İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nde yapılacak samimi tartışmalar neticesinde varılacak kararların gelecek dönemde mutlaka hayata geçirilmesi, uygulanması ve neticelenmesinin önem arz ettiğini belirterek, "Gerekirse ayrı bir platform oluşturularak, gerekse şu an dönem başkanlığını yürüttüğümüz İİT bünyesinde kurumsal bir yapı tesis edilerek ama mutlaka bu zirve ile yakalanan ivmenin devam ettirilmesi gerekiyor. Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nin bu bakımdan da örnek olacağına, alanında fark oluşturacağına inanıyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'nda düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, bugün 100'ü aşkın ülkeden yaklaşık 250 Müslüman dini lider, temsilci, alim, akademisyen ve yazara ev sahipliği yaptıklarını söyledi.

Türkiye'de ilk defa düzenlenen Dünya Azınlıklar Zirvesi'nin, İslam ümmetinin sorunlarının müzakere edilmesine, sıkıntılarının çözülmesine, geniş iş birliği potansiyelinin keşfine imkan sağlayacağına inandığını belirten Erdoğan, diğer hususlar yanında bu zirvenin, yer yüzünün farklı bölgelerinden gelen katılımcılar arasında dostluğun, dayanışmanın ve muhabbetin güçlenmesine vesile olacağını ifade etti.

Dört gün boyunca yapılacak istişarelerin, tenkit ve tekliflerin, ülkeler ve İslam alemi için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Meselelerin ve problemlerle ilgili çözüm yollarının tespiti elbette çok değerlidir. Fakat alınan kararların, kuvveden fiile geçirilmesi çok daha önemlidir. Yoksa verilen bunca emek, harcanan onca mesai eksik kalacaktır, yarım kalacaktır. Benim kendime, siyasi ve idari hayatım boyunca pusula olarak kıldığım dört başlığım var. Özellikle istikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimize, bu dört prensibi sık sık hatırlatıyorum. Oku, düşün, uygula, neticelendir. Başarı zincirini oluşturan bu dört halkanın herhangi birinde kopma veya kırılma olursa hedeflenen noktaya varılması da mümkün değildir."

Dört gün yapılacak samimi tartışmalar neticesinde varılacak kararların gelecek dönemde mutlaka hayata geçirilmesi, uygulanması ve neticelenmesinin önem arz ettiğini vurgulayan Erdoğan, "Gerekirse ayrı bir platform oluşturularak, gerekse şu an dönem başkanlığını yürüttüğümüz İİT bünyesinde kurumsal bir yapı tesis edilerek ama mutlaka bu zirve ile yakalanan ivmenin devam ettirilmesi gerekiyor. Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nin bu bakımdan da örnek olacağına, alanında fark oluşturacağına inanıyorum." diye konuştu.

Birbirini Allah için seven, Allah'ın rızası için toplanan insanlar olduklarını anlatan Erdoğan, renkler, diller, kültürler farklı olsa da aynı dine inanan, aynı peygambere, aynı mukaddes kitaba tabi olan insanlar olduklarını dile getirdi.

- "Aradaki farklılıklar asla kardeşliğe, muhabbete mani değil"

Aradaki farklılıkların asla kardeşliğe, muhabbete mani olmadığını belirten Erdoğan, binlerce kilometre ötede olunsa da kıblenin ve kalplerin yönünün bir olduğunu söyledi.

Pasaportlar ve ülkeler ayrı olsa da aynı ümmetin mensubu olunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Rabbimiz, Hucurat Suresi'nde bu hakikati 'Müminler ancak kardeştirler' diyerek ifade ediyor. Bizde ayrım yok. Ama ayrım var mı? Ne yazık ki var. İşte bunu şu anda son dönemlerde özellikle İslam dünyasının belli bölgelerinde acımasızca yaşıyoruz. Hep söylüyoruz. Öldüren 'Allahuekber' diyor. Ölen, o da 'Allahuekber' diyor. Sorulduğu zaman o da İslam için, Allah için öldürüyor. Ölen o da Allah için ölüyor. Bu nasıl bir şeydir? Bunu anlamak, atlatmak mümkün değil. Gerilere döndük. Mızrakların ucuna Kur'an-ı Kerim sayfalarını yerleştirmek suretiyle nasıl o geçmişte, bizim önderimiz durumunda olanlar öldülerse, şimdi tekrar oralara döndük. Öyleyse bizim bunu tekrar ele alıp bu işi düzeltmemiz lazım.

