Ortalıkta değişik tartışmalar sürüp gidiyor rahmetli Nihal Atsız ile ilgili. Biz "hükmü tek hüküm sahibi" olan cenab-ı Hakk'a bırakmak yerine kendimiz vermeyi ne çok severiz...

Aklımızca birilerini cennete birilerini cehenneme göndeririz peşinen... Birileri dindar olur birileri dindışı... Bırakın Türkçülük ile İslamcılığı, milliyetçilik ile Türkçülüğü, Başbuğ Türkeş ile Atsız Ata'yı bile rekabet ettirmeye kalkışmaktan çekinmeyiz... Bu ancak müstehzi bir tebessümle geçiştirilebilecek bir garabettir. Zira Türk tarihinin yakın zamanlardaki iki eylem ve tefekkür yiğidinin bazı konularda ayrı düşünmelerinden daha tabii ne olabilir? Ömürleri boyunca birlikte hükmedip kılıç sallayan Tuğrul ve Çağrı Bey kardeşler her konuda aynı mı düşünüyordu? Hz. Ali ile Hz. Aişe annemiz savaş meydanında karşı karşıya gelmediler mi? Bu onların "aynı din ve emel uğruna" koştukları gerçeğini ortadan kaldırır mı? Biz yine mevzumuza dönelim...

Belli ki herkesin bir Atsız'ı var ve yine belli ki herkesteki Atsız kişinin kendi gönül ve tefekkür derinliği kadardır. Bu Atsız'ın suçu veya eksikliği sayılmaz elbet... Bu yazıda da bendeki Atsız'dan huzmeler bulacaksınız...

Bir genç arkadaşım sormuştu "Atsız kimdir?" diye... "Atsız bir ummandır" demiştim "bazen sütliman sevdalı ama çoğu kez delidolu boralı... Fakat sevdalıyken de delidoluyken de hep ‘yiğit' hep bu çağın dışında bir ruh adamı..." Ummandı işte... Adamlığından sonra O'na yakıştıracağımız vasıf Tarihçiliğidir herhalde... Edebiyatçı, Romancı, Şair, Fikir Adamı, Demagog, Eğitimci... Karakterine dair ne söylenebilir? Münzevi ve yalnız adam, iflah olmaz bir romantik, bahtı karanlık Urungu, zamanın dışına taşan Selim Pusat, kaderin cilvesine rağmen budun için Deli Kurt, ölürken bile belaya ve bahta inat dirilen Bozkurt, sözün özü katıksız bir Türk!

Bendeki Atsız Ülkücüdür... Bakın ne diyor? "Türk ülküsü, Türk büyüklüğü ve Türk kudreti isteği ve inancıdır... Milli bir ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır?... Dini inancı da içine almış olan millî ülkü, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren bu duygu ve düşüncedir" (Türk Ülküsü).

Bendeki Atsız'ın Din ile bir meselesi asla yoktur. İslamiyet'i Türklerin dini olarak kabul eder... Atsız'ı yargılayanlar O'nun eserinde İnönü Şehitleri'nin İsmet İnönü'ye serzenişlerine dikkat etsinler: "(...)bizim ruhumuzu sevindirmek için bir mevlût okutmak aklına geldi mi? Memlekette Allah adını yasak ederken bizim Allah, Allah diye can verdiğimizi, en büyük hakkımız olan yasamak hakkından vazgeçerken Tanrının ulu adını andığımızı düşündün mü?" (Z Vitamini)

Bendeki Atsız büyük düşünür ve ol veçhile Turancıdır... "Bizim için en kutlu hedef Turancılıktır... Turancılık bir büyüklük düşüncesidir... Büyüklük düşüncesi asil bir düşüncedir" (Ötüken, 30 Nisan 1973, Sayı: 6).

Bendeki Atsız tam bir "komünizm" düşmanıdır. Bunun birinci sebebi Sovyetler ve Çin'in Türk milletine olan düşmanlıkları; bir diğeri de komünizmin millet olgusunu yok sayıp beynelmilelciliği önermesidir. Atsız'da Türk ve millet iki en kutsal olgudur. Komünizm düşmanlığı bundandır...

Bendeki atsız efsaneleri gerçek kılacak kadar büyük bir anlatı ustası, bir romancıdır... Göktürkleri 1300 yıl sonra dirilten kalemdir. Her tarihi roman tarihe bu denli dokunamaz. Bu ancak Atsız'ın işidir... O'nun kitaplarında sadece tarihi yaşamakla kalmayıp tarihte yaşarsınız ve bir bakarrsınız bin-iki bin yıl sonrasının hayalini kurarsınız. Romanlarını beğeni sıralamasına koymamı isterseniz Bozkurtlar, Ruh Adam, Deli Kurt derim. "Dalkavuklar Gecesi" ile "Z Vitamini" ise İnönü'ye olan müthiş muhabbetinin (!) hicve dönüşmüş halleridir sadece... Kılıç kadar keskin kalemi güldürürken de acıların en büyüğünü yaşatmaya muktedir...

Bendeki Atsız romanlarında "kadın kahramanlar" oluşturma ve her kadın kahramana bir çift büyülü göz kondurma ustasıdır... Gökçen Kız, Almıla, Ay Hanım, Güntülü... Tarihten bizim gençlik hayallerimize düşen birer od parçası; Türk'ün yiğitliğinin kadınlarda cismanileşen halleriydi... İşbara Alp, Urungu, Deli Kurt, Selim Pusat gibi yiğitlere yar olacak kadınların sıradan olması mümkün mü zaten?

Bendeki Atsız'in şairliği romancılığından sonra gelir... Ama Geri Gelen Mektup, Kahramanlık, Toprak-Mazi, Türk Kızı, Topal Asker, Davet bugün kendi alanlarında hala aşılamayan muhteşem şiirlerdir. Geri Gelen Mektupu okumayan bir genç "zinhar" sevdim demesin...

Bendeki Atsız'a dair daha söylenecek çok şey var elbet... Irkçılık ile ilgili sivri kelimeleri zamanla törpülenmiş gibiydi... Araplara olan ihanet öfkesinin taşkınlığın yüce dinimize de dokunan yanları olmuştur belki... Bu iki husus içimdeki ukdelerin adıdır. Ama biz bunları lanetlemek için değil daha fazla rahmet ve mağfirete vesile olsunlar diye dile getiririz...

Söyleyecek ne çok şey var. Ama özetimizi yapalım. Atsız'da hiçbir fikir ve duygunun "ortalaması" yoktur... O uçların adamıdır, Türkçülüğün uç beyidir... Her sevgiliden daha sevgili olan Ülküsünü yaşatmak bizim milletimize olan karşılıksız sevdamızın da adıdır zaten...

"Bu dünyada bizim bir genç kızı sevmemiz

Filhakika gayet doğru, hem de çok temiz

Bir gayedir... Fakat bunun hududu dardır...

Sevgiliden sevgili bir mefkûre vardır". (Atsız, Toprak Mazi)

 

Dokuz kere yere diz vuruyorum! Ruhun şad olsun Atsız Ata!

"Töredir; konan göçer, doğan gün batar elbet

Tanrı zeval vermesin devlet, din ve KUR'AN var.

Dayanılmaz olsa da Atsız'lığın acısı

Ulu Tanrı'ya şükür yine toy var, Turan var".

Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU