Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yüz milyonlarca insanın, 'mutluluk müjdecisi' olarak kabul ettiği bir günü, fitne vesilesi haline dönüştürmek isteyenlere asla itibar edilmeyeceğine inanıyorum." dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca "21 Mart Dünya Ormancılık Günü" dolaysıyla düzenlenen "Milletimizle Birlikte Daha Yeşil Türkiye" buluşmasında konuştu.

"21 Mart Dünya Ormancılık Günü"nü, "22 Mart Dünya Su Günü"nü ve "23 Mart Dünya Meteoroloji Günü"nü tebrik eden Erdoğan, ayrıca "Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü"nü de kutladı.

Erdoğan, 21 Mart'ın Türkiye'de ve coğrafyadaki pek çok yerde kutlanan nevruz günü olduğunu anımsatarak, "Cemrelerin, şubatın ikinci yarısından başlayarak birer hafta arayla havaya, suya, toprağa düşmesinin ardından, 21 Mart'ta tabiatın uyanışının sembolü, baharın müjdecisi olan nevruza ulaşıyoruz. Nevruzunuz mübarek olsun. Biz PKK'nın kutladığı nevruzu değil, biz inananların kutladığı nevruzu kutluyoruz." ifadesini kullandı.

Çok geniş bir coğrafyada yaşayan farklı kültürlere ve meşreplere sahip insanların ortak değeri olmasının nevruzu daha da önemli kıldığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Farklı anlamlar yükleyenler var. Biz, ne anlam yüklüyoruz ona bakalım. Buradan tüm vatandaşlarımızın ve dostlarımızın Nevruz Günü'nü tekrar tebrik ediyorum. İnşallah ruhlarda bir uyanışa vesile olmasını da Allah'tan temenni ediyorum. Yüz milyonlarca insanın, 'mutluluk müjdecisi' olarak kabul ettiği bir günü, fitne vesilesi haline dönüştürmek isteyenlere asla itibar edilmeyeceğine inanıyorum. Rabbim bizleri nice nevruzlara sağlıkla, mutlulukla, huzurla, esenlikle ulaştırsın."

- "Orman alanlarını 223 milyon dekara çıkarttık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son 15 yılda 4 milyar 39 milyon fidanı toprakla buluşturduğu için Dünya Ormancılık Günü'nü göğsünü kabartarak kutlama hakkına sahip olduğunu belirtti.

Orman alanlarını 15 milyon dekar artırarak, 208 milyon dekardan 223 milyon dekara çıkarmış olmanın iftihar verici bir durum olduğunu vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kıyametin kopacağını bilsek dahi elimizdeki fidanı dikmeyi' tavsiye eden bir Peygamberin ümmeti olarak bu tablo karşısında gurur duymamak mümkün değildir. Ülkemizde bir dönem gecekondularla, çirkin binalarla, plansız yapılaşmayla nasıl şehircilik faciaları yaşadıysak, orman varlığımızın, ağaçlarımızın, yeşilimizin de hoyratça tahrip edildiğine hep şahit olduk, şahit oluyoruz.

Biz diğer alanlarda olduğu gibi ormanlarımız konusunda da tabloyu tersine çevirmek için 15 yıldır kararlı adımlar atıyoruz. Böylece dünyada orman varlığını artıran az sayıdaki ülkeler arasında bizler de yerimizi aldık. Ecdadımız inşa ettiği şehirlere, ibadethanelere, kamu binalarına, okullara, saraylara, köşklere velhasıl güzelleştirmek istediği her yere taşla, tuğlayla, ahşapla birlikte yeşili yerleştirmeyi de ihmal etmemiştir."

- "Mahsulü gelire dönüşecek 10 milyon ağaç diktik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm projelerde en az binaların mimarisi kadar çevresini yeşillendirmeye de çok önem verdiklerine dikkati çekerek, "İşte bizim Külliyemiz, görüyorsunuz daha çok ahşap hakim bir yapı, çevreye çıktığınız zaman çevrede taşı, yeşili görürsünüz. Hala da yeşillendirmeye devam ediyoruz, devam edeceğiz. Çünkü o bir başka heyecan veriyor." ifadesini kullandı.

