YSK, UYAP, SEÇSİS... Hiçbirine Güven Kalmadı!

 

28 Kasım 2013 tarihli bazı gazetelerde yer alan haberlere göre Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven "Aday olacak sayın bakanların durumunu da tartıştık. Tüm üyelerin katıldığı toplantımızda oy birliğiyle bakanlıktan istifa etmelerine gerek olmadığı yönünde ilke kararına varıldı." demiş. Haberi ilk okuduğumda gözlerime inanamadım. Önce diğer bazı gazetelere ve internet sitelerine baktım, sonra da YSK’nın sitesine göz attım. Ama haberin içeriği maalesef doğruydu. Maalesef diyorum, çünkü YSK’nın böyle bir karar almış olabileceğine ihtimal vermiyordum.

YSK Kararı Hukuki Değil Siyasi!

Bu tartışmalar devam ederken, 3 Aralık 2013 tarihinde YSK Başkanı Sadi Güven başka bir açıklama daha yaptı ve yerel seçimlerde aday olan bakanların istifa etmeleri gerekmediğine hükmeden kararı, milletvekilliği seçimlerine paralel düşünerek aldıklarını söyledi. Burada alacakları kararın genel seçimleri de bağlayacağını belirten Güven, öyle bir durumda genel seçim öncesi meclisteki bütün bakanların istifa etmeleri gerekeceğini söyledi.

Bu açıklamayı Antalya'da düzenlenen “Seçim Hukuku” konulu eğitim programının açılışında yapmış ve ayrıca “Kimlerin 1 Aralık itibarıyla istifa etmeleri gerektiğini Milletvekilliği Seçimi Kanunu 18. maddesine göre yaptık. Bu maddede hâkimler, savcılar ve yüksek yargı organları gibi tek tek sayılmış. Burada bakanların istifası yok. Bugün vereceğimiz karar milletvekilliği seçimlerini de etkileyecek bir karar “ demiş.

Şimdi bu sözlerin neresini düzeltelim? Öncelikle bu seçimin milletvekili değil, mahalli idareler seçimi olduğunu birileri YSK Başkanına hatırlatmalıdır! Milletvekili seçim kanunuyla Mahalli İdareler Seçim kanunu farklı kanunlardır ve YSK Başkanı elmalarla armutları toplamaktadır. Gelin kanunun ilgili maddesine birlikte göz atalım: 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17. maddesinde; “Milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile muhtarlar mahalli idareler seçimlerinde adaylıklarını koyabilmek veya aday gösterilebilmek için görevlerinden istifa etmek zorunda değildirler. Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanırlar. Bu süre içinde tercih haklarını kullanmayanlar seçildikleri yeni görevi reddetmiş sayılırlar.” hükmü mevcuttur. 

Görüleceği üzere anılan maddede, aday olabilmek için görevlerinden ayrılmak zorunda olmayan kamu görevlilerinin hangileri olduğu ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Kanun koyucu bunları tek tek saymıştır, ancak bunların arasında “bakan” kelimesi bulunmamaktadır. Bu durumda YSK kendisini kanun koyucu yerine koyarak kanunda bulunmayan bir hükmü ihdas etmektedir. Bu hukuki değil, siyasi bir karardır, ancak bu siyasi kararı YSK AKP Hükümetinin, daha doğrusu başbakanın baskısıyla mı almıştır, yoksa işgüzarlık (ya da kraldan fazla kralcılık) mı yapmıştır? Bu husus çok açık değildir. Ama açık olan bir şey vardır ve o da YSK Başkanı hukuku katletmiştir.

Gerekçesi ne olursa olsun, bu karar YSK’nın güvenilirliğini zedelemiştir. Yani seçimlerin yaklaştığı bir dönemde YSK yara almış ve seçim güvenliğine ilişkin kuşkularımızı artırmıştır.

UYAP’ta Delik Var!

Seçime ilişkin kuşkularımız artıran diğer bir olay da aynı günlere rastlamıştır. Yine medyada yer alan haberlere göre; tüm mahkeme kayıtlarının tutulduğu Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) bir skandal yaşanmıştır. UYAP'a giren kimliği belirsiz kişilerin, Kocaeli İnfaz Savcılığı’nda 5 yıllık hapis cezası bulunan Oktay D.’nin infazını sistemden sildikleri belirlendi. İlginç olan bir başka boyutu ise, olayın Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nda infaz kayıtları incelenirken tesadüfen ortaya çıkmış olmasıdır. Yani kayıtlar incelenmese sızma ortaya çıkmayacakmış! Durum Adalet Bakanlığı’na bildirilmiş ve soruşturma başlatılmış. Bekleyelim görelim bakalım ne sonuç alınacak?

Neyse bizim üzerinde durmak istediğimiz konu soruşturmanın sonucu değil. Acaba bu UYAP nasıl bir sistem, kimler bu sisteme nasıl girebiliyor, ne kadar güvenli? Biraz da teknik bilgi verelim…

Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşlarının, adli ve idari tüm yargı ve yargı destek birimlerinin donanım ve yazılım olarak iç otomasyonunu ve benzer şekilde bilgi otomasyonu sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış birim entegrasyonunu sağlayan bir bilişim sistemi olan UYAP, Adalet Bakanlığı teşkilatı ile yargı birimlerinin tamamında kullanılıyor, bu birimlerin her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetleri bu sistemle elektronik ortamda yürütülüyor. Savcılar ve mahkemeler, her türlü hukuki işlemlerini elektronik ortamda UYAP üzerinden yapıyorlar. Sisteme ancak savcılar ve hakimler, özel şifre ve elektronik imzalarıyla girebiliyor ve bu yolla sadece baktıkları soruşturma ve davalarla ilgili dosyalar üzerinde işlem yapabiliyor. Böylesine önemli ve gizli bilgiler içeren ve yüksek düzeyde korunması gereken bir sisteme sızmak nasıl bu kadar kolay olabilir?

