Ülke kan gölüne döndü

TBMM’ye 500…

Başbakanlık’a 600…

İçişleri, Milli Eğitim, Milli Savunma, Maliye, Orman ve Su İşleri Bakanlıklarına 400…

Genelkurmay’a 300 metre…

Deniz, Hava, Kara Kuvvetleri Komutanlıklarına yürüme mesafesi.

Bu noktanın adı,

Devlet Mahallesi’nin “güvenlikli” lojmanları!

*

Yani burası kimsenin destursuz girebileceği,

Öyle elin kolunu sallayarak gezebileceği,

Hele ki bomba yüklü bir aracın,

Askeri servis araçlarına eylem yapabileceği bir nokta değildir.

Ama oldu.

Kahpe bir saldırıda 28 vatandaşımız hayatını kaybetti.

61 vatandaşımız ise yaralandı.

*

Ankara’da patlayan bu bomba gösterdi ki,

Refah ve huzur ülkesi olması gereken Türkiye,

Her köşesinde patlayan bombalarla tam bir Ortadoğu ülkesine döndü.

Yalan mı?

Libya, Suriye, Yemen, Mısır, Irak’tan bir farkımız kaldı mı?

Kalmadı.

Çünkü daha Ankara saldırısının üzerinden 12 saat bile geçmeden

Diyarbakır-Bingöl karayolundaki bombalama sonucu 6 asker,

Şırnak ta 2 asker,

Yine Diyarbakır da 3 asker şehit edildi.

*

Nedir bunun adı?

PKK terör örgütü son 7 ayda 300’e yakın can aldı.

Rezilliğe bakar mısınız?

Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, bazı il ve ilçeler PKK’nın kontrolüne geçti.

Cumhuriyet tarihimizde ilk defa binlerce öğretmen “can güvenliği yok” diyerek geri çekildi.

Cumhuriyet tarihimizde ilk defa,  güvenlik sebebiyle bazı illerdeki havaalanları uçuşa kapatıldı.

Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, IŞİD ve PYD gibi örgütler Türkiye’yi kana buladı.

Dahası Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, şehirler, ilçeler ve türbeler taşındı.

Ve tüm bunlar AKP iktidarı tarafından,

“Tek başımıza iktidar olmazsak ülke de kaos çıkar” diyerek yapıldı.

Sonuç?

Kaos’un ağa babası oldu.

*

Ne denilebilir ki?

İçinde kaç tane terörist olduğunu bilmediğimiz 3,5 milyon sığınmacı ülkemizde dolaşıyor.

Sur, Ankara, Ankara…

Üç patlamayı yapanda bu ülkeye “sığınmacı” olarak girmemiş mi?

Başbakan öyle söylüyor.

Yani dün sadece PKK terörüyle baş etmekte zorlanırken,

Bugün başımıza IŞİD, PYD, El-Nusra ve daha adını bilmediğimiz,

Ne menem terör örgütleriyle uğraşacağız bilmiyoruz.

Ama olsun Başbakanımız dedi ki;

“Akan kanın yerde kalmayacak, hesap misliyle sorulacak.”

Ve Cumhurbaşkanımız;

“Zincirin halkaları bir-bir çözülüyor.”

Oh be içimiz rahatladı.

*

Hele ki savaş ihtimalinin kapımızda olduğu şu günlerde,

Televizyon ekranında bir masa etrafında toplanmış,

Dört köşe yazarının,

“Ankara’dakine terör diyorsak, Diyarbakır veya Silopi’dekine başka bir isim vermemiz gerek. Ya da Diyarbakır’dakine terör diyorsak Ankara saldırısına başka bir isim vermek gerek” sözleriyle sorunu şapadanak çözeceğimizi anladım.

Demek ki terör dediğimiz problemin asıl sorun ismindeymiş.

Neymiş efendim Ankara’da ki saldırı planlıymış,

Ama Güneydoğu’da yaşananlar hep var olan çatışmaymış.

Peh  peh  peh!

Ne diyelim o zaman?

Birisine “planlı terör”, diğerine “plansız terör” öyle mi?

Ya da birisine “beklenmeyen terör” diğerine “beklediğimiz terör”.

Vah zavallılar vah.

Böyle bir tanımlama,

Terörist ve ona yol veren iktidarın değirmenin su taşımaktan başka neye yarar?

*

Oysa biliriz ki;

Terörle mücadelede temel kurallar,

“Yoğun güvenlik, sıkı istihbarat, kararlı mücadele, milli birliktir!”

Yani demem o ki,

Terörle “mücadele” konusunu siz “müzakereye” çevirirseniz,

Bu gevşeklikte terör anında filizlenir.

Ve ya sınırları yolgeçen hanı haline çevirirseniz,

IŞİD’i de girer çıkar, PKK’sı da, PYD’si de.

Uzun lafın kısası,

Devletin terör örgütleriyle sürdürdüğü “mücadele” kararlılıkla sürmelidir.

Ve dahası terörü yapan, destek çıkan, finanse eden ve fikir sathında da olsa,

“Savunma” oyunlarına yatan herkesi lanetliyorum.

Ve bugüne kadar terör örgütünün kahpe saldırılarında,

Yaşamını yitirmiş tüm insanlarımıza rahmet,

Sabırlı ailelerine baş sağlığı diliyorum.