Erdoğan, dış cephesi geleneksel Selçuklu ve Osmanlı mimarisine uygun şekilde, içi modern dünyanın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda inşa edilen projenin çevresini de ağaçlarıyla, çiçekleriyle, çalılarıyla, çimeniyle ferah bir görüntüye kavuşturmak için özel gayret sarf ettiklerine değindi.

Başta Külliye binası olmak üzere, tamamlanan projelere "şöyle bir baktığında hiç de fena bir iş yapmadıklarını gördüğünü" belirten Erdoğan, şöyle dedi:

"Sadece bu tür özel projeleri değil, karayollarımızdan üniversitelerimizin kampüslerine kadar uygun olan her yerde ağaçlandırma çalışmaları gerçekleştirdik. Sadece 110 üniversitemizde 6 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Osmanlı'nın sembolü olan çınar ağacını yaygınlaştırmak için başlattığımız seferberlikle ülkemizin dört bir yanında 242 bin fidan diktik.

Köylerimizin hem ağaç varlığını artırmak hem de buralarda yaşayan kardeşlerimize katkı sağlamak için '5 Bin Köye 5 Bin Gelir Getirici Orman Projesi'ni başlattık. Proje kapsamında şu ana kadar 3 bin 500'e kadar yakın köyde, mahsulü gelire dönüşecek 10 milyon ağaç diktik. Zeytinciliğimizi geliştirmek için 189 köyde 72 bin 500 zeytin fidanıyla işe başladık. Ayrıca 1 milyon yabani zeytini aşılayarak vatandaşlarımıza dağıttık."

- "Amacımız orman varlığımızı, 2023 yılında yüzde 30'a çıkarmaktır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada önemli bir pazarı bulunan tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda da önemli bir atılım gerçekleştirdiklerini, yıllık üretimi 31 bin tondan 586 bin tona çıkardıklarına işaret etti.

"Daha Yeşil Bir Türkiye'yi Birlikte İnşa Edelim" sloganıyla bugün yeni bir hamle daha başlattıklarına değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Amacımız halen ülkemizin yüzde 28,6'sını kaplayan orman varlığımızı, 2023 yılında yüzde 30'a çıkarmaktır. Bunun için tüm vatandaşlarımızı orman varlığımızı artırma kampanyamıza katılmaya davet ediyorum. Gelecek nesillere daha yeşil bir Türkiye, havası daha temiz bir ülke bırakmak için vatandaşlarımıza ulaştıracağımız fidanların ve tohumların toprakla buluşturulmasını istiyoruz."

Erdoğan, daha sonra şair Necip Fazıl Kısakürek'in "Utansın" isimli şiirinin şu, dizelerini okudu:

"Tohum saç, bitmezse toprak utansın. Hedefe varmayan mızrak utansın. Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen. Çatlarsan, doğuran kısrak utansın. Eski çınar şimdi Noel ağacı. Dallarda iğreti yaprak utansın. Ustada kalırsa bu öksüz yapı, onu sürdürmeyen çırak utansın. Ölümden ileride varış dediğin. Geride ne varsa bırak utansın. Ey binbir tanede solmayan tek renk, bayraklaşamıyorsan bayrak utansın."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz hem belediyelerimiz hem de bakanlıklarımız eliyle yaptığımız çalışmalarla Türkiye'nin gelmiş geçmiş en çevreci, en ağaç ve yeşil dostu yönetimi olduğumuza inanıyoruz ve bunun iddiası içerisindeyiz." dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Orman ve Su İşleri Bakanlığınca "21 Mart Dünya Ormancılık Günü" dolayısıyla düzenlenen "Milletimizle Birlikte Daha Yeşil Türkiye" buluşmasında konuştu.

Orman ve Su İşleri Bakanlığının, PTT vasıtasıyla 23 milyon haneye göndereceği mektupların içerisinde kara çam tohumları olduğunu belirten Erdoğan, "Bunların büyümesini sağladığımız takdirde daha yeşil bir Türkiye hedefine o kadar çabuk ulaşacağız. İnşallah biraz sonra ilk mektubu posta kutusuna atarak bu projeyi başlatıyoruz. Bu projenin aynı zamanda internet ve cep telefonunun yaygınlaşmasıyla artık hayatımızdan çıkma noktasına gelen mektup adetinin yaşatılması yönünde de bir adım olacağına inanıyorum." diye konuştu.

