"Yapılan araştırmalara göre, Fransızca "haber" anlamındaki nowell kelimesinden gelen noel, Almanca'da "kutsal gece" demektir. İngilizce orijinali "christ's mass" (İsa'nın âyini) olan christmass noelde Mesih'in doğum günü için yapılan âyin ve kutlamaları ifade eder. Eski İngilizce'de "christes maesse" olarak 1123'te ortaya çıkmış, 1568'den itibaren de christmas şeklinde kullanılmaya başlanmıştır."

25 Aralık gecesi kutlanan noel ve bu kutlamaların devamı sayılan yılbaşı, bizim ülkemizde de Hristiyan toplumları aratmayacak kadar coşkulu kutlanmaktadır ne yazık ki. Kurban Bayramı'nın dahi münevver(!) tabakamız tarafından tartışıldığı şu günlerde, neredeyse milli bir bayram coşkusuyla karşılıyoruz bu geceleri. Yaklaşık 3 asırdan bu yana süregelen batılılaşma merakımızın şâhikası olan bu adetler, yine hummalı ve hiçbir masraftan kaçınılmadan yapılan hazırlıklarla bekleniyor. Sosyolojik ve ekonomik boyutunu konuşmadan önce, ‘'noel ve yılbaşı'' kutlamalarının kültürel açıdan kısa bir değerlendirmesini yapmak yerinde olacaktır sanırım.

Galip Erdem Ağabeyimizin ‘'Yılbaşı Düşünceleri'' adlı makalesinde geçen ‘'Yılbaşını hususi bir gün olarak kabul edenlerin nisbeti, Türk-İslam kültürü ile Avrupa Hıristiyan kültürü arasındaki çarpışmada mağlubiyetimizin nisbetini verir''(*) cümlesindeki bakış açısı, olayın kökeni ve milli kültür açısından mülahazası bakımından gayet mühimdir. Kültürler arası yapılan alışverişin ve etkileşimin milletleri canlandırması ve medeniyet çıtasını yükseltmesi beklenirken, bizim her alşverişten zararlı, her etkileşimden mağlup çıkmamız, izan sahibi her vatansever birey için derin bir üzüntü kaynağıdır. Kaderin cilvesi midir yoksa makus talihimizin tecellisimidir bilinmez lâkin, millet olarak kendimizi beğenmemek ve başkasında olanı cazip görmek düşüncemizin bilinç altımızda yarattığı travmanın en güzel dışa vurumudur bu noel ve yılbaşı merakı.

Kızılay'da gıda yardım paketinin 55TL olduğu bu zamanda, bir ailenin üç aylık ihtiyacı tek gecede harcanacak; yine aymaz kahkalar eşliğinde. Alkol su gibi tüketilecek, hastahanelerin acil servisleri alkol komasına giren veya birbirini darp eden sarhoşları tedavi etmekle uğraşacak. Binlerce çam ağacı katledilecek, nezarathaneler kendini kaybetmiş sapkınlar ile dolacak. Ahlaksızlık ve asayişsizlik alıp başını gidecek,sarhoşluk ayyuka çıkacak. Bu saydıklarımızın çoğu ‘'entelektüel'' ve ‘'doğa sever''



insanlar(!) tarafından yapılacak. Daha mütevazi olan ailelerimiz ise devlet eliyle oynatılan kumarın -yani piyangonun- pençesinde, kolay yoldan para kazanmanın hayaliyle bütün geceyi ekran karşısında geçirecek. Gece yatağa giren küçük çocuklarımız, (hani o ‘'say'' dediğimizde 3 Türk büyüğünü sayamayacak olan çocuklarımız) kırmızı cübbeli, papaz kılıklı bir adamdan hediye bekleyecek.. Buna benzer ne toplum vicdanıyla ne de milli kültür ile bağdaşmayacak; dinimize,örfümüze ve ananelerimize sığmayacak; sosyoloji veya iktisadi ilimler ile açıklanamayacak, milli vicdanını yaralayan tablolar ortaya çıkacak. Polis, temizlik görevlileri, hastane çalışanları ve devlet bütçesine külfet getirmekten başka hiçbir işe yaramayacak bu gecenin sonunda çıkan manzara akl-ı selim kesimi birkez daha düşündürecek: ‘'biz bu muyuz?'' diye.

Ve hepsinden önemlisi, güzel bir yılbaşı kutlamasından sonra kendi zihnini afyonlayan milletimiz, 2011 yılına dair her şeyi unutacak. Şifreli sınavlar, YAŞ'ta emekli olan generaller, Sümela'da yapılan ayinler, depremler, atanamayan öğretmenler, haksızlığa uğrayan tabipler, hergün bir yenisi gelen şehitler, cari açıklar ve daha niceleri... Millet olarak zaten duyarsızlaştığımız memleket meselelerinin üzerine koca bir sünger çekip önümüzde ki yılın bize şans, mutluluk ve para getirmesi için saat tam 00:00 da birbirimize sarılıp dilek tutacağız.

Ne cihâna nam salan mazimize, ne de Türk-İslam aleminin umudu olan atimize bu batı özentisi adetleri yakıştıramayanlar ise durmadan şu mısraları tekrarlayıp duracaklar gece boyu:

     ‘' Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti

       Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun!''





ABDULLAH KILAVUZ

Fırat Ünv. Tıp Fakültesi

[email protected]

KAYNAKLAR

(*)Galip Erdem,Yılbaşı Düşünceleri(1 Ocak 1963)-Ülkücü'nün Çilesi,sf 56

(**)Sezai Karakoç,Ve Mona Roza



***

Sizde bu bölümde yazmak isterseniz sitemizin ilkelerine ters düşmeyen yazılarınızı [email protected] mail adresine gönderin sizin adınızla yayınlayalım.

Not: Yazılarınızda isminizi ve kullanılacak mail adresinizi yazmayı unutmayınız.