Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Londra'daki terör saldırısına tepki göstererek, terörle mücadelede uluslararası mücadelenin önemine dikkati çekti.

Bozdağ, Yozgat'ın Şefaatli ilçesinde esnaf ziyareti sırasında gazetecilerin sorusu üzerine, Londra'daki terör saldırısını lanetlediğini, hayatını kaybedenlerden dolayı İngiltere halkına ve İngiltere'ye taziyelerini ilettiğini belirtti.

Bu saldırının, terörün uluslararası mücadeleyi gerektirdiğini bir kez daha ortaya koyduğuna vurgu yapan Bozdağ, "Biz Türkiye olarak terörün gerekçesi, hedefleri ne olursa olsun, terör olması ve insanlık suçu olması nedeniyle buna karşı çıkıyoruz. Çünkü terör örgütleri, teröristler ve bunların saldırıları tamamen insanlığı yok etmeye dönüktür. Onun için de uluslararası güçlerin, devletlerin hep birlikte teröre karşı ciddi ve samimi bir dayanışma ve işbirliği içinde olması şarttır."  diye konuştu.

Türkiye'nin, terörle uzun zamandır mücadele ettiğini, bu konuda netice alma, başarı elde etme adına uluslararası dayanışma ve işbirliğinin şart olduğunu her platformda dile getirdiğini aktaran Bozdağ, şöyle devam etti:

"Terör faaliyetleri Türkiye'de can acıtır, yarın başka bir ülkede can acıtır. Teröre karşı ortak bir dayanışma ortak bir mücadele yapmamız lazım ancak bazı batılı ülkeler, bazı terör örgütlerini himaye eden yaklaşımlar, eylemler ve söylemler içerisine giriyor ve bu yanlışı sürekli yapıyorlar. PKK, DEAŞ, FETÖ ve daha Türkiye aleyhine faaliyette bulunan terör örgütlerinin tamamı, batılı ülkeler tarafından himaye görmektedir. Oralarda terör faaliyetlerini herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan yapabilmektedirler. Bugüne kadar AB ülkelerinden istediğimiz 443 terör suçlusu var ve bu taleplerimizin neredeyse yüzde 99'u karşılanmadı. Bu son derece önemli. Türkiye'nin aleyhinde terör faaliyetinde bulunanların iadesi ya mültecilik statüsü verilerek ya da bu terör faaliyetleri siyasi bir suç olarak değerlendirmek suretiyle iade edilmemektedir. Bu da terörle mücadele konusundaki uluslararası dayanışmanın olmadığını en azından Türkiye'ye yeteri kadar olmadığını açıkça ortaya koymaktadır." 

Bakan Bozdağ, terörün rengi, dili, dini, vatanı, ülkesi olmadığına işaret ederek, "Terör, her yerde terördür. Her yerde teröre karşı etkin bir mücadele sürdürmek şarttır. Eğer bu mücadeleyi uluslararası toplum birlikte vermezse terörden zarar göremeye birlikte devam edecektir. Umarım bu saldırı son olur, başka bir saldırı, başka bir ülkede asla olmaz." ifadesini kullandı.

- FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi

Bozdağ, gazetecilerin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi konusundaki sorusu üzerine ABD Adalet Bakanı ile görüştüğünü, kendisine Türk toplumunun ve Türkiye devletinin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in geçici tutuklanması ve bilahare iade edilmesi yönündeki hassasiyetleri ve beklentilerini ilettiğini bildirdi.

FETÖ elebaşının Türkiye'ye karşı terör faaliyetlerini, ABD'de herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın devam ettirdiğine değinen Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunu bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuda Türk toplumumun ve Türkiye devletinin de hassasiyetini ilettik. Kendilerinden bu terör örgütünün faaliyetlerinin engellenmesi, terör örgütü elebaşının ve diğer mensuplarının geçici olarak tutuklanması ve Türkiye'ye iadelerinin sağlanması, Türkiye ve Türk halkının beklentisidir. Bu konudaki beklentimizi güçlü bir şekilde sürdürüyoruz ve ABD'den de olumlu bir adım atılmasını da beklediğimiz ifade ettik. Ayrıca bakana 'ABD halkı ve ABD için Usame Bin Ladin ismi ne anlam ifade ediyorsa Türkiye ve Türk halkı için de Fetullah Gülen aynı anlamı ifade ediyor, aynı çağrışımı yapıyor' dedik. Onun için FETÖ elebaşı Gülen'in tutuklanmaması, faaliyetlerinin engellenmemesi ve Türkiye'ye iade edilmemesi Türkiye ABD ilişkilerine büyük bir zarar verici niteliktedir. İki ülkenin dostluk ilişkilerine zarar verici niteliktedir. Bir teröristin ve terör örgütünün, iki ülke halkaları arasındaki dostluğu zehirlemesine fırsat vermemek lazım."