Bazı çevrelerin ağaç kesimine yol açacağı iddiasıyla vatandaşlara mektup gönderilmesini eleştirdiğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ne alakası var ya? Şu anda ormanlarımız yeri gelen bazı yerlerde hiç kesilmiyor mu zannediyorsunuz? Hem ormanı rahatlatmak hem de ormanlarda hani hüdayı nabit deriz ya, bu duruma gelmiş ağaçlar kesilir, temizlenir. Kendi sektörlerinde, kağıt sektöründe bunlar kullanılır. Şimdi bütün bu gazete kağıtları vesaire bunlar gerçekten çok çok kalite, verimli olan ağaçlardan mı üretiliyor zannediyorsun. İşte bunlardan. Burada da zarf, kağıt bunlardan elde ediliyor ve onlarla birlikte biz yeni bir hareket inşa ediyoruz. Onlarla kara çam üreteceğiz. 23 milyon aileye bu tohumlar gidecek ve oradan kara çam üreteceğiz, bereketlenecek ormanlarımız. Ağzı olan herkes konuşuyor ya. Hadi onlar konuşmaya devam etsin biz de işimize devam edelim."

- "İstanbul'a dağları delerek suyu getirdik"

Erdoğan, ağaçlandırmaya yönelik çalışmalarını yeni olmadığını belirterek "1994 yılında İstanbul'a belediye başkanı seçildiğimde gerçekten biz çok kötü bir şehir almıştık. İstanbul berbattı. Yol kenarlarında, yol ortasında ağaç yok. Karşımızda havası kirli, musluklarından su akmayan, kokudan Haliç'in yanından dahi geçilemeyen, çöp dağlarının istilası altında atık suları denize akan bir İstanbul vardı." dedi.

Hemen kolları sıvadıklarını ve tüm bu sıkıntıları birer birer çözdüklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

"O zaman da Sayın Başbakanımızı, İstanbul Deniz Otobüsleri'nin başına getirmiştim. Veysel Bey'i de İSKİ'nin başına getirmiştik. Yoğun bir çalışma yaparak önce çöpleri toplayıp, sokakları temizleyip İstanbul'a bir nefes aldırdık. Yaşanabilir bir kent haline getirdik. Doğalgazı yaygınlaştırdık. Geldiğimizde 50 bin haneye doğalgaz gidiyordu biz bunu 1 milyon 250 bine çıkarttık ve İstanbul o kirli havadan kurtularak, temiz havaya kavuştu. İçme suyu sorununu yine sağ olsun Veysel Hoca ile yaptığımız çalışmalarla o zamanlar Istıranca Dağları'ndan İstanbul'a dağları delerek suyu getirdik. Düşünebilir musunuz evlerdeki küvetlere, su istasyonlarından su alıyor, küvetleri dolduruyor ve ihtiyacını oradan gideriyordu. Çünkü musluklar akmıyor. Hamdolsun bunları başardık, sorun kalmadı, İstanbul'un böyle bir sorunu yok. Atık su arıtma tesisleriyle kirli suların denize verilmesinin önüne geçtik. Şehrin her köşesini parklarla, bahçelerle, ağaçlarla, çiçeklerle donattık. Gazeteler maske dağıtıyordu maske, kirli hava solumasınlar diye, bundan kurtardık. Bırakınız ağaçlarını, çiçeklerini sulamayı vatandaşına içecek su veremeyen yönetimler, kimden aldık? Cumhuriyet Halk Partisi Belediyesinden aldık."

- "Akdeniz bölgesinin en başarılı ülkesi haline geldik"

Başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2,5 milyar dolar borcunun olduğunu, yapılan tüm hizmetlere rağmen görevden ayrıldığında borcun 1 milyar 250 milyon dolara düşürüldüğünü vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Hem yatırım yaptık hem para kazandık. Böyle çalıştık. Şimdi de Türkiye'yi böyle yönetiyoruz. İstanbul'u bize bu şekilde devreden zihniyetin mensuplarının yıllar sonra karşımıza dikilip, bizi ağaç düşmanlığıyla, yeşili tahrip etmekle suçlaması da ayrı bir garabettir. Halbuki biz hem belediyelerimiz hem de bakanlıklarımız eliyle yaptığımız çalışmalarla Türkiye'nin gelmiş geçmiş en çevreci, en ağaç ve yeşil dostu yönetimi olduğumuza inanıyoruz ve bunun iddiası içerisindeyiz. Sadece ağaç varlığımızı artırmakla kalmadık, mevcut ormanlarımızı korumak için yürütülen yangınlar mücadele projesiyle bu konuda Akdeniz bölgesinin en başarılı ülkesi haline geldik. Helikopter dahil, teknolojinin tüm imkanları bütün bu mücadelelerde veriyoruz. Kendi ormanlarımızı korumanın yanında talep edilmesi halinde çevre ülkelerdeki yangınlarla mücadeleye de aktif destek veriyoruz."

"Milletimizle Birlikte Daha Yeşil Türkiye" buluşmasını başlı başına bir ağaçlandırma devrimi olarak nitelendiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Orman, su ve tabiat varlığımızı ne kadar güçlendirsek, gelecek nesillere o kadar yaşanabilir bir Türkiye bırakacağımızı biliyoruz. Ormana sahip çıkmak, unutmayalım vatana sahip çıkmaktır. Çünkü ağaçsız toprak suya, erozyonla suya karışıp gitmeye mahkumdur. Yürüttüğümüz ağaçlandırma projeleriyle topraklarımızı bu tehditten koruyoruz. Üstelik de yatay kök olmamalı, dikey kök olmalı. Yatay kök olduğunda heyelan yine mümkün ama dikey olursa o heyelanı engeller. Bir Karadeniz çocuğu olarak bunu yaşıyoruz. Çünkü Karadeniz'de dikey kök olduğunda böyle heyelan olmuyordu ama yatay kök çaya geçtiğimiz de bir de ona meşhur Avrupa gübresini koyduğumuzda azot nitrat ne yapıyor, toprağı adeta eritiyor. Eriterek yağmurla bütünleştiğinde heyelan adeta bir balçık geliyor, evleri alıp götürüyor. Bunlara dikkat etmemiz gerekiyor."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Defalarca ilan ettiğimiz operasyonlarımızın bundan sonraki hedefleri konusunda ileri geri konuşuyorlar. Neymiş, Münbiç'ten çıkmayacaklarmış. Bir defa sizin bırakınız oradan çıkmamayı, orada bulunmaya hakkınız yok." dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Orman ve Su İşleri Bakanlığınca "21 Mart Dünya Ormancılık Günü" dolayısıyla düzenlenen "Milletimizle Birlikte Daha Yeşil Türkiye" Buluşmasında konuştu.

Diğer alanlarda olduğu gibi ormanlarla ilgili de 2023 hedeflerine ulaşılacağını ifade eden Erdoğan, vatan topraklarını sadece erozyona karşı değil her türlü düşmana, saldırıya karşı da koruduklarını belirtti.

Erdoğan, terör örgütlerinin cenderesine alınarak adeta nefessiz bırakılmak istenen Türkiye'nin bölgesindeki gelişmelerin belirleyicisi bir ülke konumuna getirildiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güya 'ağaç kesiliyor' denilerek fitili ateşlenen Gezi olaylarından beri kesintisiz saldırı altında olmamıza rağmen yakın tarihimizin en büyük atılımlarını bu dönemde gerçekleştirdik. Devletimizin emniyetinden yargısına, ordusundan üniversitesine kadar tüm önemli kurumlarını örümcek ağı gibi ören Feto'nun yol açtığı tahribat dahi bizi durduramadı." diye konuştu.

Kimi şehirlerin bazı mahallelerinde çukurlar açarak birliğe, bütünlüğe saldıran bölücü örgütün de Türkiye'yi durduramadığını dile getiren Erdoğan, Suriye ve Irak'ı yerle yeksan etmek için kullanılan DEAŞ'ın bile Türkiye'nin üzerine salındığını, onun da işe yaramadığını belirtti.