Yüce Mevla, Hucurat Suresi'nin devamında bu hukukun gereği olarak 'Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin' emri ilahisiyle bize bugün yapmamız gerekeni emrediyor. Müslümanlara kardeş olduklarının hatırlatılmasından hemen sonra arabuluculuk vazifesinin de verilmesi çok dikkat çekicidir. Hayatın doğal akışı içinde Müslümanlar arasında ayrılıkların, anlaşmazlıkların, kimi zaman dargınlıkların, hatta kavgaların, çatışmaların olması ne yazık ki kaçınılmaz hale geliyor. Bunu siyasette de yaptığım işin içinde de ne yazık ki yaşıyorum. Bundan sıyrılamıyoruz. Niye? Emre uymadığımız için. İçimizdeki en büyük düşmanı, cihad-ı ekbere gidiş olayını kavrayamadığımız için. O da nefis."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı dünyasının, İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini, kendi hayat biçimini tahkim etmek, onu güçlendirmek istediğini belirterek, "Modern insanın buhranlarına cevap verebilecek yegane din olan İslam, proje mahsulü teröristler üzerinden yaftalanmaya, lekelenmeye çalışılıyor. İşte bunlar, son dönemlerin proje terör örgütleridir." dedi.

Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'nda düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Habil ile Kabil'den bu yana kardeş kavgasının, hiç istenmese de insan hayatının bir parçası olduğunu ifade ederek, Peygamber Hazreti Muhammed'in hakka irtihalinden sonra da İslam ümmeti arasında farklı meseleler üzerinden tartışmaların vuku bulduğunu söyledi. 

Bunun en önemlisinin, en büyük gerilimin savaşa dönüştüğü Sıffin Savaşı ile Cemel Vakası'nda olduğu gibi sıcak çatışmaya dönüştüğü, kardeşin kardeşe kılıç çektiği dönemlerin yaşandığını, şimdi de devam ettiğini anlatan Erdoğan, İslam dininin, barış dini olduğunu, insanın dünya imkanının bir parçası olan bu durumu görmezden gelmek yerine sorunun çözüm yollarını gösterdiğini aktardı.

İslam'da kardeşlik hukukunun, mümin kardeşine destek olmak yanında sıkıntılarına taraf ve müdahil olmayı gerektirdiğini ifade eden Erdoğan, bir müminin içinde yaşadığı toplumdan kendisini bertaraf edemeyeceğini, tecrid edemeyeceğini söyledi. 

- "Mümin, çözüm aramakla mükelleftir"

Bir müminin hangi saikte olursa olsun, boş vermişliğe asla tevessül edemeyeceğini dile getiren Erdoğan, "Mümin aktif olmakla, kardeşleri, komşuları, arkadaşları arasındaki sıkıntılara çözüm aramakla mükelleftir." dedi.

Müslümanın çalışmasıyla, eğitim-öğretimiyle, ticaretiyle, tavır ve ahlakıyla diğer insanlara örnek olan insan olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Müslüman çevresine güven aşılayan, insanların elinden ve dilinden emin olduğu insandır. Müslüman komşusu açken tok yatamayacak kadar etrafıyla hemhal olması gereken insandır. Dinimizin kılıçtan ziyade, kalemle, ticaret ve ilim erbabının gayretleriyle yayılmasının sebebi budur. Asırlar boyunca gönül ve hikmet erlerinin İslam'ın sancaktarlığını yapmasının altında yatan saik budur. Bu açıdan nerede olursak olalım, hangi konumda bulunursak bulunalım hayatın içinde olmamız, aktif bir tavır sergilememiz gerekiyor.

Kardeşlerimizden başlayarak, halka halka vuku bulan gerilimlere, sorun ve sıkıntılara müdahale etmemiz önem arz ediyor. Kendi aramızdaki meseleleri, çıkan çatışmaları Müslümanlar olarak kendimiz çözmüyoruz. Burası sıkıntılı. İslam'ın dışındakiler bunu çözüyor. "

- "Neticesi ölüm olduktan sonra bu suçtur"

Müslümanların sorunlarının, İslam'ın dışındakiler tarafından çözülmesi halinde varil bombalarının yağmaya başladığını aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Adını da koyuyorlar. Bunun adı zaman zaman kimyasal silah oluyor, zaman zaman konvansiyonel silahlar oluyor. Adı koymak kolay. Neymiş? Geçmişte bir anlaşma yapılmış, kimyasal silahlara karşı uluslararası kuruluşlar tavır koymalıymış. Koyun bir kenara ya. Neticesi ölüm olduktan sonra sebebi hangi silah olursa olsun bu suçtur. Ama bakın buna buradan yanaşmıyor. Şu anda kimyasal silahlarla Ortadoğu'da bin kişi ölmüşse, konvansiyonel silahlarla yüzbinler öldürüldü. Hiç bunu konuşmuyorlar. Dile getirdikleri hep bir. Bu tespitlerimizin özellikle içinde yaşadığımız süreçte son derece mühim olduğunu düşünüyorum."