- Uçaklardaki kısıtlama

Bozdağ, gazetecilerin ABD ve İngiltere'nin uçuşlarda elektronik cihaz yasağı getirmesine ilişkin sorusu üzerine, THY'nin dünyanın en saygın, en güvenli, hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti en yüksek havayolu şirketi olduğunu söyledi.

Bu başarının sadece Türkler açısından olmadığını, Türk Hava Yolları ile uçan hangi milletten hangi devletten olursa olsun bütün yolcuların ortak kanaatinin bu yönde olduğunu belirten Bozdağ, bu tür yasakların güvenlikten ziyade ekonomik bir rekabetle THY'nin gücünü azaltmak için devreye sokulduğuna inandığını ifade etti.

Bakan Bozdağ, bu tür uygulamaların netice vermeyeceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Çünkü THY bazı elektronik cihazları taşıma izni verdiği için tercih edilen bir havayolu şirketi değil, güvenli olduğu, her yere uçuşu olduğu, hizmet kalitesi yüksek olduğu için tercih edilen bir hava yoludur. THY, bu vasıflarını, kalitesini koruduğu sürece güçlenerek devam edecektir. 3. havalimanının bitimiyle THY'nin gücü bugünkünün çok daha üstünde bir seviyeye ulaşacaktır."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliğine pankart asılmasına tepki göstererek, bazı Avrupa ülkelerinde ırkçılığın siyasette belirleyici güç haline geldiğini ifade etti.

Bakan Bozdağ, Yozgat'ta gazetecilerin, Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliğine pankart asılmasıyla ilgili sorusu üzerine, Avusturya'da ve AB üyesi ülkelerin bazılarında çok ciddi şekilde ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamafobi ve Türkiye karşıtlığının adeta salgın bir hastalık gibi yayıldığını söyledi.

Bu hastalığa karşı Avusturya hükümeti ve diğer Avrupa ülkelerinin ortak tavır koyması, sesini yükseltmesi ve tedbir alması gerektiğini belirten Bozdağ, bunları önleyecek mekanizmaların hayata geçirilmemesi durumunda bu hastalığın o ülke siyasetçilerinin de kendi ülkelerinde konuşmasına imkan veren bütün demokratik zeminleri yok edeceğini vurguladı.

İnsan haklarının sadece Türkiye'nin değil, bütün ülkelerin ortak altına imza attığı, korumayı taahhüt ettiği haklar olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şöyle konuştu:

"Avrupa Birliğinin üzerinde yükseldiği değerlerin tamamı, yabancı düşmanlığını, ayrımcılığı, ırkçılığı, İslamafobiyi ve Türkiye karşıtlığını reddeden değerlerdir. Öylese biz hem AB'nin üzerinde yükseldiği değerlere sahip çıkacağız hem insan haklarına sahip çıkacağız hem de hukuk devletinin gereklerine sahip çıkacağız ve buna karşı mücadele edeceğiz ama gördüğüm kadarıyla Avusturya, Hollanda'da ırkçılık, siyasette ana belirleyici güç haline gelmiştir. Merkez siyasette bulunanlar dahi bunların söylemleriyle yarış yapar hale gelmiştir. Bu, büyük bir tehlikedir, tehdittir. Türkiye için bir tehlike oluşturmuyor, Türk toplumu için de büyük bir tehlike ve tehdit olarak görmüyorum ama o ülkede yaşayan bütün halklar için büyük bir tehlike ve tehdit görüyorum. Buna karşı da ülkeleri duyarlı olmaya çağırıyorum. Avusturya'daki Türkler, Avusturya'nın refahına, kalkınmasına, bugünkü gelişmişlik düzeyine, alın terleriyle emekleriyle hem de sanatlarıyla büyük bir katkıda bulunmuşlardır. Avusturya'nın çok zor dönemlerinde oraya gitmişler ve bugünkü zenginliğin ve gücün en büyük ortaklarından birisidir. Türklere Avusturyalıların ve Hollandalıların ve diğer ülkelerin, ülkelerine kazandırdıkları artı değerden dolayı teşekkür etmeleri gerekirken Türkleri istenmeyen insan olarak göremeye başlamaları fevkalade büyük bir yanlışlıktır."

