Koalisyon görüşmeleri nihayet bugün başlıyor.
Görevi resmiyet ve teamüllere göre alan AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partileri ziyaret ederek hükümet kurma çalışmalarına başlayacak.
CHP ile başlayacak görüşmeler, Salı günü MHP ile sürdürülecek.
AKP kanadından yapılan açıklamaya göre görüşmeler iki tur üzerine sürdürülecek ve kuvvetle muhtemeldir ki bu görüşmelerin sonunda ortaya bir hükümet çıkacaktır.
En azından AKP'nin hükümet kurulmasını, erken seçime gitmekten çok daha fazla arzu ettiğini bilmek gerekiyor.
Bunun için erken seçim sonucunun garanti olmaması başta olmak üzere pek çok neden var ancak öne çıkan meseleler daha çok AKP'nin kendi iç yapısıyla alakalı yaşadığı problemlerle ilgili.
Hali hazırda AKP'de Genel Başkan Ahmet Davutoğlu bile tam manasıyla kendi ağırlığını partide oturtamamışken, seçimlerde alınan sonucun özellikle teşkilatlardan sorumlu birimler üzerinde ciddi bir tartışma başlatmış olması ortaya çıkmışken, 3 dönem kuralına takılan ancak siyaset yapmaya hala hevesli halde olanlar gözlerini bir sonraki seçime dikmiş ve bunu hem yeni hemde bir sonraki seçim sebebiyle 3 dönem kuralına takılacak olan milletvekilleri endişe ile takip ederken...
AKP'de erken seçimi düşünmek, bu yönde bir karar almak hiç de kolay değil.
Dolayısıyla mevcut durumda bir koalisyon hükümeti kurup, anı ve koşulları koruyup, bunun üzerine ileriyi hesap etmek anlayışı AKP'de ne olursa olsun daha ağır basacaktır.
Bu açıdan erken seçim seçeneği aslında daha 7 Haziran akşamından bu yana AKP tarafından yada AKP adına kullanılan bir koz, siyasi hamle için elde tutulan bir taktik manevra olarak durdu.
* * *
Peki koalisyon görüşmelerinden nasıl bir sonuç çıkacak?
Bunun cevabını verebilmek için partilerin seçimlerden bu yana sergiledikleri duruşa bakmak gerekir.
Evvela tavrı en net ve belirgin olan partinin MHP olduğunu bilmeyen, duymayan kalmamıştır.
MHP 7 Haziran akşamı seçim sonuçlarının üç aşağı beş yukarı belli olduğu andan itibaren ölçüsünü ve görüşünü açık bir şekilde paylaşmaktan çekinmemiş, düşüncelerini tüm şeffaflığı ve sadeliği ile milletle paylaşmaktan geri durmamıştır.
MHP'nin bu anlamda dikkat çektiği üç mesele -daha doğrusu ilkesi- aslına bakarsanız Türk Milleti'nin AKP'den tek başına iktidar yetkisini almasına sebep olan karar görüşleri ve iradesidir.
Sözde çözüm sürecinin bitirilmesi, 17-25 Aralık Yolsuzluklarının üzerine gidilip yargının sağlıklı bir şekilde işlemesi ve Cumhurbaşkanının anayasal sınırlarına çekilmesi bu iradenin yansımasıdır.
Dürüstçe yaptığı ve samimice söylediği sözler bugün MHP'yi bana göre son derece değerli ve eşsiz bir pozisyona taşımıştır. Bunu önümüzdeki dönem çok daha net bir şekilde göreceğiz.
CHP ve AKP tarafında ise kimi zaman açıktan, kimi zaman örtülü ifadelerle koalisyona yönelik görüşler paylaşıldı.
Dahası mümkün olmadığı çok çok iyi bilindiği halde MHP ile HDP'nin isimlerinin yan yana anıldığı senaryolar üzerinde tartışma ve fikir bulandırma çabaları yürütülmeye çalışıldı.
Zira sadece seçim akşamından bu yana değil, seçimlerin çok daha öncesinde AKP ve CHP'nin batıda olduğu gibi "büyük koalisyon" modeliyle bir araya geleceği belliydi.
Senaryolar ta o vakit yazılmış, konuşulacaklar konuşulmuştu!
Dolayısıyla biraz bu yakınlaşmayı perdelemek, biraz da MHP'nin seçim sonrasından bu yana toplum nazarında artan prestijini sarsabilmek adına bu zamana kadar AKP-CHP yakınlaşmasına aksi görülebilecek sözle söylendi.
* * *
Şimdi bunların içinin ne kadar boş olduğunu göreceğiz.
Elbette bununla birlikte CHP kanadından "AKP ile kuracağımız koalisyonla ilgili tabanımızı zamanla ikna ederiz" sözlerinin de yetkili ağızlar tarafından söylenmiş olduğunu düşündüğünüzde Bayram sonrası AKP ve CHP'nin koalisyon hükümeti kurmasının "hesaplanmış doğallık" olacağını göreceksiniz.
Neticede seçim beyannameleri dikkate alındığında iki partinin "sözde çözüm süreci, erel yönetimler ve yeni anayasa" başta olmak üzere pek çok konuda sanılanın aksine bir birine yakın taraflarının olduğunu görürsünüz.
AKP ve "dış çözüm ortaklarının" da PKK ile yürütülen sözde çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini ilan etmesi ve CHP'nin de bu meseleyle alakalı "siyasi müzakereler sürmeli, meclise taşınmalı" görüşü zaten AKP ve CHP'li bir koalisyonun "şartlarının" oluşmasını sağlamaktadır.
Peki bunca zamandır AKP niye bekledi, ne yaptı?
AKP daha çok arada geçen sürede devlet içerisinde son hamlelerini yapmak, nerelerden vaz geçebileceğini hesap etmekle vakit harcadı.
Kadrolaşma alanında son çabalarını sergiledi ve şimdi çekilme ile paylaşmanın vaktini bekliyor.
CHP'nin "17-25 Aralık ile ilgili rövanşist olmayacağını" duyurması ellerini rahatlatmış olsa da, hala akıllarda CHP'nin ideolojik yapısıyla nasıl bir birliktelik sürdürecekleri sorusu var.
Bana kalırsa uzun sürmez, bir bakıma mecburi ve zorunlu bir birliktelik olur.
Türkiye'nin sorunlarına bu iki parti çözüm üretebilir mi?
Bu da uzak bir ihtimal ancak "Normalleşme adına katkısı olur mu?" sorusu daha çok önem kazanıyor.
Özellikle Gezi Parkı eylemleri sonrasında gerilen ve iki kutba taşınan taraflar toplumda yeniden kaynaşmayı sağlayabilirler mi?
Bekleyip cevabını alacağız.
Koalisyon görüşmeleri ve sonucu şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı olsun...

 

İsmail Özdemir/Ortadoğu