UYAP’a Daha Önce de Sızmışlar!

Tüm bunları düşünüp size bu yazıyı yazmak için internette gezinirken, daha önce okuduğum ama aklımdan çıkmış olan 2012 tarihli başka biz haber gözüme takıldı. Yani, UYAP’taki sızma skandalı ilk değildi. 19 Nisan 2012 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yer alan “Ünlülerin yargı çetesi UYAP'a bile sızdı” başlıklı habere göre Çağlayan Adliyesi'nde çalışan iki katip üzerinden sisteme defalarca giren çetenin, aldığı bilgileri aralarında ünlülerin de bulunduğu müşterilere aktardığı belirlendi.

Yani UYAP’ın delik deşik olduğu ve güvenlik seviyesinin yüksek olmadığı açıkça ortaya çıktı. Peki diyeceksiniz ki, UYAP’ın güvenliği neden bu kadar önemli? Haklısınız üzerinde durmak istediğim sadece kişisel bilgilerin gizliliğine ilişkin ihlaller değil, konunun diğer bir önemli boyutu var. UYAP sistemini tüm yargı birimleri kullanıyor. Daha açıkçası yazının başında hukuka aykırı kararı oybirliğiyle alan YSK da bu sistemi kullanıyor. İşte işin püf noktası da burada yatıyor: YSK’nın kendi güvenilirliğinin yanı sıra seçimlerin güvenliği ve güvenilirliğinin de tehlike altında olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.

UYAP’ta Bu Sızma Olursa SEÇSİS’te Neler Olmaz!

Bildiğiniz gibi önceki seçimlerde de kullanılan seçim otomasyon sistemi SEÇSİS hem Türkiye’de hem de birçok ülkede tartışmalara yol açmıştı. AKP Hükümetinin iktidarda kalabilmek için okyanus ötesine verdiği tavizlerin boyutu ve UYAP’a sızmalar birlikte değerlendirildiğinde, SEÇSİS’in hiç de güvenli olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu şartlarda seçim sonuçları tartışmalı olacaktır.

Daha önceki seçimlerde, herkesin birbirine hatta evdeki fertlere bakarak “AKP’ye kim oy verdi?” sorusunun cevabına da bu durum belli ölçüde cevap oluşturabilir. SEÇSİS sistemi Yunanistan’da kaldırıldı. İlk olarak ABD’deki 2000 yılı başkanlık seçimlerinde yaşanan skandalla gündeme gelen bu sistem hala sorgulanıyor ve güvenilmez bulunuyor. ABD’de yaşanan seçimlerde George W. Bush’un nasıl 537 oy farkla Demokrat aday Al Gore’dan ABD başkanlığını çaldığının öyküsü Greg Palast’ın “Paranın Satın Alabileceği En İyi Demokrasi” adlı kitabında ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. O zamanki ABD Başkanı George W. Bush’un kardeşi Jeb Bush’un vali olduğu Florida eyaletinde dönen seçim dolaplarını anlatan Palast’ın seçim sonuçları resmiyet kazanmadan önce bu hususları açıkça yazmış olması da ilginç bir durum.

Bu şartlarda Türkiye’de 2014’te yapılacak olan Mahalli İdareler ve Cumhurbaşkanlığı ile 2015’te yapılacak olan Milletvekili Genel Seçimlerinin güvenilir olacağını ve sonuçların manipüle edilmeyeceğini söylemek mümkün değildir.

Şimdi size soruyorum: Kontrolü ABD’de olan internet altyapısını, adı Türk kendi yabancı olan Telekom şirketi üzerinden kullanan, başka bir deyişle veritabanı ve işletim sisteminin güvenliği yabancı şirketlerin elinde olan SEÇSİS’e nasıl güvenelim? Hele hele bir de kişisel bir bilgisayar üzerinden UYAP’a erişilip kayıtlar değiştirilebiliyorsa ve SEÇSİS de UYAP üzerinden işletiliyorsa o zaman endişelerimizin daha da artmasından doğal ne olabilir?

Kısacası, artık ne YSK’ya, ne UYAP’a, ne de SEÇSİS sistemine güvenmiyoruz. Seçim güvenliğinin ve sonuçların güvenilirliğinin sağlanması için YSK bu sistemi kullanmaktan vazgeçmeli ve seçmen listelerini bilgisayar ortamında tüm partilerle paylaşmalıdır. Öte yandan, kısa süre önce yapılan yasal düzenlemeyle YSK’ya Kamu İhale Kanunu’ndan muaf olarak oy pusulası basma yetkisi verilmiş olması bu konuda şüphelerimizi artırmıştır. Dolayısıyla, SEÇSİS’in iptalinin yanı sıra, oy pusulalarının basım ve dağıtımı da siyasi parti temsilcilerinin de katılacağı bir gözetim ve denetim altında yapılmalı ve hukuki olarak izin verilenden daha fazla oy pusulası basılmamalıdır. Ayrıca, kullanılmayan oy pusulaları da tam olarak iadesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde şüpheler ortadan kalkmayacak ve  yapılacak seçimler meşru olmayacaktır.