Geçen gün Diyarbakır'da partisinin kongresinde olduğunu hatırlatan Erdoğan, o gün 80 bin Diyarbakırlının kongreye katıldığına işaret etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Artık benim Diyarbakırlı Kürt kardeşim de kendi değerlerine, ülkesine sahip çıkmaya başladı. 'Artık yetti.' diyor. Baktılar ki en sonunda olmuyor. Sınırlarımız boyunca bizi kuşatmaya kalktılar. Müttefik dediğimiz ülkelerin bizzat donattığı, eğittiği, organize ettiği, önünü açtığı bir terör örgütü vasıtasıyla koskoca Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasından tümüyle kopartılmaya çalışıldık. Bunun üzerine 'artık terör örgütleriyle mücadelemizi kendi topraklarımızda değil bizatihi kaynağında, yerinde yapacağız' dedik ve hemen harekete geçtik. 15 Temmuz'da bizi felç etmeye çalışanlara dimdik ayakta olduğumuzun cevabını, hemen bir ay sonra başlattığımız Fırat Kalkanı Harekatıyla Cerablus, El Rai, El Bab 2 bin kilometrekarelik alanda verdik."

- "Onlar silah yığdılar, şimdi de biz o silahları topladık"

Kuzey Irak'ta oynanmaya çalışılan oyunun bozulduğunu vurgulayan Erdoğan, "Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin bölgesinde ülkemize yönelik olarak yapılan tahkimatı, açılan tünelleri, yığılan silahları gördünüz değil mi? Dünya kadar silah. Onlar silah yığdılar, şimdi de biz o silahları topladık." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zeytin Dalı Harekatı'nın başlangıcından bu yana 3698 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

PKK'nın rahat durmadığını, Irak'ta hareketlenmeye başladığına dikkati çeken Erdoğan, Irak'ta bu hareketlilik başlayınca, "Irak Merkezi Yönetimi bu PKK'yi temizlemezse Sincar'da onları biz temizleriz." dediğini hatırlattı.

Erdoğan, son iki günde Irak'ın kuzeyinde 38 PKK'lının etkisiz hale getirildiğini, eğer bu devam ederse daha ileri gidileceğini bildirdi.

Mehmetçik'in ve ÖSO'nun gereğini yaptığını vurgulayan Erdoğan, "İhtiyaç olursa zaten önce ben, ondan sonra milletim. Hep beraber gideceğiz. Afrin şehir merkezi kontrol altına alındı. Hemen süratle okulları bakıma aldık. Hastaneleri, hepsini bakıma alıyoruz. Oraların kontrolünü, yönetimini, hepsini bakımımız altına alıyoruz ve huzurlu bir ortamı bir an önce orada sağlayacağız. Çoluk çocuk çok çekti. Bir an önce onları oradan kurtarmamız lazım." ifadesini kullandı.

- "Bu topraklarla senin ne alakan var?"

Çevredeki diğer yerleşim birimlerine yönelik operasyonların sürdüğünün bilgisini veren Erdoğan, askerlerin, polislerin, jandarmanın, istihbaratçıların, ÖSO mensuplarının terör örgütünü paçavraya çevirerek yollarına devam ettiklerini belirtti.

Türkiye'ye biçilen gömlekleri attıkça, önüne konulan senaryoları yırtıp muhataplarının yüzüne çarptıkça karşı tarafın dengesinin iyice bozulduğuna işaret eden Erdoğan, en başından beri kimin ne dediğinin, ne yaptığının belli olmadığını, şimdi hepten dağıldıklarını vurguladı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Irak'ta ve Suriye'de bugüne kadar yapılmış en temiz, temel insan haklarına saygılı, sivilleri en çok gözeten, tarihi mirası en iyi koruyan operasyona kara çalmak için söylenen sözleri duydukça biz sadece gülüyoruz. Üstelik bununla da kalmayıp defalarca ilan ettiğimiz operasyonlarımızın bundan sonraki hedefleri konusunda ileri geri konuşuyorlar. Neymiş, Münbiç'ten çıkmayacaklarmış. Bir defa sizin bırakınız oradan çıkmamayı, orada bulunmaya hakkınız yok. 11 bin kilometreden, 12 bin kilometreden kalkıp buraya niye geliyorsun? Bu topraklar senin mi? Bu topraklarla senin ne alakan var? Geldiler oraya YPG'yi, PYD'yi soktular. Oranın kendi insanları, oranın gerçek halkı yüzde 90 Araplardır. Arapları oradan kovdular."