Kerbela katliam, Dersim ise isyandır

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun,

Anadolu’nun Türkleşmesinin en önemli öncülerinden,

Hacı Bektaşi Veli’nin dergâhında yaptığı;

“Dersim ve Kerbela” benzetmesi,

Uygunsuz ve talihsiz bir benzetmedir.

*

Sayın Başbakan’ın bir ayaklanmanın bastırılmasını,

Muaviye’nin saltanat ve asabiyet hırsıyla,

Ehl-i Beyt’i katletmesiyle eş tutması;

Hem kendisi hem de mensup olduğumuz millet ve tarih adına,

Büyük bir talihsizliktir.

Çünkü.

Tunceli Kanunu’nun çıktığı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde

AK Partililerin, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ın da;

“Millet evladı, hoca ve usta” kabul ettiği merhum Adnan Menderes de vardır. 

*

Seyit Rıza eşkıya ve asidir.

Dahası Seyit Rıza’nın ilk isyanı Cumhuriyete değil Osmanlı’yadır.

Seyit Rıza’nın köyünü basıp, kendisi ormana kaçtığı için evini ve köyünü yakan da Osmanlıdır.

Amacımız kesinlikle Osmanlıyı eleştirmek değildir,

Tek bir amacımız vardır o da,

Sayın Başbakan’ın Seyit Rıza’yı daha net anlamasıdır.

*

Sayın Başbakan; "Kerbela katliam, Dersim ise isyandır."

O nedenle, ortak değerler üzerinden siyaset yapmak

Kısa vadede oy getirse de,

Uzun vadede topluma zarar verir.

Bilinmelidir ki;

Hiçbir toplum ve hiçbir kimse,

Dünüyle kavga ederek yarınını inşa edemez.

*

Sayın Davutoğlu diyorsunuz ki;

“Dersim'de Seyit Rıza idama götürülürken oğlu da idam edilecektir. Oğlunun yaşı 17'den 21'e yükseltilir. Der ki oğlumu benden sonra asın, onun ölümünü görmeyeyim. Ama oğlunu gözleri önünde asarlar. Bu zulüm değil mi?”

Hayır; Sayın Başbakan hayır,

Ortada zulüm falan yoktur,

Ayrıca oğlunun yaşının büyültüldüğü,

Hatta babasından önce asıldığı da doğru değildir.

*

İnfazların en yakın şahidi tanınmış siyasetçilerden,

Rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil,

O yıllarda Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü’nde üst görevdedir.

İhsan bey hatıralarında idam sahnesini şöyle anlatır:

“Seyit Rıza’yı aldık. Savcı namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk. Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz dedi ve çingeneyi itip ipi boynuna geçirdikten sonra, sandalyeye tekme vurarak kendi infazını kendi gerçekleştirdi”

Bitmedi,

Tarihin arşivlerinde ilk isyan olarak bilinen 30 Temmuz 1937’de,

“Dersim Generali Seyit Rıza” unvanıyla,

Dersim dağlarından İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na

Destek istemek için gönderilen mektupta der ki;

“Üç milyon Kürt, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor. Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.”

*

Şimdi Sayın Başbakan;

Eğer kulaktan dolma bu yetersiz bilgilendirmelere dayanarak,

Özür dilemeye başlayacaksak,

Bu işin nerede durulacağı bilinmez.

İş gelir İstanbul’u fethettiğimiz için Bizans’tan,

Mohaç için Macarlardan,

Preveze için Haçlılardan,

 Ve hatta “Çanakkale geçilmez” dediğimiz için İngilizlerden özür dilemeye dayanır.   

*

Yapmayın Sayın Başbakan,

Akademisyen kimliğinize rağmen,

Sizde tarihle yüzleşme modasına kapılıp,

Küçük siyasi çıkarlar uğruna, tarihimize haksızlık etmeyin.