25 Eylül’de Kerkük’te yapılması düşünülen referandum birkaç ihtimali barındırıyor. Konu ile alakalı hükümet, MHP’nin de etkisi ve katkısı ile milli bir tepki geliştirirken, CHP-HDP bloğundan hiç ses çıkmıyor.

İç siyasetteki etkileri hadi neyse, pekâlâ ‘Misak-ı Milli’ toprağı olan kadim Türkmen Şehri Kerkük’ün akıbeti ne olacak?

Irak’ın toprak bütünlüğü, bizim ayağa kalkana kadar tutturduğumuz bir türkü. Pekâlâ, bunu sadece biz mi biliyoruz? (Burayı düşünelim)

‘Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir’, tanım ve tarifi ile anayasal ifadesini bulmuş olan millet kavramımız, cumhuriyetin kurulduğundan bu yana sol-sosyalist blok, beynelmilel cemaat-tarikat yapılanmaları, fundemantalist ekoller üzerinden fitneye bulandı. Ulusalcı elitler var bir de…

Türkiye ne Irak ne Suriye ne de İran. Türkiye her türlü fitneye alışık, mücahit ve kadim-büyük bir devlet. 40 yıla yakındır mücadele ettiği bölücü terör Türkiye dışında çok az ülkenin dayanabileceği bir belaydı.

Bu son referandum hamlesi bence farklı bir mahiyette; eğer bu referandum yapılır, Türkiye’nin tepkisi mikrofon ve kürsü adresliyken iş biraz ciddiye dönerse, tam bu sırada Barzani’den ‘özerk bölge olarak Türkiye’ye bağlanalım’ teklifi gelirse…

Evet, bölünmedik, bölünecek gibi de değiliz, peki biraz artalım mı?

Ben bu ihtimalin çok büyük bir tehlike ve tehdit olduğunu düşünüyorum. Üniter devlet yapısının muhafazası bölerek olmadıysa ‘katarak’ olsun diye düşünebilir birileri. (Burayı düşünelim)

Hâsılı Misak-ı Milli söyleminin ardına bir tehdit ve tehlike saklanmamalı; zira bölücübaşı da 4 yıl önceki nevruz programında Diyarbakır meydanında Türkçe ve Kürtçe okunan mektubunda ‘Misak-ı Milli’den bahsetmişti.

Güney ve Kuzey Kürdistan toprakları olarak bahsedilen toprakların Türkiye üzerinden kaynaştırılması nasıl sinsi bir plandır. Sonrasında İsrail’in ‘vaat edilmiş topraklarının’ en kuzeyini selamete almak… Güneyi zaten çok problem değil…

Referandumun ihtimal sonuçları içinde en büyük tehlike bence budur.

Selametle…