- "Eli kanlı çeteler üzerinden Müslümanların istikbali karartılmaya çalışıldı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Eylül terör saldırılarından bu yana Müslümanların çok taraflı, çok katmanlı bir saldırı dalgasıyla yüzleştiğini kaydetti. Eli kanlı çeteler üzerinden Müslümanların istikbalinin karartılmaya çalışıldığını, hak ve hürriyetlerinin gasp edilmek istendiğini gördüklerini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte DEAŞ, Boko Haram, Eş Şebab, FETÖ gibi katil sürülerinin terör eylemleri bize zarar vermesinin yanında İslam karşıtı çevrelere dört gözle bekledikleri fırsatı da veriyor. 'Sizin İslam dediğiniz bu mu?' diyorlar. 'Hani Müslüman kan dökmezdi', bunu diyorlar. 'Hani siz barış diniydiniz.' diyorlar. Biz onlara malzeme veriyoruz. Öyleyse bu işi bizim tersine çevirmemiz lazım. Bu örgütlerin hunharca katlettiği veya hayatını kararttığı Müslümanların masumiyeti görmezden gelindiği gibi işlenen vahşi cinayetlerin faturası da dinimize ve Müminlere kesiliyor. Birçok Batı ülkesi de kendi iç sorunlarını perdelemek için adeta bu ateşe benzin döküyor. Çok temizler ya. Ahlaksızlığın daniskası onlarda, katliamların daniskasını onlar yaptılar, utanmadan, sıkılmadan burada kalkıp fatura kesiyor. Durun bakalım. Geçen bir tanesine söyledim telefonda; 'Siz, (dedim) Cezayir'de 5 milyon insanı katletmediniz mi? Önce bunun hesabını verin. '5 milyon insanı siz Cezayir'de katlettiniz şimdi kalkıyorsun Suriye'yle ilgili bana akıl veriyorsun' dedim. Sadece orada mı? Libya'da yaptınız, Ruanda'da yaptınız. Buralardaki insanları katlettiniz. Bunun hesabını verdiniz mi? Hayır, vermediler ve vermeyecekler de. Bir diğeri bakıyorsun başka ülkede, bir diğeri başka ülkede ama eğer Müslüman olursa bu, Müslümana kestikleri fatura çok ağır. Bunlara bu fırsatı bizim vermememiz lazım. Batı dünyası İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini, kendi hayat biçimini tahkim etmek istiyor. Onu güçlendirmek istiyor. Modern insanın buhranlarına cevap verebilecek yegane din olan İslam, proje mahsulü teröristler üzerinden yaftalanmaya, lekelenmeye çalışılıyor. İşte bunlar, son dönemlerin proje terör örgütleridir."

- "Müslümanlara ve mültecilere yönelik saldırılar sıradan hale gelmiştir"

Dünyanın birçok ülkesinde kültürel ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığı gibi hastalıkların yayılmasının, Neonazi partilerin iktidara ortak olacak konuma gelmesinin nedenin bu olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün demokrasi ve hukuk havariliği yapan birçok devlette Müslümanlara ve mültecilere yönelik saldırılar sıradan hale gelmiştir. Müslümanların iş yerleri, evleri, ibadethaneleri, hemen her gün ırkçıların ve faşist grupların hedefi oluyor ve bunun en önemli şu anda zemini de işte Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa. Şimdi buralarda bunlar devam ediyor. Müslüman kadınlar, sırf başörtüsü taktıkları için sokakta, çarşıda, iş yerlerinde tacize uğruyor. Bunun da en önemli örneği Fransa. Sadece o mu? Başörtüsüyle kalmıyor, bunun yanında bunlar insanları da ayırıyorlar. Mesela Fransa, Romanları Fransa'dan derdest etti. Hani sen Avrupa Birliği üyesiydin. Avrupa Birliği müktesebatında sen kalkıp da herhangi bir ırka mensup olanı derdest edebilir misin? Ülkenden, topraklarından atabilir misin? Atamazsın ama bunlar Romanlara karşı bunu uyguladı. Peki bizde böyle bir şey var mı? Ben Romanlarla iç içeyim. Onların içinde doğdum, onların içinde büyüdüm, onların içinden Milletvekili oldum, Belediye Başkanı oldum, Başbakan oldum, Cumhurbaşkanı oldum. İşte onlar Roman. Bu incelikleri bizim yakalamamız lazım ve dinimizi bu örneklerle de bizim güçlendirmemiz lazım. Çünkü bizim dinimizde ayrım yok ve biz bunları da yapmadık. Adı Ahmet, Muhammet, Ali, Mustafa olanların resmi kurumlarda ve özel sektörde iş bulma imkanları kısıtlanıyor Batı'da. Müslüman çocukların hiç olmadık bahanelerle eğitim öğretim hakları elinden alınıyor."

Hazreti Muhammed'in bir hadisinde "Öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı davranıp Müslümanca yaşayan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır." dediğini ifade eden Erdoğan, "Bilhassa Müslüman azınlıklar, Resulü Ekrem Efendimizin (S.A.V.) bu tasvirini andıran baskılara ve zulümlere maruz kalmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.