Henüz seçim olmamışken, millet nasıl bir tercihte bulunduğunu göstermemişken, kime nasıl ve hangi yetkiyi sandık vesilesi ile verdiği görülmemişken AKP'li Mehmet Ali Şahin çıktı ve "Sandıktan 7 Haziran'a benzer bir sonuç çıkarsa yeniden seçim konuşulacak" demiş.

Bu bir tespit olmaktan öte anlam taşır.

Çünkü kimse şuanda nasıl bir seçim tablosu ve sonucu ile karşılaşılacağını bilmez.

Dolayısıyla böylesi bir seçim arifesinde kalkıp "7 Haziran'a benzer sonuç çıkarsa yeniden seçim yapacağız" imasında bulunmak milli iradeye ve milletin kendisine yapılmış en büyük haksızlıktır, dahası ihanettir.

Şimdiden seçim sonuçlarının AKP nazarında değeri olmadığının, millet iradesine rağmen sırf kendi istediklerini alabilmek adına neler yapabileceklerinin göstergesidir.

Tıpkı "seçim sonucu ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız" diyen akılsız ergen misali açıktan demokrasiye vurulmak istenilen pranganın yansıtılmış diğer bir versiyonudur.

Millete açık bir şekilde "sen ne dersen de ben yine bildiğimi okuyacağım" demenin ayrı bir şeklidir.

Bir yandan milleti "bizi tek başına iktidara getirmezseniz bedelini ödersiniz" imasıyla tehdit etmek demektir, diğer yandansa aslında çok açık ve net bir biçimde "koalisyonun kurulmamasının sorumlusu kim" sorusunun çok açık bir delili ve ispatıdır.

Ne yapacağız?

İlla AKP tekrar tek başına iktidara gelecek diye bu ülke sürekli seçim mi yapacak?

Böyle saçma sapan iş olmaz, bunun kabulü mümkün değildir.

* * *
7 Haziran akşamı sandıkların açılmasıyla AKP'nin aklına giren ve gerçekleşmesi için uğraş verdiği tek seçenek erken seçimden başka birşey değildi.

Koalisyon görüşmelerinin çerçevesi ve ölçüsü AKP için baştan ayağa tüm ülkeyi oyalama ve neticede suçu başka yerlere atarak erken seçime mecbur bırakıldığı izlenimini verebilmekti.

Allah'tan korkusu olan, kulundan utananın yapacağı iş olmasa da şeytana günahı öğretenler işte bu kadar sınırı, haddi ve hududu aşabiliyorlar.

Oysa bu ülkede koalisyonu kimin istemediği, kimin hükümeti kurmaktan kaçtığı ve kimin sırf kendi menfaatini düşünerek, milletin menfaatini boş verip ülkeyi yeniden seçime götürdüğü herkesçe bilenen bir gerçektir.

Bunu bilenlerin başında da AKP'ye oy vermiş olan vatandaşlarımız geliyor.

Bülent Arınç'ın "Kocaeli'nden bir milletvekili arkadaş geldi. 'Niye hükümet kurmadınız'diye sormuşlar. O da açıklamış 'Bizimle hükümet kurmadılar'demiş. Ak Partili vatandaşın cevabı, 'Bizi aldatmayın'olmuş. 'Siz 40 günde bir hükümet kuramadınız'demiş. Biz hükümet kurabilir miydik? Kurabilirdik. Sonuçta kurulmadı. Yuvarlana yuvarlana bir seçime gidiyoruz." diyerek tariflediği "koalisyonun kurulmaması" sürecinin AKP'ye oy vermiş olanların bile vicdanını sızlattığını gözler önüne seriyor.

* * *

Kaldı ki Ahmet Davutoğlu da "nasıl koalisyon kurmadıklarını" AKP il başkanları ile yaptığı son toplantısında "Ramazan bayramında hepiniz şunu söylediniz, CHP ile müzakereler devam ettiği için 'Aman Sayın Başbakanım koalisyon yapmayalım seçime gidelim biz hazırız'dediniz. E meydan burada, erler de yiğitler de burada. Rabbimiz ve milletimiz tekrar seçim dedi." şeklinde şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açıklamıştı.

MHP'nin samimi ve açık çağrılarına kulak tıkayarak, sırf MHP erken seçim kararına katılmadığı ve bunu uygun görmediği için MHP'yi "hayırcı" olmakla suçlamak; PKK'ya evet derken, MHP'ye hayır demek bakalım AKP'ye millet nazarında ne kazandırıp, ne kaybettirecek?

Bunca uğraşa, harcanan emeğe, ekonominin sırf erken seçime gidildiği için yediği darbeye, patlayan bombalara, şehit olan asker ve polislere, kaybolmaya başlayan kamu düzenine ve toplumsal huzura rağmen hala "7 Haziran'daki gibi sonuç çıkarsa yeniden seçime gideriz demek" son derece açık bir şekilde "biz Türkiye'nin değil, kendi iyiliğimizi istiyoruz" demektir.

Hepimiz 1 Kasım sabahına uyandığımızda bu gerçekleri görerek vatandaşlık görevimizi yapmak üzere sandık başına gitmeliyiz.

Kim milletçe hepimizin kararına saygı duyuyor ve bunun gereğini yapmak için samimice davranıyor, kim de bize rağmen bu ülkede bildiğini okumak istiyor her haliyle ortadadır.

O yüzden 7 Haziran'dan AKP'nin hala ders almadığını görerek daha ağır bir ders vermek için sorumlu davranmak ve diğerlerini de bu manada şuurlandırmak son kertede yapılacak olan en önemli milli sorumluluktur.

 

İsmail Özdemir/Ortadoğu