CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı yürüyüşünü 25. gününde Maltepe'deki miting alanına gelerek tamamladı.

Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki için Ankara Güvenpark'tan başlattığı yürüyüşe tamamlamak üzere Kartal'ın Dragos mevkisinden saat 16.30 itibarıyla yürüyüşüne başladı.

Partisinin milletvekilleri ve bazı sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu yürüyüş kortejinin, 200 metre önünde tek başına yürüyen Kılıçdaroğlu elinde "adalet" yazılı bir pankart taşıdı.  

Yürüyüşün tamamlanmasına 1 kilometre kala mola veren Kılıçdaroğlu, bir süre karavanda dinlendi. Bu esnada da partinin milletvekilleri ve bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan kortejdekiler, miting alanına geçti. 

Yaklaşık 45 dakikalık bir molanın ardından tekrar yürüyüşe başlayan Kılıçdaroğlu, son bölümü tek başına yürüyerek saat 18.00'de Maltepe'deki miting alanına ulaştı.

Kemal Kılıçdaroğlu, platforma eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile çıkarak vatandaşları selamladı. Vatandaşlar, Kılıçdaroğlu'nu çeşitli sloganlarla karşıladı.

"Siyaset vatandaş için yapılır, ülke için yapılır"

Kılıçdaroğlu, mitingde yaptığı konuşmada, "Siyaset vatandaş için yapılır, ülke için yapılır, ülkenin çıkarları için yapılır. Siyaset ülkeyi birleştirmektir; kutuplaştırmak değil, bölmek değil, ayrıştırmak değil, gerginlik yaratmak değil. O nedenle her yerde söylüyorum, bir daha söyleyeceğim, defalarca söyleyeceğim, sizler de söyleyin; hiç kimsenin etnik kimliğine göre, inancına göre, yaşam tarzına göre siyaset yapmayacağız. Yapanlar vatan hainleridir, yapanlar ülkeyi sevmeyenlerdir. Herkesin kimliğine saygı duyuyorum. Herkesin inancına saygı duyuyorum. Herkesin yaşam tarzına saygı duyuyorum." ifadelerini kullandı.

"Bu ülkede adalet için yürüdük, adaleti getirmek için yürüdük, takipçisi olacağız." diyen Kılıçdaroğlu, "9 Temmuz yeniden doğuşun tarihidir. 9 Temmuz, bir yürüyüşün sonu değil, bir özgürlüğün, bir barışın, bir birlikte yaşama iradesinin ortaya konmasının başlangıcıdır." şeklinde konuştu.

"Niçin adalet? Farklılıklarımızla birlikte yaşamak için adalet, huzur içinde yaşamak için adalet, geleceğe güvenle bakmak için adalet. Türkiye'nin dünyada saygın bir konumu olsun, bunun için adalet. Adalet insanlığın ortak paydasıdır, adalet mülkün temelidir." ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Tek adam rejimine karşı çıktığımız için, FETÖ'ye karşı olduğumuz için yürüdük. 20 Temmuz darbesine karşı olduğumuz için yürüdük. IŞİD, PKK terör örgütü, El Nusra ve diğer terör örgütlerine karşı olduğumuz için yürüdük. Gazi Meclise sahip çıktığımız için yürüdük. Yargı, siyasetin emrine verildiği için, devlette liyakat sistemi kalmadığı için, son 15 yılda 13 kez üniversite ve KPSS sınavlarının soruları çalındı bunun için yürüdük. Şiddet mağduru kadın ve çocuklarımız için yürüdük. Mavi Marmara şehit ve gazileri için yürüdük." 

Kemal Kılıçdaroğlu, "FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıksın, gerçek darbeciler yargılansın diye yürüdük. 249 şehidimiz ve 2 bin 301 gazimiz için yürüdük. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılamaz. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapıldı, ayrım yapılmasın diye yürüdük."  dedi.

CHP lideri, "Bütün yargıçlara, savcılara ve hakimlere sesleniyorum. Adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Adaletin hakkını korumak Maltepe Meydanını dolduran vatandaşın hakkı ve görevi kadar sizin de hakkınız ve görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, vicdanınızın sesini dinleyin ve ona göre karar verin. Delilsiz insanları mahkum etmeyin." şeklinde konuştu.

"Bu mücadele bizim mücadelemiz ve biz Türkiye'yiz"

Kılıçdaroğlu, "Biz, yani 15 Haziran'dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe'de bir araya gelen yüz binler, milyonlar olarak tüm Türkiye'ye ve dünyaya sesleniyoruz; biz sadece ve sadece adalet istiyoruz." dedi.

"Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizi destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz." ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "Biz 25 gündür on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız 'hak, hukuk, adalet' talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz. Biz siyasete ve toplumsal yaşama, adalet yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz." şeklinde konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. konuşmasında şunları kaydetti:

"Bu mücadele bizim mücadelemiz ve biz Türkiye'yiz. Adalet, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye'yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünyayla barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye'yiz. Biz kavga değil, huzur isteyen Türkiye'yiz."

Kılıçdaroğlu, "15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararlı, onuru duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi, ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2 bin 301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütü'nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır." dedi.

"Acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrılarımız var"

Bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak, Türkiye'nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitleri ve acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrıları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Bir; 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararlı, onuru duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi, ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın, halkın 15 Temmuz'u diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması, iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2 bin 301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütü'nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

İki; iktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz'da OHAL ilan edilmiş ve TBMM'nin yetkileri gasbedilmiştir. Biz buna sarayın 15 Temmuz'u diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları, yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni, evrensel ilkeler uygulanarak yeniden tesis edilmelidir.

Üç; yargıyı siyasetin emrine vermek, demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. Kollektif suç gibi, insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir. 

Dört; OHAL uygulamalarıyla, mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta sivil ölüme terk edilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.

Beş; 20 Temmuz sivil darbesinden sonra 15 Temmuz darbe girişimiyle ve onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan ama sırf hükümete muhalif göründüğü için bütün haklarından yoksun bırakılan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri, görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesi'nin içtihatları dikkate alınarak tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

Altı; 150'nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. 

Yedi; OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılmadığı bir ortamda ve üstelik devletin bütün imkanları seferber edilerek gerçekleştirilen anayasa değişikliği gayri meşrudur, toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu'nun yasa dışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir mühürsüz seçimdir. Türkiye gayri meşru bir anayasayla yönetilemez, yönetilmemelidir.

Sekiz; demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan insan haklarına dayalı, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat, kamuda göreve başlama ve görevde yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden öğreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.

Dokuz; sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara, eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerinden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanına uygulanmalıdır.

On; son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısır döngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil, uluslararası ilişkilere de hakim olmalıdır. Türkiye, coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir. Hukuka ve anayasaya saygı adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur. Bu adalet çağrısı, adaletin insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır."