Vay halimize mi üzülelim, fay halimize mi?

Terör öldürür...

Deprem öldürür...

Uyuşturucu öldürür...

Aşırı hız, maganda kurşunu, belediye çukuru öldürür...

Lodos olur çekmeyen baca öldürür...

Yattığınız hastanende yanlış tedavi öldürür...

Okul bahçesinde çocuğun kafasına düşen kale direği öldürür...

Ve dahası,

Yolda yürürken komşu apartmanın balkonundan düşen taş parçası öldürür.

*

Biliyoruz ki ölüm var,

Hem de mutlaka ve herkes için.

O sebepten dolayı,

Maden çöker, asansör düşer biz ölürüz!

Bankamatikten para çekerken elektrik çarpar ölürüz!

Dört kişilik aile bir mobilete bineriz, ölürüz!

Kırmızı ışıkta durur ölürüz.

Yağmur yağar şimşek çakar ölürüz...

Ve hatta...

Tıraş sonrası berbere masaj yaptırırken boynumuzu kırdırır, ölürüz!

Say sayabildiğin kadar.

*

Burası Türkiye kardeşim,

Ülkemizde sel olmasa da, biz "sudan" bir sebepten yine ölürüz.

Derler ki;

"Eğer riski yönetemezsen, krizi yönetmek zorunda kalırsın."

Peki, ne yapmalıyız?

Fay hatları belli mi?

Belli.

Zemine göre derece-derece çıkartılmış haritalar ortada mı?

Ortada.

Ülkenin öncelikli deprem riski taşıyan noktaları biliniyor mu?

Biliniyor.

Depreme dayanıklı olmayan bina sayısını biliyor muyuz?

Biliyoruz.

"Deprem değil bina öldürür" gerçeğini tabiat defalarca yüzümüze vurdu mu?

Vurdu.

Ee... O zaman suçlu kim?

*

Tarih; 17 Ağustos 2016.

17 yıl önce yaşanan Marmara depremini

Yani 17 Ağustos 1999'u

Bugün tüm medya organlarında bir kez daha hatırladığımız gün.

Peki, ya sonra?

Sonrası malum,

Sürekli olarak hep "unutmadık, unutturmayacağız" dedik.

Ama hep unuttuk.

Tıpkı; "Sistemsizliğin, yetersizliğin ve çaresizliğin" yüzümüze tokat gibi çarptığı!

Erzincan'ı, Erzurum'u, Dinar'ı ve Van'ı unuttuğumuz gibi.

*

Marmara depremi üzerinden 17 yıl geçti.

O günü yaşayanlar için saatler dursa da,

Zaman tüm hızıyla yürüyor.

Sarsıntılar beynimizde tüm hiddetiyle devam etse de,

Birçok insan iç dünyası hala enkazı kaldıramıyor.

Yaşanan acılar yılda bir hatırlansa da,

Depremzedelerin depresyonu hala geçmiyor.

Sonuç?

Bilimsel açıklamalar bile duvara dayanıyor.

Çünkü ülkemizde TOKİ başta olmak üzere,

Birçok insan hala "fay hattı" üzerine konut yapıyor.

Ne yapalım şimdi?

Vay halimize mi üzülelim, fay halimize mi?