Bakan Bozdağ, bugün modern bir Almanya, Avusturya, Hollanda varsa refahı yüksekse güçlüyse Türkiye'den giden işçilerin orada akıttıkları alın terinin bunda büyük bir katkısı bulunduğuna dikkati çekerek, bu katkıya herkesin saygı duyması, şapka çıkarması gerektiğini belirtti.

- "Avusturya hükümetinin sorumluluğu altındadır"

Buna rağmen bu ayrımcı ve ırkçı yaklaşımların, siyaseti de esir aldığı için siyasetin bu ayrımcı yaklaşımlara karşı yeterince tedbir geliştiremediğini vurgulayan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Avusturya hükümeti, Türkiye büyükelçiliğini korumakla yükümlüdür. Türkiye büyükelçiliğinde çalışanların orada yaşayan Türklerin yaşam hakkını ve diğer haklarını korumak ve gereğini yapmakla görevlidir. Türklere sağlanan hakları yok etmek, Avusturya hükümetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de ihlal etmek anlamına gelir. Türkiye büyükelçiliğinin ve çalışanlarının her türlü güvenliğinin alınması, Avusturya hükümetinin sorumluluğu altındadır. Oralara saldırı karşısında veya herhangi gösteri, pankart açma, başka türlü terör eylemi karşısında da Türk elçiliğini korumak, Avusturya hükümetinin asli görevidir. Ben buradan Avusturya hükümetine bu asli görevini bir kez daha hatırlatmak isterim. Oradaki vatandaşlarımızın elbetteki Türkiye ile bir gönül bağı vardır. Her insanın doğduğu, mensubu olduğu milletle gönül bağı nasıl doğal bir şeyse Türklerin de kendi ülkesiyle vatanıyla, kendi ülke yöneticileri ile gönül bağının olması o kadar doğaldır. Burada yadırganacak, korkulacak bir şey yok. İnsan fıtratından gelen bir şeydir bu. Türkiye'deki Avusturyalılar, Avusturya'nın iyi gitmesinden, kalkınmasından, güzel işler görmesinden, güzellikler görmesinden mutlu olmuyorlar mı? Oluyorlar. Dünyanın neresinde Avusturyalı varsa onlar da Avusturya'ya aynı şekilde bağlıdır ve aynı şeyleri düşünürler. Onun için ırkçılık hastalığına sahip olanlar insanlara, anasına, babasına, vatanına mensup olduğu milleti reddetmeyi bir akıl hastalığı, baskı olarak kullanıyorlar. Bunlar akıl hastalığı yansımalarıdır. Akıl tutulması yansımalarıdır, kabul edilir bir şey değildir."

Türklerin her yerde varlığı, kimliği, ülkeleri, milletleriyle onur duyarak yaşadıkları toplumla da uyumlu ve entegre olup o topluma da katkı sağlayarak yaşamaya devam edeceğini belirten Bozdağ, Avusturya ya da Avrupa'nın diğer ülkelerinde yaşayan Türk toplumumun hiç bir ferdinin bugüne kadar teröre karışmadığını, şiddete bulaşmadığını, o ülkelerin güvenliğine, vatandaşlarına ve orada yaşayan vatandaşlara zarar verici en ufak bir eylemi, söylem içinde bulunmadığını bildirdi.

Bakan Bozdağ, hiç kimsenin, "Türk toplumunu falan terör saldırısı yaptı, falan yerde şiddete bulaştı, şu zararı verdi, bu zararı verdi" diye suçlayamayacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Çünkü Türk toplumu, her türlü terörün, şiddetin, karşısındadır, huzur ve güvenliğin bozulmasına karşı en büyük teminatlardan bir tanesidir ama bir yandan teröre, şiddete bulaşmayan, huzur ve güvenliğin teminatı olan Türk toplumu varken öte yandan terör ve şiddeti meslek edinen kişilere aynı Avusturya hükümeti kol kanat germektedir. Bir yandan PKK'yı himaye ediyor, eli kanlı, şiddet, her türlü kötülüğü yapıyorlar ama himaye var, öte yandan FETÖ, DHKP-C Türkiye aleyhine ne kadar çalışan terör örgütü varsa ne kadar şiddete bulaşan, kan akıtan terör örgütü varsa hepsini himaye ediyorlar. Bu da samimiyetsiz bir yaklaşım."