Ülkücü Hareketi Tanımak

 Bilmeyenler için söylüyorum, "Ülkücü hareket, insanlık âleminin yüz akı, necip Türk milletinin, onur kervanı kıyamete kadar çekecek, çelik zincirin günümüzdeki halkasıdır."

Asırlar önce;

Zincirin zayıflayan halkaları, Ergenekon'da dağlar eritilerek yeniden güçlenmişti.

Her muzaffer komutanın, her kahraman çerinin, toprağa düşen her damla Kan'ın gayesi, zincirin kopmaması, kutlu milletin, kutlu kervanının dağılmaması içindi.

Zincirin halkaları kahramanlıktı, ahlaktı, imandı.

Medeniyetti, ilimdi, sanattı.

Merhametti, hoşgörüydü, şefkatti.

Azmetmekti, çalışmaktı, alın teriydi.

Bu kutlu zincirin halkaları, "Dandanakan'da" köze konuldu, "Pasinlerde" demir nara dönüştü "Malazgirt'te" su verildi.

"Kösedağ'da" Moğol istilacılarını hışmına uğrayan medeniyet ve ahlak zinciri, "Bursa'nın fethi" ile güçlenerek geleceğe yeniden merhaba demişti.

Sırp Sındığı'nda, Kosova'da, Niğbolu'da, İstanbul'un fethine atılan her adımda, halkalar daha güçlenmiş, Türk İslam medeniyeti kutlu yolculuğunu onurla sürdürmeye devam etmişti.

Akşemseddin, Ali Kuşçu, Ebu'l Vefa, Evliya Çelebi, Farabi, Hazerfen Ahmed, İbni Sina, gök kubbeyi donatan tuğların gölgesinde ilim ve erdemleriyle çelik zincire köz olmuşlardır.

Kadızade Rumi, Kâtip Çelebi, Lagarî Hasan Çelebi, Mimar Sinan, Piri Reis, Uluğ Bey, tarihin adını "Mehmetçik" koyduğu kutlu ordunun ardında, çelik zincire su olmuştur.

Cehalete yenik düşmüş haçlı âleminin saldırıları ve yıpratmaları, kervanı dağıtma girişimleri ve sonsuzluğa uzanan medeniyet zincirini koparma girişimleri, Viyana'da, Kırım'da, 93 harbinde aralıksız devam etmiştir.

Balkan savaşlarında hırpalanan zincir, 1. Dünya savaşında kopartılma noktasına gelmiş, Çanakkale'de yeni bir aşk ve ruhla güçlendirilmiştir.

Osmanlı Türkiye'sinin yıkılması ve tek dişi kalmış canavarlar tarafından işkâl edilmesi, büyük Türk milletini tarih sahnesinden silmek isteyenlerin iştahını kabartmış olsa da, bu kervan yürüyecekti, yürümeliydi.

İnancın kahramanlığın ve ilimin ışığında, geçmişin aydınlığında, kervanı toparlamak ve zincirin halkalarını yeniden güçlendirmek, dini, milli ve ahlaki bir görev olmuştu.

Mustafa Kemal Paşa bu görevi ilahi bir emir olarak idrak edip, haydi bismillah dediğinde, "tarihi idrakten yoksun akıl, karşısına adalet olarak dikilmişti"

Dönemin en büyük yargı erki olan "şeyhülislamlık" makamı, milli vicdanı ihanetle suçlamış, hatta dinsizlikle itham etmişti.

Bu durum binlerce yıllık medeniyetin, örfün, geleneğin taşıyıcısı kervanı dağıtamadı, zincirin halkasını kopartmaya yetmedi, yetemedi.

Verilen yargı kararı inananları durduramadı.

Karar adil değildi.

Bugün büyük Türk milletinin medeniyet yolculuğundaki temsilcisi olan Ülkücü hareket, kıyamete kadar sürecek büyük yürüyüşün tek adıdır.

Zincirin halkası Ülkücü hareket, kervanın sahibi Ülkücü harekettir.

Hareket kabiliyetini, tarihten ve inancından almıştır.

Hedeflerimizi tayin eden "Başbuğ Türkeş" ve hareketimizin bizatihi kendisi, adil olmayan mahkeme kararlarına alışıktır.

Ülkücü hareket; kendisini var eden "Lider, doktrin ve teşkilat" üçlemesinden taviz vermeden, kutlu yolculuğunu asla yarım bırakmayacaktır.

Buda bizim kararımızdır.