiçbir ülkenin büyükelçiliğini Kudüs'e yerleştirmesinin mümkün olmadığını hatırlattı ve sivil toplum örgütleri ile bütün halkları Filistin davasında dayanışma göstermeye davet etti.

ABD tarafından tek taraflı alınmış bu kararın geçersiz ve gayri meşru olduğunun altını çizen Abbas, yapılanın uluslararası hukukun açık ihlali olduğunu söyledi. Abbas, "Böylelikle ABD artık barış sürecinde ara bulucu olma vasfını yitirmiştir ve asla ilerde siyasi barış sürecinde ABD'nin de yer almasına müsaade etmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Filistin Devlet Başkanı Abbas, Kudüs'ün Filistin devletinin ebedi başkenti olarak kalacağını ve olmaması halinde barış ve istikrarın gelmeyeceğini belirterek, yanlış olan bu tek taraflı adımın aynı zamanda radikal ve aşırı olmayan grupları tetikleyeceğini ve meseleyi siyasi çekişmeden dini çekişme ve çatışmaya dönüştürme tehlikesine sahip olduğunu kaydetti.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının kabul edilemez olduğunu belirterek, "Uluslararası ülkelerin, İsrail devletini tanımalarını geri çekmeleri çağrısında bulunuyorum." dedi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi’nin açılışında konuşan Abbas, ABD'nin Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararına ilişkin kararın "kırmızı çizgi" niteliğinde olduğunu belirterek, Filistin'in de bu kararın ardından söz verdiği adımlardan artık geri adım atmak zorunda olduğunu belirtti.

Abbas, "İsrail'i kim koruyor?" sorusunu yönelterek, "Uluslararası hukuka karşı pervasızca tavırlarına rağmen onu (İsrail'i) şımartan, koruyan kim? Burada soruyorum, dünya ülkeleri nasıl oluyor da bu adıma kayıtsız kalabiliyorlar? Nasıl oluyor da ABD İsrail'in başkentini Kudüs olarak tanıyabiliyor? Uluslararası anlaşmaları dalga geçer gibi hiçe saymaları kabul edilebilir bir durum değil." değerlendirmesinde bulundu.

Bir devletin uluslararası anlamda tanınabilmesi için üç faktörün bulunması gerektiğini belirten Abbas, "Biri yönetim, diğeri halk, diğeri de sınır. İsrail'in yönetimi var. Halkı var. Ancak, sınırları yok. Sınırları olmayan bir devlet nasıl devlet olarak tanınabilir ki? Bana sınırlarını göstersin İsrail'e buradan meydan okuyorum. Sınırları olmayan bir ülke uluslararası hukuk bağlamında tanınamaz." şeklinde konuştu.

- "Kudüs kırmızı çizgimizdir"

Abbas, "Kudüs kırmızı çizgimizdir." diyerek, Kudüs'ün Müslümanların ilk kıblesi olduğu gibi Hristiyanlar için de önemli bir dini merkez olduğuna işaret etti.

"Biz Kudüs'ün sadece taş ve topraklardan ibaret olmasını istemiyoruz." diyen Abbas, "Biz Kudüs'ün yaşayan bir durum olarak desteklenmesini istiyoruz. Kudüs'ün ziyaret edilmesi önemli. Cezaevindeki bir mahkumu ziyaret etmek, oradaki gardiyanı ziyaret etmek anlamına gelmiyor. Arada derin bir fark var. Bu ayrımı yaparak, Kudüs ziyaretine önem vermemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Abbas, ABD'nin uluslararası meşruiyete aykırı kararı aleyhinde zirvede bağlayıcı kararlar alınması çağrısında bulunarak, şunları söyledi:

"İslam İşbirliği Teşkilatı, Kudüs bağlamında ilişkilerini belirlemesi gerekiyor. Bazı kesimler şantaja ya da baskıya maruz kalabilir. 676 sayılı BM kararına göre Kudüs'te büyükelçilik olamaz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) baktığımızda bazen bir şekilde bazen de diğer şekilde davranıyor. (Müslüman ülkelerce) ekonomik ve siyasi kararlar alınması gerekiyor."

