Kahpe düzenin yiğit Bozkurt'u Fırat'a!

 

Hani “ateş düştüğü yeri yakar” derler ya…

Oysa tıpkı öncekiler gibi,

Fırat’ın ateşi de bir daha yaktı kor etti hepimizi.

Taş olan erir…

Ateş olan sönerdi.

*

Akşam vakti geldi “ülkü eri” Fırat’ın kara haberi.

Kahpe düzenin yiğit Bozkurt’u Fırat’ı,

Okuduğu Ege Üniversitesi içinde şehit etmişti kahpeler.

Acı haberle gözlerimiz fal taşı gibi açılsa da,

Gözlerini açıp uyanamadı “uyan” dediğimiz Fırat Çakıroğlu.

*

Sadece İzmir’de değil,

Türkiye’nin dört bir yanında “yürekler kor oldu”…

Işıklar söndü…

Sokaklar karardı…

Yollar çöktü.

*

Fırat’ın arkasından sel olan gözlerden,

Yaş değil kan damladı.

Dalgalar durdu, dağlar boyun eğdi.

Caddeler sessizliğe boğulurken…

Gazete, Dergi, Radyo ve Televizyonlar sustu.

Çünkü söz bitti.

*

Fırat Çakıroğlu şehit edilince,

Bir dede, bir baba, bir oğul, bir ağabey öldü.

Fırat Çakıroğlu şehit edilince,

Bir dayı, bir amca, bir kuzen, bir yeğen öldü.

Ve Fırat Çakıroğlu şehit edilince,

Bir delikanlı, bir yiğit, bir barışsever, bir ülkücü öldü.

*

Ama bilmiyorlardı ki,

Herkes, her şey ölür ama şehitler ölmezdi.

Ve bilmiyorlardı ki,

Ülkücüler bir ölür bin dirilirlerdi.

Ve bilmiyorlardı ki,

Ülkücüler bir gider bin gelirlerdi.

*

Şeref, namus ve haysiyetinden ödün vermeden,

İnandığı değerleri ve ülküsünden başka hiçbir şeyi olmayan,

Yiğit, mert ve yürekli kardeşim Fırat Çakıroğlu’na sahip çıkamayıp,

Fırat’ın kenarındaki kuzuya sahip çıkmaktan bahseden,

Gözleri kör,

Vicdanı buz,

Aklı tutuk…

Basiret yoksunu AKP iktidarı ve Ege Üniversitesinin müptezel yöneticileri duysun ki;

Fırat’ın kanı elinizdedir.

Unutmadık, unutmayacağız!

Mekânın cennet, ruhun şad, toprağın bol olsun Fırat’ım.