Avrupa'nın Yahudi yerleşim yerlerinde üretilen ürünlerin satılmasına yasak koyduğu ya da üzerine işaret koyduğunu anımsatan Abbas, "Bu tür uygulamalar hayata geçirilebilir. Bizler bir kaç ay öncesinde İsrail ile birlikte güvenlik koordinasyonunu durdurduk. Evet zor bu kararları almak, ama herşeyin bir bedeli vardır. Biz onlara bir bedel ödetebiliriz." dedi.

"Uluslararası ülkelerin, İsrail devletini tanımalarını geri çekmelerini çağrısında bulunuyorum." diyen Abbas, "İsrail, hiçbir uluslararası karara uymuş değil. İsrail, BM 164 sayılı karar ve diğer kararlarını uygulama taahhüdünde bulunması rağmen bunu uygulamadı. Hepimizle dalga geçti." ifadelerini kullandı.

- "ABD artık arabuluculuk konusunda vasfını yitirmiştir"

Abbas, Filistin'in barışa sarılmaya devam edeceğini vurgulayarak, "ABD artık arabuluculuk konusunda vasfını yitirmiştir. Biz uluslararası bir mekanizma istiyoruz arabuluculuk konusunda." dedi.

Bütün ülkeleri diplomatik temsilciliklerini Kudüs'e taşımamaları konusunda uyaran Abbas, şu ifadeleri kullandı:

"İsrailliler, Kudüs'ün kimliğini bozmaya devam ediyorlar. Kazı çalışmaları, yerleşim birimleri inşası ve Mescid-i Aksa'ya saldırıları ile ciddi bir tehdit oluşturuyorlar. Uluslararası kuruluşların bu konuda inisiyatif alması gerekiyor. İki devletli bir çözümün hayata geçirilmesinin zamanı gelmiştir."

Abbas, BM nezdinde gözlemci statüsüne ulaştıktan sonra 500'den fazla uluslararası teşkilata üye olma hakkına sahip olduklarını belirterek, "Bizim içimizden de niteliği ve durumu ne olursa olsun yasa dışı davranışı olan kim varsa takipçisi olacağız." ifadesini kullandı.

"İsrail ile Oslo Anlaşması'ndan bu yana yapılan bütün anlaşmaları artık kabul etmiyoruz." diyen Abbas, "Başımız hep gökyüzüne karşı dik kaldı. Bizler imanımızla, mücadelemizle ve zafere olan inancımızla durmadık ve durmayacağız." değerlendirmesinde bulundu.

- "Türk halkına teşekkür ediyorum"

Abbas, "Başta Recep Tayyip Erdoğan'a en içten teşekkürlerimi iletmek isterim." diyerek, "İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı sıfatıyla bu zirveye katılmam için bana bir davet gönderdi. Özellikle Türkiye'ye ve Türk halkına bizim yanımızda yer aldıkları için ve adil davamızı savunduğu için sizin huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Çok değerli kardeşlerim hepinize teşekkür etmek istiyorum." şeklinde konuştu.

İslam ülkelerinin bütün gücüyle artık işgal altındaki Filistin'in devlet olarak tanınması için çalışması gerektiğini belirten Abbas, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Lübnan'daki topraklar ve diğer işgal altındaki topraklar da aynı şekilde bizim haklı talebimiz içerisinde yer almaktadır. Filistin halkına ve Mescid-i Aksa'da nöbet tutan kardeşlerimize özellikle de Kudüs şehrinin kalbinde yaşayıp orada yerleşimcilerin zulmüne maruz kalan ve aşırı uygulamalara maruz kalan bu halklarımızı da selamlamak istiyorum. Çünkü maalesef şu an işgal ve sömürge eylemleri İsrail tarafından durmaksızın devam etmekte."

İİT, 1969’da Müslümanların en önemli değerlerinden olan Mescidi Aksa’nın kundaklanmasından sonra Fas’ın Rabat kentinde toplanan İslam ülkeleri devlet ve hükümet başkanlarının aldığı kararla kuruldu.

Mescid-i Aksa, 21 Ağustos 1969'da Avusturalyalı Hristiyan fanatik Michael Dennis Rohan tarafından yakılmıştı. Kundaklama sonucu Kıble Camisi'nin mihrabı ve bin yıllık minberinin yanı sıra pek çok tarihi mekan yanmıştı. Camiyi yok etmenin Mesih'in gelişini hızlandıracağına inandığını iddia eden Rohan, Church of God isimli tarikat mensubuydu. Rohan’a daha sonra akli melekelerinin yerinde olmadığına dair rapor verildi.